Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Skip Navigation LinksArşiv (November 2009) > Türkiye Ekonomi > Ulusalcı çocuğa mektup
Türkiye Ekonomi
Ulusalcı çocuğa mektup
İbrahim Öztürk
“ÜL­KE­Mİ ya­ban­cı ser­ma­ye­ye peş­keş çe­ki­yor­lar, bu­na is­yan edi­yo­rum” di­ye ateş püs­kü­ren sen, as­ker­le­rin sa­hip ol­du­ğu ban­ka­la­rı­nı Hol­lan­da ser­ma­ye­si­ne sat­ma­la­rı­na kah­rol­muş­sun­dur emi­nim. Ame­ri­ka­lar­da “Tür­ki­ye na­sıl kao­sa so­ku­lur?” top­lan­tı­sı­na ka­tı­lan as­ker­le­rin var­lı­ğın­dan da üzül­müş­sün­dür el­bet. Hal­bu­ki duy­ma­dın mı ya­pı­lan açık­la­ma­da, “Ka­tıl­mış­tır an­cak ko­nuş­ma­mış­tır” de­ni­li­yor. As­ker ka­tıl­mış, kı­sa sü­re kal­mış ve sa­de­ce din­le­miş­tir ya­ni.
Pe­ki, ne­yi din­le­miş­tir? Ül­ke­si­nin Ana­ya­sa Mah­ke­me­si’nin baş­ka­nı­nın öl­dü­rül­me­si se­nar­yo­su­nu. Da­nış­tay da bu­nun de­ne­me­si miy­di aca­ba? Da­ha baş­ka? Ma­sum hal­kı­nın top­lu­ca kat­le­dil­me­si se­nar­yo­su­nu. Aca­ba bu ‘Tak­sim’ kıs­mı işin ‘al­dat­ma­ca­sı’dır da, ope­ras­yon za­ten An­ka­ra Ulus’ta ba­şa­rıy­la uy­gu­lan­mış ola­bi­lir mi? İş­te, fi­kir be­yan et­me­den bun­la­rı din­le­miş ka­tı­lan er ki­şi.
Ka­fan ka­rış­tı de­ğil mi? O hal­de, gel ey ulu­sal­cı ço­cuk, se­nin­le diz di­ze ve­rip dert­le­şe­lim.
Bi­li­yo­rum, as­lın­da sen de be­nim gi­bi Ana­do­lu’nun ar­ka so­kak­la­rın­da sa­hip­siz ve şef­kat­siz ye­tiş­tin. Ba­şı­nı ok­şa­ya­cak şef­kat­li bir el, bir ‘ağa­bey’ ek­sik­li­ği­ni gi­der­mek üze­re ken­di­ni so­yut de­ğer­le­re ada­dın. Mah­ru­mi­yet­le­ri­ni şeh­rin ten­ha du­var­la­rı­nı sa­hip­le­ne­rek ve bu­ra­la­ra ka­zı­dı­ğın in­ti­kam do­lu slo­gan­lar­la gi­der­me­ye ça­lış­tın.
Se­ni “Cum­hu­ri­yet’i kur­tar­ma” mi­tin­gin­de gör­düm ge­çen­ler­de. Bel­li ki, ga­za ge­lip, oku­lu­nu as­mış­sın. Çün­kü sa­na “Ül­ke­ni Ame­ri­ka’ya sa­tı­yor­lar, bir de şe­ri­at ge­ti­re­cek­ler” den­di. Esa­sen or­ta­lık­ta sav­ru­lan sen, cad­de ba­şın­da “kır­mı­zı ışık­ta ge­çen­le­ri uyar­ma” rol kes­me­si­ne de ‘fit’tin; an­cak ta­li­hi­ne da­ha ‘kal­la­vi’ bir pro­je çık­tı: Ül­ke­yi iş­gal­den kur­ta­ra­cak­tın! Kim tu­tar se­ni!
Ne­den bal­dı­rı çıp­lak ol­du­ğu­nu unu­tup baş­ka şey­le­ri kur­tar­ma­ya atıl­dın. An­cak, bir ara­da bu­lun­du­ğun in­san­lar­la bi­linç­siz bir göz kay­ma­sıy­la göz gö­ze gel­di­ğin­de yan­lış yer­de ve yan­lış ki­şi­ler­le ol­du­ğu­nu his­set­mek­te ge­cik­me­din. Eli­ne tu­tuş­tu­ru­lan, duy­sa de­de­nin yü­zü­nü kı­zar­ta­cak slo­gan­lar­dan baş­ka or­tak bir şe­yi­ni­zin ol­ma­dı­ğı­na da­ir ga­rip duy­gu­lar ke­mir­di içi­ni.
Biz bir­bi­ri­mi­zi iyi ta­nı­rız.
Sen ma­hal­le­nin kız­la­rı­nı et­ki­le­mek için zevk­siz te­ne­ke ku­tu­lar­da sa­tı­lan ucuz sprey­ler kul­la­nır­ken, vü­cu­du döv­me­li ve so­lar­yum bronz­lu be­de­niy­le, sa­na ga­rip ge­len te­laf­fuz ve ses to­nuy­la hay­kı­ran tip­ler, Pa­ris ge­ce­le­rin­de da­ha faz­la par­la­mak için üze­rin­de La Roc­he ve bil­mem da­ha ne­ler ya­zan özel los­yon­lar kul­la­nı­yor­du.Gel gör ki on­lar si­ya­si bir pro­je­yi ko­tar­mak için se­nin aç kar­nı­nın gu­rul­tu­su­na ve ter ko­ku­na bir gün­lü­ğü­ne ve zo­ra­ki kat­lan­mak du­ru­mun­day­dı.
Ak­şam şeh­rin üze­ri­ne çö­ker­ken, sen bü­tün umut­suz yor­gun­luk­la­rın­la ge­ce­kon­du­na, ya­ni ait ol­du­ğun ye­re sı­ğı­nır­ken, bir da­ha gör­me şan­sı­na sa­hip ol­ma­dı­ğın “gü­nü ko­tar­ma dost­la­rın” renk­li âlem­le­re akı­yor­lar­dı. Ça­lış­tı­ğı lüks otel­de bir ge­ce bi­le kal­ma­ya ye­te­cek pa­ra­sı ol­ma­yan ar­ka ma­hal­le ço­cuk­la­rı ile ay­nı hi­ka­ye­nin mal­ze­me­si­sin sen.
Bu pa­na­yır­da sa­na dü­şen, bir da­ha­kin­de ka­pıp ge­tir­mek üze­re “mi­ting mal­ze­me­si” bay­ra­ğı eve ta­şı­mak­tı.
As­lın­da se­ni pek il­gi­len­dir­mez ama bel­ki al yaz­ma­lı ni­ne­ne ak­tar­mak is­ter­sin. Oyak Gru­bu, Ereğ­li De­mir Çe­lik’i dev­let­ten sa­tın alın­ca, “ulus­ta kal­dı” di­ye de­rin bir ‘oh’ çek­miş­tin ya… Pe­ki, Oyak’ın Ereğ­li’yi apan­sız ya­rış­tan çe­ki­len Fran­sız ra­ki­bi Ar­ce­lor’a sat­ma­ya kal­kış­tı­ğı­nı duy­dun mu? Sa­na bir zü­ğürt te­sel­li­si: Top­lu­mun in­fia­li ne­de­niy­le bu şim­di­lik as­kı­ya alın­dı. An­cak Oyak Bank’ın tü­mü­nün ya­ban­cı­la­ra sa­tıl­ma­sı ise ar­tık tüm ger­çek­li­ğiy­le kar­şın­da du­ru­yor.
Ken­di adı­ma “zen­gi­nin ma­lı zü­ğür­dün çe­ne­si­ni yo­rar­mış” eleş­ti­ri­si­ni ya­pı­yo­rum. Ha­tır­la­ta­yım, ulu­sal­cı bil­dik­le­rin 2001 kri­zin­de ül­ke­yi bit­pa­za­rı­na çı­kar­dı­ğın­da, Ba­tı­lı ga­ze­te­ler “Şim­di Tür­ki­ye’de mal ka­pat­ma za­ma­nı” di­ye man­şet atı­yor­lar­dı. İş­te Sümerbank da bit­pa­za­rı­na dü­şen bir am­me ma­lı olarak sa­de­ce 50 milyar liraya (50 bin YTL) ulu­sal­cı Oyak­çı­la­rın ol­du. Eh, hak­la­rı­nı ye­me­ye­lim, Türk fil­min­de ol­du­ğu gi­bi “kız kur­ta­rıl­dı”. Ban­ka 2,7 mil­yar do­la­ra ya­ban­cı­ya sa­tıl­dı. Ka­bul ede­lim ki, “it was a go­od de­al” (Türk­çe­si: Bal­lı kay­mak­lı ti­ca­ret).
Oy­sa De­mir­bank hi­ka­ye­sin­de bu ka­dar şans­lı de­ğil­dik. Pi­ya­sa ede­ri 2 mil­yar do­lar ola­rak ko­nu­şu­lan ban­ka sa­de­ce 350 mil­yon do­la­ra İn­gi­liz­le­re geç­ti. Ne de ol­sa, “dün­ya­nın ye­rel ban­ka­sı”. An­cak baş­ka ‘sa­tış­lar’ da var. Hız­lı as­ker­ci ve ulu­sal­cı Fe­rit Şa­henk’in, üze­ri­ne el ko­nul­ma­sı son an­da en­gel­le­nen ban­ka­sı­nın tü­mü o dö­nem­de 1 mil­yar do­lar et­mez­ken, Şa­henk ay­nı ban­ka­nın 2005 yı­lın­da sa­de­ce %25’ini 1,5 mil­yar do­la­ra sat­tı. An­cak bu ulu­sal­cı ar­ka­daş da pa­ra­yı AK Par­ti sa­ye­sin­de ka­zan­ma­sı­na rağ­men, TV’si ve rad­yo­suy­la sağ­dan hi­za­ya gir­di. Ne de ol­sa ban­ka ‘kur­ta­rıl­mış­tı’.
Bü­tün bun­lar­dan son­ra ba­zı­la­rı­nın se­nin gö­zün­de­ki ‘ulu­sal­cı­lı­ğı’ fe­na hal­de sar­sıl­mış ola­bi­lir. İki­miz de üz­gü­nüz ay­rı­ca. Sen ken­di­ne, ben ise sa­na. Ül­ke­min kay­bo­lan nes­li­ne ya­ni.
Sa­na kö­tü bir ha­ber da­ha: Sen ken­di­ni par­ça­la­san da, hiç­bir za­man Ata­türk­çü­ler ku­lü­bü üye­si ola­maz­sın. On­lar da Ata­türk­çü­lü­ğü­nü as­la kay­bet­mez­ler. Dav­ra­nış­la­rı­na iç­ti­mai­yat de­nen ilim da­lı bi­raz­cık yön ver­miş ol­sa idi, bu­nun ne­de­ni­ni pe­kâ­lâ sen de bi­le­bi­lir­din as­lın­da: Sen get­to­la­rın ço­cu­ğu­sun. Ka­de­rin­de ‘kay­be­den­ler­den’ ya­zar. Oy­sa on­lar, pa­ye­le­ri­ni emek­le­rin­den ve ba­şa­rı­la­rın­dan de­ğil, men­su­bu ol­duk­la­rı kast si­te­min­den te­va­rüs et­miş­tir. Kas­tın ana­ya­sa­sı­nın bi­rin­ci mad­de­si “Biz hak­lı­yız”, ikin­ci mad­de­si ise “Ma­ra­ba­lar hak­lı olun­ca, bi­rin­ci mad­de ge­çer­li­dir” şek­lin­de­dir. De­mem o ki; mi­ting gü­nü­nün ‘bir­lik­te­li­ği’ni abart­ma sa­kın. Yü­zü nef­ret­ten çar­pık ba­yan mey­dan­da­ki­le­ri ‘bir­leş­me­ye’ ça­ğı­rır­ken, as­lın­da sa­na dü­şen, ar­ka­nı dö­nüp ora­dan der­hal uzak­laş­mak­tı.
Ül­ke­si İkin­ci Dün­ya Sa­va­şı’nı kay­bet­ti­ğin­den, tes­lim ol­duk­tan son­ra pi­ja­ma­la­rıy­la bir­lik­te so­kak or­ta­sın­da Ame­ri­kan as­ker­le­riy­le poz ver­mek zo­run­da ka­lan Ja­pon İm­pa­ra­to­ru’ndan ha­ber­siz, ken­di­ni aya­ğın­dan mev­zi­si­ne bağ­la­ya­rak ay­lar son­ra bi­le cep­he­de sa­vaş­ma­ya de­vam eden Ja­pon as­ker­le­ri var­dı.
Bil­mem ki, bu ta­rih­sel anek­dot­ta ken­di­ne na­sıl bir ka­re se­çer­sin sen, ey Son Sa­mu­ray!

Paylaş Tavsiye Et