Döndük dolaştık, hukukun yuvarlak olduğu günlere geri geldik. Belki şöyle denecektir: Hukuk her zaman yuvarlak değil miydi? Rönesans düşünür ve eylemcilerinden Cellini “Kanun büyük sineklerin yırtıp geçtiği, küçüklerin takılıp kaldığı bir ağdır” dememiş miydi? Değişen ne ki? Belki hiçbir şey, belki her şey!
Güçlüler, her şeyin güçten ibaret olmadığını kavradıkları ölçüde güçlü kalırlar. Gücü devam ettirecek olan güç değil, meşruiyettir. Bu da oyunun kurallarına yan çizmemek, belden aşağı vurmamaktır. Haksızlığa maruz kalanlara gelince, onlara sadece Tevfik Fikret’in şiirini hediye edebiliyoruz:
Zulmün topu var, güllesi var, kal’ası varsa,
Hakk’ın da bükülmez kolu, dönmez yüzü vardır.
Göz yumma güneşten, ne kadar nûru kararsa
Sönmez ebedî. Her gecenin gündüzü vardır.
Bu ayki dosya konumuz Ortadoğu’da Barışın İmkanı. Bölgede bir türlü amacına ulaşamayan barış girişimlerini İbrahim Karagül, Bülent Aras, Tuba Kor, Ahmet Emin Dağ ve Abdülkadir Sinno değerlendiriyorlar.
Kapak yazılarımızda Taha Özhan, Hasan Kösebalaban, Mustafa Şentop, Yusuf Tekin, A. Kemal Bersay, Nuh Yılmaz ve Ümit Aksoy, başörtüsü ve parti kapatma davalarıyla aslında Batıcı “köhne düzen”in devam ettirilmek istendiğini; bunun mümkün olması için de zaten sınırlı olan hukuk devletimizin bir “yargı devleti”ne dönüştürülmek üzere olduğunu söylüyorlar.
Bu usanç verici gerçeklik karşısında, genel yayın yönetmenimiz Mustafa Özel kendini tamamen “dine verdi” ve geçen ayki “İktisatçılar Cennete Girer mi?” yazısından sonra şimdi de “Din Başka, Dünya Başka mıdır?” başlıklı YüzleşiYORUM’unu yazdı. Bakalım realiteden hakikate(?) kaçışı ne kadar sürecek!
Temmuz ayı SöyleşiYORUM konuğumuz değerli hukukçu Zühtü Arslan. Anayasa Mahkemesi’nin Anayasa değişikliğini iptal kararının, 367 kararından çok daha ötede bir yetki gaspını barındırdığını belirten Arslan’a göre Mahkeme bu kararla “Türkiye’de egemen benim” dedi.
Paylaş
Tavsiye Et