İbn Sînâ
İstanbul: Litera Yayıncılık, 2004
Klasikler, bir medeniyetin can damarlarıdır ve kendilerinden sonraki eserler için de esaslı birer ilham kaynağıdır. Bu bakımdan klasikleri olmayan yahut klasiklerini unutan toplumların, kendi benliklerinden uzaklaşmaları ve ardından başka kimliklerle özdeşleşmeye çabalamaları kaçınılmaz bir sonuçtur. Kendilik bilincinin kurulması ve tarihî sürekliliğinin sağlanması için, kesintisiz bir uyanıklık halinin korunması gerekmektedir. Bu amaçla yola çıkan ve klasikleri ihya etmeye yönelen Litera Yayıncılık, bu önemli eserleri orijinalini de dikkate alma imkanı verecek paralel metinler halinde Türkçe’ye kazandırmayı hedefliyor. İbn Sînâ’nın Kitâbü’ş-şifâ adlı eserinin “müzik ilmi” başlıklı bölümü, yayınevinin İslam Felsefesi Klasikleri dizisi içerisinde Mûsikî adıyla Arapça ve Türkçe karşılaştırmalı metin hâlinde kitaplaştı. Kitap, İbn Sînâ üzerine uzun yıllardır derinlemesine çalışan bir akademisyen olan Ahmet Hakkı Turabi tarafından Türkçe’ye kazandırıldı. İbn Sînâ, matematik ilimlerin üçüncü dalı olarak sınıflandırılan müziği, “birbirleriyle uyumlu olup olmadıkları yönünden sesleri ve bu sesler arasına giren zaman sürelerini, bir melodinin nasıl kompoze edildiğinin bilinmesi amacıyla araştıran matematiksel bir ilim” şeklinde tarif etmiştir. İhvân-ı Safâ ile Kindî’de etkileri görülen Pythagoras ve Platon ekollerinin, müzikal seslerle sayılar ve gök cisimleri arasında güçlü bağlar kuran kozmolojik görüşlerini –tıpkı üstadı Fârâbî gibi– bir kenara bırakan İbn Sînâ, duyuma daha çok önem veren Aristoxenes’in tesirinde kalmıştır. Ptolemy ve Öklid’in de desteklediği duyumcu görüşü benimseyen İbn Sînâ, müziği Kindî’nin de tatbik ettiği üzere pratikte bir psikolog gibi kullanmış ve Kitâbü’ş-şifâ başta olmak üzere eserlerinde müziğin tedavi edici değerine işaret etmiştir. Onun şu sözü, asırlardır zihinlerdedir: “Inter omnia exerciatia sanitatis cantane melius est.” (Şarkı söylemek, sağlığı koruyan en iyi egzersizdir.) / Cihat Arınç
Tavsiye Et
Türk Müziği Ustaları
Yapım: Kalan Müzik, 2004
Füsûn-ı hüner var dest-i nâzında
Edâ-yı hasret var sûz-i sâzında
Gönüller titriyor ihtizâzında
Ûdunun nağmesi nâle mi nedir?
İranlı ve Arap yazarlardan bir kısmı, Doğu ve Batı kültür coğrafyalarında asırlardır kullanılmakta olan ud’un mucidinin Pythagoras yahut Platon olduğunu öne sürerler. Halbuki müzikoloji sahasında yapılan ilmî araştırmalar göstermektedir ki, ud da dahil olmak üzere bugün kullanılan pek çok sazın menşei, Orta Asya Türklerinin kullandığı “kopuz” ve Uygur Türklerinin kullandığı ve sonradan Çin ve Japon kültürüne geçen “pi-pa”dır. Türk kültürünün uzun tarihî geçmişi üzerine yapılan ilmî araştırmaların sayısının sınırlı oluşu ve araştırmacıların büyük çoğunluğunun Türk olmayışı ise, bu kültürün mensupları adına elbette onur kırıcı bir durumdur. Söz konusu b/ilgisizlik ve tanımayışın sonucu ise, gayet tabii ki özgüven yoksunluğu oluyor. Bugün içerisinde bulunduğumuz kültürel bunalımdan kurtuluşun yolu, kendi medeniyetimizin köklerine ilişkin esaslı bir arkeoloji çalışması yapmaktan geçiyor. İşte yapılması elzem olan bu kapsamlı arkeoloji çalışmasının müzik ayağını, on yılı aşkın bir süredir kendi kulvarında başarıyla temsil eden Kalan Müzik, yaklaşık beş yıldır üzerinde çalıştığı Türk Kayıt Tarihi–Türk Müziği Ustaları adlı yeni albüm dizisinin ilk ürünlerinden Ud albümünü, kitaplı iki CD halinde klasik-severlerin hizmetine sundu. Türk kayıt tarihinin bilhassa genç kuşaklar tarafından tanınıp bilinmesi açısından, Türk müziği ustalarıyla ilgili en geniş kapsamlı çalışma olan bu kitaplı albüm, dünyanın dört bir yanındaki akademiler ve akademisyenler için de önemli bir başvuru kaynağı olacak şekilde Türkçe ve İngilizce olarak hazırlandı. Osman Nuri Özpekel’in, pek çok arşivi titizlikle gözden geçirerek hazırladığı albümde Udî Nevres Bey, Şerif Muhiddin Targan, Yorgo Bacanos, Fahri Kopuz, Mısırlı İbrahim Efendi, Sedat Öztoprak, Udî Neşet Bey, İbrahim Ziya Bey, Şerif İçli, Udî Hrant, Cahit Gözkan ve Cinuçen Tanrıkorur gibi tamamı hayata gözlerini yummuş olan kıymetli udîlerimizin taksimleri ile çeşitli icraları yer alıyor. / Cihat Arınç
Tavsiye Et
Yapım: Asia Production, 2004
Günümüzde “tasavvuf musikisi” etiketiyle pek çok albüm piyasa çıkıyor. Bu toprakta yüzyıllardır yaşayan medeniyetin dinamiklerinin geç de olsa keşfedilmeye başlanması bakımından, söz konusu sahada yapılan çalışmalardaki artış elbette ki sevinç ve umutla karşılanabilir. Ancak gerçek şu ki, ortaya konulan ürünlerden pek azında tasavvuf repertuarı doğru dürüst bir biçimde yansıtılıyor ve yine pek azında eserler klasik tavrına sadık kalınarak icra ediliyor. Aslolanı bozmadan, farklı müzik kültürlerine ait enstrümanları Türk müziği enstrümanlarıyla harmanlamak ve kıvamında kullanabilmek ise gerçekten ustalık isteyen bir iş; çünkü “sentez” adı altında dinleyeni çileden çıkartan tuhaf şeyler üretmek –çok sayıda nitelikten yoksun örnekle sabit ki– imkân dahilindedir. The Night of Tekkah, asl’ı bozmadan yeni sesleri de bünyesine katabilmeyi başaran çalışmalara güzel bir örnek. Kültür Bakanlığı İstanbul Tarihî Türk Müziği Topluluğu neyzenlerinden M. Hakan Alvan yönetmenliğinde hazırlanan albüm, Asia Production’ın Ethnic dizisinde çıktı. Albümde emeği geçenler arasında Okay Temiz, Erdinç Şenyaylar, Serdar Bişiren, Derya Türkkan ve Özata Ayan gibi önemli saz icracıları yer alıyor. Albümde ayrıca “kaside” türünün seçkin örneklerine de Kâni Karaca ve Yusuf Gebzeli’nin okuyuşuyla yer verilmiş. / Melih C. Konuralp
Tavsiye Et