Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Skip Navigation LinksArşiv (April 2010) > Dünya Ekonomi > Smith “out”, Keynes “in”
Dünya Ekonomi
Smith “out”, Keynes “in”
Ömer Faruk Güler
DA­HA yir­mi yıl bi­le ol­ma­dı. Ha­tır­la­ya­lım Sov­yet­ler Bir­li­ği’nin da­ğıl­dı­ğı dö­ne­mi. Ha­ni şu ta­ri­hin so­nu­nun gel­di­ği za­man­lar. Ün­lü The Eco­no­mist der­gi­si­nin man­şe­ti ak­lım­da hâ­lâ: “Kü­re­sel ka­pi­ta­liz­min za­fe­ri”. 15-20 yıl bir in­san ha­ya­tı için bi­le kı­sa bir za­man. Bir de şim­di olan­la­ra bir göz atın: “Kü­re­sel kre­di kri­zi”, “Ka­pi­ta­lizm kriz­de”. O za­man­lar Marx “out”, Smith “in” idi. Şim­di ise Key­nes “in”.
Ya­şa­dı­ğı­mız kriz biz­le­re ya­ban­cı de­ğil. Bret­ton Wo­ods son­ra­sı dö­nem­de benzerlerini çok­ça gör­dük. İs­ta­tis­tik­ler fi­nan­sal kriz­le­rin hem ge­liş­miş hem de ge­liş­mek­te olan ül­ke­ler­de art­tı­ğı­nı gös­te­ri­yor. 1973-1997 dö­ne­min­de ge­liş­miş ül­ke­ler­de ya­şa­nan ban­ka­cı­lık ve dö­viz kriz­le­ri­nin sa­yı­sı 44; ge­liş­mek­te olan ül­ke­ler­de ise 95. 1945-1971 dö­ne­min­de­ki ay­nı kriz­le­rin sa­yı­sı ise sı­ra­sıy­la 21 ve 17. Kı­sa­ca Bret­ton Wo­ods son­ra­sı dö­ne­me, fi­nan­sal kriz­ler dö­ne­mi den­se ye­ri­dir.
1960’la­rın son­la­rı ile 70’ler, üre­tim­den el­de edi­len ka­zanç­la­rın düş­tü­ğü yıl­lar. Av­ru­pa ve Ja­pon­ya’nın gi­de­rek güç­len­me­siy­le dün­ya ça­pın­da re­ka­bet art­tı. Böy­le­ce üre­tim yük­sek üc­ret­li böl­ge­ler­den dü­şük üc­ret­li böl­ge­le­re doğ­ru kay­ma­ya baş­la­dı. Çok ulus­lu şir­ket­ler yi­ne bu dö­nem­de or­ta­ya çık­tı. Da­ha da önem­li­si da­ra­lan kâr marj­la­rı ser­ma­ye­yi fi­nan­sal ke­si­me yön­len­dir­di. Bret­ton Wo­ods son­ra­sı olu­şan dal­ga­lı kur ve onun ge­tir­di­ği be­lir­siz­lik or­ta­mı ye­ni fi­nan­sal pi­ya­sa ve ürün­le­rin ge­liş­me­si­ne yar­dım et­ti. 1980 son­ra­sı li­be­ra­li­zas­yon ve de­re­gü­las­yon sü­re­ci bu­nu da­ha da hız­lan­dır­dı. Bir ta­raf­tan üre­tim di­ğer ta­raf­tan ser­ma­ye özel­lik­le 1990’lı yıl­lar­dan son­ra hız­la kü­re­sel­leş­ti. Ay­nı şe­yi emek için söy­le­mek ise zor. Ya­şa­nan kriz­ler, ser­ma­ye­nin (fi­nans ka­pi­ta­lin) kü­re­sel­leş­me­si­nin üre­ti­min kü­re­sel­leş­me­sin­den fark­lı ol­du­ğu­nu gös­te­ri­yor. Ka­pi­ta­liz­min bu son kri­zin­de “çö­ken” un­sur­lar, te­mel­de fi­nan­sal ak­tör­le­re, pi­ya­sa­la­ra ve araç­la­ra iliş­kin olan­lar. Ba­tan­la­rın ço­ğu son mo­del ya­tı­rım ban­ka­la­rı. Yi­ne so­run çı­ka­ran araç­lar, son mo­da fi­nan­sal ya­ni tü­rev araç­lar. Et­ki­len­me­yen pi­ya­sa ise he­men he­men yok gi­bi.
Ka­pi­ta­list sis­tem har­ca­dık­ça ya­şar, tü­ket­tik­çe bü­yür. Sis­te­min har­ca­ma gü­cü­nü sür­dür­me­si esas amaç. Da­ha çok har­ca­ma, da­ha çok borç de­mek. Sis­te­min ayak­ta dur­ma­sı bü­yük borç çev­rim­le­riy­le sağ­la­nır. 1970’li yıl­lar­da bu kay­nak ço­ğun­luk­la pet­ro-do­lar­dı. Borç­la­nan­lar ise da­ha çok üçün­cü dün­ya ül­ke­le­ri. Son­ra­ki yıl­lar­da en bü­yük borç­la­nmaları ABD ile bü­yük şir­ket­ler yap­tı. 2000’le­re ge­lin­di­ğin­de borç­la­nan­lar ge­nel­lik­le şir­ket­ler ve ha­ne­halk­la­rı ol­du. Özel­lik­le Ame­ri­kan hal­kı son borç çev­ri­min­de önem­li bir rol oy­na­dı. Ta­sar­ru­fu unut­tu, tam bir tü­ke­tim top­lu­mu ol­du. Baş­ta Çin ol­mak üze­re As­ya ül­ke­le­ri ile pet­rol üre­ten ül­ke­le­rin ta­sar­ruf­la­rı­nı tü­ke­ten bir top­lum haline geldi. Bü­yük borç çev­rim­le­ri­nin her bi­ri, var­lık fi­yat­la­rının pi­ya­sa de­ğer­le­ri­nin öte­sin­de yük­sel­me­si­ne ve ar­dın­dan da ge­ri öde­me­ler­de so­run­la­ra yol aç­tı. Pat­la­yan ba­lon­lar bir­bi­ri­ni iz­le­di. En son pat­la­yan, gay­ri­men­kul ba­lo­nu ol­du.
As­lın­da ka­pi­ta­list sis­tem­de his­se se­ne­di ve gay­ri­men­kul gi­bi var­lık fi­yat­la­rı­nın sü­rek­li şi­şip pat­la­ma­sı is­tis­na gi­bi gös­te­ri­lir. Hal­bu­ki bir­çok ül­ke­de ya­şa­nan­lar bir­bi­ri­ne çok ben­zer. Fi­yat­la­rın sü­rek­li art­ma­sı­nın açık­la­ma­sı hep ay­nı: “Bu se­fer her şey fark­lı” al­gı­sı. Bu ba­zen tek­no­lo­jik bir dev­rim­den kay­nak­la­nır, ba­zen ye­ni bir eko­no­mik dü­zen al­gı­sın­dan, ba­zen de yük­sek ve­rim­li­lik ar­tış­la­rın­dan. Da­ha da önem­li­si pi­ya­sa­lar hep doğ­ru fi­yat­la­ma ya­pı­yor­dur. İl­ginç­tir, bir sü­re son­ra bu ne­den­ler bi­le gö­zar­dı edi­lir. Kâ­rın ne­re­den kay­nak­lan­dı­ğı unu­tu­lur. Fi­yat ar­tış­la­rı bir­bi­ri­ni bes­ler ha­le ge­lir. Ta ki ara­da­ki uçu­rum ta­şı­na­maz bo­yut­la­ra ge­lin­ce­ye ka­dar. Her bir ba­lo­nun ar­dın­da eko­no­mik re­ali­te­den bir ko­puş ol­du­ğu söy­le­ne­bi­lir. O yüz­den ol­sa ge­rek, ba­ha­ne­miz de hep ay­nı­dır: “Bu se­fer her şey fark­lı.”
So­ru­nun bu ha­liy­le bir çö­zü­mü var gi­bi as­lın­da. Ör­ne­ğin var­lık fi­yat­la­rı yük­se­lir­ken ge­rek­li ön­lem­ler alı­na­bi­lir. Baş­ka bir de­yiş­le, iyi za­man­da zor gün­ler için bi­rik­tir­mek ge­re­kir. An­cak böy­le dav­ran­mak bi­rey­ler ve şir­ket­ler için ko­lay ol­ma­sa ge­rek. Ci­ti­corp’un te­pe yö­ne­ti­ci­si kriz­den bir­kaç se­ne ön­ce şöy­le di­yor­du: “Mü­zik bit­ti­ğin­de li­ki­di­te açı­sın­dan iş­ler ka­rı­şık ha­le ge­le­cek. An­cak mü­zik çal­dı­ğı sü­re­ce kal­kıp dans et­mek zo­run­da­sın.” Baş­ka bir de­yiş­le so­nu­nu tah­min et­se­niz bi­le oyun­dan çık­mak hiç de ko­lay ol­mu­yor.
Ben­zer bir du­rum ka­mu oto­ri­te­le­ri açı­sın­dan da söz ko­nu­su. Ör­ne­ğin mer­kez ban­ka­la­rı gay­ri­men­kul ya da bor­sa ba­lo­nu­nun çok şiş­ti­ği dö­nem­ler­de fa­iz oran­la­rı­nı yük­sel­te­bi­lir­ler. Böy­le­ce ba­lo­nun çok şiş­me­si­ne izin ver­me­den da­ha az ha­sar­la in­me­si­ne yar­dım­cı ola­bi­lir­ler. An­cak bu­nu yap­mak hiç ko­lay de­ğil. Te­ori­de çok tar­tı­şı­lan ve da­ha da tar­tı­şı­la­cak olan bu ko­nu­da ce­vap şim­di­lik şu: Mer­kez ban­ka­la­rı var­lık fi­yat­la­rın­da­ki şiş­me­le­re tep­ki ver­mez. Zi­ra par­ti sü­rer­ken oyun­bo­zan­lık ya­pan­la­rı kim­se sev­mez. İl­ginç­tir, ye­re gö­ğe sığ­dı­rı­la­ma­yan Ame­ri­kan Mer­kez Ban­ka­sı’nın es­ki baş­ka­nı Alan Gre­ens­pan şim­di, par­ti­nin bu ka­dar uzun sür­me­si­ne izin ver­di di­ye yer­den ye­re vu­ru­lu­yor. Hat­ta par­ti­yi o baş­lat­tı di­yen­ler bi­le var.
Her kriz ar­ka­sın­da önem­li iz­ler bı­ra­kır. 1929 eko­no­mik buh­ra­nı­nın si­ya­si, top­lum­sal ve eko­no­mik önem­li so­nuç­la­rı ol­du. Son­ra­sı ön­ce­siy­le bir ol­ma­dı. Kü­re­sel kre­di kri­zi de, öl­çe­ği ve kap­sa­mıy­la fark­lı da ol­sa, ona en ya­kın kriz. Onun da önem­li so­nuç­la­rı ola­cak. Bel­ki de bun­lar­dan en önem­li­si, li­be­ral eko­no­mi­nin bir sis­tem ola­rak ala­ca­ğı ya­ra. Fran­sa Cum­hur­baş­ka­nı Ni­co­las Sar­kozy’ye gö­re “bı­ra­kı­nız yap­sın­lar” dö­ne­mi ar­tık bit­ti. An­cak Kı­ta Av­ru­pa­sı’nın da­ha dev­let­çi ka­pi­ta­liz­mi de çö­züm ol­mak­tan uzak. Av­ru­pa’nın ABD’den en önem­li far­kı çok kül­tür­lü­lü­ğe ve çe­şit­li­li­ğe olan aler­ji­si. Ken­di ara­la­rın­da bi­le tam bir­le­şe­me­yen Av­ru­pa’nın se­si hâ­lâ çat­lak. So­nuç­ta Ba­tı, ar­tık Do­ğu’dan da­ha so­run­lu gö­zü­kü­yor. Çin­li bir li­der ko­nut kri­zi­nin ar­dın­dan şun­la­rı söy­lü­yor­du: “Öğ­ret­men­le­ri­mi­zin ba­zı so­run­la­rı var.”
Gö­rü­nen o ki, bir mo­del ola­rak özel­lik­le de fi­nan­sal bo­yu­tuy­la Ang­lo-Sak­son ka­pi­ta­liz­mi ka­fa­lar­da­ki so­ru işa­ret­le­ri­ni ar­tır­dı. Bret­ton Wo­ods son­ra­sı­nın fi­nans ka­pi­ta­liz­mi tö­kez­le­di. Ame­ri­kan rü­ya­sı­na göl­ge düş­tü. İs­ter is­te­mez suç­lu ilan edi­len baş­ta ya­tı­rım ban­ka­la­rı ve onların tü­rev araç­la­rı ol­mak üze­re fi­nan­sal sis­tem sı­kı bir de­ne­tim­den ge­çe­cek­tir. Ka­pi­ta­lizm yük­sek kâr ara­yış­la­rı­na de­vam ede­ce­ği baş­ka yol­lar ara­ya­cak­tır. Bel­ki ya­rın sis­te­min har­ca­ma gü­cü­nü pay­la­şa­cak baş­ka baş­ka ül­ke­ler ve in­san­lar çı­ka­cak­tır. Ye­ter ki par­ti de­vam et­sin, dans eden­ler ol­sun. Mü­zi­ğin me­lo­di­si çok da önem­li de­ğil. Bu­gün ise et­ra­fı to­par­la­ma za­ma­nı. Za­ra­rıy­la zi­ya­nıy­la...

Paylaş Tavsiye Et