Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Skip Navigation LinksArşiv (November 2003) > Dünya Siyaset > Fransız devletinin yeni girişimi: “Fransa İslam Konseyi”
Dünya Siyaset
Fransız devletinin yeni girişimi: “Fransa İslam Konseyi”
Ahmet Kavas
AVRUPA ülkeleri içerisinde Fransa, 1789 İhtilali’nin ardından din-devlet ilişkileri bakımından en büyük gerginliği kendi kilisesi ve krala bağlı halkıyla yaşadı. Başta Katolik Kilisesi olmak üzere ülkedeki bütün dini kurumlarla ilişkiler, 1905 yılında çıkarılan Séparation/Ayırım Kanunu’yla tamamen koparıldı. Diğer birçok ülke için bulunmaz bir fırsat olarak görülen bu kanun, kendi sistemlerinin değiştirilmesi için de çeşitli şekillerde kopya edildi.
Geçen iki asırda Kiliseye karşı son derece acımasız davranan Fransa, aynı dönemde ülke sınırları dışında, özellikle Afrika sömürgelerindeki insanları Hıristiyanlaştırmak için sıkı bir din siyaseti takip etmekten geri durmadı. Din adamı olarak anavatanlarında herhangi bir ilgi görmeyen misyonerlerin, sömürge idarecileri nezdindeki itibarları yüksekti ve faaliyetleri takdirle karşılanarak kendilerine geniş imkanlar sağlanıyordu.
Fransa’da, din-devlet arasında asırlarca süren gerginlikte Müslümanlar; Katolikler, Protestanlar ve Yahudiler kadar problemlerle karşılaşmadılar. Devletin resmi makamları, idarecilerine, sömürgelerdeki Müslümanların dini yaşayışları ve inançlarına daha ılımlı bakma imkanı vermişti. 20’nci yüzyılın ilk yıllarında Almanya, dönemin en güçlü İslam ülkesi olan Osmanlı Devleti’yle yakın ilişkiler geliştirirken; İngiltere, sömürgelerindeki Müslümanları kendine iyice yakınlaştırmak için siyaset belirlemekle meşguldü. Afrika’da Müslüman nüfusun en fazla yaşadığı topraklara sahip Fransa’nın onlardan geri kalması düşünülemezdi. İşte Avrupa devletlerinin ve Fransa’nın son iki asırdır Müslümanlar üzerine geliştirdikleri siyasetler, genelde, bu rekabet ortamına bağlı olarak şekillendi.
Belçika, Hollanda, Almanya, İngiltere ve birçok Avrupa ülkesinde olduğu gibi Fransa’da da, 2003 yılında İslam’la ilgili yeni bir sayfa açıldı. Laikliğin anavatanı sayılan bu ülkede devlet eliyle bir dine, İslam’a, gayri resmi sıfatına rağmen, bir üst kurum oluşturulmak isteniyor. Her ne kadar bu durum, laiklik ilkesiyle tam bir uyum içindeymiş gibi görülmese de, Fransa devletinin, özellikle İçişleri Bakanlığı’nın bu girişimi kendi açılarından son derece cesur bir davranıştır. Eğer Fransa, topraklarında yaşayan Müslümanları asgari müşterekler etrafında bir araya getirecek bir ana teşkilata sahip olamazsa, Müslüman nüfusun üzerine, altında gölgelenecekleri pek çok şemsiye mutlaka açılacaktır. Din eğitiminden piyasada bulunan dini kitaplara kadar her etkileşim, haliyle dış kaynaklı olacak ve okullarda normal eğitim alan Müslüman çocuklar, ait oldukları dinleri konusunda başka ülkelerin etkisi altında kalacaklardır. Sonuçta, iki farklı kültürü, şayet mümkün olursa, kendi başlarına özümsemeye gayret göstereceklerdir. Ayrıca, çalışarak hayatlarını kazanan ve vergilerini veren Müslümanların dinî ihtiyaçlarının giderilmesinde -örneğin; cami inşasında- belediyeler gerekli kolaylığı göstermezlerse, dış yardımlar devreye girecek; bu da hükümetin, sonucunu kabullenemeyeceği gelişmelere sebep olacaktır. Bütün bu nedenler, son günlerde başta cumhurbaşkanı, başbakan ve bakanlar olmak üzere, Fransız politikacıların ülkedeki Müslüman nüfusla yakından ilgilenmeye başlamalarında etkili oldu.
Laik Fransa, nasıl Papalıkla kendi vatandaşlarının dini yaşantıları konusunda yıllar süren bir mücadelenin ardından uzlaşmış; Yahudilere ve Protestanlara yaptığı zulümleri geride bırakmışsa, artık Müslümanlarla da bir uzlaşma sağlanmasının vakti gelmişti. Bu amaca yönelik olarak Fransa İslam Konseyi kuruldu ve Fransa, bundan böyle, kendi Müslümanlarına yine kendi topraklarında yerleşik bir üst kurumu muhatap alarak ulaşmaya çalışacak.
Fransa İslam Konseyi’nin (CFCM-Conseil Français du Culte Musulman) kurulması aşamasında İçişleri Bakanı Nicolas Sarkozy, Müslümanları temsil eden kuruluşları ziyaret ederek, onların yapılacak konsey seçimlerini organize etmelerini istedi. Mevcut cami ve diğer ibadet mahallerinin büyüklükleri dikkate alınarak, seçimlerde oy hakkı verilecek delegeler belirlendi. Seçimlerde, başkanlıklarını Faslıların yaptığı Fransa İslam Teşkilatları Birliği (UOIF-Union des Organisations Islamiques de France) ve Fransa Müslümanları Milli Birliği (FNMF-Fédération Nationale des Musulmans de France), en yüksek oyları alarak, ülkenin ilk Müslüman teşkilatı olan ve genellikle Cezayirlilerin yönetiminde bulunan Paris Camii’ni geride bıraktılar. Seçim öncesi ülkedeki bütün Müslüman kuruluşlar arasında varılan mutabakat gereği, Paris Camii yöneticisi Delil Ebubekir Konsey’in başkanı oldu. Faslı UOIF Genel Sekreteri Fuad Alavi ve FNMF Başkanı Muhammed Bechari ise, İslam Konseyi başkan yardımcılıklarına getirildiler. Üyelerinin çoğunluğunu Cezayirli ve Tunuslu Müslümanların oluşturduğu, ancak başkanlıklarını Faslıların deruhte ettiği teşkilatlar ülke genelindeki yoğun faaliyetleri neticesinde delegelerin çoğunluğunun oylarını aldılar. Cezayirli ve Tunusluların bu seçimde Faslılardan yana tavır koymalarında, kendi ülkelerindeki resmi makamların İslama karşı tavırları etkili oldu.
Beş milyon civarındaki Fransa Müslümanlarının %10’unu oluşturan Türkler ise seçime, ağırlıklı olarak, Diyanet İşleri Türk İslam Birliği’ne (DİTİB) bağlı derneklerin birleşerek kurduğu Fransa Müslüman Türkler Koordinasyon Komitesi (Comité de Coordination des Musulmans Turcs de France) adı altında girdiler. Toplam 200 cami ve diğer ibadet mahalline sahip olan DİTİB haricinde, müstakil kuruluşlar olan ve UOİF’i destekleyen Milli Görüş ve İslam Kültür Merkezi seçimlere kısmen katılmayı tercih etti. Fransa Türk Federasyon Teşkilatı ise seçimlere katılmadı. DİTİB, Fransa genelinde sahip olduğu ibadet mekanları ve buralara devam eden cemaat sayısındaki fazlalık sayesinde, konsey seçimlerinde, ülkede yaşayan bütün Türklerin oranı olan %10’un bile üzerinde oy alarak büyük bir başarı elde etti. Fransa Müslüman Türkler Koordinasyon Komitesi Başkanlığını yürüten Haydar Demiryürek Fransa İslam Konseyi’nin genel sekreterliğine getirilirken, Türkler, yirmi beş bölgeden ikisinin başkanlığını aldı. Bunlar, Türklerin yoğun olarak bulunduğu doğudaki Metz ve batıdaki Nantes bölgeleri.
Fransa İslam Konseyi 11-12 Ekim 2003 tarihinde ilk olağan genel kurulunu topladı. Kurul, daha önceden belirlenen öğretim, organizasyon, din görevlilerinin eğitimi ve yetiştirilmesi, kurban, helal et, hac başta olmak üzere; hastane ve cezaevi gibi resmi kurumlarda din görevlisi bulundurulması, iletişim, hukuk işleri, finans ve dinler arası diyalog konularıyla ilgilenmek amacıyla kurulan 11 komisyonun faaliyete geçmesine karar verdi. Konseyin alacağı kararlar, okul çağında bulunan bir milyon civarında Müslüman çocuğun geleceği açısından -ki bunların yaklaşık yüz bini Türk’tür- son derece önem taşıyor. Özellikle, Fransa’da yaşayan ve başka ülkelerden gelen Müslümanların birbirlerini tanımaları, Fransa’daki Müslüman toplumu bağlayıcı, ortak kararlar alınmasını kolaylaştıracak.
Sonuç olarak, Fransa Müslümanlarının kimliklerini koruyarak yaşamalarında en büyük etkenlerden birisi, ibadet mahalli şeklinde açılan ve zamanla birer kültür merkezi konumuna kavuşacak olan camilerdir. Hemen hemen otuz yıllık bir mazisi bulunan bu mekanlardaki imkanlar, İslam Konseyi’nin faaliyetlere rehberlik etmesi halinde daha da gelişecektir. Yıllar önce teşkilatlanmasını tamamlamış Yahudi toplumu ve Protestanlar gibi Müslümanlar da, bu konsey sayesinde varlıklarını hissettirecek ve devlet karşısındaki taleplerini daha gür sesle dile getirebilecekler.  

Paylaş Tavsiye Et