İSRAİL’İN 1.300’den fazla Filistinlinin ölümü, 5.000’den fazlasının da yaralanmasıyla sonuçlanan son Gazze saldırısının, İsraillilere, Amerikalılara, Avrupalılara ve bazı Türk aydınlarına göre tek bir müsebbibi vardı: Hamas. Kimilerine göre bir terörist oluşum, kimilerine göre ise direniş örgütü olan Hamas, 1987’de Mısır’daki Müslüman Kardeşler örgütünün Filistin kolu olarak kuruldu ve Birinci İntifada’da önemli roller oynadı. Mısır’daki yapının benzeri olarak, çalışmalarında eğitim, sağlık ve yardım faaliyetlerinin başı çekmesi sayesinde Hamas halk nezdinde büyük sempati topladı.
El-Fetih’in kurucusu Yaser Arafat, 20 Ocak 1996’da düzenlenen ilk seçimlerle, 1993 Oslo Barış Anlaşması’nın ardından oluşturulan Filistin Özerk Yönetimi (FÖY)’nin başkanı seçildi. Arafat’ın Kasım 2004’te vefatının ardından 9 Ocak 2005’te Mahmud Abbas başkan seçildi. Hamas ve destekçileri her iki seçimi de boykot ederek sandığa gitmediler. İlki Ocak 1996’da gerçekleşen, ancak çeşitli gerekçelerle defalarca ertelenen genel seçimlerin ikincisi, Filistin’e demokrasi(!) getirmek için yanıp tutuşan ABD’nin bastırması üzerine, 25 Ocak 2006’da yapılabildi. El-Fetih’in on yıllık iktidarı sürecinde lider kadrosu hakkında şaibeler çıkmış ve örgüt yolsuzlukla anılır olmuştu. Bu da Filistin halkını ilk defa seçime katılan yeni bir partiye, Hamas’a yöneltti.
Uluslararası gözlemcilerin de teyit ettiği Ortadoğu’nun bu en şaibesiz seçiminde, Hamas %60 gibi bir oy oranıyla 132 sandalyeli Filistin meclisinde 76 milletvekili çıkardı. Ancak seçimlerden birinci çıkmak bu defolu demokraside iktidar olmak için yeterli değildi. Zira Filistin’deki demokrasinin defosu onu ihraç edenlerin çıkarlarında gizliydi. Nitekim başta ABD olmak üzere AB ve İsrail, seçimlerin hemen ardından Hamas’ın yer alacağı bir Filistin hükümetini tanımayacaklarını ilan ettiler. Diğer partilerle ulusal birlik hükümeti kurmayı deneyen Hamas, başarılı olamayınca hükümeti tek başına kurdu. Filistin’in yeni hükümetini tehditler, ambargolar, saldırılar ve dört bir yandan kuşatılmışlık bekliyordu.
Hamas’ın Ambargoyla İmtihanı
Nerede olursa olsun radikal gruplar, siyaset vesilesiyle dünya gerçekleriyle karşılaştıklarında silahlı kanatlarına ve radikal tabanlarına yabancılaşırlar. Hamas da tıpkı Lübnan’daki Hizbullah ve Mısır’daki Müslüman Kardeşler gibi söylemlerini yumuşatma düşüncesindeydi. Ama Batılı yönetimler bu süreci sekteye uğrattı. ABD ve AB, Hamas İsrail’i tanıyana kadar Filistin’e maddi yardımı keseceklerini açıkladı. İsrail de Filistin’i ablukaya alarak sıkıntı, açlık ve sefaletle Hamas’ı ehlileştirme planını yürürlüğe koydu. Oysa Hamas siyasallaşıp FÖY’nin hükümeti haline geldiğinde zaten İsrail’i üstü kapalı tanımış oluyor, İsrail’i tanıyan partilerle koalisyon kurmaya çalışarak fiilî durumu resmîleştireceğinin sinyallerini veriyordu. Fakat egemen güçlerin baskısı ve tabanının etkisi bunu açıklamasına fırsat vermedi.
Hamas’ı uluslararası ambargo ve tecritle yola getiremeyen İsrail, onu saldırılarla köşeye sıkıştırmak istedi. Haziran 2006’da Gazze’de sivillere yönelik saldırılar düzenledi. Bunun üzerine Hamas da bir İsrail askerini kaçırdı. Bir askerin kaçırılması, aralarında bakanlar ve milletvekilleri gibi üst düzey yetkililerin de bulunduğu yüzlerce Filistinlinin tutuklanmasına sebep sayıldı. Ancak fatura yine bildik adrese kesildi. ABD, AB, Mısır, Ürdün ve Suudi Arabistan, İsrailli askerin serbest bırakılması için Filistin hükümetine çağrıda bulunurken İsrail’in topyekun saldırılarına karşı sessiz kaldı. Hamas bir yandan Batı’nın uyarıları, İsrail’in saldırıları ve soydaşlarının yüz çevirmişliğiyle mücadele ederken diğer yandan da el-Fetih yönetimiyle karşı karşıya geldi. Abbas’ın 2006’nın sonlarında yaptığı erken seçim çağrısını Hamas reddetti. Bütün bu süreçten sonra Hamas yine bütün grupların içinde olacağı bir ulusal birlik hükümeti kurmak için harekete geçtiyse de siyasetin tavanında esen rüzgarlar tabanda fırtınaya yol açmış, kardeş kavgası başlamıştı.
Şubat 2007’de Mekke Mutabakatı ile el-Fetih ve Hamas yönetimleri ulusal birlik hükümeti için el sıkıştı. Fakat bu uzlaşma fazla uzun sürmedi, zira taban kaynıyordu. İsrail gazetelerinde Amerikan yönetiminin Filistin lideri Abbas ile Hamas yönetimini tasfiye konusunda el sıkıştığı haberleri çıkınca Abbas, Hamas’ı darbe girişimiyle suçladı. Kardeşin kardeşi vurduğu kanlı çatışmalar sonunda Hamas, Haziran 2007’de Gazze yönetimini eline geçirdi. Yıllardan beri süregelen Filistin sorunu artık iki ayrı yönetim garabetiyle yüz yüzeydi.
Şimdilerde Filistin yine taşlı yollardan geçiyor. İsrail’in 22 günlük saldırısının yol açtığı bunca zayiata rağmen, planlananın aksine Hamas yine güç kazanıyor. Kamuoyu yoklamalarına göre, el-Fetih’in yönettiği Batı Şeria’da Hamas’ın oyları artıyor. Hamas’ın Lübnan Temsilcisi Usame Hamdan, Batılı diplomatların tavırlarında yumuşama olduğunu ve Avrupalı bazı milletvekillerin Suriye’de Hamas yetkilileriyle görüştüklerini söylüyor. Hamas lideri Halid Meşal ise Katar’da Filistin’in “tartışılmaz” yapısını masaya yatırıyor ve yeni bir Filistin Kurtuluş Örgütü yapılanması gerektiğini açıklıyor.
Bilindiği gibi FÖY Başkanı Abbas’ın görev süresi Ocak ayı itibarıyla doldu. Abbas yeni başkanın 2010 genel seçimleriyle birlikte seçilmesi için ayak direrken, Hamas kanadından görev süresi biten Abbas’ı tanımadıkları yönünde açıklamalar geliyor. Özetle Filistin filminde makara yeni şeritler sarıyor. Hüzün, gözyaşı, acı temalı drama devam ederken, mutlu son oldukça uzak görünüyor.
Paylaş
Tavsiye Et