KUZEY yarımküre yazın en sıcak günlerini yaşarken, bu sıcaklığı hem iklimi, hem de gündemi nedeniyle fazlasıyla hisseden ülkelerden biri güney komşumuz Irak olsa gerek. Ülkede son aylarda meydana gelen şiddet olaylarında hızlı bir tırmanış gerçekleşti ve ne yazık ki her gün onlarca kişinin ölümünü haber almak artık kanıksanmış durumda. Ülkedeki bu kargaşa durumu nedeniyle pek çok temel hizmet verilemiyor. Kürtlerin kontrolündeki kuzey bölgeleri bu şiddete daha az maruz kalsa da, ülkenin genelinde bir kaos hakim. Bu kaosu sona erdirmek amacıyla ABD’nin gerçekleştirdiği operasyonlar istenen sonucu vermediği gibi, koalisyonun en önemli ortağı İngiltere, sonbahara kadar Irak’taki güçlerini üçte bir oranında azaltacağını açıkladı. Tüm bu gelişmeler olurken, gündeme pek fazla gelmeyen, ama Irak’ın bundan sonra yaşayacaklarını ciddi şekilde biçimlendirecek olan anayasa çalışmaları devam ediyor.
Ocak 2005’te yapılan seçimlerden sonra yeni hükümetin oluşturulması için on iki haftanın harcandığı Irak’ta, 15 Ağustos’a kadar tamamlanması gereken anayasa yazım çalışmalarının gidişatı da, belirlenen takvimin tutturulmasının zor olduğunu gösteriyor. 15 Ağustos’a kadar anayasanın yazımının tamamlanmasının ardından, hazırlanan metnin referanduma sunulması ve yeni meclisin oluşturulması gibi işlemlerin de yıl sonuna kadar yapılması gerekiyor. Geçici İdari Yasa’da anayasanın yazımı için sürenin yetmemesi durumunda altı aylık bir uzatma süresinin kullanılabileceği hükme bağlanmıştı. Ancak bunun kullanılıp kullanılmayacağı da yine tartışmalara neden olacak başka bir gelişme.
Anayasa yazım komisyonu üyelerinin bir kısmı yazım işleminin %70 oranında tamamlandığını ve kalan sürenin de %30’luk kısmın yazımı için yeterli olduğunu savunurken, diğer bir grup ise netameli konuların ele alınmadığını ve kalan sürede yazım işleminin tamamlanmasının imkânsız olduğunu dile getiriyor. Yazım işleminin yetişmeyeceğini iddia edenler daha ziyade yazım sürecine sonradan katılan Sünni Arap üyeler. Hatırlanacağı üzere Sünni Arapların yoğun olduğu bölgelerde seçim boykot edilmiş veya güvenlik nedeniyle sağlıklı bir seçim gerçekleştirilememişti. Bunun sonucu olarak da, parlamentoda hem Şii, hem de Kürt gruplar ülke içindeki nüfuslarına göre çok daha ağırlıklı temsil edilme imkanı bulmuşlardı. Sünni üyeler anayasa yazım komisyonu çalışmalarına, seçime katılmamış olmalarına rağmen sonradan davet edildiler. Komisyon şu an yetmiş bir kişiden oluşuyor. İlk başta elli beş kişiden oluşan bu gruba on beş Sünni Arap üye de sonradan dahil oldu. Ancak Temmuz başında çalışmalara katılabilen bu üyeler sürece geç dahil oldukları için, bazı konularda eleştirilerde bulunuyor.
Temel Sorunlar
Anayasa Komisyonu üyeleri altı alt gruba dağılarak çalışmalarını gerçekleştiriyor. Bu çalışma gruplarının konuları ise anayasanın temel ilkeleri, temel özgürlükler, merkezî yönetimin yetkileri, bölge yönetimlerinin yetkileri, anayasal garantiler ve son hükümler. Anayasa yazım komisyonu bir yandan kendi içinde görüşmeler yaparken, diğer yandan da ülkenin farklı bölgelerini, güvenlik şartları elverdikçe, ziyaret ederek halkın görüşlerini almaya çalışıyor. Bu toplantılar sırasındaki görüşmeler, ülke içindeki farklı grupların beklentilerinin ve önceliklerinin ne kadar farklı olduğunu ortaya koyuyor. Sünni üyeler, anayasada Irak devletinin yapısı ile ilgili, federal kelimesinin geçmesini veya Irak için ‘Irak Federal Cumuhuriyeti, Birleşik Irak Cumhuriyeti’ gibi bir isimlendirmeyi kesinlikle kabul etmeyeceklerini söylüyor. Buna karşılık Kürt üyeler ise federalizm veya konfederalizm söz konusu olmazsa böyle bir anayasayı kabul etmeyecekleri tehdidinde bulunuyor. Sünnilerin itiraz ettikleri diğer bir nokta da, anayasanın kabulüne yönelik referandumun meşruluğuna yargının değil, Bremer zamanında oluşturulmuş olan bir komisyonun karar verecek olması.
Tüm bu tartışmalar sürerken, güvenlik sorunları gündemi meşgul etmeye devam ediyor. Iraklı bazı siyasî parti temsilcileri, ülkenin şu an anayasaya değil güvenliğe ihtiyacı olduğunu iddia ederek, öncelik sırasının ülkede güvenliğin tesis edilmesinde olduğunu vurguluyor. Bu iddia, beraberinde sorunun işgalden kaynaklandığını ve işgalcinin sorunu çözmesi gerektiği argümanını da getiriyor.
Tüm bu farklı görüşlerin uzlaştığı ender noktalardan birisi, anayasa yazımı için sürenin yeterli olmadığı. Ama bu durumda nasıl bir yol izleneceği konusu yine ayrılıklara neden oluyor. Bazı gruplar, anayasanın üzerinde mutabakat sağlanan kısımlarının referanduma sunulmasını, diğer kısımların ise seçimler sonrasında oluşacak meclise bırakılmasını öneriyor. Diğer bir grup ise, sürenin anayasa yazımı tamamlanıncaya kadar uzatılmasını istiyor. Bu durum, şu anki yönetimin görev süresinin de otomatik olarak uzatılması demek olacağı için, çeşitli itirazları beraberinde getiriyor. Bu konuda ileri sürülen diğer bir argüman ise, anayasanın şu anki şartlarda yazılmasının hukukî olmadığına vurgu yapıyor. Buna göre önce işgal sona ermeli ve Iraklılar kendi başlarına anayasayı yapmalılar. İşgal güçleri ülkedeki varlıklarını sürdürdükleri ölçüde, bu anayasaya Irak anayasası demek mümkün olmayacaktır. Bu iddiaya karşı çıkan gruplar ise, yabancı askerlerin varlığı olmaksızın kendi aralarında uzlaşma ortamının sağlanmasının zorluğuna işaret ediyorlar. Anayasanın ele alacağı konuların karmaşıklığı yanında, diğer bir sorun kaynağı da, yapılacak anayasanın değişikliğe elverişli olup olmayacağı.
Tüm bu tartışmalar bize gösteriyor ki, Irak yakın zamanda istikrara ne yazık ki kavuşamayacak. Ülkenin yapısı ile ilgili, farklı grupların taleplerinin uyumlu hale getirilmesi oldukça zor. Özellikle ABD’nin desteğini arkasına almış olan Kürtlerin talepleri diğer grupları ciddi şekilde rahatsız ediyor. Anayasa süreci tamamlansa bile, bu konu ile ilgili tartışmalar nihayete ermeyecek. Irak’taki istikrarsızlık da Türkiye’yi olumsuz şekilde etkilemeye devam edecek.
Paylaş
Tavsiye Et