Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Skip Navigation LinksArşiv (October 2009) > Türkiye Ekonomi > Bankalarımız neden kârlı?
Türkiye Ekonomi
Bankalarımız neden kârlı?
Ömer Faruk Güler
BAN­KA­LA­RI­MIZ bir­ço­ğu­mu­zu şa­şır­tı­yor. Şa­şı­rı­yo­ruz; çün­kü kâr ra­kam­la­rı iyi. At­lan­tik’in öte ya­ka­sın­dan ge­len ha­ber­ler bir sü­re­dir kö­tü; hem ya­tı­rım hem de ti­ca­ret ban­ka­la­rı bı­ra­kın kâr yap­ma­yı, ayak­ta bi­le zor du­ru­yor. Ke­za At­lan­tik’in Av­ru­pa ya­ka­sı da par­lak sa­yıl­maz. An­cak Tür­ki­ye’de­ki ka­ram­sar­lı­ğın ne­de­ni da­ha çok re­el sek­tör kay­nak­lı. Ço­ğu sek­tör zor du­rum­da; yur­ti­çi ve yurt­dı­şın­da sa­tış­lar ge­ri­li­yor, kâr­lar dü­şü­yor, şi­ka­yet­ler ar­tı­yor. Böy­le bir or­tam­da ban­ka­la­rın kâ­rı gö­ze ba­tı­yor.
Ön­ce­lik­le şu­nu göz­den ka­çır­ma­mak ge­re­kir. Ame­ri­kan ban­ka­la­rı­nın so­ru­nu hem fark­lı hem de çok bü­yük. Bi­lan­ço­la­rın­da bir za­man­lar de­ğer­li ol­du­ğu dü­şü­nü­len, an­cak şim­di­ler­de beş pa­ra et­me­yen kar­ma­şık men­kul de­ğer­ler var. Za­rar­lar bu yüz­den mu­az­zam. Bi­zim ban­ka­lar ise iki açı­dan şans­lı. Bi­rin­ci­si, o tür kar­ma­şık men­kul de­ğer­ler port­föy­le­rin­de yok. İkin­ci­si, 2001’de­ki kriz­den son­ra ban­ka­cı­lık sis­te­mi­miz ye­ni­den ya­pı­lan­dı­rıl­dı. Ser­ma­ye ya­pı­la­rı güç­len­di­ril­di. Ar­tık dün­ya stan­dart­la­rı­nın hay­li üs­tün­de bir ser­ma­ye ye­ter­li­lik­le­ri var. Risk­le­re kar­şı da da­ha mu­ha­fa­za­kâr­lar. Özel­lik­le kur ris­ki ya­kın gö­ze­tim al­tın­da. Bu özel­lik­ler bi­zim ban­ka­la­rı es­ki­si­ne gö­re da­ha sağ­lam kı­lı­yor. Sağ­lam ban­ka­la­rın sağ­lam kâr­la­rı olu­yor.
Şir­ket­le­rin zor­da ol­du­ğu bir dö­nem­de ban­ka­la­rın kâr­lı ol­ma­la­rı­nın baş­ka ne­den­le­ri de var. Ön­ce­lik­le, kü­re­sel eko­no­mik kriz ilk etap­ta re­el sek­tö­rü­mü­zü da­ha çok et­ki­le­di. Tür­ki­ye’nin kre­di ve dış ti­ca­ret ol­mak üze­re iki ka­nal­dan et­ki­le­ne­ce­ği aşi­kâr­dı. Fi­nans­man ya­pı­mız ve ih­ti­ya­cı­mız göz önü­ne alın­dı­ğın­da kre­di ka­na­lı­nın da­ha cid­di bir risk ola­ca­ğı tah­min edi­li­yor­du. Şu ana ka­dar ya­şa­dık­la­rı­mız ise hem yur­ti­çin­de hem de yurt­dı­şın­da hız­la da­ra­lan ta­lep ne­de­niy­le ti­ca­ret ka­na­lı­nın da­ha et­ki­li ol­du­ğu­nu gös­ter­di. Gö­rü­len o ki, Ame­ri­ka’da­ki fi­nan­sal kriz tüm dün­ya­yı kü­re­sel bir dur­gun­luk­la kar­şı kar­şı­ya bı­ra­kı­yor. Tür­ki­ye’nin de­ği­şen dış ti­ca­ret mal­la­rı­nın kom­po­zis­yo­nu, dış kon­jonk­tür has­sa­si­ye­ti­ni ar­tı­rı­yor. Oto­mo­bil gi­bi da­ha tek­no­lo­jik ve kat­ma de­ğe­ri da­ha yük­sek ürün­le­rin ih­ra­ca­tı­mız­da ağır­lık ka­zan­ma­sı ne­de­niy­le ge­liş­miş ül­ke­ler­de ta­le­bin düş­me­si dış ti­ca­re­ti olum­suz et­ki­li­yor. Bu ürün­le­rin ta­ma­mı­nın yur­ti­çi pi­ya­sa­da tü­ke­til­me­si­nin güç­lü­ğü dü­şü­nül­dü­ğün­de, özel­lik­le dı­şa açık sek­tör­le­rin ne­den da­ha çok zor­lan­dı­ğı da­ha iyi an­la­şı­lı­yor. Bu zor­luk­la­rın şir­ket­ler ke­si­mi­ne ge­çen yı­lın son çey­re­ğin­den iti­ba­ren hız­la yan­sı­dı­ğı gö­rü­lü­yor.
Bu aşa­ma­da söz ko­nu­su şir­ket­le­rin kre­di iliş­ki­le­ri dü­şü­nül­dü­ğün­de ban­ka­la­rın da et­ki­le­ne­ce­ği mu­hak­kak. An­cak kre­di­le­rin ba­tık kre­di­le­re dö­nüş­me­si za­man alı­yor. Tah­si­li ge­cik­miş ala­cak­la­rın top­lam kre­di­le­re ora­nı he­nüz %4’ler do­la­yın­da. Bu iyi ha­ber. Do­la­yı­sıy­la ban­ka­la­rın geç­ti­ği­miz yı­lı kâr­la ka­pat­ma­la­rı nor­mal kar­şı­lan­ma­lı. Kö­tü ha­ber ise tah­si­li ge­cik­miş ala­cak­la­rın ar­ta­cak ol­ma­sı. Ge­ri dön­me­yen kre­di­ler bir za­man son­ra ban­ka­la­rın ma­li tab­lo­la­rı­na yan­sı­ya­cak­tır. De­ni­le­bi­lir ki, re­el ke­sim to­par­la­na­maz­sa, ban­ka­la­rın kre­di kay­nak­lı kâr­la­rı da yı­lın ikin­ci ya­rı­sın­dan iti­ba­ren aza­la­cak­tır.
Ban­ka­la­rı özel­lik­le son ay­lar­da kâr­lı kı­lan baş­ka bir un­sur da­ha var. O da ban­ka ak­tif­le­rin­de dev­let iç borç­lan­ma se­net­le­ri­nin (DİBS) yük­sek pa­yıy­la il­gi­li. Bi­lin­di­ği gi­bi ban­ka­la­rı­mız son 6-7 yıl­da ön­ce­ki dö­nem­le­rin ak­si­ne ak­tif­le­ri­nin önem­li bir kıs­mı­nı kre­di­le­re dö­nüş­tür­dü. Ar­tan kre­di­ler de eko­no­mi­nin can­lan­ma­sı­na cid­di kat­kı­da bu­lun­du. Bu dö­nem­de DİBS’ler­de ya­ni dev­le­te ve­ri­len borç­lar­da cid­di azal­ma­lar ol­du. An­cak bu ra­kam­lar ge­liş­miş ül­ke­le­re gö­re ha­len ol­duk­ça yük­sek dü­zey­ler­de sey­re­di­yor. Ban­ka­la­rın top­lam ak­tif­le­ri­nin %30’u men­kul de­ğer­ler cüz­da­nın­dan olu­şu­yor. Baş­ka bir de­yiş­le ban­ka­lar top­lam mev­dua­tın %45’ini men­kul de­ğer­le­re ya­tı­rı­yor. Ban­ka­la­rın kâr­la­rın­da men­kul de­ğer fa­iz­le­ri­nin önem­li bir pa­yı ol­du­ğu gö­rü­lü­yor. Bu pay özel­lik­le son ay­lar­da yük­se­li­yor. Mev­du­at ban­ka­la­rı ne­re­dey­se kre­di fa­iz­le­ri­nin üç­te bi­ri ka­dar bir tu­ta­rı men­kul de­ğer fa­iz­le­rin­den ka­za­nı­yor. Fa­iz­le­rin 2009 yı­lın­da hız­la düş­me­si men­kul de­ğer port­föy­le­ri yük­sek ban­ka­la­rı da­ha kâr­lı kı­lı­yor. Hem el­le­rin­de­ki ka­ğıt­la­rın fa­iz­le­ri pi­ya­sa­ya gö­re yük­sek ka­lı­yor hem de dü­şen fa­iz­ler ne­de­niy­le ser­ma­ye ka­zan­cı el­de edi­yor­lar. Özet­le, ban­ka­la­rın gö­re­ce yük­sek kâr­la­rı­nın ar­dın­da, dü­şen fa­iz or­ta­mın­da el­le­rin­de­ki yük­sek fa­iz­li men­kul kıy­met­ler­den ka­zan­dık­la­rı fa­iz ge­lir­le­ri ya­tı­yor.
Böy­le ba­kıl­dı­ğın­da ban­ka­la­rın kâr­la­rı ta­bi­i ki şa­şırt­mı­yor. An­cak baş­ka bir nok­ta da­ha var. Mer­kez Ban­ka­sı’nın hız­la fa­iz­le­ri in­dir­di­ği bir or­tam­da bu in­di­rim­le­rin kre­di fa­iz­le­ri­ne yan­sı­ma­ma­sı ya da geç yan­sı­ma­sı, üze­rin­de dü­şü­nül­me­si ge­re­ken bir ko­nu. Bu nok­ta­da bir yol ay­rı­mın­da olan ban­ka­la­rın iki ter­cih­le­ri var. Bi­rin­ci ter­cih, 1990’lı yıl­lar­da ol­du­ğu gi­bi top­la­nan mev­dua­tın önem­li bir kıs­mı­nı risk­siz ha­zi­ne ka­ğıt­la­rı­na ya­tır­mak. Bu du­rum­da top­lam ta­sar­ruf­lar­da as­lan pa­yı dev­le­te gi­de­cek, özel ke­sim­de ka­lan tu­tar ise aza­la­cak­tır. Eko­no­mi­de özel sek­tö­rün ve ha­ne hal­kı­nın ro­lü dik­ka­te alın­dı­ğın­da böy­le bir ak­ta­rım hiç de ras­yo­nel de­ğil­dir. Eko­no­mi­yi kü­çül­tür ve gü­dük­leş­ti­rir. Şir­ket­le­ri ve bi­rey­le­ri kü­çük dev­let­le­rin ken­di­si de kü­çük olur. Üs­te­lik 1990’lı yıl­la­rın borç sar­ma­lı­na ye­ni­den gir­me teh­li­ke­si baş gös­te­rir. Bu ter­cih özel sek­tö­rü da­ha da zor­lar. Kre­di­le­ri ke­sen bir ban­ka­cı­lık sek­tö­rün­de ba­tık kre­di­ler da­ha hız­la ar­tar. Yurt­dı­şı fi­nans­man­da za­ten zor­la­nan özel sek­tör, içe­ri­de de ara­dı­ğı des­te­ği bu­la­maz­sa çok da­ha zor­la­nır. Top­la­nan fon­la­rın bü­yük bir kıs­mı­nı dev­le­te ver­mek­le on­la­rı yük­sek fi­yat­la özel sek­tö­re kul­lan­dır­mak so­nuç iti­ba­rıy­la ay­nı. Hız­la dü­şen ta­lep şir­ket­le­rin kâr marj­la­rı­nı da hız­la kü­çült­mek­te­dir. Do­la­yı­sıy­la yük­sek kre­di ma­li­yet­le­ri­nin dü­şen enf­las­yon ve ta­lep or­ta­mın­da çö­zü­me kat­kı­sı yok­tur. Ban­ka­la­rın ikin­ci ter­ci­hi, müş­te­ri­le­ri­ni ya­şat­ma ter­cih­le­ri­dir. Uzun va­de­de kre­di­ler­den ge­le­cek kâr, men­kul de­ğer­ler­den ge­le­cek kâr­dan da­ha iyi ve da­ha sür­dü­rü­le­bi­lir­dir. Ban­ka­lar, mev­du­at fa­iz­le­rin­de in­di­ri­me git­tik­le­ri gi­bi kre­di fa­iz­le­rin­de de da­ha hız­lı in­di­ri­me git­me­li­dir. Ban­ka­cı­lık, gü­neş­li gün­de müş­te­ri­le­re ve­ri­len şem­si­ye­yi yağ­mur­lu gün­de ge­ri al­mak de­ğil, uzun sü­re­li bir çı­kar iliş­ki­si­dir. Ban­ka­lar mev­cut güç­lü ser­ma­ye ya­pı­la­rıy­la bu iliş­ki­yi bir sü­re da­ha ta­şı­ya­bi­le­cek du­rum­da­dır. 
Bu­ra­da önem­li bir gö­rev de hü­kü­me­te dü­şü­yor. Ban­ka­la­rın ken­di bi­rey­sel ras­yo­nel ter­cih­le­ri ül­ke­nin mak­ro çer­çe­ve­de­ki top­lam çı­ka­rıy­la her za­man ör­tüş­mez. Bir ban­ka­nın ha­zi­ne ka­ğıt­la­rı­nı ter­cih et­me­si ya da kre­di ver­mek­ten çe­kin­me­si ken­di risk­le­ri göz önü­ne alın­dı­ğın­da doğ­ru ola­bi­lir. An­cak bu­nu tüm ban­ka­la­rın yap­ma­sı eko­no­mi­nin bü­tü­nü için bü­yük bir risk­tir. Hü­kü­met, ban­ka­la­rın mak­ro çer­çe­vey­le uyum­lu ter­cih yap­ma­la­rı için ge­rek­li im­ka­nı ve ze­mi­ni sun­ma­lı­dır. Bu ze­mi­nin bir aya­ğı or­ta va­de­de ma­li di­sip­li­nin ye­ni­den te­sis edi­le­ce­ği­ne da­ir gü­ven­ce­nin sağ­lan­ma­sı­dır. Bu, ban­ka­la­ra fa­iz­le­rin ya­kın bir za­man­da tek­rar yük­se­lip za­rar yaz­ma­ya­cak­la­rı ga­ran­ti­si­ni kıs­men ve­re­cek­tir. Bir di­ğer aya­ğı ise tüm risk­le­ri ban­ka­cı­lık ke­si­mi­nin üze­ri­ne yık­ma­ya­cak bir me­ka­niz­ma­nın te­sis edil­me­si­dir. Bir çe­şit kre­di gü­ven­ce sis­te­mi­nin ku­rul­ma­sı ban­ka­la­rın eli­ni ra­hat­la­ta­cak­tır. Fi­ya­tı dü­şür­me­nin yo­lu risk al­gı­la­rı­nı azalt­mak­tan ge­çer.

Paylaş Tavsiye Et
Türkiye Ekonomi
DİĞER YAZILAR