Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Türkiye Siyaset
Kürt meselesi üzerine
Seyyit Haşim Haşimi
SON gün­ler­de ya­şa­nan olay­lar, Kürt me­se­le­si ko­nu­sun­da­ki tar­tış­ma­la­rı tek­rar gün­de­min bi­rin­ci mad­de­si ha­li­ne ge­tir­di. Bu ara­da, uzun sü­redir de­vam eden iyim­ser ha­va da­ğıl­dı ve cid­di bir ger­gin­lik hâ­kim ol­ma­ya baş­la­dı. Bu da me­se­le­ye sa­kin ve sağ­du­yu­lu bir ta­vır­la yak­laş­ma­yı en­gel­le­miş gö­rü­nü­yor.
Kürt me­se­le­si ko­nu­sun­da ta­vır­lar ma­ale­sef hep gün­lük ge­liş­me­le­re gö­re şe­kil­le­ni­yor. Tür­ki­ye’de Kürt me­se­le­si ko­nu­sun­da bel­ki de en cid­di so­ru­nun bu ta­vır ol­du­ğu­nu söy­le­mek müm­kün. Bir­çok ke­sim Kürt me­se­le­si­ni ne uzun va­de­de ele alı­yor, ne de so­run­la­rı bel­li bir ta­rih­sel çer­çe­ve­de tar­tı­şı­yor. Gün­de­me hâ­kim olan her­han­gi bir ger­gin­lik, Kürt me­se­le­si ko­nu­sun­da­ki ta­vır­la­rı ade­ta baş­tan so­na ye­ni­den şe­kil­len­di­ri­yor. Do­la­yı­sıy­la her de­fa­sın­da Kürt me­se­le­si­nin ne ol­du­ğu, na­sıl de­ğer­len­di­ril­me­si ve onun ge­çir­di­ği dö­nü­şüm­le­rin na­sıl ele alın­ma­sı ge­rek­ti­ği gi­bi ko­nu­la­rı tek­rar tar­tı­şı­yo­ruz. So­nuç ola­rak hem iç, hem dış po­li­ti­ka­da Tür­ki­ye’nin önü­nü tı­ka­yan en bü­yük so­run olan Kürt me­se­le­si, her ge­çen gün da­ha da kar­ma­şık­la­şı­yor. Da­ha dü­ne ka­dar, dev­le­tin ta­kip et­ti­ği bel­li bir si­ya­se­tin ürü­nü olan Kürt me­se­le­si­ni, bu­gün Kürt­ler­le Türk­ler ara­sın­da­ki bir ge­ri­lim ola­rak tar­tış­ma­ya baş­la­dık. Bu gi­di­şat ne­re­ye ka­dar sü­re­cek?
Kürt me­se­le­si ye­ni ve ko­lay­ca için­den çı­kı­la­bi­le­cek bir so­run de­ğil. Kim­se­nin elin­de bu so­ru­nu bir­den­bi­re çö­ze­bi­le­cek bir güç de yok. Bu­nun ya­nın­da Tür­ki­ye’nin için­de ve dı­şın­da, so­ru­nu çöz­me yö­nün­de atı­la­cak her adım­dan ra­hat­sız olan fark­lı ke­sim­ler söz ko­nu­su. Çün­kü Kürt me­se­le­si­nin de­va­mın­dan si­ya­sî, as­ke­rî ve eko­no­mik güç dev­şi­ren­ler var. So­ru­nu sü­rek­li ka­şı­yan dış ül­ke­le­rin var­lı­ğı me­se­le­nin çö­zül­me­si­ni da­ha da zor­laş­tı­rı­yor. Bü­tün bu di­na­mik­le­ri ve so­ru­nun fark­lı yan­la­rı­nı göz önü­ne al­mak ge­re­ki­yor.
Önü­müz­de du­ran tab­lo­yu iyi oku­mak zo­run­da­yız. Bi­rin­ci­si, 1980’le­rin or­ta­sın­dan be­ri de­vam eden ça­tış­ma­lar Tür­ki­ye’nin her böl­ge­si­ni et­ki­le­miş­tir. Bu ara­da en bü­yük yı­kı­mı Do­ğu ve Gü­ney­do­ğu ya­şa­dı. Böl­ge­de bir ak­ra­ba­sı­nı, ar­ka­da­şı­nı ve­ya ta­nı­dı­ğı­nı bu ça­tış­ma­lar­da bir şe­kil­de yi­tir­me­yen in­san yok gi­bi. Ça­tış­ma­la­rın psi­ko­lo­jik ve kül­tü­rel ola­rak yol aç­tı­ğı yı­kım­la­rı ise ta­rif et­mek ol­duk­ça zor. So­nuç­ta, top­lu­mu ayak­ta tu­tan her tür­lü ge­le­nek­sel de­ğe­rin ve ku­ru­mun tas­fi­ye edil­di­ği, ama ye­ri­ne bir şe­yin ko­nul­ma­dı­ğı bir dö­nem­de ya­şı­yo­ruz. Kı­sa­ca­sı, böl­ge­de de­rin bir umut­suz­luk duy­gu­su­nu bes­le­ye­cek kı­rıl­gan bir or­tam ve bu or­tam­da şe­kil­le­nen bir­ta­kım si­ya­set­ler var. Eko­no­mik açı­dan ya­şa­nan bü­yük sı­kın­tı­lar ise bu umut­suz­lu­ğu da­ha da ar­tı­rı­yor. Öte yan­dan ge­ri­lim his­si, son ça­tış­ma­lar­la be­ra­ber ar­tık fii­len Tür­ki­ye’nin her ya­nı­na yan­sı­mış va­zi­yet­te ve ül­ke­nin top­lum­sal ba­rı­şı cid­di bir risk al­tı­na gir­miş bu­lu­nu­yor. Bun­lar bi­zi tab­lo­nun ikin­ci par­ça­sı­na gö­tü­rü­yor. Kürt me­se­le­si tek bo­yut­lu bir so­run de­ğil­dir. Si­ya­sî yön­le­ri ağır ba­san ama kül­tü­rel, eko­no­mik ve psi­ko­lo­jik bo­yut­la­rıy­la da ele alın­ma­sı ge­re­ken bir so­run var kar­şı­mız­da. O yüz­den de­mok­ra­tik­leş­me sü­re­ci gi­bi mü­da­ha­le­ler ya da eko­no­mik kal­kın­ma­ya odak­lan­mış yak­la­şım­lar tek ba­şı­na kal­dık­la­rı müd­det­çe et­ki­li ol­ma şan­sı­na sa­hip de­ğil­dir. Üçün­cü­sü, Kürt me­se­le­si ar­tık sa­de­ce Tür­ki­ye ve­ya bir ül­ke ile sı­nır­lı bir so­run de­ğil. Tam ter­si­ne me­se­le­nin çö­zü­mü, ül­ke­ler ara­sın­da­ki ta­ri­hî ve si­ya­sî fark­la­rı göz ar­dı et­me­den (me­se­la Tür­ki­ye’de Kürt­ler, Irak ve Su­ri­ye’den fark­lı ola­rak ül­ke­nin her ya­nı­na da­ğıl­mış­lar­dır) ar­tık bir Or­ta Do­ğu si­ya­se­ti bağ­la­mın­da ele alın­ma­lı­dır. Tür­ki­ye’nin da­ha ak­tif, ku­ru­cu ve kap­sa­yı­cı mü­da­ha­le­si­ni ge­rek­ti­ren bir si­ya­se­te ih­ti­yaç var­dır. Bu­nun en ba­sit ör­ne­ği, Irak Fe­de­re Kürt böl­ge­si ve Irak ile ge­liş­ti­ri­le­cek, olum­lu ve­ya olum­suz her tür­lü iliş­ki­nin Tür­ki­ye’de Kürt me­se­le­si­nin ka­de­ri­ni de­ğiş­ti­re­ce­ği ger­çe­ği­dir. Unut­ma­mak ge­re­kir ki, sı­nır böl­ge­le­rin­de­ki Kürt­le­rin bü­yük bir kıs­mı, Irak ve Su­ri­ye’yi, so­mut ak­ra­ba­lık iliş­ki­le­rin­den ve di­nî bağ­lar­dan do­la­yı hiç­bir za­man ay­rı ül­ke­ler ola­rak al­gı­la­ma­mış­lar­dır. Ya­ni as­lın­da Os­man­lı’dan son­ra çi­zi­len Or­ta Do­ğu ha­ri­ta­sı­nın ya­şat­tı­ğı so­run­la­rı ve or­tak de­ğer­le­rin tah­rip edil­me­si­ni en ağır şek­liy­le Kürt­ler ya­şa­mış­tır. Bü­tün bun­la­ra son ola­rak ulus­la­ra­ra­sı di­na­mik­le­rin Kürt me­se­le­si­ni Tür­ki­ye’yi sı­kış­tır­mak için kul­la­nıl­ma­sı­nı ek­ler­sek, tab­lo­nun ne ka­dar va­him ol­du­ğu­nu ve aci­len cid­di bir mü­da­ha­le ge­rek­tir­di­ği­ni gör­müş olu­ruz.
Son yıl­lar­da de­mok­ra­tik­leş­me yö­nün­de atı­lan adım­la­rı tak­dir et­me­mek hak­sız­lık ola­cak­tır. Fa­kat he­pi­mi­zin bil­di­ği gi­bi bu sü­reç, bir açı­dan an­la­şı­la­bi­lir se­bep­ler­le ol­sa bi­le, da­ha çok AB üze­rin­den ta­rif edil­miş ve­ya o şe­kil­de ele alın­mış­tır. Bu­nun Tür­ki­ye’nin top­lum­sal bü­tün­lü­ğü­ne olum­lu bir kat­kı­sı ol­ma­sı pek müm­kün de­ğil­dir. Kim­lik üze­ri­ne sür­dü­rü­len tar­tış­ma­la­rın ne den­li et­ki­li ve olum­lu ola­bi­le­ce­ği­ni şim­di­den kes­tir­mek ise zor. En azın­dan Kürt me­se­le­si gi­bi kar­ma­şık bir so­ru­nun, kim­lik tar­tış­ma­la­rıy­la çö­zü­le­me­ye­ce­ği­ni gör­mek ge­re­ki­yor. Ne­ti­ce iti­ba­riy­le, kı­sa va­de­li, ge­çi­ci ted­bir­ler ye­ri­ne böl­ge­de ya­şa­nan tah­ri­ba­tı, Kürt me­se­le­si­nin fark­lı di­na­mik­le­ri­ni göz önü­ne ala­rak, Tür­ki­ye’nin ve Or­ta Do­ğu’nun or­tak ta­ri­hî, kül­tü­rel, di­nî de­ğer­le­riy­le be­ra­ber dü­şü­ne­rek bir si­ya­sî ira­de koy­mak ge­rek­mek­te­dir. Bu si­ya­sî ira­de ise dış­la­yı­cı de­ğil, kap­sa­yı­cı ve ku­ru­cu ol­ma­lı­dır.
Fa­kat gün­de­mi si­ya­sî sü­reç­ler ye­ri­ne ça­tış­ma­nın be­lir­le­me­ye baş­la­ma­sı, me­se­le­nin çö­zü­mün­de bu tür bir umu­du bir hay­li za­yıf­lat­mak­ta­dır. Hal­bu­ki, AK Par­ti’nin iki önem­li avan­ta­jı var­dır: Bi­rin­ci­si, cid­di bir top­lum­sal meş­ru­iye­te ve yay­gın bir des­te­ğe sa­hip­tir. Di­ğer par­ti­le­rin ak­si­ne her böl­ge­den ve ke­sim­den azım­san­ma­ya­cak de­re­ce­de oy ve des­tek al­mak­ta­dır. İkin­ci­si, geç­miş­te sür­dü­rü­len olum­suz si­ya­set­le­rin yü­kü­nü ta­şı­ma­mak­ta­dır. Bu nok­ta­da AK Par­ti, mev­cut des­te­ği si­ya­sî bir ira­de­ye ve prog­ra­ma dö­nüş­tü­re­bi­lir­se, so­ru­nun çö­zül­me­si yö­nün­de ta­ri­hî bir sü­re­ce gi­ri­le­bi­lir. Öte yan­dan, çö­züm yol­la­rı­nın açık kal­ma­sı ve de­mok­ra­tik­leş­me si­ya­se­ti­nin sek­te­ye uğ­ra­ma­ma­sı için, Kürt­ler adı­na si­ya­set ya­pan ke­sim­ler, si­ya­sal sü­reç­le­ri ve mü­da­ha­le­le­ri ön­ce­le­yen, de­mok­ra­tik açı­lım­la­rı de­vam et­ti­ren ve şid­de­ti dış­la­yan kap­sa­yı­cı bir si­ya­set di­li­nin hâ­kim ol­ma­sı­nı sağ­la­mak­la mü­kel­lef­tir. Bu çer­çe­ve­de “te­rör­le mü­ca­de­le ya­sa­sı” gi­bi ye­ni dü­zen­le­me­ler­de de öz­gür­lük­le­rin kı­sıt­lan­ma­ma­sı ve den­ge­le­re dik­kat edil­me­si ge­rek­mek­te­dir. 
So­nuç ola­rak Kürt me­se­le­si­ni ay­dın­lar ve­ya tek bir par­ti üze­rin­den ta­rif et­mek ve ona gö­re ta­vır al­mak ye­ri­ne bir dev­let si­ya­se­ti ola­rak hem iç, hem de dış po­li­ti­ka­da kap­sa­yı­cı ve bü­tün­leş­ti­ri­ci bir si­ya­set üre­til­me­li­dir. Kürt me­se­le­si­nin çö­zü­mü Or­ta Do­ğu’ya yö­ne­lik bir si­ya­sal açı­lım bağ­la­mın­da ele alın­ma­lı ve ona uy­gun bir si­ya­set üre­til­me­li­dir. Bu­ra­da, ta­rih­sel ola­rak Kürt­le­rin ağır­lık mer­ke­zi­nin hep Ana­do­lu coğ­raf­ya­sı ol­du­ğu­nu, ge­rek nü­fus, ge­rek kül­tü­rel de­rin­lik ve si­ya­sî et­kin­lik ola­rak Tür­ki­ye coğ­raf­ya­sın­da­ki Kürt­le­rin Irak ve­ya Su­ri­ye’de­ki­le­re na­za­ran da­ha et­ki­li ola­gel­dik­le­ri­ni göz önü­ne al­ma­lı­yız. Kürt me­se­le­si çö­zül­me­di­ği müd­det­çe Tür­ki­ye ne iç si­ya­set­te is­tik­ra­rı ya­ka­la­ya­bi­le­cek, ne de dış si­ya­set­te et­ki­li bir ül­ke ola­bi­le­cek­tir.

Paylaş Tavsiye Et
Yazara ait diğer yazılar
Seyyit Haşim Haşimi