Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Skip Navigation LinksArşiv (August 2003) > Dünya Siyaset > Almanya’nın İtalya’ya sert tepkisi “Spagetti Berlusconi”
Dünya Siyaset
Almanya’nın İtalya’ya sert tepkisi “Spagetti Berlusconi”
Haşim Koç
ALMANYA uzun dönem Avrupa’nın önderliğine oynamış bir ülke olarak, tarihten tevarüs ettiği bu etkin konumunu son dönemlerde de sürdürme çabasında. Kısa zaman önce Fransa ile daha da yakınlaşarak Avrupa Birliği üzerindeki Fransız-Alman nüfuzunu iyice pekiştirmeleri bunu, bir nevi pratiğe geçirme çabasıydı. Ortak parlamentoya kadar varan bir dizi yeni düzenlemelerle Almanya ve Fransa bundan sonra daha da yakınlaşacaklarını ve hem bölgesel, hem de evrensel düzeyde ciddi bir güç temerküzünde bulunacaklarını Avrupa’ya ve de bütün dünyaya ilan etmiş durumdalar. Böyle bir siyasi ortamda Avrupa Birliği’nin dönem başkanlığının İtalya’ya geçmesi ve Berlusconi’nin Avrupa Parlamentosu’ndaki konuşmasında yaptığı büyük gaf Almanya’da ciddi manada yankı buldu. Berlusconi her bir Almanın duraksamaksızın tepki koyacağı bir benzetme yaparak, hem Almanların yasak bölgesine girmiş oldu, hem de kendisini tamiri kolay olmayacak bir düşmanlığın içine attı.
Berlusconi’nin Avrupa Parlamentosu’nda yaptığı konuşmada Alman temsilci Martin Schulz’u İtalya’da çevrilen Nazi toplama kamplarıyla ilgili bir filmde, toplama kampı komutanı olarak önerebileceğini ve bunun da kendisine harika uyacağını söylemesi, toplantıdaki herkeste soğuk duş etkisi yaparken, aynı zamanda Almanya’nın çok sert diplomatik tepkisine neden oldu. Almanya-İtalya ilişkilerinin çok uzun zamandır böyle bir krizle karşı karşıya kalmadığı göz önüne alındığında olayın vahameti daha da iyi anlaşılıyor. Öyle ki Schröder, sonraki günlerde İtalya’da yapmayı planladığı tatilini bile iptal etti ve Berlusconi’nin bu sözlerinin affedilemez olduğunu ifade ederek hem kendisinden, hem de Alman kamuoyundan özür dilemesini istedi. Berlusconi’nin bu hareketinin Avrupa entegrasyonuna çomak sokacağını ve önümüzdeki altı aylık sürecin çok zor geçeceğini ifade eden Alman Başbakan, bu çıkışının semeresini Berlusconi’nin kendisini arayıp sözlerinin yanlış anlaşıldığını söylemesiyle aldı. II. Dünya Savaşından sonra Avrupa’nın hatırlamak bile istemediği bir konuyu, karşı tarafı zayıf düşürmek üzere kullanması, Berlusconi’nin sadece muhatapları Almanlar tarafından değil, aynı zamanda İrlandalı Parlamento Başkanı Pat Cox ve Lüksemburg Başbakanı tarafından da hemen aynı gün orada kınanmasına ve tepkileri üzerine çekmesine neden oldu. Hatta Almanlar Berlusconi’nin dönem başkanlığı görevinden ayrılması gerektiğini ve başka bir İtalyan bakanın bu işi üstlenmesinin önümüzdeki dönemdeki ilişkiler açısından daha uygun olacağını dahi dillendirdiler. Daniel Cohn-Bendit olayı, Berlusconi’yi çocuğa benzeterek yorumlarken, Almanya basınında “Spagetti Berlusconi” ibarelerinin sıklıkla yer bulduğu gözlemlendi. Bild yazarı Franz Josef Wagner, “Spagetti Berlusconi’nin tadının hiç iyi olmadığı ve de hiçbir yemek mönüsünde sunulmaması gerektiği” şeklinde yorumlarda bulundu. Berlusconi’nin en yakın dostları bile bu tutumu karşısında sessiz kalmak dışında bir şey yapamadılar.
Bu olayı sadece anlık bir gaf olarak mı yorumlamak gerektiği, yoksa son dönemlerde İtalya’da bir Almanya karşıtı havanın dışa vurumu olarak mı görmek gerektiği önümüzdeki günlerde belli olacak. Yalnız İtalyan basınında Almanların Dördüncü Reich’ı canlandırıp kendilerini yeniden tehdit ettiğini ifade eden yazılar ve yorumlar baş göstermekte. Aslında bu durum, hem Avrupa Birliği içindeki dile gelmeyen gizli bir sıkıntının su yüzüne çıkması hem de önümüzdeki dönemde ilişkilerin çok da rahat geçmeyeceğinin bir göstergesi oldu. Almanların ekonomisinin kötüye gitmesinin, onları daha da çekilmez kıldığını ifade eden, yabancı düşmanı ve Avrupa Birliği karşıtı Lega Nord’un başkanı Umberto Bossi, İtalyan sağının Almanya ve Avrupa karşıtı söylemlerinin de taşıyıcısı konumuna geldi. Berlusconi’nin İsrail gezisi sırasında bu ülkeyi en iyi dostu olarak nitelendiren tavırları, AB’nin Filistin ve İsrail’e aynı mesafeli tavrı gösterme kararıyla uyuşmamakta. Ayrıca Türkiye ve yakın dostu Putin’in ülkesi olan Rusya’nın AB’nin planlarının aksine daha çabuk tam üyeliğe alınmasını isteyen tavırları da yine AB’nin geleneksel ve şu an cari olan politikalarıyla çelişiyor. Bütün bunların üstüne tuz biber olan Almanya krizi ile beraber İtalyanların yaklaşık üçte ikisi Berlusconi’nin İtalyan imajını zedelediği kanaatinde.
 
Almanya Amerika’yı Sıkı Takipte
Almanya, Amerika’nın Afrika’yla olan ilişkilerini de yakından takip ediyor. Liberya’ya özgürlük harekatının yankıları, Bush’un Güney Afrika’yı kendisine Afrika kıtasında stratejik ortak ilan etmesiyle daha da ilginç bir hal aldı. Amerikan Başkanının Moritanya, Nijerya, Botswana, Uganda ve Güney Afrika ülkelerini kapsayan gezisi, Alman basınında Amerika’nın on yıldır uzak durduğu kıtaya yeniden dönme ve kıtadaki etkinliğini artırma çabası olarak yorumlanıyor. Bir yandan da Amerika’nın 10,000 askerinin Afganistan’da, 146,000 askerinin Irak’ta olmasına rağmen bu bölgelerde hâlâ istikrarı sağlayamamış olmasının Pentagon’u kara kara düşündürdüğünden bahsediliyor. Alman basınının sayfa aralarından çıkan diğer haberler de yine Amerika’nın yapıp ettikleriyle alakalı. Amerikan Başkanının halk gözündeki inandırıcılığının günden güne azaldığı, savaştan önce savaş nedeni olarak ifadelendirilen çoğu hususun doğru olmadığının anlaşıldığı ve Bush’un işinin daha da zorlaştığı Alman basınınca sıklıkla dillendiriliyor.
Amerika ile Türkiye arasındaki krizin de gözden kaçmadığı görülüyor. Almanların kimi yazarlarına göre bu iki ülke arasındaki asker krizinin temelinde bölgede çatışan çıkarlar yatıyor. Alman basınının bu durum hakkındaki genel kanaatleri ise, Türkiye’nin yıllarca başını ağrıtan PKK örgütünün elemanlarının burada tekrar konuşlanmasının önüne geçmek için bölgedeki varlığını sürdürmekte ısrar ettiği, ABD’nin ise buna karşı olduğu yönünde. Almanlara göre aslında iki devletin askerlerinin de bu bölgede bir işi yok. Irak’taki alternatifsizliğe de değinen Almanlar, bu durumun ülkenin düzlüğe çıkmasının önündeki en büyük engel olduğunu ve bu aşılmadan kaosun önüne geçilemeyeceğini söylüyorlar.
Almanya şu anda, etrafında dönen filmin farkında olan ve bu filmin hangi karelerinin kendisine neler getireceğini hesaplamaya çalışan bir konumda. Filmin bir setinde çıkan bir sorunu kendilerine avantaj haline getirmeyi bilen Almanlar, bu diplomatik taktiği en son İtalya ile aralarında vuku bulan gerginlik esnasında kullandılar. Bütün organlarıyla bu olayın üstüne giden Almanlar, bu sorundan kendilerini daha da güçlü çıkaracak yolu bulmanın ve ona göre hareket etmenin keyfini çıkarmaktalar şimdilerde.
Orta Doğu coğrafyasında yaşananları gözlerken daha ziyade uzaktan oynayan, izleyici konumunda kalıyormuş izlenimini veren Almanya, söz konusu Avrupa Birliği olduğunda filmin hem gerçek rejisörlerinden biri, hem de başrol oyuncusu olma konumunu elden bırakmıyor ve Avrupa Birliği konusunda yazılan/yazılacak her senaryonun yazarlarından biri ve en önemlisi olduğunu her meselede ziyadesiyle hissettiriyor. Bakalım kendilerini itham eden bir dönem başkanının Avrupa Birliği’nin başında olacağı önümüzdeki altı ay boyunca hangi filmlerde, hangi rolleri üstlenecek Almanya...

Paylaş Tavsiye Et