Euro 2008’de yarı finale çıkan takımlara bir göz atalım.
İspanya, Rusya, Almanya, Türkiye.
Peki finale çıkanlar:
İspanya, Almanya.
Ya, ya!
Ünlü filozof Kierkegaard’ın ünlü eserinin ismi neydi peki;
Ya ya da.
İsminde bile bir meymenet olmayan bu Danimarkalı yüzyıl öncesinden ne demiş;
“Bir futbol turnuvası düzenlerseniz kupayı ya bir Hıristiyan’a, ya da diğer bir Hıristiyan’a verin” demiş.
Ya ya da adlı eserinin kısaca aslı esası budur.
Almanya, İspanya, Rusya’nın hepsinin sonunda bir “ya” eki vardır.
İşte göremediğiniz, akıl edemediğiniz komplo budur.
Adamlar karşımıza geçmişler turnuva numarasıyla “ya, ya, ya!” deyip alenen bizle dalga geçiyorlar.
Biz ne yapıyoruz;
Doksanıncı dakikada tam doksandan golü yiyip eleniyoruz.
Hem de kim tarafından?
Galip geleceğiz diye defalarca yanlarında savaşa girip her defasında şapa oturduğumuz, dost bildiğimiz Almanlar tarafından.
Bir futbolcu çıkıp deseydi ki;
“Baktık bütün stad Tür-ki-ye, Tür-ki-ye, Tür-ki-ye diye tempo tutuyor.
‘Ye’yi emir telakki ettik.
Son dakika golünü onun için yedik.
Neticede biz asker milletiz.”
Bu açıklamaya canım feda olsun derdim.
Ama bu gerçek değil. Kendimizi kandırmayalım.
Adamlar her maçta önce bizi yenebileceklerini gösterdiler.
Ama son dakikalarda golleri yiyip oturdular.
Neden?
HİLAL
Türk savaş tarihini bilmeyenler bu sorunun cevabını veremezler.
Eskiden, çok ama çok eskiden, biz savaşlarda aniden göbekten çekilir, defansif oynar gibi yapardık.
Adamlar heyecanla bizim boşalttığımız alana defansıyla, orta saha oyuncusuyla, forvetiyle, şövalyesiyle dalarlardı.
Ama biz uzun yan paslar ve sağlam kanat organizasyonları ile her iki koldan ilerler, adamların kalelerinin arkasından dolanırdık.
Ve aniden hilali kapatırdık.
Tongaya bastıklarını anladıklarında artık çok geç olurdu.
İşte şimdi onların bize yaptıkları, geçmişte bizim onlara yaptıklarımızın aynısıdır.
Bizi yarı finale kadar çektiler ve orada boğdular.
Almanlar bize, bizim İsviçrelilere, Çeklere, Hırvatlara yaptığımızın aynısını yaptılar.
Önce toplarımızı direklerinden döndürdüler.
Sonra öne geçirdiler.
Son ana kadar bizi umutlandırdılar.
Sonra tam doksanda ipe çektiler.
Gruptan çıkamadan elensek yaşadığımız travma bu kadar derin olmazdı.
Zaten güçsüzken ipe çekilirsen, ipi çeken de güçsüz demektir.
Kendini en muktedir gördüğün anda alaşağı edilmek.
Kafa kopartırım zannederken kafası kesilmek.
İşte oyunun hası.
Onun için Avrupa Birliği’nin amblemine tekrar bakın.
Dışarıdan geleni içeriye almayan, içerisindekini dışarı salmayan kapanmış bir hilal göreceksiniz.
Reel politikten ve müspet bilimden nasibini almamış bizim saftiriklere sorarsanız son saniyelerde maçları çevirmemiz bir mucizeymiş.
Yunanlılar bile “Belli ki Tanrı Türkleri tutuyor” demişmiş.
Bütün bu olan bitene kader mi diyeceğiz!
Şahsen ben kadere inanmam.
Kader diyerek Abdurrahman Bey’in iddianamesinde de yer almak istemem.
Bu yüzyılda mucizelerden dem vurmak bırakın parti kapatmayı milli takımın kapatılması için bile yeterli gerekçedir.
İDDİANAME
İşbu sebeple;
Ana sponsorluk adı altında bir kelime oyunu yapılarak A Millilerin annelerinin bir reklam filminde oynatılmaları;
Kamusal alan olduğu hiç tartışılmayacak sarihlikte ayan beyan belli olan ekranlardan masum bir eylemmiş gibi, bir sembol olduğu tescillenmiş türbanın reklamının yapılması;
Vatandaşların spor duygularının ve annelik gibi yüce bir kurumun bu istismara alet edilmiş olması sebebiyle bu reklam filmini çekmiş, seyretmiş ve beğenmiş olanların ve buna ses çıkarmayarak bu meşum fiile dolaylı olarak katkıda bulunan her bir T.C. vatandaşı ve yetkililerinin ilgili ceza maddeleri uyarınca en ağır şekilde cezalandırılmalarına…
Yine Euro 2008 vesilesi ile çekilen diğer bir reklam filminde futbolcuların günümüz değerlerine uygunmuş gibi mekanik bir halde tasvir edilmiş olmalarına rağmen ayakları ile tempo tutarak ve toplu halde sallanıp başlarını meczup dervişler gibi her iki yana sallayarak topluca zikir ediyorlarmış görüntüsü altında tasvir edilmeleri ve o mekanik görüntülerine uymayacak biçimde organik bir kalbin çekilerek emme basma tulumba faaliyetinin dışında gerçek bir canlılık emaresi göstermesi ve bu canlılığın yeri göğü titretircesine tasvir edilmesi yolu ile aynı canlılığı göstermeyen diğer vatandaşlar arasında ayrımcılığa ve kin ve nifak tohumları ekilmesi hasebi ile bu reklam filmini çekmiş, seyretmiş ve beğenmiş olanların ve buna ses çıkarmayarak bu meşum fiile dolaylı olarak katkıda bulunan her bir T.C. vatandaşı ve yetkililerinin ilgili ceza maddeleri uyarınca en ağır şekilde cezalandırılmalarına…
Hırvatistan’la oynanan çeyrek final mücadelesinin normal süresinin berabere bitmesi sonucu yapılan penaltı vuruşları sırasında laik yaşam tarzının hilafına ve çağdaş demokratik, laik, sosyal hukuk devleti ilkelerine aykırı olarak Türk Milli Takımı forması giyme şerefine erişmiş bazı futbolcuların kiminin aleni olarak kimininse gizlice okuyup üfledikleri, doğa üstü güçlerden yardım istedikleri, bunu yaparken de geleneksel şaman ritüellerimizden olan kale direğine çaput bağlamadıkları tespit edilmiş olup işbu fiili yapanlarla bu fiile “amin” diyerek fiilî katkıda bulunanlar ve hiçbir kınama ve şikayet belirtisi göstermeksizin bunları, yine demokratik, laik, sosyal hukuk devleti ilkelerinin hilafına tevekkülle kabullenenlerin tamamının ilgili ceza maddeleri uyarınca cezalandırılmalarına…
Attığı her golden sonra istavroz çıkaran Hıristiyan oyunculara nispet yapar gibi parmağını “bir” işareti yaparak ağzına götüren ve o bir işaretini öpen Semih Şentürk’ün annesinin türbanlı olması ve yukarıda mezkur reklam filminde oynaması ve o reklam filminde “Golü atarsa oğlum Semih atar” demesi beraberce düşünüldüğünde “bir” işaretinin yine Cumhuriyet değerleri ile kavgalı, Tevhid-i Tedrisat’a karşı çıkan, rövanşist kitlelerin bir simge olarak kullanageldikleri tevhid inancının bir sembolü olması hasebiyle ilgili futbolcu hakkında ve onun bu fiilini alkışlayanlarla ses çıkarmayıp mazur gören T.C. vatandaşlarının tümünün ilgili ceza maddeleri uyarınca cezalandırılmalarına…
Çağdaş uygarlık seviyesini yakalamak ve hatta onu aşmak hedefini şiar edinmiş olan T.C.’nin Euro 2008 gibi amacı ve hedefinin ne olduğunun belli olmadığı karanlık bir organizasyonda yer almış olmakla yetinmeyerek bir de her maçın sonucunda gol atarak milleti galeyana getirmiş olma suçları sabit olan A Millilerin, hiç üzerlerine vazife olmadığı halde gelecekle ilgili olumlu beklentileri beslemiş olmaları ve insanda geleceğe ümitle bakma, ülkesine ve milletine ve en başta kendisine güvenmek gibi modern bir ulus-devletin yönetim tekelini zora sokma odağı olma suçlarını topla topluca işlemeleri sebebi ile toptan cezalandırılarak kapatılmalarına oy yekliğim ile karar verdim.
Arz ederim.
TRAVMA
Yetkili ilgililer arayarak benden çok memnun olduklarını, hizmetlerimin karşılıksız kalmayacağını belirttiler.
Ve son günlerin önemli mevzularından tramvayla ilgili çarpıcı şeyler yazarsam iyi olacağını emir buyurdular.
Tramvayla ilgili ne yazabilirim ki diye geri döndüğümde bana tevdi edilen vazifeyi yanlış anladığımı anladım.
Travma hakkında bir şeyler yazmamı istiyorlarmış.
Ben de o zaman kolay dedim. Basını şöyle bir taradım.
Bütün yazılanların hülasasını bir cümlede özetliyorum efendim, ki samimi kanaatim de odur.
Travma yaşamamış olsa idik hiç tramvaya binebilir miydik?
Öyle değil mi efendim?
SON TAHMİN
Ülkemizdeki maçta sürpriz son dakika golünü atan olmazsa maç uzatmalara gidecek. Sonucu serbest top atışları belirleyecek.
Paylaş
Tavsiye Et