Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Skip Navigation LinksArşiv (August 2005) > Dosya > Medyatik İslam imajının iki kanadı: Terör ve cihad
Dosya
Medyatik İslam imajının iki kanadı: Terör ve cihad
Edibe Sözen
MEDYATİK İslam imajı, hâkim medya tarafından iki kavram ile kuşatılmıştır: Cihad ve terör. Medyayı elinde tutan hâkim gruplar bugün için ne yazık ki, İslamî gelenek ve kimliği sadece cihad kavramına indirgemişler, bu kavramla da yetinmeyip, terörü de buna dahil etmişlerdir. İslamî bir kavram olan cihad, medyanın egemen söylemlerince nasıl ve ne şekilde değiştirilip, dönüştürülmektedir? İslamî kimlik nasıl olup da sadece bir siyasal öteki haline gelmektedir? Cihad kavramı, günümüzde artık sıklıkla tartışılan, çöküşünden ya da düşüşünden söz edilen, insanî süreçleri hesaba katmayan küreselleşmeye karşı “direniş kültürleri”nin nüvesi şekline yeniden dönüştürülebilir mi? İslamî gelenek, medyanın söylem saptırması haricinde, şiddet ile değil, “direniş” ve “onurlu” bir hayat arayışı dahilinde nasıl yeniden yapılanabilir?
Edward Said okumalarından yola çıkarak, İslam’ın öteki olarak belirlenmesinin üç kolu olduğu tespit edilebilir: Entelektüel düşüncenin ürettiği İslam imajı, medyatik İslam imajı ve terör.
 
Entelektüel Açıdan İslam İmajı
İslam’ı siyasallaştıran süreçte uzman ve akademisyenlerin rolü büyüktür.
Çoğu Batılı olan İslam uzmanlarının eserleri başta olmak üzere, İslam dünyası hakkında yazılan eserlerin çoğunda, İslam ve Batı birbirine zıt iki dünyanın adıdır. İslam’a ilişkin yayınların büyük bir kısmında, İslam’a karşı öfke, tehdit algısı ve nefret hâkim unsurlardır.
Said’in Haberlerin Ağında İslam (2000) adlı eserinde belirlendiği gibi Batılı değerlerin hepsinin kendilerine ait olduğunu ifade eden entelektüeller, koro halinde “laik değerlerin hepsi bizim” derler. İslam, entelektüellerin kendi zihinlerine göre “üretilmiş” bir İslam’dır. Bernard Lewis İslam’ın Krizi (2003) adlı eserinde, ABD’den başlayıp Vietnam’a kadar uzanan 27 ülkedeki kitap satışlarının incelendiği bir çalışmada yer alan listede bir tek Müslüman ülkenin yer almadığını belirtir.
Batılı entelektüelin ürettiği İslam’a karşı, Edward Said ve John Esposito gibi düşünürler, İslam karşıtı söylemlerin yapısını bozucu çalışmalar gerçekleştirmişlerdir.
 
Medyatik İslam İmajı
Batı medyası, sıklıkla İslam’ı siyasal bir tehdit olarak görür. 1979’da Time dergisinin kapak konusu, “İslam: Militan Uyanış”tır. Dergi 2005’te de Leonardo da Vinci’nin ünlü Mona Lisa’sına türban takarak “Avrupa’da Kimlik Krizi” başlığını kullanmıştır. Belçika Hükümeti, göçmenleri, “İslamî aşırı dinciliği ithal eden truva atları”olarak adlandırmıştır.
Gerçek Yalanlar, Indiana Jones, Delta Harekâtı, gibi filmlerde, Allah’ın Adıyla, Kutsal Hiddet adlı kitaplarda İslamiyet sorgulanır; zorba ve en önemlisi katil Müslümanlar görselleştirilir; silahlı, sakallı, fanatik teröristler kitap kapaklarının, dergi dosyalarının resimleridir. Istırap veren, şiddet, öfke, yoksulluk ile ilgili haberlerin çoğu Müslümanlara ilişkindir.
 
Terör ve İslam İmajı
11 Eylül Terörü, 11 Mart Madrid Terörü, 2002 Endonezya Bali’de 180 turistin terör sonucu ölümü, 22’si kadın 50 Çeçen’in Moskova’da bir tiyatroyu basmaları, son olarak da Londra’da patlayan bombalara ilişkin haberlere bakıldığında, Batı medyasında ve bu medyayı hâkim söylemin temsilcisi olarak kabul eden Türkiye medyasında terör ve İslam arasında yakından bir ilişki kurulmuştur. 11 Eylül terörüne el-Kaide adlı terör örgütünün sahip çıkması, el-Cezire televizyonunun küreselleşen dünyaya meydan okuyan yayınlar yapması, terör uzmanlarının sıklıkla “İslamî terör”e dikkat çekmeleri, yeni bir İslam fobisinin oluşumunu hazırlayan başat unsurlar olmuştur. Teröristlerin “Haçlıların kalbini vurmayı başardık” tarzındaki ifadeleri, teröre dinî bir aşırılık kazandırmıştır. Teröristlerin arasında Arap kökenli isimlerin olması, medya tarafından terör ve İslam ilişkisinin altını çizmek için bir fırsat olarak görülmüştür.
 
Direniş Kültürü Olarak Cihad
Cihad kavramı da, birçok kavram gibi çokanlamlıdır. İslam’a göre nefs ile mücadele, İslam’ı tebliğ ve düşmanla savaş anlamlarını içeren bir kavramdır. İslamî literatürde dinî emirleri öğrenip ona göre yaşamak ve başkalarına öğretmek, iyiliği emredip, kötülükten sakındırmak, nefse ve dış düşmanlara karşı mücadeledir. Fıkıh’a göre, Müslüman olmayanlarla savaş, tasavvufta ise nefsi emmareyi yenme çabasıdır. Kuran-ı Kerim’de cihad kavramı 4 yerde isim (noun) olarak, 24 yerde de fiil (verb) olarak geçer. Ayetlerde “Allah’ın rızasına uygun yaşama” olarak geçmektedir. Cihadın en faziletlisi zalim sultanın yanında haklıyı söylemektir (Bekir Topaloğlu, “Cihad” maddesi, İslam Ansiklopedisi, c.7, Türkiye Diyanet Vakfı, İstanbul, 1993).
Küreselleşmenin önemli teorisyenlerinden Benjamin Barber, Jihad vs McWorld (1996) adlı eserinde, cihad kavramını, köktenci kültürlerin aşırı kabileci fıtratlarını ifade etmek için kullanır. Barber’ın kullandığı anlamda cihad, Batılı tüketim ideolojisine, yani McDünya’ya karşı kuşkuludur. Barber, McDünya’yı küresel pazar ve kitle tüketim kültürünü tanımlamada kullanır. McDünya mekan değil, bir tüketici davranıştır. Barber, İslamî radikalliği insanlık dışı olmakla eleştirirken, cihad kavramını, dünyanın neresinde olursa olsun, küreselleşmeye karşı bir “direniş hareketi” şeklinde de değerlendirir.
 
İslam’ın Adı: Onurlu Bir Hayat
Müslümanların algısına ve yorumuna göre kültürel olarak İslam, onurlu bir hayat için direnen bir kültürel yorumdur. Her direniş nerede olursa olsun, insanlık dışı uygulamalara karşıdır. Hâkim söylemin temsilcisi medya grupları, bugün ne yazık ki İslam ve İslam’a ilişkin imajı şiddet ve terör ile ilişkilendirirken, dinî aşırılıklara da yol açmaktadır. Aşırılıklardan biri cihad kavramının medya dilindeki kullanımı, bir diğeri de İslam ve terör arasında kurulan ilişkidir. Medyatik İslam imajının her iki kanadını oluşturan, cihad ve terör kavramları, imajinatif anlamlarıyla okunduğu sürece, İslam’ın hâkim medya tarafından yapılan yorumu aynen kalacaktır. Sadece yazılı metinlerdeki yapıbozucu çalışmalar yeterli değil; aynı zamanda görsel medya metinlerinin de yapıbozucu bir şekilde okunmasına ihtiyaç vardır. Daha doğrusu okuyanların, okuduklarından ne anladıklarını anlamaya!..

Paylaş Tavsiye Et