Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Skip Navigation LinksArşiv (October 2007) > Dosya > Büyük Oyun’da ‘son’ durum
Dosya
Büyük Oyun’da ‘son’ durum
Hasan Kösebalaban
AF­GA­NİS­TAN’IN bu­gün için­de bu­lun­du­ğu du­ru­mu ve ulus­la­ra­ra­sı güç ak­tör­le­ri­nin Af­gan top­rak­la­rı üze­rin­de­ki emel­le­ri­ni tah­lil et­me­nin en sağ­lık­lı yo­lu gün­cel ha­di­se­le­re ge­niş so­luk­lu bir ta­rih pers­pek­ti­fin­den bak­mak­tır. Zi­ra Af­ga­nis­tan’da bu­günkü mev­cut tab­lo­yu 11 Ey­lül ile iliş­ki­len­dir­mek ge­niş res­mi gör­me­mi­ze en­gel ola­cak­tır. Bu ül­ke­ye da­ir her­han­gi bir kap­sam­lı de­ğer­len­dir­me, 19. yüz­yı­lın so­nun­da mey­da­na ge­len ulus­la­ra­ra­sı güç­ler ara­sın­da­ki çı­kar ça­tış­ma­sı­nın tah­li­li­ni ge­rek­li kı­lı­yor.
19. yüz­yı­lın so­nun­da İn­gil­te­re ile Rus­ya’nın Or­ta As­ya üze­rin­de gi­riş­ti­ği je­os­tra­te­jik re­ka­be­tin en önem­li ça­tış­ma ala­nı­nı Af­ga­nis­tan oluş­tu­ru­yor­du. İn­gi­liz şa­ir Kip­ling’in ‘Bü­yük Oyun’ adı­nı ver­di­ği bu so­ğuk sa­va­şın özü­nü, İn­gil­te­re’nin kla­sik Rus stra­te­ji­si olan sı­cak de­niz­le­re in­me ham­le­le­ri­ni en­gel­le­me ça­ba­sı oluş­tu­ru­yor­du. İn­gi­liz je­os­tra­te­jis­ti Mac­kin­der, Rus­ya’nın bir dün­ya gü­cü ol­ma­sı­nın önü­ne geç­mek için ke­sin­lik­le uzak tu­tul­ma­sı­nı tav­si­ye et­ti­ği ala­nı, Rus­ya’yı Ba­tı, Gü­ney ve Do­ğu hat­la­rın­da ku­şa­tan bir hi­lal şek­lin­de gös­ter­miş­ti. Da­ha son­ra Ame­ri­kan je­os­tra­te­jis­ti Spykman, So­ğuk Sa­vaş dö­ne­min­de Ame­ri­kan ku­şat­ma stra­te­ji­si­nin te­mel hat­la­rı­nı oluş­tu­ra­cak bu ala­na Rim­land adı­nı ver­di. Rus­ya’ya kar­şı 19. yüz­yı­lın so­nu ile 20. yüz­yı­lın ba­şın­da İn­gi­liz ve da­ha son­ra So­ğuk Sa­vaş dö­ne­min­de Ame­ri­kan stra­te­ji­le­ri­nin te­me­li­ni, Rus­ya’nın bu hat­tın için­de tu­tul­ma­sı oluş­tur­du.
Af­ga­nis­tan’ı İn­gil­te­re için özel­lik­le önem­li ha­le ge­ti­ren ne­den, İn­gi­liz sö­mür­ge­ci­li­ği­nin göz­be­be­ği ola­rak ka­bul edi­len ve o za­man Pa­kis­tan’ı da içi­ne alan Hin­dis­tan’la kom­şu ol­ma­sıy­dı. Af­ga­nis­tan’ın di­ğer Or­ta As­ya ül­ke­le­ri gi­bi Rus­ya top­rak­la­rı­na ka­tıl­ma­sı, Rus­ya ile Hin­dis­tan ara­sın­da­ki en­ge­li or­ta­dan kal­dı­ra­cak ve İn­gil­te­re’nin Hin­dis­tan’da­ki ko­nu­mu­nu iyi­ce za­yıf­la­ta­cak­tı. Bu re­ka­bet çer­çe­ve­sin­de İn­gil­te­re, Af­ga­nis­tan’a kar­şı 1838, 1878 ve 1919’da üç sal­dı­rı ger­çek­leş­tir­di. Her ne ka­dar bü­tün bu sa­vaş­la­rın ne­ti­ce­si İn­gil­te­re için he­zi­met ol­sa da ar­ka­da bı­ra­kı­lan kuk­la Af­gan kral­la­rı sa­ye­sin­de Rus nü­fu­zu en­gel­len­miş ol­du.
1. Dün­ya Sa­va­şı aka­bin­de or­ta­ya çı­kan ye­ni or­tak düş­man Al­man­ya İn­gil­te­re ve Rus­ya’yı ara­la­rın­da­ki fark­lı­lık­la­rı gi­der­me­ye zor­la­yın­ca Bü­yük Oyun er­te­len­miş ol­du. Ar­dın­dan 2. Dün­ya Sa­va­şı’yla Av­ru­pa mer­kez­li sö­mür­ge­ci­lik sis­te­mi bit­ti; bu­na mu­ka­bil ABD sa­vaş­tan ka­zanç­lı çı­ka­rak dün­ya­nın tek gü­cü ha­li­ne gel­di. Ame­ri­ka­lı­lar İn­gil­te­re’den sa­de­ce he­ge­mon­ya ko­nu­mu­nu dev­ral­mak­la kal­ma­dı, ay­nı za­man­da kül­tü­rel ve et­nik bir de­va­mı ola­rak bu ül­ke­nin es­ki re­ka­bet alan­la­rı­nın da mi­ras­çı­sı ol­du. Sov­yet­le­rin kı­sa sü­re­de güç­len­me­siy­le baş­la­yan So­ğuk Sa­vaş, 19. yüz­yıl­dan iti­ba­ren İn­gil­te­re ve Rus­ya ara­sın­da­ki je­os­tra­te­jik so­ğuk sa­va­şın bir de­va­mı ni­te­li­ğin­dey­di. ABD’nin bu sa­vaş­ta­ki stra­te­ji­si de tıp­kı İn­gil­te­re gi­bi Rus­ya’yı Rim­land hat­tı­nın içi­ne ka­pat­mak ve ku­şat­mak­tı. Bu hat­ta­ki ça­tış­ma alan­la­rı ara­sın­da Do­ğu Av­ru­pa ve Do­ğu As­ya ile bir­lik­te Af­ga­nis­tan, Pa­kis­tan, İran ve Tür­ki­ye özel bir ko­nu­ma sa­hip­ti. 1979’da­ki Sov­yet iş­ga­li­ne kar­şı Ame­ri­ka bü­tün gü­cüy­le Af­gan­lı di­re­niş­çi­le­rin ya­nın­da yer al­dı; on­la­rı si­lah­lan­dır­dı ve ulus­la­ra­ra­sı alan­da kut­sal sa­vaş­çı­lar ola­rak meş­rui­yet ka­zan­dır­dı. Yi­ne 1979’da mey­da­na ge­len İran Dev­ri­mi ABD’yi bu böl­ge­de iş­le­ri sı­kı tut­ma­ya zor­la­dı.
1989’da bu iş­ga­lin ver­di­ği mad­di ha­sar­la bağ­lan­tı­lı ola­rak Sov­yet sis­te­mi de çök­müş ve So­ğuk Sa­vaş so­na er­miş­ti. An­cak Bü­yük Oyun ye­ni bir bo­yut ka­za­na­rak oy­nan­ma­ya de­vam ede­cek­ti. Bu de­fa ABD için Af­ga­nis­tan’da des­tek­le­nen mü­ca­hit­le­rin, kom­şu­la­rı İran gi­bi ‘İs­lam­cı’ bir dev­let kur­ma­la­rı­nın önü­ne ge­çil­me­si ge­re­ki­yor­du. Bu da to­hum­la­rı yıl­lar ön­ce­sin­den atıl­mış olan et­nik ger­gin­lik­le­re da­ya­lı plan­la­rın sah­ne­ye sü­rül­me­siy­le ger­çek­leş­ti­ri­le­cek­ti. Af­ga­nis­tan yıl­lar bo­yu kar­şı kar­şı­ya ol­du­ğu dış düş­ma­na ek ola­rak şim­di bir de iç sa­vaş­la ba­ş et­mek zo­run­da ka­lı­yor­du.
So­ğuk Sa­vaş son­ra­sın­da Ha­zar ve Or­ta As­ya pet­rol hav­za­la­rı­nın ulus­la­ra­ra­sı sis­te­me dâ­hil edil­me­si Af­ga­nis­tan’ın je­os­tra­te­jik öne­mi­ni da­ha da pe­kiş­tir­di. Ha­zar pet­rol­le­ri­nin Rus da­ğı­tım sis­te­min­den ba­ğım­sız­laş­tı­rı­la­rak dün­ya pi­ya­sa­la­rı­na ak­ta­rıl­ma­sı ama­cıy­la plan­la­nan bo­ru hat­tı pro­je­le­ri ara­sın­da Türk­me­nis­tan-Af­ga­nis­tan-Pa­kis­tan bo­ru hat­tı pro­je­si bu­lu­nu­yor­du. Ben­zer bir pro­je ay­nı za­man­da Af­ga­nis­tan’la sı­nı­rı bu­lu­nan ve pet­rol ih­ti­ya­cı gi­de­rek tır­ma­nan Çin’in de iş­ta­hı­nı ka­bar­tı­yor­du. Ame­ri­kan pet­rol lo­bi­le­ri­nin bü­yük önem ver­di­ği bu pro­je­yi Ame­ri­kan Uno­cal fir­ma­sı üst­len­miş­ti. An­cak ül­ke­nin et­nik ça­tış­ma­lar­dan do­la­yı bir tür­lü is­tik­ra­ra ka­vuş­ma­ma­sı pro­je­yi su­ya dü­şü­rü­yor­du. Bu nok­ta­da Af­ga­nis­tan’da si­ya­si is­tik­rar ye­ni­den gün­de­me alın­dı ve bu­nu sağ­la­ya­bi­le­cek du­rum­da gö­zü­ken Ta­li­ban’ın des­tek­len­me­si­ne ka­rar ve­ril­di. Ül­ke­de et­nik grup­lar ara­sın­da ço­ğun­lu­ğu oluş­tu­ran Peş­tun­la­ra da­ya­lı bir ha­re­ket olan Ta­li­ban, ABD’den al­dı­ğı as­ke­rî ve mo­ral des­tek­le kı­sa sü­re­de ül­ke top­rak­la­rı­nın ço­ğu­nu bir­leş­tir­di ve bas­kı­cı yön­tem­ler­le kı­sa sü­re­de is­te­nen is­tik­ra­rı sağ­la­dı. Uno­cal bu pro­je çer­çe­ve­sin­de Ha­mid Kar­za­i’nin da­nış­man­lık hiz­met­le­rin­den ya­rar­lan­dı; Ta­li­ban yö­ne­ti­mi­nin ba­kan­la­rı­nı Ka­li­for­ni­ya’da­ki te­sis­le­rin­de ağır­la­dı.
Ame­ri­kan-Ta­li­ban it­ti­fa­kı­nı bo­zan ge­liş­me, ül­ke­de Ta­li­ban’ın mi­sa­fi­ri ola­rak bu­lu­nan el-Kai­de’nin ABD’ye kar­şı ilan et­ti­ği sa­vaş ol­du. Af­ri­ka ve Ye­men’de­ki bom­ba­lı sal­dı­rı­lar­dan son­ra ABD, Ta­li­ban’dan bu sal­dı­rı­la­rı üst­le­nen el-Kai­de li­der­le­ri­ni tes­lim et­me­si­ni is­te­di. 11 Ey­lül 2001 sal­dı­rı­la­rı ise ABD’yi bu ta­lep­le­ri ye­ri­ne ge­tir­me­yen Ta­li­ban’la kar­şı kar­şı­ya ge­tir­di ve bu­gün ül­ke­nin için­de bu­lun­du­ğu şart­la­rı ha­zır­la­yan Ame­ri­kan iş­ga­li­nin te­me­li­ni oluş­tur­du. Sa­va­şa gö­tü­ren ne­den­ler­den ba­ğım­sız ola­rak ifa­de ede­cek olur­sak bu, dör­dün­cü Ang­lo-Af­gan sa­va­şı­dır. Te­rö­re kar­şı sa­vaş gi­bi gün­lük kon­jonk­tür­den ve si­ya­si söy­lem­den ba­ğım­sız bir ba­kış açı­sıy­la bu de­fa­ki Af­gan sa­va­şı­nın da tıp­kı di­ğer­le­ri gi­bi je­os­tra­te­jik he­def­li ol­du­ğu açık­tır. Bu stra­te­ji­nin he­de­fin­de, Rus­ya var ol­ma­ya de­vam et­mek­le bir­lik­te asıl önem­li­si, Ame­ri­kan çı­kar­la­rı­na kar­şı en önem­li teh­di­di oluş­tur­du­ğu var­sa­yı­lan Çin bu­lu­nu­yor. Çin’in hem Af­ga­nis­tan’ın ken­di do­ğal zen­gin­lik­le­ri hem de onun di­ğer ucun­da yer alan Or­ta As­ya ener­ji kay­nak­la­rın­da gö­zü var.
An­cak Ame­ri­ka açı­sın­dan hüs­ran­la bit­me­si muh­te­mel bir sa­vaş bu. Bir­çok Ame­ri­ka­lı uz­ma­nın tav­si­ye­si­nin ak­si­ne, Af­ga­nis­tan’da du­ru­mu is­tik­ra­ra ka­vuş­tur­ma­dan baş­la­tı­lan Irak Sa­va­şı, Ame­ri­kan as­ke­rî gü­cü­nün bu ül­ke­ye yo­ğun­laş­tı­rıl­ma­sı­nı ge­rek­tir­di. Ha­len Af­ga­nis­tan’da bu­lu­nan 50 bin ya­ban­cı as­ke­rin sa­de­ce 24 bi­ni Ame­ri­ka­lı. Bu­na mu­ka­bil ABD, nü­fus ve coğ­ra­fi şart­lar açı­sın­dan çok da­ha el­ve­riş­li şart­la­ra sa­hip Irak’ta yüz bi­ni aş­kın as­ker ve bir o ka­dar da ta­şe­ron şir­ket­le­re ça­lı­şan özel gü­ven­lik gö­rev­li­si tu­tu­yor. Irak’ta di­re­ni­şin nü­fus ta­ba­nı olan Sün­ni­le­rin top­lam nü­fu­sa ora­nı %20 iken, Af­ga­nis­tan’da Ta­li­ban’ın ta­ba­nı olan Peş­tun­la­rın ora­nı %40’ın üs­tün­de.
Ne­ti­ce­de ABD ve NA­TO, Ta­li­ban’a kar­şı tam bir za­fer ka­za­na­ma­dı; Ta­li­ban, son gün­ler­de Çin si­lah­la­rıy­la teç­hiz edil­miş, muh­te­me­len yi­ne Çin’le ya­kın iliş­ki­le­ri bu­lu­nan Pa­kis­tan’dan al­dı­ğı yar­dım­lar­la gi­de­rek güç­le­ni­yor. Kar­zai hü­kü­me­ti de bu ger­çe­ği gö­re­rek Ta­li­ban’la bir ba­rış an­laş­ma­sı pe­şin­de. An­cak işi bu de­fa ağır­dan alan Ta­li­ban, bü­tün ya­ban­cı as­ker­le­rin ül­ke­den ay­rıl­ma­sı­nı gö­rüş­me­le­rin ön­şar­tı ola­rak ile­ri sü­rü­yor. Gö­rü­nen o ki Af­ga­nis­tan’ın ge­le­ce­ğin­de Ta­li­ban ol­ma­ya de­vam ede­cek; zi­ra Ta­li­ban­sız bir is­tik­ra­rın müm­kün ol­ma­dı­ğı­nı ar­tık Ame­ri­ka da an­la­mış du­rum­da.
İki yüz­yıl­dır Af­ga­nis­tan üze­rin­de oy­na­nan oyu­nun fa­tu­ra­sı Af­gan hal­kı için son de­re­ce ağır ol­du. Son iki yüz­yıl­da üç em­per­ya­list sü­per­gü­ce kar­şı sa­vaş ve­ren dün­ya­nın tek ül­ke­si Af­ga­nis­tan’dır. Bu sa­vaş­lar ve dış mü­da­ha­le­ler ül­ke­nin si­ya­si, sos­yal ve eko­no­mik ge­le­ce­ği açı­sın­dan tah­rip edi­ci iz­ler bı­rak­tı. Bu­gün hal­kın %40’ın­dan da­ha azı­nın okur-ya­zar ol­du­ğu Af­ga­nis­tan, dün­ya­nın en fa­kir ül­ke­le­rin­den bi­ri. Ül­ke­nin ya­sa­dı­şı haş­haş eki­mi dı­şın­da di­şe do­ku­nur bir ka­zanç kay­na­ğı yok. Bu sek­tör­de 3 mil­yo­nu aş­kın Af­gan­lı ça­lı­şı­yor. Af­ga­nis­tan’ın her ta­ra­fın­da yıl­lar sü­ren sa­vaş­lar­dan kal­ma top­lam 10 mil­yon ma­yın ol­du­ğu he­sap­la­nı­yor ve bu ma­yın­lar yıl­da 20 bin in­sa­nın ölü­mü­ne ya da sa­kat kal­ma­sı­na ne­den olu­yor. Ma­yın­lar­dan do­la­yı bir uz­vu­nu kay­be­den Af­gan­lı sa­yı­sı 750 bin.
Bu­na kar­şın Af­ga­nis­tan sa­hip ol­du­ğu ola­ğa­nüs­tü zen­gin­lik­te­ki do­ğal kay­nak­la­rı ve coğ­ra­fi ko­nu­mu ile çok hız­lı bir şe­kil­de eko­no­mik can­lan­ma ya­şa­ya­bi­lir. An­cak Af­ga­nis­tan’ın son iki yüz­yıl­dır ka­de­ri­ni be­lir­le­ye­nin de bu zen­gin­lik ve je­os­tra­te­jik öne­mi ol­du­ğu­nu ha­tır­la­mak ge­re­kir.

Paylaş Tavsiye Et