Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Kapak
Türk siyasetinin dördüncü tarzı: Ulusalcılık
Hasan Kösebalaban
HRANT Dink’in ha­in bir sui­kast so­nu­cu ha­ya­tı­nı kay­bet­me­si, da­ha ön­ce fark­lı ad­res­le­re fa­tu­ra edil­me­ye ça­lı­şı­lan ben­zer­le­ri­nin ak­si­ne, dik­kat­le­rin doğ­ru ad­re­se, il­le­gal ulu­sal­cı çe­te­leş­me­ye yö­nel­me­si­ni sağ­la­dı. Söz ko­nu­su ci­na­yet, Tür­ki­ye’de son dört yıl­dır için­de bu­lu­nu­lan de­mok­ra­tik­leş­me ve re­form sü­re­cin­den gi­de­rek uzak­la­şı­la­rak izo­las­yo­nist bir or­ta­ma gi­ril­di­ği­nin en son işa­re­tiy­di. Bu ha­va­ya bir­bir­le­riy­le ilin­ti­li iç ve dış fak­tör­ler de kat­kı­da bu­lu­nu­yor. Tür­ki­ye’nin AB üye­li­ği sü­re­ci­nin Av­ru­pa’nın ken­di kor­ku­la­rı ne­ti­ce­sin­de gi­de­rek he­ye­ca­nı­nı kay­bet­me­si ve Irak Sa­va­şı’yla or­ta­ya çı­kan Ku­zey Irak ve te­rör so­ru­nu ne­de­niy­le ül­ke­de bir gü­ven­lik­siz­lik at­mos­fe­ri­nin ha­kim ol­ma­sı bu du­ru­mun baş­lı­ca ne­den­le­ri. Bun­la­ra ay­rı­ca Tür­ki­ye’nin son dört yıl­dır ra­kam­lar ba­zın­da ya­şa­dı­ğı eko­no­mik is­tik­rar ha­va­sı­na rağ­men, özel­lik­le böl­ge­sel göç alan şe­hir­ler­de ke­sif­le­şen kro­nik iş­siz­lik so­ru­nu da ek­le­ne­bi­lir.
Ulu­sal­cı­lık, bir açı­dan Türk si­ya­se­tin­de, Os­man­lı İm­pa­ra­tor­lu­ğu’nun son yüz­yı­lın­da kay­be­di­len sa­vaş­lar ve top­rak­lar ne­ti­ce­sin­de or­ta­ya çı­kan gü­ven­siz­lik trav­ma­sı­na ve­ri­len tep­ki­le­rin te­tik­le­di­ği dü­şün­ce ev­ri­mi­nin son aşa­ma­sı ola­rak ni­te­len­di­ri­le­bi­lir. Yu­suf Ak­çu­ra, bel­ki de Türk en­te­lek­tü­el ge­le­ne­ğin­de en faz­la atıf­ta bu­lu­nu­lan ün­lü ma­ka­le­sin­de Os­man­lı dö­ne­min­de­ki çö­küş trav­ma­sı­na ve­ri­len tep­ki­le­ri, üç tarz-ı si­ya­set (Os­man­lı­cı­lık, İs­lam­cı­lık ve Türk­çü­lük) şek­lin­de ana­liz edi­yor­du. Tan­zi­mat’la bir­lik­te, Müs­lü­man ve gay­ri­müs­lim bü­tün halk­la­rı (anâ­sır-ı Os­ma­ni­ye) içi­ne alan ve va­tan kav­ra­mı ba­zın­da or­tak ai­di­yet his­le­ri­ne da­ya­nan Os­man­lı va­tan­daş­lı­ğı çö­zü­mü ku­rum­sal­laş­tı­rıl­ma­ya ça­lı­şıl­mış, an­cak gay­ri­müs­lim te­ba­a bu çö­zü­me ik­na edi­le­me­miş­ti. Bu­nun üze­ri­ne çö­züm bu de­fa bü­tün Müs­lü­man­la­rı (anâ­sır-ı İs­lam) İs­lam san­ca­ğı al­tın­da bir ara­ya ge­ti­ren İs­lam­cı­lık­ta aran­dı. An­cak Ar­na­vut­luk is­ya­nı, ni­ha­yet Arap ba­ğım­sız­lık ha­re­ket­le­ri ve en önem­li­si İt­ti­hat ve Te­rak­ki eli­ti ara­sın­da­ki po­zi­ti­vist et­ki­ler bu çö­zü­mü de ra­fa kal­dır­dı. Bir son­ra­ki tep­ki, im­pa­ra­tor­luk sı­nır­la­rı için­de­ki bü­tün Müs­lü­man­la­rı Türk­lük bay­ra­ğı al­tın­da bir ara­da tut­ma­yı he­def­le­yen Türk­çü­lük şek­lin­de or­ta­ya çık­tı. Zi­ya Gö­kalp’in for­mü­le et­ti­ği ve da­ha son­ra da Ke­ma­list mil­li­yet­çi­lik içi­ne yer­le­şen Türk­çü­lük yo­ru­mu, as­lın­da Os­man­lı sis­te­mi­nin Müs­lü­man mil­le­ti­nin ta­ma­mı­nı içi­ne alan bir ce­ma­at­çi­li­ği (com­mu­na­lism) ön­gö­rü­yor­du.
Yu­suf Ak­çu­ra ve di­ğer Os­man­lı sı­nır­la­rı için­de ol­ma­yan Tür­kî dün­ya­nın göç­men­le­ri ise, Türk mil­li­yet­çi­li­ği­nin bu şe­kil­de bir Os­man­lı-İs­lam mil­let­çi­li­ği şek­lin­de ta­nım­lan­ma­sın­dan hoş­nut de­ğil­di­ler. On­lar bir açı­dan bu yo­ru­mun Tür­ki­ye’nin ken­di sı­nır­la­rı dı­şın­da ka­lan Tür­kî dün­ya­ya kar­şı ka­yıt­sız­lık ge­ti­re­ce­ği­ni dü­şü­nü­yor­lar­dı. Do­la­yı­sıy­la Ak­çu­ra ve di­ğer Tür­kî­ler için Türk mil­li­yet­çi­li­ği­nin et­nik te­mel­den yok­sun bı­ra­kı­lı­şı ka­bul edi­le­mez­di. On­la­rın tar­tış­ma­yı et­ki­le­me­ye yö­ne­lik gay­ret­le­ri, Zi­ya Gö­kalp, İt­ti­hat ve Te­rak­ki ve ni­ha­yet Cum­hu­ri­yet elit­le­ri­nin, bir açı­dan iç po­li­tik uyu­mu dü­şü­ne­rek, bir açı­dan da Os­man­lı mil­let sis­te­mi mi­ra­sı­nın et­ki­siy­le mil­li­yet­çi­li­ği et­nik ol­mak­tan da­ha çok, se­kü­ler bir Müs­lü­man mil­li­yet­çi­li­ği tar­zın­da yo­rum­la­ma­la­rı­nı ve bu yo­ru­mun yer­leş­me­si­ni en­gel­le­ye­me­di.
An­cak te­me­li İs­lam olan bir mil­let­çi­li­ği İs­lam’ı dı­şa­rı­da bı­ra­kan bir se­kü­ler mil­li­yet­çi­lik şek­lin­de for­mü­le et­mek ken­di için­de çe­liş­ki­li bir du­rum­du. Zi­ra bir ta­raf­ta se­kü­ler­leş­me ve Ba­tı­lı­laş­ma İs­lam’ın sos­yal ve si­ya­si et­ki­le­ri­ni top­lu­mun ha­fı­za­sın­dan ka­zı­ma­yı ge­rek­ti­rir­ken, di­ğer ta­raf­ta as­lın­da re­ji­min ve da­ha önem­li­si top­lu­mun ken­di ha­fı­za­sın­da İs­lam or­ta yer­de du­ru­yor­du. Bu­nun yan­sı­ma­la­rı, Cum­hu­ri­yet’in ku­ru­luş aşa­ma­sın­da ya­şa­nan azın­lık-ço­ğun­luk tar­tış­ma­la­rın­da, Türk-Yu­nan nü­fus mü­ba­de­le­si an­laş­ma­la­rın­da Yu­na­nis­tan sı­nır­la­rı için­de ya­şa­yan Müs­lü­man ce­maa­te ya­pı­lan atıf­ta, yi­ne Kıb­rıs’ta ya­şa­yan Müs­lü­man ce­maa­te ya­pı­lan atıf­lar­da bu­lu­na­bi­lir. Bu an­la­mıy­la Cum­hu­ri­yet’i ku­ran mil­li­yet­çi ide­olo­ji, ev­ren­sel va­tan­daş­lı­ğı vur­gu­la­yan Tan­zi­mat li­be­ra­liz­min­den çok, mev­cut sı­nır­lar için­de sa­hip çık­tı­ğı kit­le­nin or­tak pay­da­sı­nın din ol­ma­sı ne­de­niy­le İs­lam­cı­lı­ğa ya­kın bir ide­olo­jiy­di. An­cak Türk­çü­lük, İs­lam­cı­lı­ğın ev­ren­sel ai­di­yet al­gı­la­ma­sın­dan yok­sun­du. Bir baş­ka de­yiş­le İs­lam­cı­lık bir ev­ren­sel üm­met­çi­li­ği ge­rek­ti­rir­ken, adı­na Türk mil­li­yet­çi­liği de­ni­len se­kü­ler Müs­lü­man mil­li­yet­çi­li­ği mev­cut hu­dut­lar için­de bir üm­met­ten ulus çı­kar­ma­yı he­def­li­yor­du. An­cak esas so­run, bu for­mü­lü bir ara­da tu­ta­bi­le­cek ye­ga­ne tut­kal olan İs­lam’ın la­ik­leş­me sü­re­ci için­de for­mül dı­şı­na atıl­ma­sıy­dı.
İçin­de bu­lun­du­ğu­muz dö­nem­de or­ta­ya çı­kan ulu­sal­cı­lık akı­mı bu ne­den­le Türk mil­li­yet­çi­li­ği­nin ye­ni bir yo­ru­mu de­ğil, ol­sa ol­sa mil­li­yet­çi­lik çiz­gi­sin­den bir sapma­dır. Ulu­sal­cı­lık, Os­man­lı’dan bu ya­na ge­len da­ğıl­ma trav­ma­sı­na kar­şı ve­ri­len tep­ki­le­rin mil­li­yet­çi­lik­ten son­ra ge­len aşa­ma­sı­dır. Bu tep­ki­ler gi­de­rek da­ha az va­tan­daş kü­me­si­ni içi­ne ala­cak şe­kil­de or­ta­ya çı­kı­yor­lar. Ulu­sal­cı­lık da mil­li­yet­çi­lik­ten da­ha az va­tan­daş kü­me­si­ne yö­ne­lik ai­di­yet id­di­asın­da bu­lu­nu­yor. Bu açı­dan mil­li­yet­çi­lik­ten da­ha ka­la­ba­lık bir va­tan­daş kü­me­si­ni de dı­şa­rı­da bı­ra­kı­yor. Ta­rih­sel ev­ri­mi açı­sın­dan Türk mil­li­yet­çi­li­ği­nin öte­ki­si ya da azın­lı­ğı gay­ri­müs­lim te­ba­a iken, ulu­sal­cı­lı­ğın öte­ki­si “Türk oğ­lu Türk” ol­ma­yan her­ke­si içi­ne alı­yor. Bu an­lam­da ulu­sal­cı­lık top­lu­mun or­tak pay­da­sı olan İs­lam’ı mil­li­yet­çi­lik­ten da­ha yo­ğun bi­çim­de ke­na­ra iti­yor. Di­ğer ta­raf­tan ulu­sal­cı­lık­la Ak­çu­ra’nın et­nik te­mel­de ta­nım­la­mak is­te­di­ği mil­li­yet­çi­lik de faz­la uyuş­mu­yor. Ulu­sal­cı­lık, Ak­çu­ra’nın ak­si­ne bir ev­ren­sel­li­ği de­ğil, izo­las­yo­nu ön­gö­rü­yor. Zi­ra Ak­çu­ra’nın et­nik mil­li­yet­çi­li­ği bü­tün Tür­kî dün­ya­yı içi­ne alan ve bu­ra­ya il­gi­yi ta­lep eden, kı­sa­ca­sı em­per­yal bir viz­yo­nu olan di­na­mik bir mil­li­yet­çi­lik yo­ru­mu­dur. Ulu­sal­cı­lık ise sı­nır­la­rı (en faz­la­sıy­la Mi­sak-ı Mil­li’yi) kut­sa­yan, içi­ne ka­pan­ma­cı, düş­ma­nı içe­ri­de ara­yan ve top­lum­sal ahenk açı­sın­dan teh­li­ke­li bir ide­olo­ji ola­rak or­ta­ya çı­kı­yor. Ulu­sal­cı­lı­ğı ge­nel ola­rak mil­li­yet­çi­lik­ten ayı­ran, ken­di­si­ne hem dış düş­man­lar hem de et­nik azın­lık­lar ba­zın­da iç düş­man­lar ta­yin et­me­si­dir. Ulu­sal­cı­lık ay­nı za­man­da top­lum­da olu­şan dış­lan­mış­lık, gü­ven­siz­lik ve ku­şa­tıl­mış­lık his­te­ri­sin­den bes­le­nir.
Şu­nu da tes­pit et­mek ge­re­ki­yor ki, ulu­sal­cı­lı­ğın or­ta­ya çı­kı­şı­nı sağ­la­yan, Türk mil­li­yet­çi­liği for­mü­lü­nün ba­şa­rı­sız­lı­ğı­dır. Bu­na, kar­şı tep­ki ne­ti­ce­sin­de or­ta­ya çı­kan ve Ba­tı em­per­ya­liz­mi­nin des­tek ver­di­ği et­nik azın­lık ta­lep­le­ri ve et­nik te­rö­rizm­le ge­len gü­ven­siz­lik trav­ma­sı Türk ulu­sal­cı­lı­ğı­nın için­de bü­yü­dü­ğü uy­gun bir ku­luç­ka or­ta­mı ha­zır­la­dı. Trav­ma­yı AB üye­lik sü­re­ci­nin ba­şa­rı­sız­lı­ğı ve Irak Sa­va­şı tır­man­dır­dı. Bu ne­den­le ya­pıl­ma­sı ge­re­ken, se­çim or­ta­mın­da ulu­sal­cı­lık akı­mı­nın su­yu­na git­mek­ten çok, de­mok­ra­tik­leş­me sü­re­ci­ni AB üye­lik sü­re­cin­den ba­ğım­sız­laş­tı­ra­rak de­vam et­tir­mek ol­ma­lı. Öte­ki­si­ni içe­ri­de ara­ma­yan bir po­zi­tif mil­li­yet­çi­lik bu­gün Irak’ta gö­rül­dü­ğü gi­bi top­lum­sal ahenk için bir za­ru­ret ola­rak or­ta­ya çı­kı­yor. An­cak bu mil­li­yet­çi­li­ğin da­yan­dı­ğı or­tak pay­da ne dil ne de din, fa­kat or­tak ai­di­yet his­le­ri ve va­tan­daş­lık kim­li­ği ol­ma­lı.

Paylaş Tavsiye Et