Küresel ekonomi bıçak sırtında
Küresel dengesizlikler nedeniyle bıçak sırtında yol alan dünya ekonomisi, uluslararası finans sermayesinin yönünü gelişmekte olan ülkelerden, daha güvenli olarak kabul edilen başta ABD olmak üzere gelişmiş ülkelere çevirmesiyle sarsıldı. ABD Merkez Bankası’nın faiz oranlarını %5’e çıkarması ve faiz artırımlarına devam edileceği yönündeki sinyaller sürecin tetikleyicisi oldu. Yatırımcıların ABD tahvillerine hücumu Asya ve Latin Amerika ülkelerinde borsaların çökmesine ve bu ülkelerin paralarının hızla değer kaybetmesine neden oldu. Bir ay içerisinde Arjantin Borsası %18,6, Rusya Borsası %14,6, Brezilya Borsası %9,9 ve Meksika Borsası %7,6 oranında düştü. Hindistan borsası ani kayıplar nedeniyle bir süre kapatılırken; polis Yeni Delhi’de muhtemel intihar olaylarını engellemek için önlem aldı. Gelişmekte olan ülkelerin para birimlerinde son bir ayda yaşanan düşüşte, YTL %16,7’yle ilk sırada yer aldı. Son bir ayda, dolar Brezilya Reali karşısında %9,5, Güney Afrika Randı karşısında %8,2, Arjantin Pesosu karşısında ise %1,5 değer kazandı.
Finansal riskler artıyor
OECD’ye göre geçmiş dönemlere kıyasla hâlâ oldukça elverişli olan küresel finansal koşullar önümüzdeki dönemde bozulabilir. OECD’nin yayımladığı Ekonomik Görünüm raporuna göre, önde gelen gelişmiş ülkelerde sıkı para politikalarının devreye girmesiyle kısa dönemli faiz oranlarının yükselmesine rağmen, uzun dönemli reel faiz oranları tarihî standartlara göre henüz düşük seviyelerde bulunuyor. Şirketlerin borçlanma faizleri de bir miktar yükselmiş olsa da, henüz yatırım için cazip olarak kabul ediliyor. Ayrıca, son dalgalanmaları dışarıda tutacak olursak, 2003’ün başından bu yana küresel borsalarda izlenen yükseliş, fiyat/getiri oranları göz önünde bulundurulduğunda tarihî seyir içerisinde sıra dışı bir artışa işaret etmiyor. Ancak, küresel cari dengesizliklerde yaşanacak olası bir düzeltme kısa dönemde gidişatı ciddi biçimde etkileme potansiyeline sahip bulunuyor. Raporda yer alan tahminlere göre, OECD ülkelerinde bu yıl faizler sadece kademeli olarak yükselecek, fakat aynı zamanda riskler de artacak.
ABD ekonomisi ilk çeyrekte hızlı büyüdü
Küresel ekonominin lokomotifi ABD, yılın ilk çeyreğinde %5,3’le son iki buçuk yılın en yüksek büyüme oranına ulaştı. Ne var ki birçok ekonomist, ABD’de bir süre daha bu kadar yüksek bir büyüme oranının görülmeyeceğini, ekonominin özellikle yılın ikinci yarısından itibaren yavaşlamaya başlayacağını düşünüyor. Bazı yatırımcılar ise, ekonomi ve enflasyonun fazla ısındığı, bu nedenle FED’in faiz oranlarını beklentilerden daha fazla artırabileceği kanısında. ABD ekonomisinin seyri ile ilgili bu belirsizlik, küresel finans piyasalarındaki dalgalanma riskini bir nebze daha artırıyor. OECD tahminlerine göre, 2006 yılında ABD ekonomisi %3,6 oranında büyüyecek. FED’in faiz oranlarını artırmaya devam etmesini tavsiye eden OECD, tüm dünya ekonomisinin salahiyeti için ABD’yi; yüksek bütçe ve cari açıkları, ticaret dengesizlikleri ve düşük tasarruf oranları konusunda önlem almaya çağırıyor.
Japonlar nihayet harcamaya başladı
Milenyumun ilk yılına kadar süren on yıllık bir durgunluk dönemini geride bırakan Japonya ekonomisinde büyüme göstergeleri giderek belirginleşiyor. 4 trilyon dolarla ABD’den sonra dünyada en çok mal ve hizmet üreten ülke olan Japonya, 2006’ın ilk çeyreğinde %1,9 oranında büyüdü. 31 Mart’ta sona eren mali yılın büyümesi ise %3 olarak açıklandı. Japonya ekonomisi için asıl sevindirici haber ise, özel yatırım ve tüketim harcamalarının artıyor olması. İlk çeyrekte tüketici harcamaları %0,4, özel sektör yatırımları ise %1,4 oranında artış gösterdi. İhracatlardaki artış ise %2,7’ye ulaştı. Daha önceki senelerde ülke içerisinde harcamaların çok düşük olması nedeniyle fiyatlar düşerken; büyük ölçüde ihracatlara bağlı olarak büyüyen Japonya ekonomisi sağlıksız bir görünüm arz ediyordu.
Çin halka arzda ABD ve Avrupa’yı solladı
Hızlı büyüme oranları ve yüksek getiriler nedeniyle finans sermayesi için önemli bir çekim merkezi konumunda olan Çin’de şirketler, bu elverişli finans koşullarından yararlanmak üzere art arda halka açılıyor. Böylece Çin halka arzda ABD ve Avrupa’yı geride bırakmış oluyor. Halka arzlardaki artış Çin borsalarını da giderek canlandırıyor. Uzun süren bir durgunluğun ardından Çin’deki hisse senedi piyasalarında fiyatlar son bir yıl içerisinde hızla yükseldi. Öte yandan, Bank of China 11,4 milyar dolarla yeni bin yılın en büyük halka arz işlemine imza atmaya hazırlanıyor. Uluslararası yatırımcılar, bu büyük arz nedeniyle şimdiden gözlerini Çin’e dikmiş durumdalar.
Enron yöneticileri suçlu bulundu
Bir zamanlar ABD’nin yedinci en büyük şirketi olan Enron, Aralık 2001’deki ani iflasıyla gündeme bomba gibi düşmüştü. Enron’un iflası ile ABD tarihinin en büyük finansal yolsuzluğu ortaya çıkmıştı. Krize giren şirket, üst düzey yöneticileri tarafından mali belgeler çarptırılarak kârlı gösterilmiş ve bu şekilde hükümet, çalışanlar ve kamuoyu yanıltılmıştı. İflastan bu yana 5 yıldır devam eden davada jüri üyeleri, şirketin eski Yönetim Kurulu Başkanı Ken Lay ve yine eski CEO Jeff Skilling’i suçlu bulduğunu açıkladı. 52 yaşındaki Skilling toplam 19 suçtan, 64 yaşındaki Lay de 6 suçtan hüküm giydi. Bu suçlar arasında dolandırıcılık, borsalara bilgi sızdırma, komplo kurmak ve şirket çalışanları arasında hisse alım satımını organize etmek bulunuyor. Kamuoyu önünde şirketi temsil eden Lay, Baba Bush’la olan sıkı bağlarıyla da tanınıyordu.
Tavsiye Et
Küresel faiz artırımları Türkiye’yi salladı
Uzun bir süredir yabancı sermaye girişleriyle bahar havası yaşayan Türkiye piyasaları, Mayıs ayında hızlı sermaye çıkışıyla küçük bir sarsıntı geçirdi. Yaşanan hareketlilikte, gelişmiş ülkelerdeki faiz artırımlarına ABD’nin faizleri %5’e çıkarma kararının eklenmesi gibi dış sebeplerin yanı sıra enflasyonda son aylarda gözlenen yükselme eğilimi, cari açıktaki hızlı artış ve siyasetteki çalkantıların Türkiye’ye yönelik risk algısını yükseltmesi etkili oldu. Yabancıların ellerindeki hisse senetleri ve bonoları satarak dövize yönelmesi ile dolar 1,33 seviyelerinden 1,54’e kadar yükselirken, avro YTL karşısında tarihinin en yüksek değerine ulaşarak 1,93’ün üzerine çıktı. Ekonomideki dalgalanma sırasında İMKB Ulusal 100 Endeksi 44.000 seviyelerinden son yılın en düşük düzeyi olan 36.000’lere kadar geriledi; bono ve tahvil faizleri ise yeniden %15’in üzerini gördü. Ancak ekonomi yönetimi, Türkiye’nin temel dinamiklerinde herhangi bir değişme olmaması ve uygulanan ekonomik programdan taviz verilmemesi nedeniyle, ekonominin kısa bir süre içerisinde normal seyrine dönmesini bekliyor.
İlk çeyrekte olumlu veriler
Ekonomik büyümenin öncü göstergesi olarak kabul edilen sanayi üretimi Mart ayında %8,9’la beklentilerin üzerinde artış gösterdi. İş dünyası artışın %4-4,5 arasında olmasını bekliyordu. 2006 yılının ilk çeyreğindeki toplam sanayi üretimi artışı ise %3,1 oldu. 2005’in aynı döneminde bu artış %6,1 olarak gerçekleşmişti. 2006’ın ilk üç ayında imalat sanayi sektörü üretimi %2,4; madencilik sektörü üretimi %4; elektrik, gaz ve su sektörü üretimi ise %8,2 arttı. Öte yandan Nisan ayında kapasite kullanım oranı da beklentilerin üzerinde bir artışla %82,3’e ulaştı. Bu oran, 2005 yılı Nisan ayında %79,8 düzeyinde bulunuyordu. Sanayi üretimi ve kapasite kullanım oranlarına ilişkin bu olumlu veriler, 2005 yılındaki güçlü büyümenin biraz hız kesmiş olma ihtimaliyle birlikte 2006’ın ilk çeyreğinde de devam ettiği izlenimini veriyor.
Borç yapısında iyileşme devam ediyor
Ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı Ali Babacan, DYP Denizli Milletvekili Ümmet Kandoğan’ın “borç stoku”na ilişkin soru önergesi üzerine, Türkiye’nin toplam konsolide borç stokunun millî gelire oranının 2001 yılındaki %100,8 seviyesinden 2005’te %68,2’ye gerilediğini açıkladı. Babacan, ekonomik gelişmeler açısından borç stokunun mutlak büyüklüğünün değil, bu stokun millî gelire oranının önem taşıdığını ve tüm dünyada da değerlendirmelerin bu oran üzerinden yapıldığını belirtti. Babacan, 2002 yılında %78,5 olan kamu net borç stokunun millî gelire oranının ise, 2005 yılında %55,8’e gerilediğini ifade etti. Hazine verilerine göre, Türkiye’nin toplam borç stoku 249,1 milyar doları buluyor. Bunun 170 milyar dolarlık kısmını dış borçlar oluştururken; Türkiye’nin İMF’ye olan borçları 13 milyar dolar seviyesinde bulunuyor.
Türkiye üretim maliyetinin en pahalı olduğu OECD ülkesi
Yapılan araştırmalar, doğrudan yabancı sermaye yatırımlarında 2,7 milyar dolarla 35’inci sırada yer alan Türkiye’nin sadece yabancı sermaye değil, yerli sermaye yatırımları için de bir hayli elverişsiz bir ülke olduğunu ortaya koyuyor. Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) tarafından hazırlanan bir rapora göre, Türkiye OECD ülkeleri arasında; en elverişsiz yatırım ortamı, en katı çalışma mevzuatı, en ağır kıdem tazminatı, en hızlı büyüyen kayıt dışı, en yüksek vergi artışı, en ağır istihdam vergileri, en pahalı enerji, en pahalı internet ve en işlevsiz bankacılığa sahip bulunuyor. Dünya Bankası’nın “Doing Business in 2006” raporunda da, Türkiye; OECD ve AB ülkelerinde yatırım ortamının çekiciliği sıralamasında 93 baz puanla son sırada yer alıyor. Raporda, işletmeler üzerindeki idari yükün %25 oranında hafifletilmesinin reel GSYİH’da %1-1,5 oranında artış sağlayacağı görüşüne yer veriliyor.
Son iki yılda yabancı sermayeli şirket sayısı iki katına çıktı
Hazine Müsteşarlığı tarafından hazırlanan Doğrudan Yabancı Yatırım Verileri isimli çalışmaya göre, Türkiye’de toplam 12.436 adet yabancı sermayeli şirket faaliyette bulunuyor. Hazine Müsteşarlığı verileri, 17 Haziran 2003 - 31 Aralık 2005 döneminde kurulan yabancı sermayeli şirket sayısının, önceki yıllarda kurulan toplam şirket sayısının %102’sine ulaştığını ortaya koyuyor. Türkiye’deki yabancı sermayeli şirketler başta toptan ve perakende ticaret olmak üzere, imalat sanayi, gayrimenkul kiralama ve finans-danışmanlık gibi hizmet alanlarında faaliyet gösteriyorlar. Yabancı sermayeli şirketlerin ülke gruplarına göre dağılımında ise AB menşeili firmalar 6.610 adet ile ilk sırayı alıyorlar.
Cari açık hız kesmiyor
Cari açıktaki artış hız kesmeden devam ediyor. 2006 yılının ilk çeyreğinde cari işlemler açığı geçen yılın aynı dönemine göre %39,2’lik artışla 8,6 milyar dolar olarak gerçekleşti. Geçtiğimiz Mart ayındaki cari açık ise 2005’in aynı ayına göre %24,1 artışla 3,058 milyar dolar oldu. Cari işlemler açığının en büyük kalemini oluşturan dış ticaret dengesi, ödemeler dengesi hesabına göre, 2006’nın Ocak-Mart döneminde geçen yıla kıyasla %39,6 artarak 8,7 milyar dolara ulaştı. Cari işlemler dengesinin mütemmim cüzü olan sermaye ve finans hesabına bakıldığında ise, 2006 yılının ilk üç ayındaki net sermaye girişinin %34,5 oranında artarak 7,6 milyar dolara ulaştığı görülüyor. Bu dönemdeki 3,6 milyar dolar net portföy yatırımı gerçekleşirken, yabancıların net doğrudan yatırımları 1 milyarın üzerine çıktı.
Tavsiye Et