ULUSLARARASI piyasalarda kredi ve tut-sat (mortgage) kriziyle başlayan kötümser gidiş, emtia piyasalarına da sıçradı. Emtia piyasası içinde önemli bir yeri olan tarım ve tarım ürünlerinin fiyatlarında meydana gelen artışlar, dünya nüfusunu olumsuz etkiliyor. Dünyada temel gıda ürünlerinde yaşanan ani fiyat artışlarının, ülkeden ülkeye farklılıklar olsa bile, bazı ortak nedenleri bulunuyor.
Bu nedenlerden birincisi, son yıllarda giderek etkisini artıran küresel ısınma ve kuraklığın buğday ve pirinç gibi temel gıda maddeleri arzı üzerinde çok olumsuz etkiler meydana getirmesi. Zira arz sıkıntısından dolayı artan talebe cevap verememe, fiyatların hızla yükselmesine sebep oldu. İkincisi, mısır ve şeker pancarı gibi bazı tarım ürünlerinin akaryakıt elde etmede kullanılmasının, tarım alanlarının küçülmesini, dolayısıyla gıda ürünlerinde azalmayı beraberinde getirmesi. Üçüncüsü, son yıllarda özellikle Çin ve Hindistan gibi nüfusu en kalabalık ülkelerin, hızlı büyümenin ve gelir artışının sonucu olarak tüketim kalıplarının değişmeye başlaması, dolayısıyla dünya gıda tüketiminin ve talebinin artması. Dördüncüsü, gıda ürünlerine talep artarken, arzın azalmış olması; bunun da mevcut gıda stoklarını azaltması. Bazı ülkelerin pirinç ve buğdaya ihracat sınırlaması getirmesine, spekülatörlerin fırsatçılığı da eklenince, gıda fiyatları daha da yükseldi. Buna bağlı olarak ABD’deki emlak krizinden çok kötü etkilenen hedge fonlar, meydana gelen olumsuz sonuçları bertaraf etmek ve zararlarını azaltmak için emtia piyasalarına akın etti. Bu durum fiyatların daha da artacağı beklentisine yol açtı. Bu beklenti nedeniyle spekülatörlerin temel gıda ürünlerini stoklaması, krizi hem derinleştirdi hem de fiyatları daha da artırdı.
Küresel ısınma, girdi fiyatlarındaki özellikle de enerji fiyatlarındaki yükselme, arz-talep dengesizlikleri, spekülasyon ve yetersiz destekleme nedeniyle, Türkiye’de üreticiler yüksek maliyetten dolayı hızla üretimden uzaklaşmaya başladılar. Tüm dünyada etkili olan gıda krizinin, Türkiye için de tehdit haline geldiğini görmemek mümkün değil. Bu olup bitenler, gelecekte özellikle küresel ısınmayla beraber, dünyada ve Türkiye’de çok ciddi bir gıda ve beslenme krizi olasılığının habercisi ve bunları öncü gösterge olarak almak gerekiyor.
Gıda krizi ile fiyatlarda meydana gelen bu olumsuz artışların Türkiye ekonomisi üzerinde mutlaka etkileri olacaktır. Bunlardan birincisi, gıda fiyatlarının enflasyon üzerinde meydana getirdiği olumsuz etki. Petrol fiyatlarının devamlı yükselmesi sebebiyle enerji fiyatları arttı. Bu enerji fiyatları, tarım ürünlerinin fiyat artışında önemli bir etken oldu. Merkez Bankası tarafından belirlenen hedef enflasyonda son dönemde meydana gelen sapma, dışarıdan gelen şoklarla daha da arttı. Bu sapma, her ne kadar dış şoklar (petrol ve emtia fiyatları) ile açıklanıyorsa da, bunlardan birisi olan tarımsal ürünlerdeki arz şoku, özellikle işlenmemiş gıda fiyatlarında görülen yükselişler de enflasyonu açıklarken önemli bir gösterge niteliğinde.
Doğa koşullarına bağlı olan tarımsal üretim, talep esnekliğinin düşük olmasından dolayı, yaygın rekabetle de birleşince ciddi nispi fiyat dalgalanmalarına yol açıyor. Bilindiği gibi enflasyon, ekonominin genel arz-talep dengesini yansıtıyorsa, spesifik mal ve hizmetlerin arz-talep dengelerinin nispi fiyatlarda meydana getireceği değişimden etkilenmeyebilir. Bunun için tarım ürünlerindeki fiyat artışlarının enflasyon üzerindeki net etkisinin ne olduğu konusunda kesin bir şey söylemek zor olabilir. İkinci olarak, yüksek gıda fiyatlarının, gelirlerin üreticilerden tüketicilere önemli biçimde yeniden dağıtımına yol açtığı ve dolayısıyla gelir dağılımı dengesizliklerinin hanehalkında, ekonomilerde ve küresel istikrar üzerinde önemli olumsuz etkileri olduğu söylenebilir. Üçüncü olarak, yüksek gıda fiyatları makro ekonomi için de olumsuz bir gelişme olarak algılanıyor. Hükümetlerin gıda fiyatlarını iç piyasada kontrol altında tutmak için getirdikleri ihracat yasakları, dış piyasada arz yetersizliğini ve dolayısıyla fiyat artışını daha da körüklüyor ve gizliden gizliye gıda enflasyonuna neden oluyor. Son dönemde gıda fiyatlarının ikiye katlanması buna güzel bir örnek. Buna ilaveten, ihracat kısıtlamaları, hem tarımsal üretimi olumsuz yönde etkiliyor hem de tarım ürünlerinin ihraç edilmesinde ve pazarlamasında ciddi bazı sorunlarla karşılaşılmasına neden oluyor.
Sonuç ve Öneriler
Bu krizde esas olarak yapılması gereken, krizin Türkiye’deki sebeplerini ortaya çıkarmak ve gerekli önlemleri almaktır.
Bu açıdan, en büyük sorun fiyat artışı olarak karşımıza çıksa bile asıl problem, tüketimin üretimden daha fazla olmasıdır. Yani tarımda üretimin yeteri kadar gerçekleşmemesi ve nüfus artışımıza paralel olarak artırılmaması, tarımın gelişmesini engelliyor. Türkiye’nin özellikle tarım politikasının olmamasından kaynaklanan yapısal bir sorunu var ve bu sorunun giderilmesi için üretime, modernizasyona ve yatırıma yönelik hamlelerin yapılması gerekiyor. Bu sebepleTürkiye’nin gıda krizine karşı en önemli stratejisi, GAP gibi bölgesel kalkınma projelerinin hızlandırılmasıdır. Bölgesel kalkınma projeleri ile tarıma daha fazla yatırım yapılması, gıda üretiminin artırılması ve gıda ticaretinin önündeki engellerin kaldırılması gerekiyor.
Ayrıca gıda krizinin dünyada ekonomik ve toplumsal krizleri de tetikleyebileceği ve siyasi güvenliği tehdit edebileceği de dikkate alınarak, tarım ve ticarete yönelik vergiler azaltılmalı ve dolayısıyla üretim özendirilmelidir.
Küresel ısınma ile beraber ortaya çıkan olumsuzluklardan tarım sektörünün, çiftçilerin ve dolayısıyla nüfusun çok büyük yaralar almaması için de üretim planlaması yapılması şarttır. Tarımsal planlama esas olarak doğru ürün, gerçekçi talep miktarı, bölgesel ve kentsel planlamayı içerir. Bu anlamda, belli bölgelerde ve alanlarda tespit edilecek tarımsal ürünlerin üretiminin yapılması, devlet tarafından teşvik edilmeli ve desteklenmelidir. Tarımsal ürün planlaması yapılırken ülke iç talep miktarı doğru tahmin edilmelidir. Eğer iç talebin üzerinde bir üretim fazlası varsa bunun ihracatı için çalışmalar yapılmalıdır. Açığımız olan ürünlerin tarımının yapılması teşvik edilmeli ve desteklenmelidir.
Ayrıca üretim ve tüketim için ciddi kapsamlı istatistiksel ve bilimsel çalışmalar yapılmalıdır. Bu alanda var olan kurumların, geleceğe dair üretim ve tüketim ile ilgili simülasyonlar ve gerçekçi talep tahminleri yapmaları gerekir.
Muhtemel krizlere karşı da öncü göstergeler kullanılarak zamanında ve yerinde müdahalelerin yapılması gerekir. Bunun için Toprak Mahsulleri Ofisi’ne ciddi görevler düşüyor. Bununla beraber, son dönemde meydana gelen olaylardan dolayı hükümetin destekleme programlarını tekrar gözden geçirmesi gerekebilir.
Paylaş
Tavsiye Et