Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Skip Navigation LinksArşiv (January 2009) > Dosya > Amerikan değerleri kaybediyor
Dosya
Amerikan değerleri kaybediyor
Ömer Faruk Güler
HER ül­ke güç­lü ol­mak is­ter, özel­lik­le de eko­no­mik açı­dan. İk­ti­sa­den güç­lü ol­mak ül­ke­ye önem­li avan­taj­lar sağ­lar. Ön­ce­lik­le, eko­no­mik güç da­ha faz­la im­kan, da­ha faz­la im­kan da da­ha faz­la top tü­fek de­mek­tir. Ta­rih­te mer­kan­ti­list po­li­ti­ka­lar bu ama­ca hiz­met et­miş­tir. İkin­ci­si, güç­lü eko­no­mi­ye sa­hip ül­ke­ler ha­vuç ve so­pa po­li­ti­ka­sı­nı da­ha ra­hat uy­gu­lar. Ya­pı­lan yar­dım­lar ya da yap­tı­rım­la­rın dış po­li­ti­ka­da kat­kı­sı çok olur. Üçün­cü­sü, eko­no­mi ge­liş­tik­çe, di­ğer­le­ri­ne fark at­tık­ça oyu­nun ku­ral­la­rı­nı be­lir­le­me şan­sı da ar­tar. Ulus­la­ra­ra­sı stan­dart­la­rı dü­zen­le­me im­ka­nı do­ğar. Güç­lü ül­ke­nin ku­ral­la­rı ev­ren­sel ku­ral­la­ra dö­nü­şür. 
Ül­ke­le­rin eko­no­mik güç­le­ri kuş­ku­suz sa­bit de­ğil­dir. Za­man içe­ri­sin­de güç den­ge­sin­de kay­ma­lar olur. Sa­de­ce son 25 yıl­da bi­le bu an­lam­da çok şe­yin de­ğiş­ti­ği­ni söy­le­mek müm­kün. Bu ko­nu­da mil­li ge­lir ra­kam­la­rı önem­li ipuç­la­rı sağ­lı­yor. Özel­lik­le ül­ke­le­rin dün­ya üre­ti­mi­ne yap­tık­la­rı kat­kı­lar bu açı­dan an­lam­lı. Ör­ne­ğin, sa­tın al­ma gü­cü pa­ri­te­si­ne gö­re ya­pı­lan he­sap­la­ma­da 2006 yı­lın­da dün­ya­da­ki üre­ti­min %23,1’i Av­ru­pa Bir­li­ği’nce ya­pıl­dı. Ay­nı yıl ABD’nin pa­yı %21,9, Çin’in­ki %10,1, Ja­pon­ya’nın­ki ise %6,8 ol­du. 1980 yı­lın­da tab­lo çok da­ha fark­lıy­dı: AB’nin kat­kı­sı %29,8 iken ABD’nin­ki %22,5, Ja­pon­ya’nın­ki %8,3, Çin’in­ki ise %2 idi. As­ya’da­ki ge­liş­mek­te olan ül­ke­le­rin dâ­hil edil­me­siy­le oluş­tu­ru­lan ye­ni bir sı­nıf­la­ma­da ise için­de Çin’in de bu­lun­du­ğu “Ge­li­şen As­ya”nın pa­yı­nın son yıl­lar­da art­tı­ğı gö­zü­kü­yor. Bu pay 1980’de %7,1 iken, 2006’da %19,15’e çık­tı.
Bu ra­kam­lar eko­no­mik gü­cün ağır­lık mer­ke­zin­de­ki de­ği­şi­me işa­ret edi­yor. Bu­na gö­re ABD ha­len en bü­yük eko­no­mik güç. An­cak bu güç ar­tık te­pe nok­ta­sın­da de­ğil. 1950’le­rin he­ge­mo­nik ABD’si ile gü­nü­mü­zün sü­per ABD’si ara­sın­da cid­di fark var. Ar­tık ABD gö­re­ce ini­şe geç­miş du­rum­da ve da­ha da ine­cek. Çı­kış­ta olan ise baş­ta Çin ol­mak üze­re Hin­dis­tan ve di­ğer As­ya ül­ke­le­ri.
ABD’nin gö­re­ce güç kay­bı­nın önem­li so­nuç­la­rı bu­lu­nu­yor. Ön­ce­lik­le, eko­no­mik gü­cün önem­li avan­taj­la­rı­nı ar­tık es­ki­si gi­bi ra­hat­lık­la kul­la­na­ma­ya­ca­ğı an­la­şı­lı­yor. Bu du­rum özel­lik­le son kriz­le bir­lik­te da­ha da be­lir­gin­leş­ti. ABD re­ses­yon­dan ma­kul bir za­man­da çı­ka­maz­sa dış po­li­ti­ka he­def­le­ri­ni ger­çek­leş­tir­me­de git­tik­çe zor­la­na­cak. Zi­ra bu­nun için hem kay­na­ğı hem de is­te­ği aza­la­cak. Güç kay­bı­nın da­ha önem­li bir so­nu­cu ise ulus­la­ra­ra­sı ka­rar al­ma me­ka­niz­ma­la­rı­nın es­ki­si gi­bi iş­le­me­ye­cek ol­ma­sı. ABD’nin he­ge­mo­nik güç ol­du­ğu dö­nem­de kur­gu­la­nan ulus­la­ra­ra­sı sis­tem ye­ni dö­ne­min çok ku­tup­lu­lu­ğu­na uyum sağ­la­mak zo­run­da. Çok ku­tup­lu fa­kat bir­bi­ri­ne da­ha ba­ğım­lı bir dün­ya eko­no­mi­si an­cak da­ha çok ka­tı­lım­la yö­ne­ti­lir. Son yıl­lar­da G-20’nin öne çık­ma­sı bu­nun bir gös­ter­ge­si.
ABD’nin nis­pi eko­no­mik gü­cün­de­ki azal­ma ye­ni bir­şey de­ğil. Tek­nik ta­bi­riy­le “ka­ba güç” kay­bı özel­lik­le 1980’ler­den iti­ba­ren sık­lık­la di­le ge­ti­ri­li­yor­du. Dün yük­se­len Ja­pon­ya var­dı, bu­gün ise Çin. Ye­ni olan ise ABD’nin “in­ce gü­cü”nde­ki hız­lı de­ğer kay­bı. İn­ce güç, as­ke­rî ve eko­no­mik güç gös­ter­ge­le­ri­nin öte­sin­de fark­lı nü­fuz ve çe­kim alan­la­rı­nı ifa­de edi­yor. İn­ce güç, ka­ba güç kul­lan­mak­sı­zın ik­na ka­bi­li­ye­ti ve ca­zi­bey­le he­def­le­re ulaş­ma­yı sağ­lı­yor. İk­ti­sa­di an­lam­da ABD’nin in­ce gü­cü, Ame­ri­kan eko­no­mi mo­de­li­nin ve de­ğer­le­ri­nin çe­ki­ci­li­ği­dir. Ya­şa­mak­ta ol­du­ğu­muz son kriz­le bir­lik­te ABD’nin özel­lik­le fi­nans mo­de­li cid­di an­lam­da sor­gu­la­nır ol­du. Dün­ya­nın en so­fis­ti­ke fi­nan­sal sis­te­mi­nin gü­ve­nir­li­ği za­rar gör­dü. Bu an­lam­da Ame­ri­kan ima­jı ze­de­len­di.
Ame­ri­kan mo­de­li 1997 As­ya Kri­zi’nde de ben­zer bir imaj kay­bı ya­şa­dı. O dö­nem­de kri­ze kar­şı özel­lik­le IMF’nin öner­di­ği re­çe­te­ler cid­di eleş­ti­ri­le­re ma­ruz kal­dı. “Was­hing­ton Uz­laş­ma­sı” gü­nah ke­çi­si ha­li­ne gel­di. Baş­ka bir de­yiş­le, ABD’nin sa­vun­du­ğu ve öner­di­ği il­ke ve de­ğer­le­rin tek doğ­ru ol­ma­dı­ğı, hat­ta yan­lış ola­bi­le­ce­ği an­la­şıl­dı. İl­ginç­tir, As­ya ül­ke­le­ri­nin o kriz­den çı­kar­dık­la­rı en bü­yük ders, ca­ri açık ye­ri­ne ca­ri faz­la ver­me po­li­ti­ka­sı ol­du. Ca­ri faz­la­lık­la­rıy­la ABD’yi fi­nan­se eden bu ül­ke­ler bu­gün­kü kri­zin oluş­ma­sı­na kat­kı­da bu­lun­du.
Son yıl­lar­da Ame­ri­kan eko­no­mik/fi­nan­sal mo­de­li­nin ze­den­len­me­si­ne do­lay­lı da ol­sa kat­kı­da bu­lu­nan bir baş­ka olay 11 Ey­lül ha­di­se­si­dir. Te­rö­rist sal­dı­rı­lar­la dün­ya­nın en gü­ve­ni­lir ül­ke­si tam bir şo­ka uğ­ra­dı. Bu ola­yın fi­nan­sal so­nuç­la­rın­dan bi­ri, sis­te­min tı­kan­ma­ma­sı için fa­iz­le­rin hız­la dü­şü­rül­me­si ol­du. Dü­şen fa­iz­ler li­ki­di­te bol­lu­ğu­nu da­ha da ar­tır­dı. Li­ki­di­te bol­lu­ğu ise ya­şa­mak­ta ol­du­ğu­muz fi­nan­sal kri­zin şid­de­ti­ni ar­tı­ran önem­li bir un­su­ra dö­nüş­tü.
Gö­rü­nen o ki, As­ya Kri­zi, 11 Ey­lül sal­dı­rı­la­rı ve son ya­şa­dı­ğı­mız ABD kay­nak­lı kü­re­sel fi­nan­sal kriz, bir mo­del ve de­ğer­ler sis­te­mi ola­rak Ame­ri­ka’nın in­ce gü­cün­de­ki eri­me­yi hız­lan­dır­dı. Dev­le­tin ve gü­ven­li­ğin fark­lı de­re­ce­ler­de da­ha ön pla­na çık­tı­ğı Kı­ta Av­ru­pa’sı ve Çin mo­del­le­ri ar­tık gün­dem­de. Ame­ri­kan eko­no­mik mo­de­li hâ­lâ güç­lü ol­sa da bas­kın bir mo­del de­ğil.
ABD’nin bu­gün­ler­de en çok ih­ti­yaç duy­du­ğu şey, es­ki çe­ki­ci­li­ği­ne ka­vuş­ma­sı ve in­ce gü­cü­ne ye­ni­den sa­hip ol­ma­sı. Bu an­lam­da ye­ni Baş­kan Ba­rack Oba­ma’dan bek­len­ti­ler ol­duk­ça yük­sek. Kuş­ku­suz ABD dün yap­tık­la­rın­dan çok da­ha iyi­si­ni ya­rın ya­pa­bi­lir. An­cak bu­nu ya­par­ken de­ği­şen eko­no­mik güç den­ge­si­nin far­kın­da ol­ma­sı ve mu­az­zam as­ke­rî gü­cü­nü eko­no­mik ya da ide­olo­jik amaç­lar doğ­rul­tu­sun­da kul­lan­ma­ma­sı ge­re­ki­yor. ABD’nin meş­ru­iye­ti­ni ye­ni­den ka­zan­ma­sı­nın yo­lu or­tak akıl­dan ge­çi­yor. Bu or­tak akıl sa­de­ce Ame­ri­kan va­tan­daş­la­rı­nı de­ğil dün­ya­da­ki tüm ül­ke­le­ri kap­sı­yor. Yes, we can… Baş­kan Oba­ma’nın se­çim slo­ga­nı­nı iş­te bu şe­kil­de oku­mak da­ha doğ­ru.

Paylaş Tavsiye Et