Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Dosya
Çare, hasbî ilim
Kurtuluş Kayalı
ÜNİ­VER­Sİ­TE’den bah­set­mek öz­gün dü­şün­ce üre­ti­mi­ni esas al­ma­yı ge­rek­ti­rir. Öz­gün dü­şün­ce üre­ti­mi ko­nu­sun­da in­san­la­rın uf­ku­nun Av­ru­pa’yı aş­ma­sı ge­re­kir­ken son dö­nem­de ge­li­nen nok­ta, Tür­ki­ye’de dü­şün­ce üre­ti­le­me­ye­ce­ği yö­nün­de­dir. An­cak bu aşa­ma­da da bir tra­jik du­rum or­ta­ya çık­mak­ta­dır. Tür­ki­ye’de dü­şün­ce üre­ti­le­me­ye­ce­ği­nin dü­şü­nül­dü­ğü aşa­ma­da, ulus­la­ra­ra­sı dü­zey­de me­tin ya­yı­nı en üst de­re­ce­ye çık­mış gö­rün­mek­te­dir. Özel­lik­le son dö­nem­de bir­kaç say­fa­lık ya­ban­cı me­tin­ler­den kal­ka­rak ki­tap ya­zılmaktadır. Her­kes Tür­ki­ye’de ya­ban­cı dil­de me­tin ya­zıl­ma­sı­nı önem­se­mek­te, fa­kat bu ça­lış­ma­la­rın içe­ri­ği­ni tar­tış­ma­mak­ta­dır.
Tür­ki­ye’nin en es­ki üni­ver­si­te­si olan İs­tan­bul Üni­ver­si­te­si’ne ba­kıp bir de­ğer­len­dir­me ya­pıl­ma­mak­ta­dır. İs­tan­bul Üni­ver­si­te­si’nin de­ği­şik fa­kül­te­le­rin­de Sab­ri Ül­ge­ner, İd­ris Kü­çü­kö­mer, Bay­kan Se­zer, Müm­taz Tur­han ve Ca­hit Tan­yol gi­bi en­te­lek­tü­el­le­rin ta­ri­hin bir dö­ne­min­de bu­lun­ma­la­rı­nın ve bun­la­rın ben­zer­le­ri­nin di­ğer il­ler­de­ki fa­kül­te­ler­de ol­ma­ma­la­rı­nın ne­de­ni üze­rin­de bir neb­ze de ol­sa du­rul­ma­lı­dır. İsim­le­ri anı­lan en­te­lek­tü­el­le­rin ça­lış­ma­la­rın­da el­bet­te ken­di bi­ri­kim­le­ri­nin dam­ga­la­rı var­dır. An­cak bu en­te­lek­tü­el­le­rin ça­lış­ma­la­rı­nın, için­de bu­lun­duk­la­rı or­tam­la da be­lir­gin bağ­lan­tı­la­rı var­dır. En­te­lek­tü­el üre­tim el­bet­te bir or­tam ge­rek­ti­rir. Bu ne­den­le de ör­ne­ğin Sab­ri Ül­ge­ner ve İd­ris Kü­çü­kö­mer’in bu­gün de dü­şün­sel or­tam­la bağ­lan­tı nok­ta­la­rı me­se­le­nin kav­ran­ma­sı­nın ipuç­la­rı­nı ve­re­bi­lir.
Adı anı­lan beş en­te­lek­tüe­lin ça­lış­ma­la­rı okun­du­ğu za­man, ta­rih­sel bo­yut­lu sos­yo­lo­jik ça­lış­ma­nın en ge­liş­kin­le­ri­nin ne ka­dar er­ken bir dö­nem­de da­ha kim­se­ler fark et­me­den bi­zim en­te­lek­tü­el bi­ri­ki­mi­mi­zi sağ­la­dı­ğı gö­rü­le­bi­lir; bir de ta­bii bun­la­rın ken­di ta­ri­hi­mi­zin dü­şün­sel bi­ri­ki­min­den ile­ri de­re­ce­de ya­rar­lan­dık­la­rı… Müm­taz Tur­han dı­şın­da­ki­le­rin ede­bi­yat sos­yo­lo­ji­si ma­hi­ye­tin­de ça­lış­ma­lar da yap­mış ol­ma­la­rı sos­yal ger­çek­li­ği­mi­ze ne öl­çü­de hâ­kim ol­duk­la­rı­nın en gü­zel gös­ter­ge­si­dir. Bir be­yit­ten bir dö­ne­min zih­ni­ye­ti­ni çı­kar­ma de­ne­me­si, üze­rin­de ti­tiz­lik­le du­rul­ma­sı ge­re­ken bir dü­şün­sel fa­ali­yet­tir. Ön­ce­lik­le İs­tan­bul Üni­ver­si­te­si’nin bi­ri­ki­mi ay­rın­tı­lar­da, ti­tiz araş­tır­ma­lar­la ge­niş kap­sam­lı bir şe­kil­de de­ğer­len­di­ril­me­li­dir. Dün­ya üni­ver­si­te­le­rin­den çok da­ha yo­ğun­luk­lu ola­rak İs­tan­bul Üni­ver­si­te­si üze­rin­de du­rul­ma­lı­dır.
Şu ve­ya bu şe­kil­de 1960’lı yıl­lar­dan iti­ba­ren An­ka­ra Üni­ver­si­te­si’nin, özel­lik­le de Si­ya­sal Bil­gi­ler Fa­kül­te­si’nin Tür­ki­ye’nin dü­şün­ce dün­ya­sı­nı şe­kil­len­dir­di­ği gi­bi bir dü­şün­ce oluş­muş­tur. Bu dü­şün­ce doğ­ru ol­ma­sa da, onun bel­li öl­çü­de bir ger­çek­lik ta­şı­dı­ğı söy­le­ne­bi­lir. Ne ka­dar bu tür dü­şün­ce­le­re vur­gu ya­pıl­sa da ko­nu­nun de­rin­le­me­si­ne in­ce­len­di­ği, Si­ya­sal Bil­gi­ler Fa­kül­te­si’nde­ki bi­ri­ki­min Türk dü­şün­ce ha­ya­tın­da ne tür et­ki­ler bı­rak­tı­ğı­nın araş­tı­rıl­dı­ğı söy­le­ne­mez. Si­ya­sal Bil­gi­ler Fa­kül­te­si bi­ri­ki­mi­nin bü­yük öl­çü­de ter­cü­me­den kay­nak­lan­dı­ğı, si­ya­sal ge­liş­me­le­ri öne çı­kar­dı­ğı ve hu­kuk­sal çö­züm­le­re ön­ce­lik ver­di­ği dü­şü­nül­me­li­dir. İsim ver­me ge­re­ği duy­ma­dan iki öğ­re­tim üye­si­nin uzun yıl­lar Si­ya­sal Bil­gi­ler Fa­kül­te­si’nde ça­lış­ma­la­rı­na kar­şın yaz­dık­la­rı ve söy­leş­tik­le­ri ki­tap­lar­da fa­kül­te­nin dü­şün­ce dün­ya­sı­nın ru­hu­nu ya­ka­la­ya­ma­dık­la­rı ifa­de edi­le­bi­lir. Ne­ti­ce-i ke­lam: O ma­hi­ler ki…
Çün­kü sa­de­ce ken­di dar uz­man­lık alan­la­rıy­la il­gi­li­dir­ler; bi­ri ik­ti­sat­la, di­ğe­ri de ta­rih­le. Dar uz­man­lık ala­nıy­la il­gi­li in­san­la­rın me­se­le­yi bü­tün­sel çer­çe­ve­de gör­me­me­le­ri, gö­re­me­me­le­ri söz ko­nu­su­dur. Ni­te­kim sü­reç de ter­si­ne ev­ri­li­yor: En­te­lek­tü­el­den ay­dı­na, en­te­lek­tü­el­den uyum­lu par­ti­ci­ye. 1980 kı­rıl­ma­sı, YÖK ve­sai­re, hiç bü­yüt­me­ye ge­rek yok, Ba­tı’ya yö­nel­me­mi­zi tam tek­mil güç­len­dir­di. Türk üni­ver­si­te­le­ri de Ba­tı üni­ver­si­te­le­ri gi­bi ol­ma­lı şek­lin­de bir ka­na­at yer­leş­ti. Bi­çim­sel an­lam­da hep­ten ben­zet­me ça­ba­la­rı da son üç-beş yı­lın me­se­le­si. Bir aka­de­mis­ye­nin üni­ver­si­te­de­ki araş­tır­ma­cı­lı­ğı­nın da­ha bi­rin­ci yı­lın­da, ya­ban­cı dil­de aka­de­mik me­tin yaz­ma­ya zor­lan­ma­sı üni­ver­si­te­yi ne­re­ye ge­ti­rir­se, ora­ya ge­tir­di. Son yir­mi beş yıl­lık or­tam Tür­ki­ye’nin me­kâ­nın­dan ve za­ma­nın­dan so­yut­lan­mış, ta­rih­sel ve top­lum­sal an­lam­da ne­ye te­ka­bül et­ti­ği meç­hul me­tin­le­rin gün­de­me gir­me­siy­le so­nuç­lan­dı. Bu du­rum Tür­ki­ye’nin son iki yüz­yıl­lık ta­ri­hi­nin ken­di dü­şün­sel bi­ri­ki­mi­miz­den bü­tü­nüy­le uzak­laş­ma­sı­na yol aç­tı. Son yüz­yıl­lık ta­ri­hi­mi­zi de ya­ban­cı me­tin­ler­den oku­mak ge­nel eği­lim ol­du. Ta­ri­hin bü­tün gör­ke­miy­le gün­de­me gel­di­ği bir dö­nem­de ya­kın ta­rih­ten uzak­laş­mak müt­hiş bir çe­liş­ki.
Bu müt­hiş çe­liş­ki özel­lik­le ta­rih ve sos­yo­lo­ji ça­lış­ma­la­rı­nın bü­tü­nüy­le ma­hi­yet de­ğiş­tir­me­si­ne yol açı­yor. Ço­ğu kim­se Tür­ki­ye’de ta­rih ça­lış­tı­ğı­nın, Tür­ki­ye’de sos­yo­lo­ji yap­tı­ğı­nın far­kın­da de­ğil. Uz­man­lık­tan di­sip­lin­le­ra­ra­sı ça­lış­ma­ya yö­ne­li­şin üs­tü­ne bir de ül­ke ko­nu­sun­da bil­gi ek­sik­li­ği, araş­tır­ma me­rak­sız­lı­ğı ek­le­nin­ce ge­li­nen nok­ta do­ğal ola­rak böy­le ola­cak. Tür­ki­ye’den so­yut­lan­mış ça­lış­ma dü­şün­sel ay­rış­ma­ya kar­şın de­vam edi­yor. Tür­ki­ye’de bir kı­sım İs­lam­cı ile bir kı­sım sos­ya­lis­tin bu an­lam­da fre­kan­sı uyu­şu­yor. Ve ken­di ül­ke­miz hak­kın­da ce­ha­let tam tek­mil de­vam edi­yor.
İki fark­lı ör­ne­ğin, iki kar­şıt tu­tu­mun var­lı­ğın­dan söz edi­le­bi­lir. Bu her şe­yi da­ha iyi açık­lar.
Bir ta­raf­ta genç ol­du­ğu bel­li bir aka­de­mis­yen Tür­ki­ye’de Ke­ma­lizm’e yö­ne­lik tep­ki­nin, ger­çek eleş­ti­ri­si­nin 1980’den son­ra oluş­tu­ğu­nu söy­lü­yor. Eleş­ti­ri­yi mü­es­se­se­leş­ti­ren­ler­den bi­ri Ata­türk’ün me­tin­le­rin­de de­mok­ra­si ara­yı­şı­na çı­kı­yor, di­ğe­ri de söy­lev ve de­meç­le­re ba­ka­rak 1920’ler­de Tür­ki­ye’de li­be­ra­lizm gör­me­di­ğin­de deh­şe­te dü­şü­yor. Bir baş­ka de­yiş­le, en te­mel me­se­le olan Ke­ma­lizm ko­nu­sun­da bi­le mi­lat ola­rak 1980’ler, 1990’lar alı­nı­yor. Ne­re­dey­se za­man ve me­kân­dan bü­tü­nüy­le so­yut­lan­mış bu me­ka­nik tah­lil­le­ri aşıp geç­miş dö­nem­de Ke­ma­lizm’e yö­ne­lik eleş­ti­rel bi­ri­ki­me hiç mi hiç ula­şa­mı­yor­lar. En önem­se­dik­le­ri ko­nu an­ti-Ke­ma­lizm, en faz­la dış­la­dık­la­rı en­te­lek­tü­el de Ke­mal Ta­hir. Bu ka­dar tra­ji­ko­mik bir du­rum dün­ya­nın hiç­bir ye­rin­de ger­çek­le­şe­mez. Me­se­le da­ha te­fer­ru­at­lı bir şe­kil­de ta­nım­la­ma­ya kal­kıl­dı­ğın­da bu du­rum mo­dern gö­rü­nüm­lü üni­ver­si­te­nin fo­toğ­ra­fı­nın da­ha iyi ve­rir.
Üni­ver­si­te için­de ol­ma­sa da aka­de­mis­yen sa­yıl­ma­sı ge­re­ken bir di­ğer ki­şi­nin tav­rı ise çok da­ha fark­lı bir ör­ne­ği tem­sil edi­yor. Ke­ma­lizm’e me­sa­fe­li ol­mak­tan öte eleş­ti­rel ba­kan aka­de­mis­yen, Av­ru­pa Bir­li­ği fon­la­rıy­la Ke­ma­lizm’i eleş­tir­me­nin yay­gın­laş­ma­sı­na is­ya­nı­nı di­le ge­ti­ri­yor. Son za­man­la­rın pro­je­le­ri üni­ver­si­te­le­rin ya­ban­cı dil­de ya­yın yap­ma sü­re­ci­nin mey­let­ti­ği mec­ra­da sey­ret­me­si­ni ko­lay­laş­tı­rı­yor, hız­lan­dı­rı­yor. As­lın­da her şe­yin çok hız­lı sey­ret­me­si in­sa­nın du­rup dü­şün­me­si­ni zor­laş­tı­rı­yor. Tür­ki­ye da­ha va­kıf üni­ver­si­te­le­rin­de ça­lış­ma me­se­le­si­ni bi­le haz­met­miş de­ğil. Tür­ki­ye’de aka­de­mis­yen, haz­met­me so­ru­nu­ ya­şı­yor. Ak­si hal­de, “İs­met Pa­şa Ben­den So­ru­lur” ki­ta­bı ya­za­rı­nın, “İs­met Pa­şa’nın Yap­tı­ğı Her İş Yan­lış” baş­ya­pı­tı­nın müs­ved­de­le­ri­ni yaz­ma­ya baş­la­ma­sı­na şaş­mak yan­lış.
Ya­pıl­ma­sı la­zım ge­len, sos­yal bi­li­mi­mi­zin gör­kem­li ta­ri­hi­ne dön­mek. Özel­lik­le de dö­ne­min şart­la­rı ge­re­ği, üze­ri bel­li öl­çü­de ya da top­tan ör­tül­müş en­te­lek­tü­el­le­re ve ça­lış­ma­la­rı­na yö­nel­mek. Bir de es­ki üni­ver­si­te ho­ca­sı­nın ça­lış­ma an­la­yı­şı­nı be­nim­se­mek. Öm­rü­nü ora­dan bu­ra­dan ıs­mar­lan­mış pro­je­le­re de­ğil, ko­nu­la­rı­nı ken­di­le­ri­nin be­lir­le­di­ği beş-on ki­ta­ba vak­fet­mek. İş­te bu nok­ta­da Bay­kan Se­zer ile Mü­bec­cel Kı­ray ara­sın­da­ki fark gö­rü­le­bi­lir. Za­ten ba­zı ko­nu­la­ra me­rak ol­say­dı; Türk Sos­yal Bi­lim­ler Der­ne­ği’nin hi­kâ­ye­si şim­di­ye ka­dar kırk ke­re ya­zı­lır­dı. Her­ke­sin birbiriyle bu­luştuğu bu günlerde, bu tür buluşmaların ilk ör­nek­le­ri, adı anı­lan der­nek­te gö­rül­mek­teydi. De­mek ki ça­re, es­ki ta­bir­le has­bî ilim. Has­bî ilim ya­pan­la­rın dü­şün­sel çe­şit­li­li­ği hiç önem­li bir so­run de­ğil. So­run ol­ma­ma­nın öte­sin­de Tür­ki­ye’nin dü­şün­sel zen­gin­li­ği­ne ola­ğa­nüs­tü önem­li bir da­ya­nak. Ana mec­ra­da sey­re­der­ken kar­ga­dan baş­ka kuş ta­nı­mı­yor­lar.
Has­bî ilim ör­nek­le­ri­ni ör­ten te­mel me­tin­le­ri, üni­ver­si­te­le­re de hâ­kim olan ça­lış­ma­la­rı çok faz­la önem­se­me­mek ge­rek. Çün­kü rüz­gâr baş­ka yön­den esin­ce on­la­rın ye­rin­de yel­ler ese­cek. Biz­zat bu dö­ne­min sos­yal bi­lim­ci­le­ri o has­bî ilim adam­la­rı­nı ve on­la­rın ürün­le­ri­ni keş­fe­de­cek. Za­ten on­lar yıl­la­rın Şe­rif Mar­din’ini de on yıl­lar son­ra keş­fet­me­di­ler mi? Sos­yal ha­ya­tın göz­le­ri­ne sok­tu­ğu din me­se­le­si­ni an­la­mak zo­run­lu­lu­ğu on­la­rı Şe­rif Mar­din’e gö­tür­me­di mi?
De­mek ki ke­şif­ler sü­rü­yor, sü­re­cek.
Türk üni­ver­si­te ta­ri­hi­nin ba­zı kö­şe taş­la­rı­na Hirsch’in işa­ret et­me­si de bir ay­rı ga­ra­bet.

Paylaş Tavsiye Et
Yazara ait diğer yazılar
Kurtuluş Kayalı