Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Dünya Siyaset
‘Özgürleştirme’ misyonu Felluce’yi vurdu
Mesut Özcan
KASIM ayının başında Amerikan seçimlerinin hemen ardından Felluce’de başlayan operasyon tüm dünyada oldukça ciddi tartışmalara neden oldu. Yeniden seçilen Bush yönetiminin dış politikadaki ilk icraatı, Irak’taki direnişin sembolü haline gelen Felluce’yi yerle bir etmek ve böylece 30 Ocak’ta yapılacağı açıklanan seçimler öncesinde ABD’nin bölgedeki gücünü pekiştirmekti. Ramazan’ın son günlerinde başlayan ve bayram süresince de devam eden Felluce operasyonunun farklı ayakları var. Öncelikle ABD’de gerçekleşen seçimler ve Bush’un yeniden kazanması böyle bir operasyon için Bush hükümetine cesaret verdi. Ayrıca Irak’ta önemli bir dönüm noktası teşkil edeceğini düşündüğü seçimlerin yapılması için Amerika, direnişin kırılmasını gerekli görüyordu. Irak içindeki farklı etnik ve mezhep gruplarının yeni dönemde daha fazla söz sahibi olmak için çeşitli girişimler içine girmeleri de bölgede yaşanan dramı artırdı.
ABD’nin binlerce askerle ve havadan ve karadan ağır silahlarla Felluce’ye karşı başlattığı operasyon, aslında bu şehre karşı ilk operasyon değil. Bu yıl Nisan ayında da bu şehirdeki direnişi kırmak için ABD yine bir operasyon gerçekleştirmiş, çok sayıda kişi hayatını kaybetmiş ve ABD ciddi kayıplar vererek bölgeden çekilmek durumunda kalmıştı. Nisan ayındaki bu fiyaskonun ardından ABD hem imajını düzeltmek, hem de Irak’ta açıklanan seçimlerin zamanında ve düzenli bir şekilde yapılmasını sağlamak için ülkedeki direnişin kalesini yıkmak istedi. ABD’nin bu konudaki kararlılığı, hazırlığın günlerce sürmesinden ve oldukça büyük bir yığınak yapmasından anlaşılıyordu. Başlangıçta ABD’nin Irak’ı işgalinin beklenilenden daha az direnişle karşılaşması herkesi şaşırtmış ve Bağdat’ta öngörülen şekilde bir şehir savaşı yaşanmamıştı. Bağdat’ta yaşanmayan şehir savaşları, daha sonra başta Felluce olmak üzere ülkenin kuzey batısındaki bölgelerde yaşandı. Son Felluce operasyonu da aslında bir şehir savaşı gibi cereyan etti. Yalnız bir farkla; ABD’nin karşısında düzenli Irak birlikleri değil, eski Irak ordusunun bazı askerleri, yerli direnişçiler ve sayıları az da olsa dünyanın çeşitli köşelerinden direnişe destek olmak için gelenler vardı.
İmajını düzeltmek için bu bölgedeki direnişi ortadan kaldırma amacıyla çok büyük bir saldırı başlatan ABD, dünya kamuoyuna kendi istediği haberlerin geçilmesi için de sadece ‘iliştirilmiş’ (embedded) tabir edilen gazetecilerin operasyonla ilgili haber yapabilmelerine izin verdi. Bağımsız gazetecilerin can güvenliği yoktu ve gerçekte olan bitenle alakalı haber almak oldukça zordu. ‘İliştirilmiş’ gazeteciler dışındakilerin buraya gitme konusundaki korkularının temelinde ise, Amerikan deniz piyadelerinin 2003 yılında Bağdat’ta olduğu gibi kaza ile bazı gazetecileri öldürebilecek olma ihtimali vardı.
Bir camideki silahsız yaralının Amerikan askeri tarafından öldürülmesinin görüntüleri, sadece Müslümanları değil, tüm dünya halklarını ayağa kaldırdı. Ebu Garib benzeri bu skandal, Amerika’nın savaş hukukunu bir kez daha ayaklar altına aldığının göstergesiydi. Savaş hukukuna göre sivillerin zarar görmesinin engellenmesi için gerekli bütün tedbirlerin alınması ve hastane, ibadethane gibi yerlerin korunması gerekirken, ABD hem camileri, hem de hastaneleri bombalamaktan çekinmiyordu. Bu operasyon sırasında Felluce Hastanesi’nin isabet alması ile ilgili de ilginç iddialar ortaya atıldı. ABD’nin Felluce Hastanesi’ni bombalamasının sebebi olarak, Nisan ayındaki saldırı sırasında buradaki doktorların dünya medyasına Amerikan saldırılarında hayatını kaybeden yüzlerce siville ilgili detaylı bilgi vermeleri gösteriliyor.
 
Irak’ın Geleceğinden Farklı Beklentiler
Hem Irak’taki işgal karşıtı direnişin şiddetlenmesi, hem de Irak yönetiminin ve ABD’nin bu direnişe yönelik operasyonlarının artması, yeni Irak’ın alacağı şekli belirleyecek tarihlerin yaklaşması ile doğrudan alakalı. Son birkaç aydır ülkede direnişin şiddetlenmesinin ardından, seçimlerin daha önce ilan edildiği tarihte yapılıp yapılamayacağı ciddi şekilde tartışılmaya başlandı. Son olarak Irak yönetimi genel seçimlerin 30 Ocak 2005’te yapılacağını açıkladı; ancak Kürtlerin ve Sünnilerin seçimlerin ertelenmesi yönündeki baskıları devam ediyor. Bugüne kadar Sadr grubu haricinde işgal güçlerine çok fazla sorun çıkarmayan Şiiler ise bir an önce seçimlerin yapılmasını istiyor. Ocak ayında gerçekleştirilecek seçimle, Iraklılar yeni anayasayı oluşturacak meclisi seçecekler. Eğer anayasa onaylanırsa, yeni anayasaya uygun bir şekilde Aralık 2005’te yeniden seçim yapılacak. Sünni ileri gelenler seçimlerin ertelenmesi, ertelenmemesi halinde ise boykot edilmesi yönünde çağrılar yaparken, Kürt ileri gelenler de Saddam zamanında yerinden edilmiş kişilerin henüz yerlerine tam olarak dönmediğini belirterek seçimlerin ertelenmesini istiyor. Ülkede çoğunluk olduklarının bilincinde olan Şiiler ise seçimlerin bir an önce yapılmasını ve ülkenin yönetimini kontrol etmeyi amaçlıyor. ABD de seçimlerin zamanında yapılması çabasında; çünkü bu konudaki bir gecikme, zaaf işareti olarak algılanabilir. Zaten Irak Seçim Komisyonu sözcüsü Ferid Ayar da seçimlerin şiddet olaylarının devam ettiği bölgelerde gerçekleşeceğini ve seçim kanununun tüm Irak’ı tek bir seçim bölgesi olarak kabul etmesinden dolayı, bazılarının talep ettiği gibi herhangi bir bölgenin dışarıda bırakılmasının hukuki olmadığını açıkladı. Şu an için seçimler yapılacak gibi gözüküyor; ama bu gerçekleşse bile seçimlerin sağlıklı şekilde gerçekleştirilip gerçekleştirilmediği sürekli tartışılacaktır.
Irak’ı demokratikleştirme amacı ile işgal ettiğini söyleyen ABD’nin seçimler gerçekleşmeden önce direnişi kırmak için başlattığı operasyonu Irak yönetiminin istediği ve ABD tarafından atanan Başbakan İyad Allavi’nin bu emri verdiği belirtildi. Irak içerisinden ve tüm dünyadan gelen eleştirileri bertaraf etmek için Pentagon, Felluce’deki tüm büyük askerî kararlardan Allavi’nin sorumlu olduğunu ilan etti. Iraklılar tarafından “bıyıksız Saddam” olarak tanımlanan Allavi, Felluce’de yaşanan işgal sonrasında zaten çok fazla olmayan halk desteğini de kaybetmiş görünüyor. Açıklamalara kimse inanmasa da, ABD kendi atadığı kişilerin etkinliğini sınırlamış oldu. Felluce’yi direnişçilerden kurtarmak için onu yok etmek gibi bir siyasetin uygulanması, Irak’ta bundan sonraki gelişmelerin de bir habercisi. ABD’nin işgal sonrasında otoriteyi sağlamakta zorlanması, imajına zarar gelmesini engellemek ve kamuoyundan gelen eleştirileri hafifletmek için yönetimi yerel unsurlara devretmeye çalışması, bunu gerçekleştirmek için adımlar atıldıkça Irak içerisindeki farklı çıkar gruplarının süreci kendi lehlerine şekillendirmeye çalışmaları, bugüne kadarki gelişmeleri belirleyen faktörler oldu. Irak’ın bundan sonra alacağı şekil ile ilgili olarak seçim, anayasa gibi hukukî süreçler devreye girdikçe, çıkarlarını korumak isteyen Irak içi gruplar arasında rekabet ve bunları manipüle etmek isteyen diğer güçlerin müdahalesi, bundan sonra Irak coğrafyasında belirleyici olmaya devam edecek.

Paylaş Tavsiye Et