Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Skip Navigation LinksArşiv (April 2007) > Müzik
Müzik
Kalamış / Kendi Sesinden Kendi Eserleri
Münir Nurettin Selçuk
Yapım: Coşkun Plak, 1991
 
Mü­nir Nu­red­din Sel­çuk, Türk mu­si­ki­si­nin bu­gün ya­şa­ma­sın­da çok önem­li bir rol üst­len­miş ve yüz­yıl­la­rın bi­ri­ki­mi­ni, taş­la­rın ye­rin­den oy­na­dı­ğı bir dev­rin kül­tü­rel ze­mi­ni­ne ta­şı­ya­rak gü­nü­nün şart­la­rı­na uy­gun bir şe­kil­de ye­ni­den te­sis et­miş­tir. 1899’da dün­ya­ya ge­len ha­nen­de ve bes­te­kâr sa­nat­kâ­rı­mız, ilk mu­si­ki tah­si­li­ni ama­tör bir mu­si­ki­şi­nas olan ba­ba­sı Meh­med Av­ni Nu­red­din Bey’den gör­dü. He­nüz 16 ya­şın­da bir genç­ken, Ka­dı­köy’de­ki Şa­mil Pa­şa Ko­na­ğı’nda ho­ca­sı Ed­hem Nu­ri Bey’den kırk ka­dar fa­sıl meşk et­ti. Ba­ba­sı­nın ko­na­ğın­da ter­tip olu­nan ve dev­rin önem­li mu­si­ki us­ta­la­rı­nın iş­ti­rak et­ti­ği mu­si­ki mec­lis­le­rin­den de feyz al­dı. Ra­uf Yek­ta Bey va­sı­ta­sıy­la Ze­kâ­iza­de Ah­med Ir­soy’dan 4 yıl bo­yun­ca ders al­dı. Kla­sik Türk Mü­zi­ği ic­ra­sı­nın in­ce­lik­le­ri­ni Bes­te­ni­gâr Zi­ya Bey’den öğ­ren­di. Dâ­rü­lel­han’da ge­çir­di­ği yıl­lar bo­yun­ca dö­ne­min­de ya­şa­yan meş­hur mü­zis­yen­le­rin he­men hep­sin­den is­ti­fa­de et­me fır­sa­tı bul­du ve mu­si­ki­de­ki bil­gi ve gör­gü­sü­nü art­tır­dı. 1923’te mü­lâ­zım rüt­be­siy­le Mu­zi­ka-yı Hu­ma­yun’a in­ti­sap et­ti. Cum­hu­ri­yet’in ilâ­nın­dan son­ra ay­nı rüt­be ile (son­ra­dan si­vil ola­rak ‘hâ­nen­de’ sı­fa­tıy­la) Ri­ya­set-i Cum­hur İn­ce­saz He­ye­ti kad­ro­sun­da yer al­dı. 1926’da bu­ra­da­ki gö­re­vin­den is­ti­fa edip mu­si­ki ha­ya­tı­nı İs­tan­bul’da ser­best şe­kil­de sür­dür­dü.
Sa­hi­bi­nin Se­si fir­ma­sıy­la an­la­şa­rak baş­la­dı­ğı plak ça­lış­ma­la­rın­da 400 ka­dar pla­ğa şar­kı­dan tür­kü­ye, ga­zel­den en mu­tan­tan kla­sik eser­le­re ve çok­ses­li Türk mu­si­ki­si de­ne­me­le­ri­ne ka­dar 800 ci­va­rın­da eser oku­yan Sel­çuk, bu şir­ket he­sa­bı­na 1927 yı­lın­da git­ti­ği Pa­ris Kon­ser­va­tu­va­rı’nda dev­rin ön­de ge­len mü­zis­yen ho­ca­la­rın­dan bir yıl sü­rey­le şan, sol­fej ve pi­ya­no ders­le­ri al­dı. Sel­çuk, ken­di­sin­den ön­ce­ki bi­ri­ki­mi ak­tar­mak­la ye­ti­nen bir köp­rü ol­ma­nın öte­si­ne ge­çe­rek o muh­te­şem bi­ri­ki­mi, için­de bu­lun­du­ğu za­man ve ze­mi­nin şart­la­rı doğ­rul­tu­sun­da ge­liş­tir­me­yi de ba­şar­dı ve Türk mu­si­ki­si ta­ri­hin­de ilk de­fa bir ses sa­nat­kâ­rı ola­rak tek ba­şı­na, frak giy­miş bi­çim­de, ayak­ta ve kon­ser di­sip­li­ni dü­ze­nin­de mu­si­ki ic­ra­sı­nı baş­lat­tı. Ko­ro eş­li­ğin­de so­lo ic­ra da sa­nat­kâ­rın mü­zi­ği­mi­ze ge­tir­di­ği bir­çok ye­ni­lik­ten sa­de­ce bi­ri­dir. Sa­nat­kâ­rı ne­vi şah­sı­na mün­ha­sır kı­lan en bü­yük hu­su­si­ye­ti ise, Türk mu­si­ki­sin­de­ki es­ki oku­yuş üs­lû­buy­la ye­ni bir an­la­yı­şı, fev­ka­lâ­de ha­cim­li se­sin­de bir­leş­ti­re­rek soy­lu bir ic­ra tek­ni­ği ge­liş­tir­miş ol­ma­sı­dır. Sel­çuk 1920’de baş­la­dı­ğı bes­te­kâr­lık ha­ya­tın­da, çe­şit­li form­lar­dan 150’den faz­la halk ara­sın­da re­vaç bul­muş ese­re im­za at­tı. Çok yön­lü bir sa­nat­kâr olan Mü­nir Nu­red­din, ay­rı­ca Muh­sin Er­tuğ­rul’un yö­net­ti­ği Al­lah’ın Cen­ne­ti (1939) ve Kah­ve­ci Gü­ze­li (1941) gi­bi çe­şit­li film­ler­de de rol al­mış­tır.
Mü­nir Nu­red­din sa­de­ce Tür­ki­ye’de de­ğil, Os­man­lı coğ­raf­ya­sı içe­ri­sin­de yer alan Arap dün­ya­sın­da­ki kon­ser­le­riy­le de dün­ya­ca ta­nı­nan bir sa­nat­kâr­dı. 1950’li yıl­lar­da Re­fik Fer­san, Fa­hi­re Fer­san, Cev­det Çağ­la, Ve­ci­he Dar­yal, Mef­ha­ret Yıl­dı­rım gi­bi çok de­ğer­li sa­zen­de ve ha­nen­de­ler eş­li­ğin­de Bağ­dat’ta ver­di­ği kon­ser­ler ya­kın alâ­ka gör­müş­tür. Sel­çuk, Ka­hi­re ve Bey­rut’ta da çe­şit­li ve­si­le­ler­le bu­lun­muş ve bil­has­sa Ka­hi­re’de­ki uzun sü­re­li se­ya­hat­le­rin­de unu­tul­maz kon­ser­ler ver­miş­tir. Ni­san 1981’de ara­mız­dan ay­rı­lan bu mis­yon sa­hi­bi de­ğer­li sa­nat­kâ­rı­mı­zı rah­met ve min­net­le yad edi­yo­ruz. / Cihat Arınç
 

Tavsiye Et
The Istanbul Connection
Erkan Oğur - Baki Duyarlar - Erdal Akyol - Dick de Graaf - Ruben van Rompaey - Joost Kroon
 
Dün­ya mü­zi­ği adı al­tın­da üre­ti­len ‘me­lez’ mü­zik­ler ka­te­go­ri­sin­de yer alan gü­zel ve ka­li­te­li bir ör­nek The Is­tan­bul Con­nec­ti­on. Sa­hi, siz da­ha ev­vel hiç De­de Efen­di’nin Sa­ba Mev­le­vî Ayi­ni’nden bir par­ça olan Ace­ma­şi­ran Son Yü­rük Se­ma­i’yi bir sak­sa­fon eş­li­ğin­de caz dü­zen­le­me­siy­le din­le­miş miy­di­niz? Pe­ki ya “Sa­lâ­tul­lah se­lâ­mul­lah, aley­ke yâ Re­sû­lâl­lah” na­ka­ra­tıy­la de­vam eden Sa­ba Ne­fes’i? İlk du­yuş­ta tüy­le­ri­ni­zin di­ken di­ken ol­du­ğu­nu tah­min et­mem zor de­ğil. Her­hâl­de ba­na da bi­ri­si böy­le bir şey­den bah­set­se, ben de ay­nı his­si­yat­la ir­ki­lir­dim. Fa­kat bu al­bü­mü din­le­yin­ce şu­nu bir ke­re da­ha an­la­dım ki, bu tür­lü ye­ni de­ne­me­ler us­ta mü­zis­yen­le­rin elin­den çı­kın­ca, ay­nı eser­ler­den fark­lı tat­lar dev­şir­mek için gü­zel ve­si­le­ler su­nu­yor din­le­yi­ci­si­ne. The Is­tan­bul Con­nec­ti­on tek ke­li­mey­le çok ba­şa­rı­lı bir al­büm.../ Cihat Arınç

Tavsiye Et
Atatürk’ün Sanat Politikası
Fethiye Erbay - Mutlu Erbay
İs­tan­bul: Boğaziçi Üniversitesi Yayınları, 2006
 
 
Son bir­kaç yıl­dır Tür­ki­ye’de sa­nat me­se­le­le­ri­ne il­gi­nin yük­se­li­şi ko­nuy­la ala­ka­lı ya­yın­la­ra da yan­sı­dı. Cum­hu­ri­yet Dö­ne­mi (1923-1938) Ata­türk’ün Sa­nat Po­li­ti­ka­sı da bu alan­da ya­zıl­mış son eser­ler­den bi­ri. Üç bö­lüm­den olu­şan ki­ta­bın bi­rin­ci bö­lü­mün­de ge­nel bir gi­ri­şin ar­dın­dan kül­tür ve sa­nat kav­ram­la­rı ta­nım­la­nı­yor, sa­nat­sal ya­pı­lan­ma­nın kül­tü­rel or­tam­da­ki ro­lü üze­rin­de du­ru­lu­yor ve Cum­hu­ri­yet ön­ce­si dö­nem­de­ki sa­nat or­ta­mı re­sim, hey­kel, mi­mar­lık, ede­bi­yat, mü­zik, ti­yat­ro, ba­le, ope­ra, fo­toğ­raf ve si­ne­ma sa­nat­la­rı üze­rin­den in­ce­le­ni­yor, ay­rı­ca mü­ze­ci­lik ve ar­ke­olo­jik ka­zı fa­ali­yet­le­ri üze­rin­de du­ru­lu­yor. İkin­ci bö­lüm­de ise Cum­hu­ri­yet’in ilâ­nın­dan son­ra­ki dö­nem­de bi­za­ti­hi Ata­türk’ün kül­tür ve sa­nat or­ta­mı­nın de­ği­şi­min­de­ki ro­lü ve Cum­hu­ri­yet son­ra­sı gü­zel sa­nat­lar ala­nın­da­ki de­ği­şim po­li­ti­ka­sı­nın et­ki­le­ri tah­lil edi­li­yor. Son bö­lüm­de ise Ata­türk’ün sa­nat po­li­ti­ka­sı­nın de­mok­ra­tik ya­pı­lan­ma­da­ki ro­lü ele alı­nı­yor.
Ki­ta­bın te­mel tez­le­ri, sa­de­ce bel­li bir söy­le­min tem­sil­ci­si sa­yı­lan eser­ler­den bes­le­ni­yor. Bu se­bep­le de kar­şı­laş­tır­ma­lı bir oku­ma yap­ma­ya im­kân ta­nı­mı­yor. Ne ya­zık ki bir­çok öner­me “Os­man­lı dev­rin­de halk sa­ray­da­ki sa­na­tı faz­la bil­mez, bil­di­ği ka­da­rı­nı da faz­la sev­mez­di. Bu­nun ye­ri­ne halk, ken­di sa­na­tı ve mü­zi­ğiy­le il­gi­le­nir­di.” (s. 188) cin­sin­den ku­ru­sı­kı id­dia­lar ve kli­şe­ler­le do­lu. Er­bay-Er­bay’ın id­di­ası­na gö­re, Cum­hu­ri­yet dö­ne­min­de uy­gu­la­nan mü­zik po­li­ti­ka­la­rı sa­ye­sin­de sa­ra­yın halk­tan ko­puk kül­tü­rel ya­pı­sı ber­ta­raf edil­miş ve ger­çek ma­na­da bir halk-sa­nat­çı-dev­let iş­bir­li­ği sağ­lan­mış­tır! İçe ka­pan­ma red­de­dil­miş ve ev­ren­sel ge­liş­me­ler ta­kip edi­le­rek sen­tez oluş­tu­rul­muş­tur! Bu ikin­ci öner­me­de ‘ev­ren­sel’den mu­rat ga­yet ta­bii ki Ba­tı’dır; ‘sen­tez’den mak­sat ise, ka­dim bi­ri­ki­min kö­kü­nü ka­zı­yıp bas­kı ve ya­sak­lar­la or­ta­dan kal­dır­ma­ya, ye­ri­ne zor­la Ba­tı­lı kül­tü­rü ika­me et­me­ye uğ­raş­mak­tır. Ay­rı­ca halk-sa­nat­çı-dev­let iş­bir­li­ği­nin na­sıl sağ­lan­dı­ğı da me­rak ko­nu­su­dur. Ma­dem­ki halk “sa­ray mü­zi­ği” di­ye yaf­ta­la­nan kla­sik mu­si­ki­mi­zi ta­nı­ma­mak­ta ve sev­me­mek­te­dir, o hâl­de res­mî ide­olo­ji­ye rağ­men ken­di eliy­le “mu­si­ki ce­mi­yet­le­ri”ni ku­ran­lar Mars’tan mı gel­miş­tir?
Ay­rı­ca bu­gün bir Gü­ney­do­ğu Ana­do­lu yö­re­si, me­se­lâ bir An­tep çev­re­si dik­kat­le in­ce­le­nir­se, bu­ra­da çok es­ki dö­nem­den be­ri Türk mu­si­ki­si­ni ya­kın­dan ta­kip eden bir olu­şu­mun var­lı­ğı gö­rü­le­cek­tir. Yi­ne Os­man­lı şi­i­ri­ni “an­la­şıl­maz sa­ray di­li” di­ye yaf­ta­la­yan­lar da, öz­be­öz halk ço­cu­ğu olan Ur­fa­lı Nâ­bi’nin Di­van’ının di­li­ni iyi in­ce­le­me­li­dir. Vel­ha­sıl, bi­lin­dik res­mî ide­olo­ji te­mel­li tez­le­rin öte­si­ne geç­me­yen, tek yan­lı bir mal­ze­me su­nan ve ba­zen üs­lû­bun aka­de­mi ile slo­gan ara­sın­da gi­dip gel­di­ği gö­rü­len bir ki­tap... Yi­ne de de­ğer­li... Bir dö­ne­mi ek­sik ve yer yer çar­pı­tıl­mış bir şe­kil­de de ol­sa in­ce­le­di­ği için.../ Cihat Arınç

Tavsiye Et