Panorama
Katrina “öteki Amerika”yı vurdu
Mississippi, Louisiana ve Alabama eyaletlerini etkisi altına alan ve geride binlerce ölü bırakan Katrina kasırgası, ABD tarihinin en büyük doğal afetleri arasında yerini aldı. 29 Ağustos’ta Meksika Körfezi’nde etkisini gösteren ve saatteki hızı 260 kilometreye ulaşan Katrina, rakımı deniz seviyesinin altında olan New Orleans kentinin tamamına yakınını sular altında bıraktı. 270 binden fazla kişinin evsiz kaldığı felaket sonrasında yardım çalışmalarının geç kalması yüzünden yağma ve tecavüz olayları yaşandı; kurtarma çalışmaları aksadı.
Kasırga mağdurlarının çoğunlukla siyah ve yoksul insanlardan oluşması ve kurtarma çalışmalarının yetersizliği nedeniyle, ABD’de “ırkçılık” tartışmaları yeniden gün yüzüne çıktı. Önceden yapılan uyarılara rağmen, ekonomik sebeplerden ötürü bölgeyi terk edemeyen ve stadyumlara sığınan on binlerce insan, Amerika’nın “öteki” yüzünü gözler önüne serdi. ABD askerlerinin büyük bir çoğunluğunun Afganistan ve Irak’ta olması nedeniyle bölgeye geç müdahale edilmesi, kamuoyunda Irak Savaşı karşıtlığını daha da artırdı. ABD’nin Katrina karşısında gösterdiği acziyetin sorumlusu olarak görülen Bush yönetimine azalan desteğin, 2006 Kongre seçimlerine de yansıması bekleniyor.
Tavsiye Et
Yaklaşık yarım yüzyıl önce başlayan Avrupa yolculuğunda müzakereye ramak kala Türkiye, 3 Ekim tarihine kilitlendi. Türkiye bir yandan üyeliğe karşı çıkan grupların neden olduğu iç meselelerle uğraşırken, diğer yandan Avrupa ve Kıbrıs Rum Kesimi’nden gelen mesajlara karşılık verdi. Türkiye’nin daha önce yayınladığı deklarasyona karşı harekete geçen Rum Kesimi, karşı bir deklarasyonun yayınlanması amacıyla AB’ye başvurdu. 14-15 Eylül tarihlerinde yapılan COREPER toplantısında, Rum yönetiminin isteği ile “karşı deklarasyon” görüşüldü. Ancak bu deklarasyonda yer alan “Kıbrıs sorununun BM nezdinde” çözümüne karşı çıkan Kıbrıs Rum yönetimi, deklarasyonu bloke etti. Bunun üzerine olağanüstü toplanan AB Komitesi, 21 Eylül’de “karşı deklarasyon”u onayladı. Metinde, Türkiye’nin Kıbrıs Rum yönetimini müzakere sürecinde tanıması, liman ve havaalanlarını Rumlara açması ve AB üyesi olan Güney Kıbrıs’ı uluslararası hukuk çerçevesinde devlet olarak tanıması gerektiği yer alıyor. Ancak AB sürecinde bugüne kadar yapılması gereken her şeyi yerine getirdiğini ve yeni şartların kabul edilemeyeceğini belirten Türk Hükümeti, Kıbrıs’a ilişkin BM çözüm sürecini zaafiyete uğratacağı gerekçesiyle deklarasyonun onaylanmasından rahatsızlık duyuyor.
Tavsiye Et
Özelleştirilen şirketler kapışılıyor!
Hükümetin Türk Telekom’la başlattığı kamu mallarını özelleştirilme atağı, ülkenin önde gelen kuruluşlarının kiralanması ya da satılmasıyla devam ediyor. Türkiye’nin en büyük sanayi kuruluşu olan TÜPRAŞ’ın %51’lik bölümünün satışı, ihale usulüyle gerçekleşti. İhalede Koç-Shell ortaklığı, en yüksek teklifi veren grup oldu ve böylece Avrupa’nın beşinci büyük rafinaj kapasitesine sahip TÜPRAŞ’ın satışı, 4 milyar 140 milyon dolara gerçekleşti. Son anda ihaleye giren bu ortaklığın, ani karar değişikliğinin sebebi piyasalarda tartışıldı. Özellikle Shell gibi uluslararası bir petrol devinin %10’luk bir hisseyle ortaklığa razı olma sebebi merak konusu. Bölgenin “enerji koridoru” olmaya aday ülkesi Türkiye’nin, TÜPRAŞ’ın özelleştirilmesiyle petrol dengelerini nasıl etkileyeceği de şimdiden tartışılıyor.
2005 yılında özelleştirme kapıları ardına kadar aralandı. Galataport’un 49 yıllığına Ofer Kardeşlere kiralanmasının ardından, sırada Erdemir ve diğer birçok kuruluşun satışı var. Kamuoyunu tedirgin eden konu ise, yabancı ortaklıkların, özellikle stratejik önem taşıyan kuruluşlar söz konusu olduğunda, bu kapıdan rahatça girebilmesi.
Tavsiye Et
BM Zirvesi bir milat olamadı
170'ten fazla devlet ve hükümet başkanının katıldığı BM Zirve Toplantısı 14-16 Eylül tarihleri arasında New York’ta yapıldı. Geniş katılımlı zirvenin gündemi, küresel yoksulluğa karşı mücadele ve BM’de yapılacak reformlardı. Ancak zirve beklendiği kadar ses getirmedi. Zirve sonunda yayınlanan ve BM'nin önümüzdeki yıllarda yapacağı icraatlar için bir “yol haritası” niteliği taşıyan sonuç bildirgesinin, Genel Sekreter Kofi Annan'ın “Daha Geniş Özgürlük” isimli raporunun çok gerisinde kaldığına dikkat çekildi. Sorunların sadece tartışıldığı bir ortama dönüşen ve yaptırım gücü azalan BM için bu zirve de, bir milat olamadı.
Zirveye Türkiye'yi temsilen katılan Başbakan Tayyip Erdoğan ise, devlet başkanları ile gerçekleştirdiği ikili temaslarda, AB ile 3 Ekim’de başlaması beklenen müzakereler öncesi hayatî önem arz eden Kıbrıs meselesini ve Kuzey Irak’taki terörist faaliyetlerini dünya gündemine taşıdı. Başta terörizm konusu olmak üzere, yer almasını istediği bütün unsurların taslağa girdiğini belirten Türkiye, sonuç bildirgesinden memnun görünüyor.
Tavsiye Et
Avrasya Müslümanları İstanbul’da buluştu
Türk Cumhuriyetleri, Balkan ve Kafkas ülkeleri, Türk ve Müslüman topluluklarının dinî temsilcilerinden oluşan Avrasya İslam Şûrası Teşkilatı’nın 6. toplantısı, 5-9 Eylül tarihleri arasında İstanbul’da yapıldı. 33 ülkeden din ve ilim adamlarının katılımıyla gerçekleşen şûranın başkanlığına, Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu getirildi. Din, kültür ve kimlik konularının ele alındığı şûrada, ağırlıklı olarak modern dünyada “Müslüman” kimliğinin sorunları tartışıldı.
Şûra sonunda yayınlanan bildirgede; Soğuk Savaş sonrası dönemde yeni yapılanmayla ortaya çıkan kaotik ortamda, İslam dininin, kalıcı barış imkânlarının araştırılması yolunda tarihsel ve potansiyel konumu vurgulandı. Ayrıca şûranın kurumsal yapısının daha da güçlendirilerek fonksiyonel hale getirilmesi ve İKÖ gibi uluslararası örgütlerle işbirliğine gidilmesi gerektiğine dikkat çekildi.
Tavsiye Et
PKK’yla çok yönlü mücadele
Son aylarda artan terör olayları, Türkiye’nin doğu kesimlerinden batıya, büyük şehirlerin merkezlerine doğru yayılmaya başladı. Başta İstanbul, Ankara ve Bursa olmak üzere birçok büyük şehirde PKK yanlısı gösteriler düzenlendi. Öcalan pankartlarının taşındığı gösterilere güvenlik güçleri müdahale ederken; devlet erkanı halkı sükunete davet etti. Bu yönde harekete geçen hükümet de, Kuzey Irak’ın kontrolünü elinde bulunduran ABD yönetimi ile bir dizi görüşme yaptı. Washington, PKK’ya karşı harekete geçeceğine dair sinyal verirken; ABD Dışişleri Bakanı Rice da, PKK’nın Irak’taki varlığına müdahale konusunun “bir zamanlama meselesi” olduğunu söyledi. Yine bu sebeple son günlerde Ankara’ya gelen ABD’li üst düzey komutanlarla stratejik işbirliği anlaşmaları imzalandı.
Diğer yandan muhalefet kanadından CHP de girişimde bulunarak, artan terör olayları nedeniyle TBMM’yi olağanüstü toplantıya çağırdı. Ancak buna sıcak bakmayan AKP grubu, CHP’yi terör olaylarını siyasî malzeme olarak kullanmakla suçlayarak, konunun TBMM’de görüşülmesini engelledi.
Tavsiye Et
Almanya’da sandıktan bilmece çıktı
Ulusal, uluslararası ve küresel sonuçları açısından oldukça büyük önemi haiz Almanya seçimleri, 18 Eylül’de bilmece gibi bir sonuç ortaya koydu. Seçimlerde Hıristiyan Birlik Partileri oyların %35,2’sini alırken, Sosyal Demokrat Parti %34,3, Hür Demokrat Parti %9,8, Sol Parti %8,7, Yeşiller Partisi ise %8,1 oranlarında oy aldı. Hiçbir partinin hükümeti kurmak için yeterli oy oranına ulaşamadığı seçimlerde, sandık sonuçlarının nasıl bir siyasî yapı ortaya çıkaracağı, koalisyon pazarlıkları sonucunda belli olacak. Türkiye’nin AB üyeliğini seçim malzemesi yapan Birlik Partilerinin aldığı sonuçlar, muhtemel bir koalisyon hükümetinde “imtiyazlı ortaklık” konusunun gündemden düşeceğini gösterdi. Bu durum, 3 Ekim ve sonrası açısından Türkiye’yi rahatlattı. Ancak uzun vadede yetersiz büyüme, bütçe açığı ve işsizlikteki artış gibi sorunlardan muzdarip Almanya’daki siyasî ve ekonomik istikrarsızlık, Avrupa’yı ve dünyadaki küresel dengeleri olumsuz yönde etkileyebilir.
Tavsiye Et
Ermeni Konferansı bitti; tartışması bitmedi
Daha önce 25 Mayıs’ta yapılması planlanan, ancak çeşitli çevrelerin tepkileri ve Adalet Bakanı Çiçek’in açıklaması üzerine ertelenen “Ermeni Konferansı”, iki engelleme girişimine rağmen gerçekleşti. Sabancı ve Bilgi üniversitelerinin katkılarıyla Boğaziçi Üniversitesi’nde 23 Eylül günü yapılması planlanan “İmparatorluğun Çöküş Döneminde Osmanlı Ermenileri: Bilimsel Sorumluluk ve Demokrasi Sorunları” başlıklı konferans, son anda alınan bir kararla İstanbul 4. İdare Mahkemesi tarafından engellendi. Karara en ciddi tepki, AB Komisyonu’ndan geldi. Sert bir kınama yayınlayan Komisyon, diplomatik bir dille bu konunun “not edildiği”ni açıkladı.
Mahkeme kararının hemen ardından Konferans, Bilgi Üniversitesi’nin Dolapdere Kampüsü’ne alınarak 24-25 Eylül tarihlerinde gerçekliştirildi. Ülke gündemini bir anda değiştiren ve özel güvenlik önlemleri altında gerçekleştirilen konferansın yankılarının, uzun süre devam etmesi bekleniyor.
Tavsiye Et
Bu filmi daha önce de izlemiştik
Türkiye, kabuğunu kırarak dışa açıldığı ve istikrara kavuştuğu her dönemde, çeşitli güç odakları tarafından düzenlenen provokatif eylemler ve suikast girişimlerine tanık olmuştur. Bu tip eylemlerin sonuncusu, Kütahya'da Başbakan Tayyip Erdoğan'a karşı gerçekleşti. 12 Eylül’de 2005–2006 eğitim-öğretim yılının açılış törenine katılan Başbakan’a, slogan atarak yaklaşan Mustafa Bağdat isimli şahıs tarafından suikast girişiminde bulunuldu. Ekmek torbasının içine sakladığı silahla suikastı gerçekleştirmeyi planlayan eylemcinin, daha önce de 7. Cumhurbaşkanı Kenan Evren'e yönelik saldırı düzenleyeceği istihbaratı üzerine gözaltına alındığı anlaşıldı. Başbakan Erdoğan’a yapılan suikast girişiminin ilk olmadığı, daha önce oğlu Bilal Erdoğan'ın düğününde DHKP-C tarafından suikast düzenlenmek istendiği ama engellendiği ifade edildi.
Özellikle medyada pek yer bulmayan suikast girişimi, “ekmek arası tabanca” gibi müstehzî ifadelerle haberleştirildi. Ancak medyanın bu tavrını eleştiren ve oynanan tehlikeli oyuna halkın dikkatini çekmeye çalışan kalemler de oldu. Erdoğan’a suikast girişimi, hassas bir dönemden geçen Türkiye’de son günlerde gerek PKK, gerekse Hizbu’t-Tahrir eylemleriyle oluşturulmaya çalışılan puslu havanın devamı gibi görünüyor. Suikast girişiminin, 3 Ekim’de başlaması muhtemel AB ile müzakere süreci öncesinde, özgürlükleri kısıtlayacağı endişesiyle eleştirilen Terörle Mücadele Kanunu’nun tartışıldığı bir dönemde ve TÜPRAŞ özelleştirmesinin yapıldığı gün gerçekleşmesi, onun tesadüf olduğu imalarını daha da manidar kılıyor.
Tavsiye Et
Irak’ta bundan kötüsü olamazdı!
Kamuoyunda “Bu gidişle Irak’ta Iraklı kalmayacak” yorumları sıkça yapılıyor artık. Zira Irak’ta savaştan beter günler yaşanıyor. Etnik çatışmanın eşiğindeki ülkede, Ağustos ayının son gününde “şüyuu vukuundan beter” bir olay yaşandı. Şiilerin 7. İmam Musa Kazım’ı anma törenleri sırasında, Bağdat kentinde bulunan el-Ayma Köprüsü üzerinde intihar bombacısı bulunduğuna dair bir söylentinin yayılması, bir milyona yakın insanın infialine neden oldu. İnsanların bir kısmı nehre atlarken, diğerleri de birbirlerini ezdi. Bine yakın kişinin hayatını kaybettiği olay, söylentinin gerçekleşmesi halinde bile bu kadar insan ölmeyebileceği düşüncesini akla getirdi. Söylentinin kim ya da kimler tarafından “fısıldandığı” ise, hâlâ tespit edilebilmiş değil.
Bu feci olayın ardından ABD’nin, Türkmenlerin çoğunlukta olduğu Tel Afer kentine geniş çaplı bir operasyon düzenlediği haberi geldi. 10 bine yakın Amerikan ve Irak askerinin başlattığı hava ve kara operasyonunda, adeta harabeye dönen kentte halk, “ikinci Felluce”yi yaşadı. Direnişçileri temizleme gerekçesiyle başlatılan operasyonlar sırasında yüzlerce sivil öldürüldü. Hayatta kalmayı başaranlar ise, operasyon öncesi kenti terk etmek zorunda kalanlardı. Daha da kötüsü, binlerce insanı evsiz bırakan ABD askerlerinin Tel Afer’deki Iraklılara yardımda bulunmak üzere kente giden Kızılay ekibini engelleyerek, ülke sınırları dışına çıkarmaları oldu.
Tavsiye Et