ŞUBAT ayında HAMAS heyetinin ziyareti sebebiyle Türk-İsrail ilişkilerinde yaşanan gerilim, karşılıklı üst düzey ziyaretlerle aşılmış görünüyor. Mayıs ayında kurulan İsrail hükümetinin, HAMAS’ı tecrit hususunda uluslararası işbirliğini sürdürme, “tek taraflı çekilme” planı ve İran konularında destek bulmak amacıyla başlattığı dış geziler çerçevesinde Dışişleri Bakanı Tzipi Livni’nin ilk durağı Türkiye oldu. Bu ziyaretin üzerinden henüz bir hafta geçmişti ki 6-8 Haziran’da Cumhurbaşkanı Necdet Sezer 7 yıl aradan sonra İsrail’e en üst düzey ziyareti gerçekleştirdi. Bu ziyaretlerde İsrail, Türkiye’den “tek taraflı çekilme” ve İran konularında aradığı desteği bulamazken; ticaret hacminin iki katına çıkarılması, enerji işbirliği ve özellikle Sezer’in ziyaretiyle HAMAS’ı tecrit konularında iki ülke uzlaşmış gibi görünüyor.
1996 ve 1999’da Demirel ile başlayan İsrail’e cumhurbaşkanı düzeyindeki ziyaretlerin üçüncüsünü gerçekleştiren Sezer, bugüne kadar İsrail ve Filistin temaslarının eşzamanlı ve dengeli yürütülmesi konusundaki hassasiyeti göz ardı ederek diplomatik teamüllerin dışına çıktı. İsrail’de cumhurbaşkanı, başbakan, başbakan yardımcısı, dışişleri bakanı ve hatta muhalefet lideriyle görüşürken; Filistin’de HAMAS hükümetini boykot ederek sadece Özerk Yönetim Başkanı Mahmud Abbas’la bir araya geldi. Başbakan Haniye’nin görüşme talebi ise reddedildi. Gerek İsrail, gerekse Filistin tarafı ile yapılan temaslarda karşılıklı iltifatların dikkat çektiği gezi sırasında İsrail parlamentosuna da hitap eden ve İbranice “şalom, toda raba” (selam, teşekkürler) diyerek sözlerini noktalayan Sezer, protokol kurallarını bozan vekillerce uzun süre ayakta alkışlandı. İsrail basınında iki ülke ilişkilerinin ne denli derin ve bozulmaz olduğunun bir göstergesi olarak değerlendirilen gezide, HAMAS hükümeti ile temas kurulmaması adına Sezer’e hiçbir bakanın eşlik etmemesi dikkat çekti.
Filistin davasına desteği ve İsrail’in Filistin politikasını eleştirileriyle bilinen Sezer’in diplomatik açıdan son derece dengesiz bu tavrı, AKP’nin HAMAS’ı Türkiye’de ağırlamasına bir tepki olarak iç siyasete dönük bir mesaj ve hükümetin dış politikada aldığı inisiyatifleri frenleme girişimi olarak değerlendirildi. Ziyaretin cumhurbaşkanlığı seçimleri ve laiklik tartışmalarının alevlendiği bir döneme rastlaması ise oldukça manidardı.
HAMAS Köşeye Sıkıştırılıyor
Türkiye’nin de tecrit kervanına katıldığı bir dönemde HAMAS hükümeti iyice köşeye sıkıştı: Diplomatik ve ekonomik yaptırımlar, nakit para krizi, Abbas’ın ayak oyunları ve referandum tehdidi, muhtemel bir iç savaş tehlikesi, İsrail’in tahrikleri ve “devlet terörü”… Önümüzdeki aylar çok sıcak geçeceğe benziyor.
Batı’nın diplomatik ve ekonomik tecridi ile boğuşan HAMAS, malî krizi çözme noktasında umduğunu bulamadı. Zira özellikle Arap ve İslam ülkelerinden alınan yardım sözü neticesinde toplanan paralar, ABD’nin HAMAS’a kaynak aktaran bankalara teröre destek verdikleri gerekçesiyle yaptırım uygulayacağı tehdidinde bulunması sebebiyle, hükümete ulaştırılamıyor. HAMAS yetkilileri ise bu sorunu çözmek üzere gittikleri ülkelerde topladıkları paraları sınırdan bavullarda geçiriyorlar. Ancak sadece memur maaşlarının aylık 160 milyon dolar olduğu Filistin’de bu kadar büyük bir meblağa böyle bir yöntemle ulaşmak oldukça zor. Üstelik İsrail’in güvenlik bahanesiyle sınır kapılarını kapatması ve dolar ve avro olarak getirilen bu paraların günlük hayatta kullanılan para birimi olan İsrail şekeline çevrilmesini engellemesi ihtimali de yüksek görünüyor. Öte yandan AB’nin hazırladığı ve yardımların HAMAS hükümeti by-pass edilerek doğrudan Filistin halkına ulaştırılmasını öngören plan Orta Doğu Dörtlüsü tarafından kabul edildi. Ancak bu planın Filistin halkının derdine ne derece derman olacağını önümüzdeki günler gösterecek.
Nakit krizi nedeniyle maaşların aylardır ödenememesi ve Abbas’a bağlı güvenlik güçlerine karşı HAMAS’ın kendi milis gücünü kurması sebebiyle patlak veren ve Filistin Meclisi ile bakanlık binalarının basılarak ateşe verilmesine kadar giden olaylar zincirinde 20’yi aşkın Filistinli hayatını kaybetti. Mısır’ın arabuluculuk yaptığı görüşmelerde HAMAS’ın milis gücünü Gazze sokaklarından çekmeyi kabul etmesiyle olaylar bir nebze olsun yatıştı. Ancak ABD’nin desteğiyle Abbas’ın, geçiş noktalarını kontrol etmek ve İsrail’e yönelik saldırıları engellemek üzere kendisine bağlı kuvvetlerin sayısını 10 bine çıkarmayı hedeflediği ve bu kuvvete İsrail’in Ürdün üzerinden silah ve mühimmat sağladığı haberleri rahatsızlık uyandırıyor. Her ne kadar Abbas, bu haberleri yalanlasa da, iç savaş senaryolarının gündemde olduğu bugünlerde el-Fetih’in muhtemel bir çatışmaya karşı silahlandırıldığı yorumları giderek artıyor.
HAMAS ile el-Fetih arasındaki mücadelenin kızıştığı bir dönemde İsrail hapishanelerinde tutuklu bulunan bazı örgütlerin liderleri, Filistin mücadelesinin hedef ve ilkelerini ortaya koymak üzere hazırladıkları 18 maddelik bir planı 10 Mayıs’ta ilan ettiler. Planda, 1967 sınırları içinde başkenti Doğu Kudüs olan bir Filistin devletinin kurulması, mültecilerin geri dönüş hakkının tanınması, Filistin’de ulusal birlik hükümeti kurulması, her türlü silahlı çatışmaya son verilmesi, FKÖ’ye biat edilmesi, güvenlik güçlerinin yeniden organize edilmesi ve siyaset yapmalarının yasaklanması, İsrail’e yönelik direnişin sadece 1967 sınırları dâhilindeki Filistin topraklarında sürmesi ve bütün Filistinli mahkumların serbest bırakılması çağrısı yapılıyor. Filistinli gruplar aralarında mücadeleyi sona erdirmek üzere müzakerelere devam ederken; Abbas, inisiyatifi ele alarak bu planın kabulü için HAMAS’a 10 günlük süre tanıdı. Bu sürenin dolması üzerine, planı 26 Temmuz’da referanduma sunacağını ilan etmesi tepkiyle karşılandı. Devam eden görüşmelerde anlaşma sağlanması durumunda, taraflar açısından büyük bir risk oluşturan referandum iptal edilecek. Zira muhtemel bir referandumun, halk arasında kutuplaşmaya yol açarak iç çatışmaya neden olması ve taraflardan birinin siyasî hayatına mal olmasından endişe ediliyor.
Filistinliler iç kargaşayı sona erdirmek için çaba harcarken, İsrail hız kesmeyen saldırılarıyla sivilleri hedef alarak tahriklerini sürdürüyor. Kassam ‘füze’lerini bahane ederek, sadece son üç ayda Gazze’ye yaklaşık 6000 top ateşi açtı ve 80 füze attı. Havadan nokta atışlarıyla suikast politikasını sürdüren İsrail, HAMAS’ın yeni güvenlik şefi Filistin Halk Direniş Komiteleri örgütünün kurucusu Cemal Ebu Samhadana’yı da öldürdü. İsrail’in, Gazze sahilinde piknik yapan bir aileyi yok etmesi ise bardağı taşıran son damla oldu ve HAMAS 16 ay sonra şartlı ateşkesi bozdu. Masumların öldürülmesini “İsrail’in hatası, Filistin’in hedefi” söylemiyle meşrulaştırmaya, hatta olayları saptırarak kendi saldırılarını HAMAS’ın üzerine yıkmaya çalışan İsrail’in son haftalarda onlarca sivili katletmesine cevap olarak, bir kontrol noktasına yapılan baskında iki İsrail askerinin öldürülüp birinin kaçırılması bir anda gerilimi tırmandırdı. İsrail’in “Gazze’yi yerle bir etme” ve “Filistin hükümetini devirme” tehditleri, Filistin’de yeni dramların yaşanacağının habercisi.
Paylaş
Tavsiye Et