Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Skip Navigation LinksArşiv (March 2010) > Türkiye Ekonomi > Yeni dinamikleri anlamak
Türkiye Ekonomi
Yeni dinamikleri anlamak
Ömer Bolat
TÜRKİYE ekonomisinde son üç yıldır elde edilen başarılara rağmen, yapısal sorunların çözümünde ne yazık ki önemli bir mesafe alınamadı. Aktörlerin ekonominin yeni dinamiklerine adapte olamamasıyla bu sorunlara yenileri ekleniyor. Büyük firmaların sadece sermaye gücüyle piyasaları ele geçirmeye başlaması, yurt çapına yaygınlaşan dev mağazalar zinciri olgusunun ortaya çıkması (bu firmaların halka açılması sorunu azaltmıyor), belirli piyasaların birkaç büyük firma arasında paylaşılması ve bu firmaların bir taraftan KOBİ’ler ile olan ilişkilerindeki dayatmacı tutumları, diğer taraftan tüketicilere ürünlerini istedikleri fiyattan satmaları bu sorunlardan birkaçı.
Ekonominin yeni dinamiklerini çok yönlü olarak ele alıp incelemek gerekiyor. İşadamları ve yöneticiler bildiklerini ve bugüne kadar öğrendiklerini yeniden gözden geçirmek zorunda. Artık, kolay para kazanma ve piyasa fırsatlarını yakalama dönemi sona ermiş durumda. AB ülkelerinin de yakın bir rekabet alanı haline geldiği günümüzde, piyasalar ürün çeşitliliğiyle zenginleşirken, müşteriler İnternet ve diğer medya araçlarıyla çok daha etkili bir şekilde bilgi sahibi olmaya başladılar. Bugün müşteri, tüm zamanlardan daha fazla “kral” haline gelmiş durumda. Diğer yandan, halkın gelir seviyesinin yükselmesiyle tüketim eğilimleri ve alışverişin adresleri de değişmiş vaziyette. Türk halkı, son yıllarda garanti ve satış sonrası hizmet veren büyük firmalarla çalışmayı tercih ediyor.
Tüm dünyada KOBİ’ler sanayi ve iş hayatının temel öğesini oluşturuyor. Ülkemizde de ekonominin dayanıklılığı küçük ve orta ölçekli sanayinin güçlü olmasına bağlı. Günümüzde tüm ülkeler küçük ve orta ölçekli sanayinin güçlendirilmesine ve rekabet gücünün artırılmasına yönelik yeni arayışlar içerisine girmiş durumdalar. KOBİ’lerin rekabet güçlerinin artırılması sadece ekonominin güçlendirilmesine ve endüstriyel yapının geliştirilmesine değil, firmaların davranışlarının ve tepki gösterme biçimlerinin geliştirilmesine de bağlıdır. Rekabette başarı, küçük işletmelerin birleşerek büyümeleri, kapasitelerini geliştirmeleri ve aynı zamanda ekonomide kendilerine yer açılmasıyla mümkün olabilir. Reel sektör kuruluşları büyümeyi hedeflerken, bunu bankacılık kredileri yerine kendi öz kaynaklarını kullanarak, faizsiz finans sistemlerinden yararlanarak veya sermayelerini birleştirerek yapmayı denemelidirler.
Ülkemizde son yıllarda düşük enflasyon ortamına girilmesiyle birlikte rekabet giderek daha önemli olmaya başladı. Artık sadece fiyat savaşları değil, fiyatla birlikte kalite ve satış sonrası hizmet savaşları da bir paket halinde rekabet öğesi olarak ortaya çıktı. Firmaların markası, ürünlerin imajı ve buna dayalı psikolojik faktörler rekabette kendisini daha fazla hissettirir oldu. Bu değişimin KOBİ yöneticisi için anlamı; yeni ve kaliteli ürünler, orijinal tasarımlar, kalite güvencesi, satış sonrası destek demek. Bu beklentiyi göremeyen işletmeciler yarışın hep arka sıralarına doğru gerileyecek. Öte yandan, sadece iç piyasaya kilitlenen reel sektör kuruluşlarından bazıları uzun vadede varlığını sürdüremeyecektir. Bu nedenle reel sektörde faaliyet gösteren firmalar, iç ve dış satışlar arasında bir denge oranı gözetmelidir. KOBİ’ler bu dönemde bazı stratejik kararları alıp büyüyemez, güçlenemez veya kendilerini farklılaştıramazlarsa yeni rekabet şartları karşısında zayıflayabilir hatta yok olabilirler. Rekabet, “varlığı sürdürme” veya “büyüme amacıyla” yapılır. Günümüz rekabet şartlarında tüketicilerin davranışları firmaların stratejilerini belirleyen bir özelliğe sahip. KOBİ yöneticileri, ekonomik gelişme trendlerini çok iyi okuyup zamanında tedbir almalıdırlar. Kapasitelerin çok küçük veya piyasa gerçekleri dikkate alınmadan aşırı büyük tutulması ve bu nedenle verimsiz kapasite kullanımının ortaya çıkması, pazar değerlendirmesinin iyi yapılmaması, ölçek ekonomilerinden yararlanamayacak küçük tesislerin oluşturulması gibi hatalar ekonomik ve siyasî faktörlerle açıklanamaz. İşletmeler ekonomideki gelişmelere göre gerçekçi kararları vermek zorundadırlar.
Rekabette firma stratejileri kadar, ekonominin KOBİ’lere açılım sağlaması ve küresel stratejiler de önemlidir. Türk ekonomisinin önümüzdeki 20 yıl için rekabet stratejisi, çok büyükler, orta büyüklükteki firmalar ve küçük firmaların hep birlikte varlıklarını sürdüreceği; büyük firmaların küçük firmaları yutmayacağı; dengeli, yaygın ve serbest piyasa sistemine dayalı bir iş çevresi oluşturmak olmalıdır. Hükümetler, bu dönemde büyük firmalara yönelen müşteri ve tüketicilerin eğilimlerini dikkatle izleyerek tekelleşmeye veya piyasanın birkaç firma arasında paylaşılmasına müsaade etmemeli; getirecekleri düzenlemelerle dengeli bir dağılım ve alışveriş sistemi kurmalıdırlar. Piyasadaki gelişmelere seyirci kalıp KOBİ’lerin yok olmasını veya bütünüyle zayıflamasını hiçbir iktidar istemez. Çünkü ekonomik kalkınma ve gelişme sermayenin adil ve dengeli bir şekilde dağılmasına bağlıdır. Tahminen 2025 yılına kadar sürecek bu yeni dönemde hükümetler tekel ve oligopol piyasaların gelişmesine izin vermemeli, KOBİ’leri belli ölçüde himaye ederek gelişip serpilmelerine imkan sağlayacak şartları hazırlamalıdır.
KOBİ’ler de yeni şartların dinamiğini iyi kavrayarak “birleşerek büyüme, ittifaklar kurma, kaliteyi arttırma, yeni tasarımlara yönelme ve satış sonrası hizmet odaklı olma” davranışlarıyla sadece bekleyen “pasif” bir tutum içinde değil; şartları kendi lehlerine değiştirmeye çalışan “aktif” aktörler olmalıdırlar.

Paylaş Tavsiye Et
Türkiye Ekonomi
DİĞER YAZILAR