Dini Müzik, Halk Müziği
Yapım: Kalan Müzik
Süryâniler, Fırat ve Dicle nehirleri arasında, “Mezopotamya” adı verilen topraklarda yaşayan en eski topluluklardan biridir. Süryânilerin, tarihleri boyunca yaşadıkları coğrafyada oluşturdukları ve bu coğrafyada yaşayan komşu halklardan aldıkları kültürel ögeler yanında, kabullendikleri ve içselleştirdikleri Hıristiyanlıktan da kaynaklanan zengin bir kültürel birikime sahip oldukları bilinmektedir.
Süryâni müziği, hiç kuşku yok ki Süryâni kültürünün en önemli unsurlarından biridir. Araştırmacılara göre Süryâni müziğini, Mezopotamya’nın ve Orta Doğu’nun kültür dokusu içinde ele almak ve konuyu bu bağlamda incelemek genel bir eğilimdir. Süryâniler arasında müziğin iki ana koldan var olduğu ve ilerlediği söylenmektedir: Dinî Müzik (Kilise Müziği) ve Dindışı Müzik (Halk Müziği ve Kentli Popüler Müzikler). Hiç kuşkusuz Süryâni müziği denildiğinde akla ilk olarak, Süryâni Kilisesi’nin âyin düzeni (liturji) içinde varlığını sürdüren ve özel bir kurgu ve tarza sahip olan müzik gelmektedir. Süryâni Kilisesi’nde müziğin sistematize edilerek kullanılması ise, Hıristiyanlığın ilk dönemlerine kadar uzanır.
Bazı görüşlere göre Arap, Acem ve Türk makamları ile Süryâni Kilise makamları arasında benzerlikler bulunmaktadır. Ancak bu benzerlik, sınırlı bir benzerliktir. Süryâni Kilise müziğinde, bir dönem hemen hemen bütün kilise müziklerinde olduğu gibi, insan sesinin öne çıktığı bir icra biçimi vardır. Bayanlardan oluşan bir topluluk, zaman zaman dinî törenlerde genel icraya katılmaktadır.
Süryâni dindışı müziği ise, halk müziği ve kentli popüler müziklerden meydana gelmektedir. Araştırmacılara göre Süryâni halk müziği, gitgide Kürt müzik kültürünün etki alanına girmiştir. Bir üst kimlik konumundaki Türk ve Arap kültürleri ise, Süryâni halk müziğini tamamen etkisi altına almıştır.
“Süryâniler”, dinî ve dindışı nitelikteki Süryâni müziklerinin en güzel örneklerinin yer aldığı nefis bir albüm; aynı zamanda güzel bir etnomüzikolojik çalışma. / Yalçın Çetinkaya
Tavsiye Et
Yapım: Cemre Müzik
İslâm mûsiki kültürü, kuşkusuz çok geniş bir repertuara sahip. Bu repertuarın önemli bir kısmını da ilâhilerin oluşturduğunu söyleyebiliriz. Çok zengin ilâhi repertuarı içinde de, Hicrî takvimde yer alan on iki ayın her biri için, o aya mahsus olarak bestelenmiş ilâhiler vardır. Okundukları her ayda kendi isimleri ile anılan bu ilâhilere toplu olarak “Hicrî aylara mahsus ilâhiler” veya ayın ismine atfen “Recep ayına mahsus ilâhiler”, “Ramazan ayına mahsus ilâhiler” adı verilir.
İslâm mûsiki kültürü içinde Mevlüt aylarından olan Rebiu’l-evvel’den sonra hakkında en çok eser bestelenen aylar Muharrem ve halk arasında “on bir ayın sultanı” olarak bilinen Ramazan aylarıdır. Allah kelâmı ile müjdelenen ve Peygamber Efendimiz lisanıyle medh edilmiş olan bu mübarek ayda “Ramazâniyye” adı verilen gazel, kaside ve rubâiler yazılmış ve bunların bestelenmesi suretiyle de “Ramazan ilâhileri” adı verilen eserler ortaya çıkmıştır.
Ramazan ilâhileri, güftelerine ve bu ayın konularına göre üç kısma ayrılır: Ramazan’ın ilk on gününde bu ayın gelmesinden dolayı duyulan sevinci ifade eden “Merhaba”lı güftelerden seçilmiş ilâhiler, ikinci on gün “Mâh-ı Gufrân (Allah’ın günahları affı)” konulu güftelerden seçilmiş ilâhiler ve son on gününün anlatıldığı “Elvedâ” konulu güftelerden seçilmiş ilâhiler. İslam mûsiki kültüründe çok önemli bir yere sahip olan Ramazan ayı ilâhilerinin sayısı, Recep ve Şaban ayı ilâhilerinin toplamından daha fazladır. Üç aylar, yani Recep, Şaban ve Ramazan ayları için bestelenen ve okunan bu ilâhilerin en belirgin özelliği, neredeyse hiçbirinin güfte sahiplerinin bilinmemesidir. / İlker Tepe
Tavsiye Et
Ayhan Zeren
İstanbul: Pan Yayıncılık, Ekim 2000
Prof. Dr. Ayhan Zeren, Hüseyin Sadeddin Arel’in Mûsiki Mecmuası’ndaki yazılarından etkilenerek, müziğin fiziksel yanına eğilen ve bu konuda çalışmalar yapan bir araştırmacı. Daha önce de Pan Yayıncılık’tan “Müzik Fiziği” adlı bir çalışması yayımlanan Ayhan Zeren, yine Pan Yayıncılık tarafından yayımlanan bu kitabında, Türk Müziği ses sistemini derinlemesine ele alarak inceliyor.
Ayhan Zeren, kitabının önsözünde; “Yurdumuzda müzik konulu bilimsel çalışmalar çok azdır. Gerçi son yıllarda, akademik ilerleme sürecinde zorunlu olarak gerçekleştirilen lisansüstü tezler dolayısıyla, araştırma sayısında bir artış varmış gibi görünmektedir. Ama bu araştırmaların pek çoğu, çeşitli nedenlerle yayımlanamıyor. Zaman zaman çeşitli kaynaklarda yayımlanmış olanlardan da, bu kaynaklar yaygın olarak bilinmediği ve her zaman da kolayca elde edilemediği için, çoğu kez, konuya ilgi duyan kimselerin bile haberi olmayabiliyor” diyerek önemli bir konuya temas ediyor.
Kitap, yazarın ifadesine göre çeşitli zamanlarda, çeşitli dergilerde yayımlanan müzikle ilgili makalelerden, çeşitli kongrelere sunularak yayımlanan bildirilerden, çeşitli yerlerde verilen ve sonra yayımlanan konferansların bazılarından seçilerek oluşturulmuş bir kitap. Bu yazılarda işlenen müzik konuları çok çeşitli. Ayrıca bütün bu konular, müzik dünyamızda pek de alışık olunmayan biçimlerde araştırılmış ve sunulmuş.
Kitap, fizik ve müzik arasındaki ilişkinin ele alındığı bir yazıyla başlıyor. Türk müziği ses sitemi, Türk müziğinde kullanılan kural dışı sesler, Türk müziğinin ana yazı dizisi, aralık birimleri, basit makamların sınıflandırılması, makam kavramında seyrin önemi, Türk çalgılarının tel sorunu, müzik standartları, eski bir tanburdaki ses düzeni, modern Türk müziği kuramı, kuram-uygulama çekişmesi, göçürme gibi konular, kitabın bölümlerini oluşturuyor ve önemini artırıyor. / Yalçın Çetinkaya
Tavsiye Et