İSRAİL’İN Gazze saldırısının gündemi belirlediği Ocak ayında, ABD’nin yeni başkanı Barack Obama ve onun atadığı Ortadoğu Özel Temsilcisi George Mitchell görevlerine başladı. Başbakanlık Başdanışmanı Ahmet Davutoğlu’nun, Amerikalı ünlü gazeteci David Ignatius’a verdiği mülakatta dikkat çektiği, Ortadoğu’da 2009’da gerçekleşecek seçimler ve sonrasında ortaya çıkacak tabloya yönelik öngörüleri, İsrail’in Gazze operasyonunun ardından daha da önem kazandı. Ignatius, The Washington Post’ta 21 Aralık’ta yayımlanan “Türkiye’nin Domino Teorisi” başlıklı yazısında, Davutoğlu’nun resmini çizdiği Ortadoğu’nun önündeki siyasi seçenekler silsilesini, bir domino dizisine benzetiyordu: “Domino taşları eğer doğru yönde devrilirlerse, iyi şeyler olabilir. Ama eğer yanlış yöne devrilmeye başlarlarsa, dikkatli olun.”
Davutoğlu’nun bu öngörüsünün Ignatius vesilesiyle kamuoyuna aktarılmasının üzerinden yaklaşık bir hafta sonra başlayan İsrail’in Gazze saldırısı, bölgenin dünya barışı için ne kadar hassas ve merkezî bir konumda bulunduğunu bir kez daha ortaya koydu. Obama’nın Mitchell gibi Kuzey İrlanda’da çatışan tarafların 1998’de uzlaşmasında rol oynayan, ardından Filistin-İsrail konusuyla da ilgilenen bir ismi Ortadoğu ile görevlendirmesi, bölgeye önem vereceği vaadinde ciddi olduğu imajını uyandırdı.
İsrail Seçimleri: Ortadoğu Dominosunun İlk Taşı
İsrail’in üç hafta süren Gazze harekâtı ülkede 10 Şubat’ta yapılacak genel seçimlere dayandırılıyor. Koalisyonu oluşturan Kadima ve İşçi Partisi liderleri Tzipi Livni ile Ehud Barak, dışişleri ve savunma bakanları olarak, İsrail’in güvenliği için gerektiğinde ne kadar şahin tavırlar sergileyebildiklerini göstermeye çalıştılar. Amaçları, İsrail’de yükselen sağ oyları kendilerine çekmek ve seçim yoklamalarında birinci gözüken Likud lideri Benyamin Netanyahu’nun önünü kesmekti. Ateşkes sonrasında yapılan kamuoyu araştırmalarına göre, iki lider de desteklerini arttırmış durumda. Barak’ın elde ettiği artış, Livni’ye göre daha fazla. Ancak yine de Netanyahu’dan çok fazla oy çalamadılar. Döktükleri Filistinli kanı onlara bekledikleri oyu henüz sağlayamadı.
Seçimler sonrasında muhtemel koalisyon için tahminler farklı olmakla beraber, Avigdor Liberman liderliğindeki aşırı sağcı İsrail Evimiz Partisi ile bir koalisyon ihtimalinin, Likud yöneticilerinin bu partiye yönelik eleştirilerini dizginlediği söyleniyor. Liberman’ın şikayeti sonrasında seçimlere girmesi yasaklanan İsrail’deki iki Arap partisinin yüksek mahkemeye yaptıkları itiraz sonrasında bu yasağın kaldırılması, İsrail seçimleriyle ilgili önemli gelişmeler arasında. Nüfusun yaklaşık %20’sini oluşturan Arapları temsil eden iki parti olan Balad ve Ra’am Ta’al, seçimler öncesinde 120 üyeli İsrail parlamentosu Knesset’te 7 milletvekiliyle temsil ediliyordu. Obama’nın bölgeye yönelik planları şu an için net olmamakla beraber, İsrail’de Likud önderliğindeki bir hükümetin, iki devletli çözüme oldukça uzak olacağını bilmemiz gerekiyor. Dolayısıyla İsrail seçimlerinde domino taşının devrileceği yön, önümüzdeki birkaç yıl için bölgedeki gelişmeleri ciddi şekilde etkileyecek.
İsrail’deki seçim sonuçlarının etkisi kadar önemli bir diğer gelişme de, Filistinli gruplar arasındaki mücadele olacak. Filistin Özerk Yönetimi Başkanı Mahmud Abbas’ın görev süresiyle ilgili tartışma, Gazze’ye yönelik saldırılar nedeniyle bir müddet ertelenmiş görünüyor. Obama’nın Mitchell’ı atadığı konuşmada, Mahmud Abbas ve Başbakan Selam Fayyad’a verdiği destek, el-Fetih için önemli bir avantaj olsa da, İsrail’in Gazze saldırısının Hamas’ın popülaritesini daha da artırdığı ortada. Yeniden inşa sürecinde Gazze’ye gelecek yardımlar ve bunların dağıtımı önemli bir sorun teşkil ediyor. Hamas yönetimi, el-Fetih liderliğini Filistin’e gönderilen bazı yardımları ulaştırmamak ve dağıtımı kendi yaparak mevcut durumdan faydalanmaya çalışmakla itham ediyor. El-Fetih ise Hamas’ı, gönderilen malzemelere el koymak ve işbirlikçilikle suçladığı el-Fetih yanlılarından 19 kişiyi öldürmek, 60 kişiyi de yaralamakla suçluyor. Bu noktada Filistinli gruplar arasındaki bölünmeyi ortadan kaldırmak, siyasi meşruiyeti olan Hamas ile uluslararası meşruiyeti olan el-Fetih’i bir araya getirmek, İsrail seçimleri sonrasında sorunun çözümüne yönelik atılacak ilk adımlardan biri olmalı.
Irak ve İran Seçimleri
Bu yazının yazıldığı sırada henüz gerçekleşmemiş olan diğer bir seçim de, 31 Ocak’ta Irak’ta yapılacak yerel seçimlerdir. Kürt yönetiminin kontrolündeki bölge ile Kerkük dışındaki diğer 14 vilayette gerçekleştirilecek seçimlerde vilayet meclis üyeleri seçilecek, bu üyeler de daha sonra vilayetlerin valilerini seçecek. Dolayısıyla Irak yerel seçimleri, önümüzdeki dört yıl boyunca görev yapacak yerel yöneticileri belirleyecek. Bu seçimin 2005’teki yerel seçimlerden başlıca farkı, Irak’taki güvenliğin görece daha iyi durumda olması ve o dönemde seçimi boykot eden Sünni grupların bu sefer seçime katılmaları. Obama yönetimi Irak’tan çekilmeyi sorunsuzca gerçekleştirirse, bu ülkedeki siyasi süreçler daha da önem kazanacak. Şiddet ortamı azaldıkça, çeşitli siyasi yapılar daha güçlü ve etkin bir şekilde ülkenin geleceğinde söz sahibi olabilecek.
İran’da 12 Haziran’da yapılacak olan cumhurbaşkanlığı seçimleri de bölgenin geleceği açısından önemli. Mevcut Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad’ın karşısına rakip olarak, eski cumhurbaşkanlarından Muhammed Hatemi’nin çıkacağı konuşuluyor. İran’daki seçimlerin seyrini ülkenin iç siyaseti kadar, ABD başta olmak üzere Batılı ülkelerin İran’a ve onun nükleer programına yönelik politikaları da etkileyecek. İran ile doğrudan müzakere etmekten yana olduğunu söyleyen Obama’ya, İran’ın da olumlu yanıt vermesi bekleniyor. Fakat bu görüşmelerin uzun sürmesi, İsrail’i oldukça endişelendiriyor. Zira bazı İsrailli yetkililer İran’ın bir yıl içerisinde nükleer silah elde edeceğini iddia ediyorlar. Bunun bir abartı olduğunu kabul etsek bile, İran’ın, üzerindeki baskıların azalmasından memnun olacağı aşikâr. İran görüşmeleri mümkün olduğunca zamana yaymak isteyecektir. Obama ve ekibinin de, İran’daki radikal grupları güçlendirmemek için özellikle seçim öncesinde çok baskıcı bir siyaset izlemekten kaçınacağı söylenebilir.
Obama’nın göreve başlaması ve hemen harekete geçerek bölgeye yönelik politikalarının ilk işaretlerini vermesi, belirsizliği nispeten azaltsa da son sözü bölge halkları söyleyecek. Unutulmamalı ki, Bush yönetimi de geçtiğimiz yıllarda demokrasiyi destekleme siyaseti uyarınca bölgedeki seçimlere büyük umut bağlamış, ama beklentilerinin tam tersi sonuçlarla karşılaşmıştı. Bakalım bu sefer sandıktan çıkan sonuçlar kimleri sevindirecek...
Paylaş
Tavsiye Et