Panorama
“Ergenekon”, Danıştay saldırısına kadar uzandı
Mayıs ayında, Türkiye’yi derinden etkileyecek önemli bir gelişme yaşandı. Danıştay saldırısı ile Ergenekon Davası’nın birleştirilmesine karar verildi. Bilindiği üzere Yargıtay 9. Dairesi, Ergenekon Davası’nın Danıştay 2. Daire Üyesi Mustafa Yücel Özbilgin’in öldürüldüğü 17 Mayıs 2006’daki Danıştay saldırısına ilişkin davayla birleştirilmesi yönünde karar vermiş, bu kararını da Danıştay saldırısının görüldüğü Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’ne bildirmişti. Bunun üzerine davayı görüşen mahkeme heyeti, “Danıştay saldırısı ve Cumhuriyet gazetesinin bombalanmasının, İstanbul’daki yargılamaya konu örgüt (Ergenekon) tarafından yaptırılan eylemler olarak görüldüğü”nü belirterek, iki davanın birleştirilmesine karar verdi. 13. Ağır Ceza Mahkemesi heyeti, 8 Mayıs’taki duruşmada iki davanın birleştirilmesi yönünde olumlu görüş bildirdi. Son olarak Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi, 18 Mayıs’ta Danıştay saldırısı ile Ergenekon arasında “fiilî ve hukuki” irtibat bulunduğu gerekçesiyle iki davanın birleştirilmesine karar verdi. Dava dosyasının İstanbul’a intikalinin ardından Alparslan Arslan’ın da aralarında bulunduğu 8 sanık, Ergenekon Davası kapsamında hâkim karşısına çıkacak ve bu dava da İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülecek.
Tavsiye Et
Erdoğan, Azerbaycan’ın gönlünü aldı
Ankara’nın Ermenistan’a yönelik açılımlarının neticesinde geçtiğimiz aylarda gerilen Türkiye-Azerbaycan ilişkilerinin tamir edilmesi amacıyla BaşbakanTayyip Erdoğan 13 Mayıs’ta Bakü’ye bir ziyaret gerçekleştirdi. Azerbaycan Devlet Başkanı İlham Aliyev ile görüşen Erdoğan, Azeri Parlamentosu’nda büyük alkış alan bir konuşma yaptı. Erdoğan ziyarette, bir yandan Türkiye ile Ermenistan arasında süren çözümsüzlüğün kimseye bir faydasının olmayacağını vurgularken, diğer yandan Ankara’nın Karabağ’dan vazgeçmesinin mümkün olmayacağı ve Azerbaycan ile mutabakat olmadan Türkiye-Ermenistan sınır kapısının açılmayacağı konusunda Bakü’ye garanti verdi. Azerbaycan hükümeti ziyaretten memnun kalırken, muhalefet ise Erdoğan’ın kendileriyle görüşmemesinden rahatsız oldu.
16 Mayıs’ta ise Erdoğan, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız ile birlikte Rusya’ya gitti. Erdoğan ile mevkidaşı Vladimir Putin, Soçi kentinde bir araya geldi. Son beş yılda sekizinci kez bir araya gelen ikili, enerji, ticaret ve turizm alanlarını kapsayan ekonomi odaklı bir görüşme gerçekleştirdi. Erdoğan ziyaret kapsamında, Rusya Federasyonu ile 35 milyar doları bulan ticaret hacmini daha da genişletmek istediklerini vurguladı.
Tavsiye Et
Kuzey Kore’den nükleer tehdit
İlk nükleer denemesini Ekim 2006’da gerçekleştiren Kuzey Kore, ikinci denemesini de 25 Mayıs’ta başarıyla gerçekleştirerek nükleer gücünü bir seviye daha arttırdı. Nükleer deneme dünyayı ayağa kaldırırken, aynı gün BM Güvenlik Konseyi, Japonya’nın çağrısı ile acilen toplandı ve Kuzey Kore’yi sert bir dille kınadı. Gelişmeleri endişeyle takip eden Güney Kore, nükleer denemenin ertesi günü, Nükleer Yayılmaya Karşı Güvenlik Girişimi’ne katıldığını açıkladı. Kuzey Kore ise Güney Kore’nin Girişim’e katılmasının kendisine karşı savaş ilanı olduğunu ve Girişim çerçevesinde hareket etmesi durumunda buna karşılık vereceklerini duyurdu.
Kuzey Kore, Ekim 2006’daki ilk nükleer denemesinden sonra uluslararası kamuoyunun çabaları üzerine Haziran 2007’de Pyongyang reaktörünü kapatmış; Kuzey Kore’nin nükleer silahlardan arındırılması programı, 2007’den sonra ivme kazanmıştı. 2008’de de ABD’nin Kuzey Kore’yi “terörist ülkeler” listesinden çıkarmasıyla ortam iyice durulmuştu. Ancak Güney Kore’deki seçimler sorası iktidarın Kuzey Kore’ye karşılıksız yardım yapılmayacağını açıklaması, iki ülke arasındaki gerilimi had safhaya çıkarmıştı. Bunun üzerine Kuzey Kore, füze denemelerini gerçekleştireceğini ve bu faaliyetinin hiçbir ülke tarafından durdurulamayacağını açıklamıştı. Nisan 2009’da da nükleer reaktörü tekrar faaliyete geçirmişti.
Tüm bu gelişmeler ışığında uluslararası kamuoyunda iki farklı görüş mevcut. Bazıları Kuzey Kore gibi diktatöryal rejime sahip ülkelerin nükleer gücü elinde tutmaması gerektiğini dillendirirken, dünyanın “nükleer bir tehdit”ten arındırılması için nükleer silahların eşit şartlarda yok edilmesi gerektiğini savunanların sayısı hiç de az değil.
Tavsiye Et
“Kürt açılımı” rahatsızlık yarattı
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, 15 Mayıs’ta Suriye’ye gerçekleştirdiği ziyaret sırasında Kürt sorununa ilişkin önemli açıklamalarda bulundu. Gül hükümet, muhalefet ve devlet kurumları arasında sorunun çözümü konusunda geniş bir uzlaşma olduğunu ve çözüme çok yaklaşıldığını ifade etti. Medyada yer alan haberlere göre, yeni açılımın koordinasyonunu Gül üstlenecek ve açılım şu başlıkları kapsayacak: 1) Açılımın ileriki adımları için PKK’nın silah bırakması ön şart olacak, 2) Dağdakilerin indirilmesi için aileleri ile görüşme yapılacak ve TCK’nın 220. maddesinden yararlanmaları sağlanacak, 3) Abdullah Öcalan’a İmralı’da uygulanan tecrit, Öcalan’ın yanına 5-6 mahkum gönderilerek sona erdirilecek, 4) Avrupa’da yaşayan ve Türk vatandaşlığından çıkartılan binlerce Kürt’e yeniden Türk vatandaşlığı verilecek, 5) Polis ve asker, Kürt vatandaşlara karşı daha anlayışla ve şefkatle yaklaşacak, 6) Kürtçe kullanımının önündeki engeller kaldırılacak; böylece Kürtçe köy isimleri yeniden verilebilecek, çocuklara Kürtçe isim konulabilecek, televizyonlarda Kürtçe yayın yapılması tamamen serbest bırakılacak, cezaevlerindeki vatandaşlar telefonda Kürtçe konuşabilecek.
CHP ve MHP’nin öneriye tepki göstermeleri ve Gül’ün açılım mesajının hemen ardından, hakkında “Kayıp Trilyon Davası”nda verilen takipsizlik kararının Sincan1. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Osman Kaçmaz tarafından kaldırılması, devlet kurumları arasında uzlaşma konusunda halen sıkıntıların olduğu yorumlarının yapılmasına sebep oldu. Aynı şekilde, 28 Mayıs’ta Hakkari Çukurca’da yola döşenen mayının patlaması sonucu 6 erin şehit düşmesi ve 8’inin de yaralanması, PKK’nın açılıma yönelik tavrında soru işaretleri doğurdu.
Tavsiye Et
“Mayın sıkıntısı” siyaseti gerdi
Siyaset, Suriye sınırındaki 178 bin 500 dekarı mayınlı, toplam 216 bin dekarlık arazinin mayınlardan temizlenerek organik tarıma açılmasını öngören yasa tasarısıyla gerildi. Muhalefet, coğrafi açıdan önemli bu toprakların 44 yıllığına yabancı bir şirkete kiralanmasının ülke güvenliği açısından sakıncalı olacağını, bu sebeple işin ya Genelkurmay Başkanlığı’na verilmesi ya da bedeli karşılığında yerli firmalara ihale edilmesi gerektiğini savunuyor. Basının belli bir kesiminde de hükümetin mayın temizleme işini İsrailli bir firmaya vermek istemesine itiraz var. Eleştiriler karşısında hükümet, mayın temizleme ve organik tarım işini birlikte götürebilecek yerli bir şirketin olmadığına dikkat çekti ve ihaleye yabancı şirketlerin katılmasının, ihalenin İsrailli bir şirkete verileceği anlamına gelmediğine vurgu yaptı. Ancak tartışmaların kesilmemesi üzerine hükümet, 28 Mayıs’ta tasarıyı Meclis’ten Komisyon’a geri çekmek zorunda kaldı. Mayınların, Türkiye’nin uluslararası taahhütleri ve Suriye ile gelişen ilişkiler çerçevesinde temizlenmesi gerekiyor.
Tavsiye Et
Lula da Silva’dan tarihî ziyaret
Brezilya Devlet Başkanı Luiz Inacio Lula da Silva’nın Suudi Arabistan ve Çin’in ardından Türkiye’yi ziyareti, Brezilya’dan Türkiye’ye devlet başkanı düzeyinde gerçekleştirilen ilk ziyaret olması bakımından tarihî bir önem arz ediyor. 20 Mayıs’ta İstanbul’a gelen Silva, Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) ve Türk Brezilya İş Konseyi’nin düzenlediği “Türkiye-Brezilya İş Forumu”nda bir konuşma yaptı. IMF’den aldıkları borcu zamanından önce ödediklerini, ülke ekonomisinin Fon’a borç verebilecek duruma geldiğini kaydederek, IMF’den borç alınabileceğini, ancak Fon’un borç verdiği ülkelere ekonomi politikalarını dikte etmemesi gerektiğini savundu. 22 Mayıs’ta Ankara’ya giden Silva, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından resmî törenle karşılandı. İki ülke ilişkilerinin daha ileriye taşınması yönünde yapılan Silva-Gül görüşmesinin ardından Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı (TPAO) ile Brezilya petrol şirketi Petrobras arasında Karadeniz’de petrol ve doğalgaz sondaj çalışmalarına başlanması amacıyla bir ortak petrol arama anlaşması imzalandı.
Tavsiye Et
Erdoğan’dan Merkel ve Sarkozy’ye sitem
14 Mayıs’ta Polonya’ya resmî bir ziyaret gerçekleştiren Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Polonya Başbakanı Donald Tusk ile görüştü. İki ülke arasında stratejik işbirliği anlaşmasının imzalandığı ziyarette, Türkiye’nin AB üyeliği öne çıkan gündem maddesiydi. Bir soru üzerine, Fransa ve Almanya liderlerinin son dönemdeki açıklamalarını değerlendiren Erdoğan, Sarkozy ve Merkel’in Türkiye için imtiyazlı ortaklık öngören sözlerini seçim yatırımı olarak nitelendirdi ve “Bunlar talihsiz açıklamalar” dedi. Türkiye’nin AB müktesebatını, 27 üye ülkenin çoğundan daha fazla yerine getirdiğini vurgulayan Erdoğan, AB’nin Türkiye’ye karşı dürüst davranmadığına ve çifte standart uyguladığına dikkat çekti. Erdoğan’a destek çıkan Tusk, “Türkiye’ye yeni ya da diğer aday ülkelerden farklı kriterler konmamalı. Türkiye kriterleri yerine getirdiğinde otomatikman tam üye olmalı” dedi. AB üyeliğine yaklaştıkça, Almanya ve Fransa’nın artan Türkiye karşıtlığı dikkat çekiyor.
Tavsiye Et
Kabinede beklenen değişiklik yapıldı
29 Mart yerel seçimleri sonrası gündeme gelen kabine revizyonu gerçekleşti. Başbakan Tayyip Erdoğan tarafından hazırlanan yeni listeye göre, Bülent Arınç (Başbakan Yardımcısı), Ahmet Davutoğlu (Dışişleri), Sadullah Ergin (Adalet), Ömer Dinçer (Çalışma ve Sosyal Güvenlik), Nihat Ergün (Sanayi ve Ticaret), Mustafa Demir (Bayındırlık ve İskan), Taner Yıldız (Enerji ve Tabii Kaynaklar), Selma Aliye Kavaf (Kadın ve Aileden Sorumlu), Cevdet Yılmaz (Devlet Bakanı) kabineye giren isimler olurken; Kemal Unakıtan, M. Ali Şahin, Hilmi Güler, Hüseyin Çelik, Murat Başesgioğlu, Said Yazıcıoğlu, Kürşad Tüzmen ve Nazım Ekren kabine dışında kaldı. Görev değişikliği yapılanlar ise Ali Babacan (Başbakan Yardımcısı), Mehmet Şimşek (Maliye), Nimet Çubukçu (Milli Eğitim) ile Zafer Çağlayan, Faruk Özak, Hayati Yazıcı ve Faruk Çelik (devlet bakanları) olurken; Cemil Çiçek, Mehmet Aydın, Egemen Bağış, Vecdi Gönül, Binali Yıldırım, Ertuğrul Günay, Veysel Eroğlu, Mehdi Eker, Beşir Atalay ve Recep Akdağ görevlerine devam edenler arasında yer aldı.
Tavsiye Et
Mardin’de “akıl almaz” katliam
4 Mayıs’ta Mardin’de akıllara durgunluk verecek katliam gibi bir saldırı gerçekleştirildi. Mazıdağı ilçesine bağlı Bilge köyünde yapılan bir nişan töreni sırasında, silahlı bir grup tarafından düzenlenen saldırıda 6’sı çocuk 16’sı kadın 47 kişi hayatını kaybetti. Olay başlan-gıçta “terör saldırısı” olarak basına yansıtılsa da saldırganlarla kurbanların aynı aileye mensup oldukları ortaya çıkınca bu bilginin yanlış olduğu anlaşıldı. Olayla ilgili soruşturma başlatan Mardin Cumhuriyet Başsavcılığı 11 kişiyi tutukladı. Katliama, BOTAŞ’a ait petrol boru hattıyla ilgili “rant kavgası”nın neden olabileceği üzerinde duruluyor.
Saldırıyla ilgili ilk rapor, TBMM İnsan Haklarını İnceleme Alt Komisyonu’ndan geldi. Komisyon’un raporunda, köye yakın jandarma karakolunun “görevini ihmal” ettiği belirtildi. Jandarma’nın olay yerine intikalinin gecikmesi ve 156 aramalarını kaydeden cihazın olaydan bir hafta önce bozulduğunun belirlenmesi ise kafalarda soru işaretleri bıraktı. Türkiye tarihine “Mardin katliamı” olarak geçecek bu akıl almaz saldırıyla ilgili soruşturma devam ediyor.
Tavsiye Et
BBP ve DP’ye yeni genel başkanlar
Türk siyasetinde hareketli bir ayı geride bıraktık. BBP ve DP’de genel başkanlık seçimleri yapılırken, eski AK Partili Abdüllatif Şener ise uzun süredir beklenen partisini basına tanıttı. DP’nin 16 Mayıs’ta Ankara’da düzenlenen 5. Olağanüstü Parti Kongresi’nde Süleyman Demirel’in de desteğini alan Hüsamettin Cindoruk, Süleyman Soylu ve Mehmet Ali Bayar’ı geride bırakarak, tek başına girdiği 3. turda DP’nin yeni genel başkanı seçildi. Böylece, 1999 genel seçimleri sonrasında Meclis dışında kalarak Demokrat Türkiye Partisi’nden istifa eden Cindoruk, aktif siyasete geri dönmüş oldu. BBP’de ise Ankara’da 24 Mayıs günü gerçekleştirilen 4. Olağanüstü Parti Kongresi’nde 3. turda Tuna Koç ve Adem Işık’ın çekilmesiyle birlikte, eski Genel Başkan Muhsin Yazıcıoğlu’nun vefatının ardından bu göreve vekalet eden Yalçın Topçu genel başkanlığa seçildi. Bu arada eski bakanlardan Abdüllatif Şener de, 25 Mayıs günü Bilkent Otel’de kurucu genel başkanlığını üstlendiği Türkiye Partisi’ni basına tanıttı.
Tavsiye Et