Medya, her şeyden çok, krizle ve terörle akrabadır.
Medya olmadan terörist lâl, terör olmadan medya muhaldir.
Terör medyası terörü şöhret eder, mesajı gideceği yere ulaştırır.
Medya terörü ise siyasi ve toplumsal aktörleri sindirir, krizlere kaynaklık eder.
Kültürel sermayesi, siyasi angajmanları ve ekonomik bağlantıları uyarınca korkutur, tehdit eder, kriz çıkarır.
Kriz simsarlığı Türk akredite medyasının da mümeyyiz vasfı.
O yüzden barıştan değil savaştan, demokrasiden değil totalitarizmden, bireyden değil devletten, seçilmişten değil atanmıştan, liyakatten değil imtiyazdan taraf oldu.
Bir kriz üretme makinesine dönüşen medya, toplumsal mühendislik projeleri uyarınca hareket etti.
Toplumsal değişmenin rengini beğenmediğinde, siyaset sahnesinde terör estirdi.
Dosyamız, işte bu hikayeyi anlatıyor.
Naci Bostancı, medyatik tahakkümün nasıl aşılabileceğini sorguluyor. Nuh Yılmaz niçin güçlü ve yerli bir medya kuramına ihtiyacımız olduğunu anlatıyor. Ragıp Duran, savaş medyasının çelişkili pozisyonunu ortaya koyuyor. Z. Tuba Kor, Türk dış politikasındaki krizlere medyanın yaklaşım tarzını tarihsel bir çerçevede analiz ediyor. Sefer Turan, Türk medyasının savaşlardaki performansını değerlendiriyor. Medyanın kriz üretim sürecinde terör konulu TV dizilerinden nasıl yararlandığını tasvir eden Deniz Özyakışır’ın yazısını, Ebru Afat’ın Washington State Üniversitesi’nden Susan Ross ile barış medyası üzerine yaptığı söyleşi takip ediyor.
Paylaş
Tavsiye Et