Ekonomi Nobeli’ni ilk kez bir kadın kazandı
Ekonomi dünyasının en prestijli ödülü olan Nobel Ekonomi Ödülü’ne 41 yıl sonra ilk kez bir kadın ekonomist layık görüldü. Halen İndiana Üniversitesi’nde öğretim üyesi olan Elinor Ostrom, 2009 Nobel Ekonomi Ödülü’nü kendisi gibi ABD’li bir profesör olan Oliver Williamson’la paylaştı. “Ekonomi yönetimi” üzerine çalışmalar yapan her iki profesör, küresel mali krizin de temel nedeni olarak gösterilen yönetişim faktörünü, klasik düşünce ve anlayışın dışında analiz ediyorlar. Ostrom, “Kamu Ortak Malları, onları kullananlar tarafından nasıl başarılı bir şekilde yönetilir?” konusunu araştırırken; ormanlık alan, maden, mera gibi ortak kamu mallarının, sadece kamu ya da özel sektör tarafından değil, bu ortak malları kullananlar tarafından da etkin bir şekilde yönetilip korunabileceğini vurguluyor. “Kurumsal Yönetişim”e dikkat çeken Williamson ise şirketler ve kurumların, rekabetin sınırlı olduğu ortamlarda da sorun çözücü kurumlar olarak yapılanabileceklerini öne sürüyor.
İsrail’den “ekonomik” terör
İsrail ile Filistin arasında devam eden savaş politik boyutuyla öne çıkarken, şiddette sınır tanımayan İsrail ordusu bu kez de Filistin ekonomisi için büyük önem taşıyan zeytin ağaçlarını hedef alıyor. İsrail askerleri ve Yahudi yerleşimciler, Batı Şeria’da özellikle de Yahudi yerleşim birimlerine yakın bölgelerde Filistinlilere ait zeytin bahçelerine zarar vererek Filistin için gayri safi milli hâsılanın %25’ini oluşturan zeytin ve zeytinyağı üretimini baltalıyorlar. Filistin Ziraat Bakanlığı’nın verilerine göre 2000 yılında başlayan İkinci İntifada’dan bu yana İsrail tarafından yakılan, buldozerlerle tahrip edilen ya da kökünden sökülen zeytin ağacı sayısı 500 bini geçiyor. Filistin topraklarında dikili alanların yaklaşık %54’ünü oluşturan ve ürün rekoltesi toplam tarımsal üretimin %22’sine ulaşan zeytin bahçelerine düzenlenen İsrail saldırıları özellikle hasat için en uygun zaman olan Ekim ayı sonunda artış gösteriyor.
Kara para yeşil sahalarda
Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD)’na bağlı olarak kara para aklamayla mücadele eden Mali Eylem Görev Gücü (FATF) “Futbol Sektörü Aracılığıyla Kara Para Aklama” konulu bir rapor yayınladı. Rapor, giderek büyüyen futbol endüstrisinin artan finansman ihtiyacıyla birlikte önemli bir para akışına sahne olduğunu, bunun da yolsuzluk, vergi kaçakçılığı ve kara para aklamayı beraberinde getirdiğini belirtiyor. Rapora göre futbol sektörü profesyonellikten uzak yönetimi, büyük rakamlara ulaşan nakit akış hacmi ve ortak bir yasal yapıdan yoksun oluşuyla uluslararası denetim sisteminin dışında kalarak mükemmel bir kara para aklama aracına dönüşüyor. Sektör, 4 milyara ulaşan seyirci, 38 milyon kayıtlı futbolcu, 5 milyon hakem, 155 bin futbol kulübü ve yıllık 100 milyar dolarlık geliriyle suç ekonomisinin aktörlerini adeta cezbediyor. Kara parayı sisteme dâhil etmek için kullanılan yöntemler arasında futbol kulübü ve futbolcu sahipliği, bahis oyunları, isim hakları, sponsorluk ve reklam düzenlemeleri yer alıyor.
Ekonomistlere göre ABD’de resesyon bitti
Amerikan Ulusal İş Ekonomisi Derneği (NABE)’nin ABD ekonomisiyle ilgili tahminlere ilişkin yayınladığı rapora göre, ABD’de ekonomistlerin %80’ininden fazlası resesyonun sona erdiğine ve yılın ikinci yarısının ekonomik büyümeyle kapanacağını inanıyor. Amerikan ekonomisinin gelecek birkaç çeyrekteki görünümüne dair olumlu tahminlerini yineleyen ancak işsizlik oranının ve bütçe açığının gelecek yıl yüksek olmasını bekleyen ekonomistler, arka arkaya dört çeyrektir küçülen ekonominin, bu yılın ikinci yarısında yıllık bazda %2,9 büyümesini bekliyorlar. Ekonomistlere göre, gelecek yıl %3 oranında büyümesi beklenen ekonomi, krizi yavaş ve kademeli bir şekilde atlatacak. Ayrıca ekonomistler konut fiyatları ile doların değerinin 2010’un ikinci yarısına kadar düşük seviyelerde seyredeceğini öngörüyorlar.
Asya Birliği’nin temeli atıldı
Asya ülkeleri liderleri 15. Güneydoğu Asya Ülkeleri Birliği toplantısı için 25 Ekim’de Tayland’da buluştu. Toplantıya üye ülkeler olan Brunei Sultanlığı, Kamboçya, Endonezya, Laos, Malezya, Myanmar, Filipinler, Singapur ve Tayland’la birlikte bölgesel ortaklar olan Çin, Japonya, Güney Kore, Hindistan, Avustralya ve Yeni Zelanda katıldı. Etkileri Avrupa ve Amerika’da hâlâ yoğun bir şekilde hissedilen ekonomik krizin hızlı bir toparlanma yaşayan Asya ülkeleri için liderlik koltuğuna oturmak adına iyi bir fırsat olabileceği belirtilirken; 2015 yılında Avrupa Birliği benzeri bir Asya ülkeleri topluluğu oluşturulmasının gerekliliği üzerinde duruldu. Ayrıca bölge ülkeleri arasında uyum ve işbirliğini artıracak geniş bir serbest ticaret bölgesi oluşturulması adına çalışmalar başlatıldı.
Domuz gribinin faturası ağır olacak
Dünyanın farklı ülkelerinden arka arkaya domuz gribi haberleri gelirken; Dünya Bankası ve bazı düşünce kuruluşları, hastalığın küresel bir salgına dönüşmesi halinde dünya ekonomisine maliyetinin 4,4 trilyon dolara ulaşacağını belirtiyor. En kötü senaryoya göre tedavi ve önlem için ayrılan kaynakların yanı sıra ölümlerden kaynaklanan iş gücü kaybı ve ticaret hacmi daralması sonucunda üretimde yaşanacak %12’lik bir gerilemenin, küresel kriz nedeniyle kırılgan bir tutum sergileyen dünya ekonomisini olumsuz yönde etkileyeceği öngörülüyor. Domuz gribi salgınına karşı ulusal çapta yapılacak aşılama programlarının ekonomi için de koruyucu özellikte olacağı düşünülüyor. Çin’de 2003’te başlayan ve 25 ülkede görülen SARS salgınının Asya-Pasifik ülkelerine maliyeti 40 milyar doları bulmuştu.
Tavsiye Et
“Komşularla sıfır problem” ekonomisi
Dış politikada 2002’den itibaren uygulanmakta olan “komşularla sıfır problem” stratejisi siyasi alanda Türkiye’nin elini güçlendirdiği gibi ekonomik kazanımlar da sağlıyor. Suriye ile vizesiz geçiş, Irak’la yapılan ticari anlaşmalar, Ermenistan Açılımı ve İran’la yakınlaşan ilişkiler, bir zamanlar Avrupa’da ısrar eden Türk işadamlarını komşu ülkelerle ticaret yapmaya yöneltiyor. Örneğin 2008 yılında kimyasal mamul ihracatında en büyük paya sahip olan İtalya %70’lik bir kayıpla tahtını %30’luk bir yükseliş gösteren Irak’a devretti. Öte yandan 16 yıldır kapalı olan sınır kapılarına rağmen Ermenistan ile Türkiye arasındaki 200 milyon dolarlık ticaret hacminin 400 milyon dolara çıkması öngörülürken; 2008 yılında %39,5 artarak 1,1 milyar dolara ulaşan Suriye ihracatının vizesiz geçiş anlaşmasıyla birlikte iki katına çıkması bekleniyor. 8 yıl öncesinde 350 milyon dolarlık bir hacme sahipken halihazırda 10 milyar dolara ulaşan İran-Türkiye arası ticaretinse ilk etapta 20 milyar doları aşması bekleniyor.
Yazılım “korsan”a rağmen büyüdü
Türkiye’de bilgi teknolojileri pazarı ekonomik krize ve “korsan”ın verdiği 468 milyon dolarlık zarara rağmen %18 büyüyerek, 8 milyar dolara ulaştı. Korsan yazılım kullanımında ilk 25 ülke arasında yer alan Türkiye’de yazılım sektörü 1,6 milyar dolarlık pazar büyüklüğü ile toplam bilgi teknolojileri pazarının %20’sini oluşturuyor. 90 farklı ülkeye GPS temelli araç izleme, navigasyon sistemleri, mobil pazarlama çözümleri, kamera sistemleri, ADSL, yol izleyicileri, modemler, ERP yazılımları, lojistik sistemleri, güvenlik yazılımları gibi çok çeşitli ürünler ihraç eden yazılım sektörünün 2008 yılı ihracatı 13 milyon dolara ulaşıyor. 2008 yılında 117 milyon doları aşan ithalat hacmine sahip olan sektörde, ihracatın ithalatı karşılama oranı %10 seviyesinde bulunuyor. Yazılım ürünleri genellikle makine, elektronik eşya, otomotiv, medikal gibi bir ürün veya hizmetin bir parçası olarak ihraç edildiği için ihracat rakamları sektör potansiyelinin altında kalıyor.
AB, Türkiye ekonomisinden umutlu
Avrupa Birliği (AB) Komisyonu İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana Türkiye ekonomisini analiz eden “Türkiye’de büyüme ve ekonomik kriz: Çalkantılı dönem geride mi kalıyor?” başlıklı bir rapor yayınladı. Türkiye’nin kriz ortamında Uluslararası Para Fonu (IMF)’ndan yardım almadan yoluna devam etmesinin büyük bir başarı olarak değerlendirildiği raporda 2001 krizinin ardından yeniden yapılanan Türk bankacılık sektörünün küresel krize avantajlı girdiği, ihracat ve sanayi üretimininse, son aylardaki toparlanmayla birlikte gelişmekte olan diğer ülkelerin ortalamasına kıyasla daha iyi bir performans sergilediği ifade ediliyor. Türkiye’nin 2050 yılında 6 trilyon dolarlık bir ekonomiyle Avrupa’nın en büyük üçüncü ülkesi olma potansiyeline sahip olduğunu belirten AB Komisyonu, küresel krizde iç ve dış şoklara karşı çok dirençli olduğunu göstermesine rağmen beklentilerin üzerindeki ekonomik düşüş ve işsizliğin Türk ekonomisinin kırılgan alanlarını işaret ettiğini söylüyor.
Kriz “cep”i küçülttü
Araştırma şirketi GFK’nın 2009’un ilk yarısı için yaptığı cep telefonu pazar araştırmasına göre cep telefonu satışları operatörlerin kampanya desteklerine rağmen geçen yıla göre %8 gerileyerek 5 milyon 43 bine düştü. Krizin ardından %30’luk bir daralma yaşayan pazarın toplam cirosu 557 milyon avroda kaldı. Marka ve model sayısının her geçen gün arttığı cep telefonu pazarında geçen yıl 765 olan model sayısının bu yıl 1.119’a çıkması bile satışlar üzerinde olumlu bir etki yaratmadı. Aksine geçen yıl 145 avro olan son kullanıcı ortalama fiyatı da bu yıl 110 avroya geriledi. Pazarda yaşanan durgunluğa rağmen 3G teknolojisinin uygulamaya girmesinin ardından 3G uyumlu telefonlarla akıllı telefon olarak bilinen “smartphone”ların satışlarındaki %15’lik artış yılın ikinci yarısı için rakamların iyileşeceğine işaret ediyor.
IMF ve Dünya Bankası’ndan“İstanbul Kararları”
Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Dünya Bankası’nın birçok ülkeden siyasetçileri, merkez bankası başkanlarını, özel sektör temsilcilerini, akademisyenleri ve sivil toplum temsilcilerini buluşturan yıllık guvernörler toplantısı 6-7 Ekim tarihlerinde İstanbul’da yapıldı. 186 ülkeden yaklaşık 13 bin kişinin katıldığı toplantıda küresel krize karşı alınan önlemlerin sonuçları, krizden çıkış stratejileri ve kriz sonrası dönemde ekonomik büyümenin dinamiklerinin neler olacağı gibi konular ele alındı. Son bir yılda G-20 başta olmak üzere uluslararası platformlarda ana hatları belirlenen fakirlik ve işsizlikle mücadele, daha güçlü ve etkin bir küresel mali sistem oluşturulması, iklim değişikliği gibi konularda strateji ve yönelimlere ilişkin nihai kararlar alındı.
Krizden çıkış bütçesi
Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in “krizden çıkış bütçesi” olarak tanımladığı 2010 yılı bütçesi TBMM’ye sunuldu. 2010 yılı bütçesi eğitim ve sağlığa ayrılan büyük payın yanı sıra tarımı ve reel sektörü destekleyen yapısıyla dikkat çekiyor. İhracat kredileri, KOBİ destekleri, hazine teşvik ödemeleri, istihdamın maliyetini azaltmak amacıyla yürürlüğe konan işveren priminin 5 puan indirimi gibi uygulamalara 2010 yılında da devam edileceğini anlatan Şimşek, “2010 bütçesi sosyal yönü güçlü bir bütçe. Bütçemizi ekonomik olarak dezavantajlı kesimleri destekleyecek şekilde hazırladık” dedi. Hem giderleri kontrol altına alan hem de gelirleri artıran 2010 yılı bütçesi, bütçe açığını 2009 yılı seviyesinin altına çekmeyi hedefliyor. Bütçenin Aralık ayı sonunda TBMM Genel Kurulu’nda görüşülmesi planlanıyor.
Tavsiye Et