Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Skip Navigation LinksArşiv (July 2004) > Kitap
Kitap
Edebiyat Sosyolojisi
Editör: Köksal Alver
Ankara: Hece Yayınları, 2004
Leo Lowenthal, 1948 yılında yazdığı “Edebiyat Sosyolojisi Üzerine” isimli klasikleşmiş makalesine şu cümleyle başlıyordu: “Edebiyatın sosyolojik yorumu; örgütlü sosyal bilimin pek hoşlanmadığı bir çocuğudur.” Bu cümle edebiyat sosyolojisinin serencamını, Türkiye’nin akademik ve entelektüel iklimi söz konusu olduğunda bir yönüyle açıklıyor. Batı’da olduğu gibi Türkiye’de de edebiyat sosyolojisi bir alt-disiplin olarak, çok geç dönemlere kadar örgütlü akademik üretim ağının içerisine girmeyi beceremedi. Türkiye özelinde yazın dünyasına ilişkin sosyolojik okumaların yeterince yapılamamasının bir diğer ve belki de daha önemli nedeni, akademi ile yazın dünyası arasındaki uçurum. Bu uçurumun kaynağı nerede olursa olsun, halihazırdaki durum ne yazık ki hiç de iç açıcı değil. Belki de bizler, akademisyen ve yazın adamı arasındaki ayrımın en kolay yapılabildiği bir düşünce ikliminde düşünce üretmeye çalışıyoruz.
Köksal Alver’in editörlüğünü yaptığı bu kayda değer eser, söz konusu uçurumun iki yakası arasında bir köprünün kurulmasına katkı sağlayabilecek nitelikte. Kitabın bu niteliği haiz olmasının en önemli nedeni, alanında başarılı çalışmalar ortaya koymuş seçkin akademisyenlerin, edebiyatın toplumsal kökeni ve karşılıklarına dair bir dizi önemli makalesinin bu kitapta bir araya geliyor oluşu. Köksal Alver’e göre bu kitap; “edebiyat ve sosyolojinin (edebiyat ile diğer sosyal bilimlerin ilişkisini de hatırlatarak) kendi var oluş gerekçelerini ve kaygılarını yitirmeksizin, aksine kendi zeminlerini daha bir güçlendirmelerini sağlamak ve birbirlerine açılmaları, birbirlerini imkan olarak görmeleri, birbirlerine kulak vermeleri gerektiğini dillendirmek için Türkiye’de edebiyat sosyolojisinin bir disiplin olarak varlık kazanmasına mütevazı bir katkı olsun diye hazırlandı.”
Kitapta; Köksal Alver, Ahmet İnam, Mustafa Kemal Şan, Ertuğrul Aydın, Kurtuluş Kayalı, Sezai Coşkun ve Nurullah Çetin’in yazdıkları telif makalelerin yanında, Trevor Noble, Guy Michaud, Francis E. Merill, Alan Swingewood ve Wendy Griswold’un klasikleşmiş makalelerinin çevirileri de yer alıyor. Bu çorbada tuzu olan herkesi tebrik etmek gerekiyor. Umarız, yazın dünyası da, akademisyenlerimiz de bu kitaba duyarsız kalmaz. Çünkü, bilgi emek ister. / Fahrettin Altun

Tavsiye Et
Modern Türklükte Kültür Hareketi
Ahmed Muhiddin
Tercüme ve İnceleme: Suat Mertoğlu
İstanbul: Küre Yayınları, Mayıs 2004
Bu kitap, hem II. Meşrutiyet sonrasında düşünce üretmiş öncü bir düşünürün hikayesinin, hem de bu düşünürün Türk modernleşmesine ilişkin “erken” dönemde ortaya koyduğu sistematik değerlendirmelerin okurla buluşturulma zemini. Modern Türklükte Kültür Hareketi, Ahmed Muhiddin’in 1916-1921 yılları arasında Leipzig Üniversitesi’nde Prof. August Fischer’in gözetiminde aynı isimle yaptığı doktora tezinin tercümesinden, Suat Mertoğlu’nun Ahmed Muhiddin hakkındaki göz dolduran değerlendirme metninden ve Ahmed Muhiddin ile ilgili bir kısım orijinal tarihi belgelerden oluşuyor. Genç yaşta hayata veda etmiş bir entelektüelin, bugüne dek gün yüzüne çıkmamış hikayesi ile okuyucuyu buluşturan bu eşsiz çalışma, çağdaş Türk düşüncesinin önemli duraklarından birinde, Türk modernleşmesinin gösterdiği özelliklere, halihazırdaki entelektüel ve siyasi akımların kaynaklarına dair çarpıcı değerlendirmeleri içeriyor. Ahmed Muhiddin’in edebiyat metinleri üzerinden yaptığı Batılılaşma değerlendirmesi ise bu kitabın en özgün yanlarından birisi. / Vezir Meydan

Tavsiye Et
Arkasokakların Tarihi -Hatıralar Hatıratlar-
Dücane Cündioğlu
İstanbul: Gelenek Yayınları, Mayıs 2004
“Arasokakların Tarihi”, Dücane Cündioğlu’nun son kitabı ve Yeni Şafak gazetesindeki köşesinde neşrettiği yazıların derlenmesinden oluşuyor. Yazıların uzun dönemli bir ilginin parçası olarak yazıldıkları aşikar. Gündelik tüketimin nesnesi olmayı hedeflemeyen kitap, bu haliyle uzun dönemli entelektüel ilgilere sahip olanlara hitap eder nitelikte. Bu önemli eser sizi, Hasan Âli Yücel, Reşit Galip, Mina Urgan, Theodor Herzl, Kemal Tahir, İsmail Hakkı Baltacıoğlu, Cemil Meriç, Ahmet Hamdi Tanpınar, Abidin Nesimi, Hıfzı Topuz, Arnold Toynbee, Ali Fuad Erden, Falih Rıfkı Atay, Ahmet İhsan Tokgöz, Niyazi Berkes, Necip Fazıl, Taner Baytok, Fahrettin Altay, Yahya Kemal, Münevver Ayaşlı, Henry Morgenthau, Niyazi Ahmet Banoğlu, Osman Z. Soyyiğit, İsmet Bozdağ, Karl Terzaghi, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Charles Chaplin gibi isimlerin dünyalarına götürüyor; ya onların tanıklığında ya da haklarında yazılan yazılar eşliğinde tarihin birçok önemli noktasına ışık tutuyor. / Mustafa Bilge

Tavsiye Et
İkbal’in Düşünce Dünyası
Derleyen: Ahmet Albayrak
İstanbul: İnsan Yayınları, Mayıs 2004
20’nci yüzyılın önde gelen Müslüman şair ve filozoflarından Muhammed İkbal’in çağdaş İslam düşüncesi açısından ne ifade ettiği bugüne kadar yeterince tartışılmadı. Ahmet Albayrak’ın takdire şayan çabası neticesinde ortaya çıkan bu önemli eser, birçok diğer faydasının yanında bu amaca da hizmet eder nitelikte. Ahmet Albayrak şu sözlerle özetliyor kitabı: “İkbal’in anlaşılmasına katkı sağlayan makalelerin sosyal bilimler ve ilahiyat branşları ile ilgili olanlarından bir seçki hazırlamağa çalıştık. Bu makalelerin büyük çoğunluğu, sahasının otoriteleri tarafından kaleme alınmıştır.” / Vezir Meydan

Tavsiye Et
Ruhum Bir Kadındır
Annemarie Schimmel
Çeviren: Ömer Enis Akbulut
İstanbul: İz Yayıncılık, 2004
 
“Bir ufuk ki ne Mecnun varabildi ne Ferhat;
Bir ufuk ki ilahi sırrı bekleyen serhat.”
                                                           Necip Fazıl
Değerli oryantalistlerden Annemarie Schimmel’in Ruhum bir Kadındır isimli eserini okuyunca anlıyoruz ki Üstad yukarıdaki dizeleri söylerken, aslında kadim tasavvuf geleneğimizin kadın tabiatına bakış açısını özetliyor. Prof. Dr. Annemarie Schimmel kitabında tasavvufta kadın kimliğinin ve tabiatının rolünü araştırıyor. Yazar “kadınlar İslam mistiğinde teslimiyet-i aşklarını kendilerine has bir lisanda ifade eden, mütehassir ruhların modeli olarak tezahür ediyorlar mı?” sorusundan yola çıkıyor. Kitap içerisinde bu sorusunun cevabını büyük mutasavvıflara atfedilen sözlerle yanıtlamayı da ihmal etmiyor Annemarie Schimmel. Yazar, “Veliler Allah’ın gelinleridir” diyen Bayezid-i Bistami’den, “Aşkın ızdırabına hamile olmayan, Kadındır, değildir bir er o” diyen Attâr’a kadar çeşitli temayülleri anlatarak tasavvufta kadın tabiatına yapılan vurguyu ortaya koyuyor. Bu bağlamda da özellikle Mevlana ve İbn-i Arabî’ye yaptığı atıflar önem taşıyor. İbn-i Arabî’nin “Allah, maddeden ayrı telakkî edilemez ve O başka hiçbir maddede mükemmel olmadığı kadar beşerî maddede ve erkekte mükemmel olmadığı kadar kadında kâmilen tecelli etmektedir” şeklindeki ifadesinin ve benzeri ifadelerinin şerhine kitabında geniş yer veren Schimmel, Mevlana’nın “Kadın Hak nurudur, “mahbub” değil, O yaratıcıdır, nerdeyse insan diyesi ki: yaratılmış değil” ifadesinden yola çıkarak tasavvuf geleneğinde Allah’ın tecellisi olarak kadını anlatıyor.
Kitap, özellikle Hz. Hatice, Hz. Aişe ve Hz. Fatıma ile Peygamber Efendimiz’in ilişkileri üzerinden kadının dindeki yerine değinildiği Peygamber ve kadınlar bölümüyle başlıyor. Ardından gelen bölümde başta Rabiatül Adaviyye ve Meryem el-Basriyye olmak üzere kadın mutasavvıflara değiniliyor. Bir sonraki bölümde Ebu Leheb’in karısı, Hz. Havva, Hz. Meryem, Belkıs, Züleyha gibi Kur’an ve gelenekte yer alan kadın motifleri anlatılıyor. Nefsin terbiyesi ve kadının Allah’ın eri olmakla ilişkisi üstüne olan bölümün ardından tasavvufta geniş yeri olan başka bir müennes sembole, “kocakarı”ya yöneliyor yazar. Müspet ve menfi yönleriyle anlattığı kocakarı bölümünden sonra annelerin önemine geçen yazar, Allah’ın Rahman ismiyle hanım rahmi arasındaki semantik bağlantıyı öne çıkararak bu bölümü Mevlana’nın “Dünyada her ne var ise anadır; ancak biri diğerinin ızdırabından bîhaberdir” sözü ile nihayetlendiriyor. Kadın isimli bölümde Allah’ın tecellisi olarak dünyevi aşkları en sonunda ilahi aşka dönüşen aşıklar anlatılırken, Allah’ın gelinleri bölümünde aşık ile maşuk, kul ile Rab arasındaki bağ dile getiriliyor. Kitabın son bölümleri Hindu-Pakistan nazmının ruh kadınları, kültürümüzde çok da bilinmeyen hanım aşıklar (Sassi, Sonhi, Maruvi) üzerine. / Betül Özel Çiçek

Tavsiye Et
Viyana Yazıları
Gürsel Dönmez
İstanbul: Kaknüs Yayınları, 2004
İsminin bıraktığı ilk intibaya rağmen Gürsel Dönmez’in Viyana Yazıları Viyana’ya dair olmaktan çok Viyana’da yazılmış yazılar. “Kültür, sanat, edebiyat, şiir, felsefe, tarih, siyaset, müzik ve başka hangi mevzu varsa illa söyleyecek bir şeyleri olan” (ifadeler yazara ait) yazar akıcı üslubu ile dikkat çekiyor. Yarı şaka, yarı ciddi ifadesini kitap boyu devam ettiren Gürsel Dönmez’e göre Viyana Yazıları aslında “En-Entel Yazılar”. Yazar her ne kadar “Hakikatin Hakiki Yansımalarının Algılanma Biçimlerinin Epistemolojik Analizine Giriş Önsözü”nü yazmayarak bizi “mahrum” bıraksa da rahat, samimi ve yer yer sinik (cynic) tavrının altında can alıcı ifadeler ve hikmet pırıltıları kendisini hissettiriyor.
Viyana Yazıları’nın şekil itibariyle en ilgi çekici özelliği denemelerin başlıksız olması. Yazarın samimi üslubu kadar başlıksız yazılar dolayısıyla da sanki gizlice yazarın günlüğünü okuduğumuz hissi kitap boyu bizi pek terk etmiyor. Hemen hemen her sayfada yeni bir yazı başlasa da, konular birbirleri ile rabıtalı olduğundan yazıların nerede başlayıp bittiğini tespit etmek her zaman mümkün olmuyor. / Muhsine Alkan

Tavsiye Et
Seher
Kültür Sanat Edebiyat Dergisi
Kartal Anadolu İmam Hatip Lisesi öğrencileri tarafından çıkarılan Seher dergisi, yayımlanmaya başladığı günden bu yana kültür ve edebiyat dünyasında, bir lise dergisi olmaktan öteye geçip çıtayı yüksek tutmayı başarabilen bir dergi olarak takdir görüyor. Geçtiğimiz günlerde 13’üncü sayısıyla okurlarına ulaşan Seher, 15 yıllık yayın serüvenini nitelikli yazılardan oluşan yeni bir sayıyla sürdürüyor.
Yazıların çoğunluğunu öykü ve şiirlerin oluşturduğu son sayıda İlknur Şen, A. Selman Nur, Ayşe Kaplan, Ahmet Öztürk ve Kerem Abadi başarılı bir anlatı diliyle yazdıkları öykülerle göze çarpıyorlar. A. Selman Nur’un öyküsündeki ironik dil, okuyucusunu yer yer gülümsetirken, ölçüyü elden bırakmayan ve kaleminin geleceğine dair ipuçları veren bir tablo çiziyor. İlknur Şen ise, perspektiften yoksun çocukların nasıl ev çizeceklerini öğrenmelerinin kolaylığına karşın, onlara apartman çizmeyi öğretmenin imkan dışılığını vurgulayan cümlelerle başlıyor öyküsüne ve bir ressamın çocukluk hatıralarını cıvıl cıvıl bir dille okuyucusuna sunuyor. Ayşe Kaplan’ın öykülerinde, olaylara ve şeylere dair soru soran ve cevap arayan bir yazarın “iç konuşma”ları aktarılıyor. Okuyucusunu sürekli uyanık tutan bu öykülerde, bir müphemlik alttan alta kendini gösteriyor. Sonraki cümlelerde karşılaşacağı “şey”e karşı okurun merakını sürekli ayakta tutan bir üslupla yazılmış bu öykülerden en göze çarpanı ise, “Kapının Üzerinde Teller Yokken”.
Ayşe Akan, Sümeyye Eryılmaz, Abdülkerim Tever ve Ahmet Demir dergide denemeleri ve mektuplarıyla öne çıkanlar. Bu isimlerden Ahmet Demir, sadece yazı yazmıyor. O, aynı zamanda Güzel Sanatlar’da okumak üzere bu yıl yetenek sınavına girecek olan genç bir ressam ve Demir’in kara kalem çizimlerinden bir kısmı, derginin iç sayfalarını süslüyor.
M. Yasir Düzcan, Ahmet Serdar, Burkay Durak, Kemal Bulut ve İbrahim Zahit Altay’ın şiirlerinin de diğer yazılar arasında bulunduğu dergide, ayrıca öykü yazarı Cihan Aktaş’la yapılmış bir de söyleşi yer alıyor. / Cihat Arınç

Tavsiye Et