Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Dosya
Uyuşmazlıkları uzlaştırma: 1989-2002 arası Türk-Amerikan ilişkileri
Mesut Özcan
1989 YI­LI Ber­lin Du­va­rı’nın yı­kı­lı­şı ile dün­ya ta­ri­hin­de ye­ni bir dö­ne­min baş­lan­gı­cı­na işa­ret et­mek­tey­di. Yak­la­şık ya­rım yüz­yıl de­vam eden So­ğuk Sa­vaş so­na er­miş ve ABD’nin bu mü­ca­de­le­de­ki ra­ki­bi Sov­yet­ler Bir­li­ği ta­rih sah­ne­sin­den çe­kil­me­ye baş­la­mış­tı. Bu de­ği­şim, tüm ül­ke­ler için ol­du­ğu gi­bi, Tür­ki­ye için de ABD ile iliş­ki­le­rin ye­ni bir te­me­le otur­tul­ma­sı an­la­mı­na gel­mek­tey­di. Bu dö­nem­de Türk-Ame­ri­kan iliş­ki­le­ri, ge­rek ABD ge­rek­se Tür­ki­ye’de et­ki­li olan yö­ne­ti­ci­le­rin iz­le­dik­le­ri po­li­ti­ka­lar ile dün­ya­da­ki ve böl­ge­miz­de­ki ge­liş­me­ler et­ra­fın­da şe­kil­len­di. ABD’de ba­ba Bush, Clin­ton ve oğul Bush yö­ne­tim­le­ri; Tür­ki­ye’de Özal’ın li­der­li­ği, PKK ve gü­ven­lik en­di­şe­le­ri; Or­ta­do­ğu, Bal­kan­lar ve Kaf­kas­lar’da ya­şa­nan ge­liş­me­ler ve 11 Ey­lül gi­bi un­sur­lar iki ül­ke ara­sın­da­ki iliş­ki­le­ri en faz­la et­ki­le­yen fak­tör­ler ola­gel­di.
Kör­fez Sa­va­şı sı­ra­sın­da ya­şa­nan ge­liş­me­ler, So­ğuk Sa­vaş’ın so­na er­me­siy­le ABD’nin böl­ge­de Tür­ki­ye’ye ih­ti­ya­cı­nın azal­dı­ğı id­di­ala­rı­nı ge­çer­siz kıl­dı. ABD Baş­ka­nı Bush ile ya­kın iliş­ki içe­ri­sin­de olan dö­ne­min Cum­hur­baş­ka­nı Tur­gut Özal’ın li­der­li­ğin­de şe­kil­le­nen Türk dış po­li­ti­ka­sı, Ame­ri­kan po­li­ti­ka­la­rı ile ol­duk­ça ya­kın ve uyum­luy­du. İçe­ri­de ba­zı ak­tör­ler ta­ra­fın­dan eleş­ti­ri­len bu po­li­ti­ka­lar­la An­ka­ra, ABD için ne ka­dar önem­li ol­du­ğu­nu gös­ter­me­ye ça­lı­şır gi­biy­di. Bu dö­nem­de ilan edi­len Ye­ni Dün­ya Dü­ze­ni­’nin önem­li bir ak­tö­rü ol­ma­ya ça­lı­şan Tür­ki­ye, Or­ta­do­ğu böl­ge­sin­de ABD ile ya­kın bir iş­bir­li­ği içi­ne gir­di. Irak’a kar­şı oluş­tu­ru­lan koa­lis­yo­na as­ker ver­me­se de am­bar­go­ya ka­tı­lan Tür­ki­ye, İs­ra­il’le de ya­kın iliş­ki­ler ge­liş­tir­me­ye baş­la­dı.
An­cak tüm bu ge­liş­me­le­re rağ­men as­lın­da 1989’dan 2002 so­nu­na ka­dar ge­çen yıl­lar­da Tür­ki­ye’nin Irak’la il­gi­li çı­kar­la­rı ABD ile uyuş­ma­mak­tay­dı. Tür­ki­ye Sad­dam’ın kon­tro­lün­de ol­sun ve­ya ol­ma­sın üni­ter bir Irak is­ter­ken, ABD Irak’ta mer­ke­zî oto­ri­te­nin müm­kün ol­du­ğu ka­dar za­yıf ol­ma­sı­nı is­ti­yor­du. Tür­ki­ye Irak’a uy­gu­la­nan am­bar­go­lar­dan za­rar gö­rü­yor­du ve bu­nun bir an ön­ce so­na er­me­si­ni is­ti­yor­du; ABD ise bu­na kar­şı çı­kı­yor­du. Türk dış po­li­ti­ka­sın­da “zıt­lık­lar­la bir ara­da ya­şa­ma” ola­rak da ta­nım­la­nan bu dö­nem­de, PKK ile mü­ca­de­le ko­nu­sun­da ABD’nin dip­lo­ma­tik ve as­ke­rî des­te­ği­ne ih­ti­yaç du­yan Tür­ki­ye, Irak’a ba­kış açı­sı fark­lı­lı­ğı gi­bi ba­zı so­run­la­rı ikin­ci pla­na at­mak zo­run­da kal­dı. Irak’tan mül­te­ci akı­nı­nı en­gel­le­mek için oluş­tu­ru­lan Çe­kiç Güç’ten ra­hat­sız­lı­ğı­nı za­man içe­ri­sin­de çe­şit­li de­fa­lar di­le ge­ti­ren Tür­ki­ye, bu gü­cün var­lı­ğı­na, di­ğer ba­zı fak­tör­le­rin ya­nı sı­ra, Ku­zey Irak’a yö­ne­lik mü­da­ha­le­le­ri­ne ABD’nin ses çı­kar­ma­ma­sı kar­şı­lı­ğın­da izin ver­di. Öy­le ki, mu­ha­le­fet­te iken Çe­kiç Güç’e kar­şı çı­kan bü­tün par­ti­ler, ik­ti­da­ra gel­dik­le­rin­de gö­rev sü­re­si­ni uzat­tı­lar. Fi­lis­tin ve İran gi­bi ko­nu­lar­da ise ik­ti­dar de­ği­şik­lik­le­ri ile ba­zı fark­lı uy­gu­la­ma­lar or­ta­ya çık­sa da, iki ül­ke bir­bir­le­ri­ni pek de ra­hat­sız et­me­yen bir si­ya­set iz­le­me­yi ter­cih et­ti. Bu nok­ta­da Fi­lis­tin-İs­ra­il ba­rış sü­re­ci ve İran’da Ha­te­mi dö­ne­min­de­ki prag­ma­tik po­li­ti­ka­lar Tür­ki­ye’nin ABD ile uyu­mu­nu ko­lay­laş­tır­dı.
1989-2002 ara­sın­da Bal­kan­lar’da ya­şa­nan ge­liş­me­ler ise, iki ül­ke­nin po­li­ti­ka­la­rı­nı Or­ta­do­ğu’da ol­du­ğun­dan çok da­ha faz­la bir­bi­ri­ne ya­kın­laş­tır­dı. Özel­lik­le Bos­na ve Ko­so­va kriz­le­ri­ne mü­da­ha­le­de ABD’nin ön­cü ro­lü oy­na­ma­sı ve bu böl­ge­ler­de­ki Türk ve Müs­lü­man azın­lı­ğın ko­run­ma­sın­da olum­lu kat­kı­lar­da bu­lun­ma­sı Tür­ki­ye ve ABD’yi or­tak ta­vır­lar­da bu­luş­tur­du. Tür­ki­ye’nin böl­ge­de ya­şa­nan in­san­lık dram­la­rı­nı so­na er­dir­mek­te as­ke­rî mü­da­ha­le se­çe­ne­ği­ni gün­de­me ge­tir­me­si ve bu mü­da­ha­le­yi yap­mak ko­nu­sun­da hem ira­de hem de ka­pa­si­te ola­rak ABD’nin dı­şın­da bir ak­tö­rün ol­ma­ma­sı, ta­raf­la­rı bu böl­ge­de önem­li bi­rer müt­te­fik ha­li­ne ge­tir­di. Tür­ki­ye ABD’nin öna­yak ol­ma­sı ile BM ve NA­TO çer­çe­ve­sin­de ger­çek­leş­ti­ri­len bu mü­da­ha­le­le­re as­ke­rî kat­kı sağ­la­dı.
İki ül­ke Kaf­kas­ya ve Or­ta As­ya’da da bü­yük öl­çü­de ya­kın ta­vır­lar ge­liş­tir­di. Sov­yet­ler Bir­li­ği’nin da­ğıl­ma­sı son­ra­sın­da ba­ğım­sız­lı­ğı­nı ka­za­nan dev­let­le­rin Ba­tı mo­de­li­ni be­nim­se­me­le­ri iki ül­ke­nin or­tak po­li­ti­ka­sı ol­du. Rus­ya’nın, ar­ka bah­çe­sin­de ye­ni­den önem­li bir ak­tör ha­li­ne gel­me­si­ni is­te­me­dik­le­rin­den, bu­ra­da­ki ül­ke­le­re as­ke­rî ve eko­no­mik ba­kım­dan yar­dım­cı ol­ma­ya ça­lış­tı­lar. Yi­ne bu çer­çe­ve­de plan­la­nan ve ger­çek­leş­ti­ri­len Ba­kü-Tif­lis-Cey­han bo­ru hat­tı önem­li bir or­tak ba­şa­rı ola­rak de­ğer­len­di­ri­le­bi­lir. Ay­nı dö­nem­de Çe­çen­le­re ve­ri­len des­tek de iki ül­ke­nin pay­laş­tık­la­rı bir tu­tum ola­rak dik­kat çek­ti.
11 Ey­lül son­ra­sın­da ABD’nin tav­rı ve iz­le­di­ği dış po­li­ti­ka, ba­zı an­laş­maz­lık­la­rı be­ra­be­rin­de ge­tir­se de, çe­şit­li ko­nu­lar­da ben­zer ta­vır­lar de­vam et­ti. Ya­şa­dı­ğı eko­no­mik kriz son­ra­sın­da zor du­rum­da olan Tür­ki­ye’ye yar­dım­cı olan ABD, onu İs­lam Dün­ya­sı için bir mo­del ola­rak sun­du. Tür­ki­ye de ABD’nin Af­ga­nis­tan’da NA­TO çer­çe­ve­sin­de ger­çek­leş­tir­di­ği mü­da­ha­le­ye des­tek ver­di.
So­ğuk Sa­vaş’ın so­na er­me­siy­le tüm dün­ya­da as­ke­rî gü­cün öne­mi­nin azal­dı­ğı bir or­tam­da, as­ke­rî gü­ce da­ya­lı si­ya­set iz­le­me­ye de­vam eden iki ak­tör ola­rak ABD ve Tür­ki­ye, pek çok alan­da iş­bir­li­ği yap­tı­lar. Özel­lik­le böl­ge­de or­ta­ya çı­kan is­tik­rar­sız­lık­lar ne­de­niy­le Tür­ki­ye bir is­tik­rar ada­sı ola­rak da­ha da önem ka­zan­dı. Or­ta­do­ğu, Bal­kan­lar ve Kaf­kas­lar gi­bi ya­kın çev­re­sin­de or­ta­ya çı­kan so­run­la­ra kar­şı ge­nel­de or­tak bir tu­tum ta­kı­nan Tür­ki­ye’nin Irak ko­nu­sun­da ise ABD ile men­fa­at­le­ri uyuş­ma­mak­tay­dı. Ama tek ku­tup­lu dün­ya­nın sü­per gü­cü­nü kar­şı­sına al­ma ris­ki an­cak ha­ya­ti de­re­ce­de önem­li çı­kar­lar söz ko­nu­su ol­du­ğun­da dü­şü­ne­bi­lir­di. Bu risk ise 2002 son­ra­sın­da Irak öze­lin­de ya­şa­nan ge­liş­me­ler ne­de­niy­le gün­de­me ge­le­cek­ti.

Paylaş Tavsiye Et