Türkiye’de geçtiğimiz Temmuz ayı seçimlere, Ağustos ise seçim sonrası yeni düzen arayışlarına sahne oldu. Seçimlerden büyük bir zaferle çıkan AKP derhal kolları sıvayarak gündem belirleme çabasına hız kazandırdı. Yeni Meclis’in gündemindeki ilk mesele Meclis Başkanlığı seçimiydi. Bülent Arınç’ın bu kez Meclis Başkanlığı’na adaylığını koymayacağını çok önceden açıklamış olması nedeniyle yeni ismin kim olacağı merakla bekleniyordu. AKP’nin 8 Ağustos’ta Meclis Başkanı adayı olarak açıkladığı Köksal Toptan, MHP hariç Meclis’teki diğer partilerden destek aldı. MHP ise önceden açıkladığı üzere kendi adayını Tunca Toskay olarak belirledi. 9 Ağustos’ta yapılan oylamada Köksal Toptan 450 milletvekilinin oyunu alarak çok büyük bir destekle TBMM’nin 24. Başkanı seçildi. AKP’nin hızlı bir şekilde işletmek istediği süreç hemen ertesi gün cumhurbaşkanlığı seçim takviminin belirlenmesiyle başlamış oluyordu.
Diğer taraftan CHP yönetimi ise, AKP’nin cumhurbaşkanlığı için de üzerinde uzlaşı sağlanacak bir aday belirlemesi gerektiğinin altını çizerek, böyle bir aday gösterilirse ona da destek olabileceklerini açıkladı. Seçim sonrası yaptığı uzlaşıcı konuşmasına atıfta bulunarak Başbakan’dan yeni dönemde ‘dayatmacı’ olmayan bir yöntem izlemesini istedi.
DP’nin ise yeni dönemde ne yapacağı henüz belli olmuş değil. 22 Temmuz seçimlerinde yaşadığı başarısızlık üzerine hemen o gece istifa ettiğini açıklayan Mehmet Ağar’ın bu tavrını sürdürüp sürdürmeyeceği merak konusu. 15 Ağustos’ta DP Genel İdare Kurulu’na gönderdiği bir mektupla sessizliğini bozan Ağar, Kasım ayında yapılacak olan kongreye kadar partinin genel başkanı olduğunu bildirdi.
Seçim sonrası merkez medyadan da karışık sinyaller geliyor. 22 yıldır Hürriyet’te yazan Emin Çölaşan gazetesinden kovuldu. Çölaşan’ın kovulmasından birkaç gün önce hükümete muhalif bir başka yazar Yılmaz Özdil’in Hürriyet’e transfer edilmiş olması, bu revizyonun siyasi bir içerik taşımadığının bir göstergesi olarak kabul ediliyor. Ağustos ayı içerisinde bir yazarını kovan gazete bir başka yazarını koruma kampanyası düzenlemeyi de ihmal etmedi. “Gül benim cumhurbaşkanım değil” diyen Bekir Coşkun’a, Erdoğan’ın “Öyleyse vatandaşlıktan çık” demesinin ardından ortaya çıkan polemikte Hürriyet’in muhalif yazarını korumak için büyük bir kampanya başlatması kamuoyunda tartışmalara neden oldu.
Tavsiye Et
Rusya’nın Gürcistan topraklarını bombalamasıyla Kafkasya bölgesindeki gerilim iyice arttı. İlk olarak Gürcistan yetkilileri, 6 Ağustos akşamı iki Rus savaş uçağının hava sahalarını ihlal ettiğini ve başkent Tiflis’in yakınlarındaki bir köye 700 kiloluk bomba bıraktığını; ancak bombanın patlamadığını açıkladı. Olay sonrası Gürcistan Dışişleri Bakanlığı, Rusya Federasyonu’nun Tiflis Büyükelçiliği’ne protesto notası verdi. Rusya ise suçlamaları kabul etmezken, bölgedeki Rus komutanlar bu olayın bir Gürcü komplosu olduğunu ileri sürdü. Gelişmeler üzerine Gürcistan, 9 Ağustos’ta BM Güvenlik Konseyi’ni toplantıya çağırdı; ancak Konsey’in konuyla ilgili gerekli adımları atmaması tepki çekti.
İki ülke arasındaki gerilim Gürcistan’ın, hava sahasını ihlal eden Rus uçaklarına ateş açıldığını ve Abhazya yönüne doğru gitmekte olan bir uçağın düştüğünü bildirmesiyle iyice arttı. Moskova ise 25 Ağustos’ta gerçekleştiği belirtilen olayın asılsız ve provokasyon amaçlı olduğunu savunuyor.
Tavsiye Et
BM Güvenlik Konseyi, iç savaşın hüküm sürdüğü Sudan’ın Darfur bölgesine ek kuvvet gönderilmesi kararını kabul etti. İngiltere ve Fransa’nın öncülüğünde hazırlanan ve 2 Ağustos’ta alınan bu karar, BM ile Afrika Birliği asker ve polisinden oluşacak barış gücünün Darfur’daki çatışmaların durdurulması için bölgeye bir yıllığına gönderilmesini, Ekim ayında başlayacak asker sevkıyatının yılsonuna kadar tamamlanmasını, ayrıca barış gücünün gerekirse silah kullanabilmesini öngörüyor. Söz konusu BM-Afrika Birliği Karma Barış Gücü (UNAMID), Darfur’da 2006’dan bu yana görev yapan Afrika Birliği Barışı Koruma Gücü’nün yerini alacak.
Darfur, 2003’ten bu yana Sudan hükümetiyle isyancı grupları karşı karşıya getiren kanlı bir iç savaşa sahne oluyor. İsyancılar, doğal kaynakların adil paylaşılmasını ve bölgelerine daha fazla özerklik verilmesini istiyor. Son yıllarda yaşanan Darfur’daki gelişmelerin arkasında, bölgenin zengin petrol kaynaklarının paylaşımı meselesi olduğu belirtiliyor. Dünyanın en büyük barış gücünün bölgeye barış getirip getirmeyeceğini ise önümüzdeki dönemde göreceğiz.
Tavsiye Et
Irak’ta işgalle başlayan şiddet olayları her geçen gün artarken, ABD Ortadoğu’daki gerilimi arttırıcı girişimlerde bulunmayı sürdürüyor. Sünni bloğun koalisyon ortaklığını askıya alma kararıyla Maliki Hükümeti’nin akıbeti sallantıya uğrasa da nihayetinde uzlaşma sağlandı. Ancak bu durum ülkenin istikrara kavuşmasına yetmeyecek. Öte yandan ülkenin kuzeyindeki Musul kenti yakınlarındaki Kahtaniye’de 15 Ağustos’ta petrol yüklü tankerlerle düzenlenen ve Yezidilerin hedef alındığı saldırılarda işgalden bu yana en kanlı günlerden biri yaşandı. Saldırılarda 500’e yakın kişi hayatını kaybetti.
İşgal sonrası şiddettin hız kesmediği Irak’ta, ABD’nin başarısızlığıyla ilgili üst üste raporlar yayımlanıyor. Dış politika, istihbarat ve ulusal güvenlik konusunda yayın yapan Foreign Policy dergisinde yer alan “Terör Dosyası”nda, Bush’un terörle yaptığı savaşı kaybettiği, bu sebeple Washington’un acilen politika değişikliğine gitmesi gerektiği belirtiliyor. Yine İngiltere merkezli yardım kuruluşu Oxfam’ın son raporu ülkedeki acı gerçeği bir kez daha gözler önüne seriyor. Irak nüfusunun üçte birinin acil yardıma ihtiyacı var; %70’inin yeterli suyu yok. Halkın %20’si yeterli sağlık hizmeti alamadığı gibi nüfusun %15’i düzenli olarak yiyecek bulamıyor; çocukların %30’u ise yetersiz besleniyor.
Irak’taki yangını söndürme gibi bir çabası olmayan ABD, son dönemdeki girişimleriyle bölgedeki şiddeti daha da körüklüyor. ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice, Ağustos ayında yaptığı Ortadoğu gezisi öncesinde, ülkesinin Körfez ülkelerine silah satacağını açıkladı. Bu durumun bölgedeki gerilimi daha da arttıracağı belirtiliyor.
Tavsiye Et
Çin ve Rusya’nın öncülüğünde 1996’da bölgesel güvenlik ve işbirliği amacıyla kurulan Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ)’nün 7. zirvesi, 16 Ağustos’ta Kırgızistan’ın başkenti Bişkek’te yapıldı. Kırgızistan Devlet Başkanı Kurmanbek Bakiyev başkanlığında yapılan zirveye, Çin, Rusya, Tacikistan, Özbekistan ve Kazakistan’ın devlet başkanları ile ŞİÖ’ye gözlemci statüsünde katılan İran, Hindistan, Pakistan ve Moğolistan’ın devlet başkanları katıldı. Ayrıca Türkmenistan Cumhurbaşkanı Gurbanguli Berdimuhammedov ile Afganistan Cumhurbaşkanı Hamid Karzai onur konuğu olarak zirvede yer aldı. Öncesi ve sonrasında liderler arasında ikili görüşmelerin yapıldığı zirvede, çok kutuplu dünya düzeninin gerekliliği vurgulandı; ABD’ye meydan okur tarzda açıklamalar yapıldı.
Askerî ve enerji konularının ön plana çıktığı zirve sonunda, “İyi Komşuluk, Barış ve İşbirliği Anlaşması” ile “Bişkek ŞİÖ Deklarasyonu ve Ortak Bildirisi” imzalandı. Ortak bildiride, üye ülkeler arasındaki çok kademeli işbirliğinin kapsamlı ve derinliğine geliştirilmesi ve terörizmle mücadelenin arttırılması gerektiği vurgulandı.
ŞİÖ çatısı altında “Barış Görevi 2007” adı altında Çin ve Rusya’da yapılan askerî tatbikatlar büyük yankı uyandırdı. Örgüt üyelerinin de ilk defa tam katılımıyla 9-16 Ağustos tarihleri arasında yapılan büyük çaplı bu tatbikat, NATO’ya karşı gövde gösterisi olarak değerlendirildi.
Zirvenin öne çıkan konularından biri de, örgüt bünyesinde kurulması önerilen “enerji ajansı” projesi idi. Üye ülkeler tarafından memnuniyetle karşılanan ancak Batı’nın ciddi anlamda tepki gösterdiği bu projenin hayata geçilmesiyle “doğalgaz OPEC’i” kurulmuş olacak.
Tavsiye Et