Kitap
Global Orders and Civilizations
Editörler: Sadık Ünay, Muzaffer Şenel
New York: Nova Science Publicatin, 2009
Küreselleşme, küresel düzen, medeniyet gibi kavramlar Batı ikliminde ortaya çıkan kavramlar. Siyaset, siyaset felsefesi, uluslararası ilişkiler gibi alanlar söz konusu olduğunda, bu kavramlarla çizilen çerçevenin dışına çıkmak ne Batı içerisinde ne de Batı dışında yer alan düşünce insanları için kolay gözükmüyor. Fikir dünyasında özellikle Batı merkezli yaklaşımların sahip olduğu güç göz önünde bulundurulduğunda, böylesi bir düşünsel faaliyet Batı dışında yer alan entelektüeller için çok daha büyük zorlukları bünyesinde barındırıyor. Hele ki söz konusu entelektüeller, çerçevesi Batı tarafından çizilen bu kavramları tartışmaya açma, onların muhtevasına ilişkin yeni öneriler getirme iddiası ile yola çıkarlarsa bu zorluğun çok daha büyüyeceği muhakkak.
Durumun böyle olması, cesaret isteyen bu türden zihinsel çabaların ortaya çıkmadığı anlamına gelmiyor elbette. Batı dışı dünyadaki entelektüellerin kendilerine, toplumlarına ve tarihlerine yönelik özgüvenleri arttıkça kavramlarla korkmadan yüzleştikleri, onları tartışmaya açtıkları hatta muhtevalarına yönelik yeni iddialarla ortaya çıktıkları görülüyor. Bu türden orijinal çalışmaların son örneklerinden biri, geçtiğimiz günlerde New York’ta faaliyet gösteren Nova Science tarafından yayınlandı: Global Orders and Civilizations (Küresel Düzenler ve Medeniyetler). Yeni nesil Türk entelektüellerinin iki başarılı temsilcisi Sadık Ünay ve Muzaffer Şenel tarafından gerçekleştirilen bu edisyonun ana çerçevesi, 2006 yılında Bilim ve Sanat Vakfı tarafından düzenlenen “Medeniyetler ve Dünya Düzenleri” isimli sempozyumdan hareketle oluşturulmuş. Tarih, felsefe, sosyoloji, antropoloji, siyaset bilimi ve küresel ekonomi politik sahalarında yazan gerek Türkiye’den gerekse dünyadan alanında yetkin isimlerden derlenen makalelerden oluşan bu eser, çoğul medeniyet tecrübelerinin ve dünya düzenlerinin mümkün olduğu fikrini gündeme taşıyor. Tarih, felsefe ve uluslararası ilişkiler perspektifinden küresel düzen ve medeniyet kavramlarına ışık tutan çalışma, bildik söylemlerin ve Batı merkezli anlatıların gücünü test edecek yetkinliğiyle dikkat çekiyor.
Tavsiye Et
Yayına Hazırlayan: İbrahim Kalın
Ankara: SETA Yayınları, 2009
21. yüzyılın hem Türkiye hem de dünya için büyük değişimleri beraberinde getirdiği bir gerçek. Eski düzenlerin, alışkanlıkların ve yapıların yavaş yavaş çözülmeye başladığı, yerlerine ise yenilerinin henüz konmadığı bir süreçten geçiyoruz. Bu süreç içerisinde Türkiye’nin gerek toplumsal düzeyde gerekse devlet düzeyinde heybesinde biriktirdiği pek çok sorunu, çözümlenmeyi bekleyen sayısız problemli alanı mevcut. Öyle ki bu sorunlar çözümlenmeden ne mevcut düzenin devam ettirilmesi ne de yeni bir yapılanma ihtimali mümkün gözüküyor. Açılım adı altında birbiri ardına eski meselelerin masaya getirilmesi ve toplumsal ve siyasi müzakere zemininin açılması bu durumun en belirgin göstergelerinden biri. Ne var ki söz konusu meselelerin devlet eliyle gündeme getirilmesi kadar, sivil düzeyde tartışılması da önem arz ediyor.
Adı geçen tartışmaların yürütüldüğü zeminler söz konusu olduğunda medyanın önemi yadırganamayacak ölçülere ulaşıyor. Özellikle de televizyon yoluyla izleyici ile buluşan kaliteli tartışma programlarının söz konusu müzakere zeminine yapacakları katkı büyük önem taşıyor. 2008-2009 yayın döneminde TRT1’de izleyici ile buluşan “Enine Boyuna”adlı program bu türden seviyeli yapımlardan biri olarak dikkat çekti. Şimdi de programın kimi bölümlerinin çözümlenmesinden oluşan Enine Boyuna Türkiye adlı kitap, SETA Yayınları tarafından okuyucu ile buluşturuldu. Pek çok önemli isimle, mahalle baskısı ve muhafazakârlaşmadan laiklik ve din özgürlüğüne, Kürt ve Alevi meselesinden AB üyeliği ve demokratikleşmeye, medya-siyaset ilişkilerinden yargı reformu ve sivil anayasaya kadar Türkiye’nin pek çok meselesinin masaya yatırıldığı programın kitaplaşarak okuyucu ile buluşması, programın sivil tartışma zemine yaptığı katkıların belgelenmesi olarak önem taşıyor.
Tavsiye Et
Aydın Işık
İstanbul: Ötüken Neşriyat, 2009
Yaşadığımız çağın akıl çağı olduğu, toplumların giderek sekülerleştiği, devletlerin laik yönetimlerle ve rasyonel mekanizmalar çerçevesinde yönetildiği türden iddialar, içinde bulunduğumuz zaman diliminin en az tartışılan iddiaları arasında yer alıyor. Ne var ki, devletlerin siyaset yapma biçimlerinden toplumsal ilişkilere kadar pek çok sahada metafizik alana ilişkin referanslarla iş görüldüğü gözlerden kaçmıyor. Bu noktada devreye giren inançlar, pek çok rasyonel ve somut veriden daha fazla değişim gücünü bünyelerinde barındırıyor. Hal böyle olunca, felsefenin ve dinin, özellikle de epistemolojinin anahtar kavramlarından biri olan inanç kavramının yeniden tartışılmaya açılması kaçınılmaz görünüyor.
Geçtiğimiz günlerde Ötüken Neşriyat tarafından yayınlanan ve Dr. Aydın Işık’ın kaleme aldığı İnanç Krizi adlı çalışma, bu noktadan hareket ediyor ve inanç kavramını Augustinus’tan Gazali’ye, Kant’tan Russell’a uzanan bir perspektif içerisinde ele alıyor.
Tavsiye Et
Dünya Kadınları
Ankara: Turuncu Kitaplar, 2009
Edebiyat, insan hallerinin kaleme yansıması, kağıda dökülmesidir. Usta kalemler insan tecrübesinin en gizemli yanlarını, yine insanlara anlatırlar edebiyat yoluyla. Ne var ki edebiyat dendiğinde akla gelen kadın yazarların sayısı, erkek yazarlardan azdır. Bu durum kadın gözlüğünden, kadın duyuşundan anlatılan insanlık hallerinin, edebiyatta yeterince temsil edilememesi sonucunu beraberinde getirmiştir. Oysa savaşların, göçlerin ve her türlü insani dramın en mağdur kesimidir kadınlar. Onların hikayelerinin söylenmeyişini, yazılmayışını ve duyulmayışını sadece edebî birikim açısından kayıp olarak görmek mümkün olamaz.
Tel Örgüye Düş Bağlamak, işte bu gerçeklikten yola çıkan kadınların, Doğu’dan ve Batı’dan kadınların hikayelerini toplama, onları sınırsız, sansürsüz, olduğu şekliyle yayınlama istekleriyle ortaya çıkan bir çalışma. Bu hikayelere kulak vermek, dünyanın daha iyi, daha adil ve daha yaşanılır kılınmasına hizmet edecek.
Tavsiye Et
Ahmet Avni Konuk / Görünmeyen Umman
Savaş Ş. Barkçin
İstanbul: Klasik, 2009
Klasik Türk Müziği geleneğinin önünde, bestecilerin hemen hiçbirinin eser bestelemek, icra etmek veya öğretmek için nota kullanmaması gibi aşılması neredeyse imkansız bir handikap vardır. Bu sebeple kaleme alınmaları son 70-80 seneden daha geriye gitmeyen bugünkü repertuar, 450-500 yıllık bir geleneğin ancak cüzi bir kısmını göstermektedir.
Cumhuriyet’ten sonra siyasal tercihlerden kaynaklanan engellemelere maruz kalan Klasik Türk Müziği geleneği karşısında bugün Cem Behar’ın da denemelerinde tespit ettiği gibi belli başlı iki tavır göze çarpar. Bunlardan biri yitirilmiş bir geleneğin özlemiyle hamasi nutuklar çekmeyi musiki bilinciyle eşdeğer tutan, musikiyi dondurmayı yaşatmaya yeğleyen muhafazakâr kesimin içe dönük tavrı, diğeri de müzik türlerine estetik değil siyasi kaygılarla değer yükleyen tepeden inmeci yanılsama.
Klasik Yayınları, bu yanılsamanın ve hamasetin tuzağına düşmeyen özgün bir eserle karşımızda. Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçişin yaşandığı 19. yüzyılın son çeyreği ve 20. yüzyılın başlarında yaşamış Itri’nin takipçisi mutasavvıf bir müzisyenin, Ahmet Avni Konuk’un hayatını, hatıralarını ve eserlerini konu alan bu çalışma Savaş Ş. Barkçin imzalı. Ahmet Avni Konuk, Osmanlı musiki külliyatının 95 makamdan 2706 eserini ihtiva eden Hanende isimli en büyük güfte mecmuasının derleyeni olmasına, birçok talebe yetiştirmesine ve farklı makamların bir arada kullanıldığı pek çok özgün eser vermesine rağmen adı günümüzde pek bilinmeyen çok yönlü bir kişilik: Hafız, Mevlevi ve dâhi bir müzisyen.
Öğrenim hayatına Darüşşafaka’da başlayıp Mekteb-i Hukuk-ı Şâhâne ile devam eden Konuk, öğrencilik yıllarında posta idaresinde devlet memurluğu yaptığından Postacı Dede diye de anılır. Zekai Dede Efendi’den aldığı müzik eğitimi Darüşşafaka’dan mezun olduktan sonra da devam eder ve ondan icazet alır. Aralarında Hacı Emin Yazıcı, Halil Can, Kemal Batanay, Cemil Özbay ve Sadettin Heper gibi isimlerin de bulunduğu pek çok öğrenci yetiştirir.
Ahmet Avni Konuk, Görünmeyen Umman,klasik eserlerin notaya dökülmesine dair önemli katkıları olan bu musiki üstadının zengin kişiliğini farklı boyutlarıyla, ortaya koyduğu eserlerle; üstadları, talebeleri ve yakın çevresiyle birlikte anlatan kapsamlı bir giriş çalışması. Müzisyenin tasavvufi ve musiki eserlerinin teknik özelliklerini etraflı bir biçimde inceleyen kitapta Konuk’un Klasik Türk Müziği öğrencileri için hazırladığı bir fihrist çalışması olan Fihrist-i Makamat şerhi, besteleri ve güfteleri de yer alıyor.
Tavsiye Et
Yitik Mirasın Peşinden / Bir Semti Meşhur: Tophane
Süleyman Faruk Göncüoğlu
İstanbul: HE Mimarlık, 2009
Dört mevsim yedi kıtadan pek çok misafir ağırlayan İstanbul, 2010 yılında Avrupa Kültür Başkenti etkinliklerine ev sahipliği yapacak. Yetkililerin deyimiyle İstanbul’u “markalaştıracak” bir reklam kampanyası olarak da değerlendirilebilecek bu etkinlikler çerçevesinde hazırlanan iki kitaptan bahsedeceğiz: Yitik Mirasın Peşinden ve Bir Semti Meşhur: Tophane.
Süleyman Faruk Göncüoğlu imzalı iki kitaplık serinin ilki Yitik Mirasın Peşinden,bugün yerlerinde olmayan tarihî camii, mescit, kilise ve sinagogların izini süren, bu eserler hakkında fotoğraflarla birlikte kısa bilgiler veren 56 sayfalık bir derleme. Kitap, anlatım sorunlarına rağmen dikkate değer bir arşiv çalışması. Bu arada kültür mirasımıza yapılan saygısızlıkların dünya kamuoyunda bize nasıl bir itibar kazandıracağı merak konusu.
İkinci kitap ise İstanbul’un fethiyle birlikte kurulan bir semtin, Tophane’nin tarihçesini ve buradaki mimari yapıları, gravür ve fotoğrafların zengin katkısıyla özetleyen 72 sayfalık bir şehir tarihi çalışması.
Kültür varlıklarımızın korunmasına ve bu konuda kamuoyunun farkındalık düzeyinin yükseltilmesine yönelik bir gayret taşıyan bu iki kitap, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin kitap satış noktalarından elde edilebilir.
Tavsiye Et
Türkiye Araştırmaları Literatür Dergisi (TALİD)
Türk Eğitim Tarihi, Cilt 6, Sayı 12, 2009
TALİD’in 12. sayısı Türk eğitim tarihi literatürüne ayrılmış. Osmanlı’dan Cumhuriyet’e bu alanda öne çıkmış eserler ve müesseseler etraflı bir şekilde ortaya konmaya, değerlendirilmeye çalışılmış. Yazılar; değerlendirmeler, söyleşiler, kaynaklar ve tanıtımlar olmak üzere dört grupta toplanmış.
Değerlendirme yazılarının ilki Mehmet Ö. Alkan’a ait. Alkan, Tanzimat’tan Cumhuriyet’e eğitim kurumlarının geçirdiği dönüşümü tartışıyor ve modernleşme tecrübeleri arasındaki sürekliliğe dikkat çekiyor. Mefail Hızlı, Sıbyan Mekteplerinin kaynaklarını ve ilgili literatürü değerlendiriyor.
Mustafa Kara, 1925 yılına kadar eğitim müesseseleri içerisinde önemli bir yer tutan tekkelere ve tekke eğitimi çerçevesinde en temel eserlere yer veriyor. Saray, konak, kütüphane, darüşşifa gibi aynı zamanda sivil birer eğitim müessesesi olan kurumlarla ilgili literatür ise Salim Aydüz tarafından ele alınıyor.
Macit Kenanoğlu, Rum, Ermeni ve Yahudilerin eğitim kurumlarını, Ayşe Aksu ise yabancı okulları ve konuyla ilgili literatürü irdeliyor.
Mustafa Gündüz, eğitim tarihi literatüründe II. Abdülhamid dönemine ilişkin tartışmaları araştırıyor.
Ahmet Kanlıdere, II. Abdülhamid, II. Meşrutiyet ve Cumhuriyet dönemlerinde Rusya Türkleri ile Osmanlı aydınları arasında yaşanan etkileşimin eğitim düşüncesini ve politikalarını inceliyor.
Mustafa Ergün, Cumhuriyet dönemi eğitim tarihi literatürü çerçevesinde farklı disiplinlerin eğitim tarihine duyduğu ilgiye ve bu ilginin sonuçlarına yer veriyor.
Ali Aslan ile Mustafa Selçuk “Üniversite ve Özerklik: Tek Parti Döneminde Yüksek Öğretim (1923-1946)” başlıklı çalışmalarında Darülfünun’dan Üniversite’ye geçiş sürecinde özerklik konusu etrafında yaşanan tartışmalara değiniyor.
Elif E. Akşit, özellikle Köy Enstitüleri, Millet Mektepleri ve Halkevleri’nden hareketle erken dönem Cumhuriyet’in halk eğitimi politikalarını tartışıyor.
Mustafa Öcal “Türkiye’de Din Eğitimi Tarihi Literatürü”, İsmail H. Demircioğlu “Türkiye’de Tarih Eğitiminin Tarihi” başlıklı yazılarıyla ilgili alanlardaki literatürü tarıyor.
Mehmet İpşirli ve Yahya Akyüz ile Osmanlı dönemi medreseleri, uleması ve modern dönem eğitim tarihi konularında yapılan söyleşiler; Türkiye’de öğretmen yetiştirilmesiyle ilgili Cemil Öztürk ve Betül Batır’a ait iki çalışma; eğitim tarihi açısından kaynak niteliğine sahip süreli yayınlar, hatıratlar ve bibliyografyalar; Türk eğitim tarihinde eserleri veya icraatlarıyla ön plana çıkmış isimlerin tanıtımları ile dergi son buluyor.
Tavsiye Et