Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Skip Navigation LinksArşiv (October 2007) > Film
Film
Meryem Ana: Hz. İsa’nın Doğuşu / The Nativity Story
Yönetmen: Catherine Hardwicke
Senaryo: Mike Rich
Oyuncular: Keisha Castle-Hughes, Oscar Isaac
Yapım: ABD, 2006, 101 dk.
Ro­ma İm­pa­ra­to­ru adı­na Ku­düs’ü yö­ne­ten Kral He­rod’un buy­ru­ğu al­tın­da ya­şa­yan Mer­yem, ai­le­si ta­ra­fın­dan, çok da is­tek­li ol­ma­ya­rak Yu­suf is­min­de bir genç­le ni­şan­lan­dı­rı­lır. İf­fe­ti ile ta­nı­nan Mer­yem’e bir gün Ceb­ra­il gö­rü­ne­rek, ken­di­si­ne bir er­kek do­kun­mak­sı­zın ha­mi­le ka­lıp bir ço­cuk dün­ya­ya ge­ti­re­ce­ği­ni söy­ler. Bu es­na­da Fars böl­ge­sin­den ge­len üç ka­hin, Kral He­rod’a top­rak­la­rın­da dün­ya­ya ge­le­cek olan bir ço­cu­ğun yer ve gök­te kral­lı­ğı­nı ilan ede­ce­ği­ni müj­de­le­mek­te­dir(!). Kral He­rod, ik­ti­da­rı­nı kay­bet­me­mek adı­na ül­ke­de ye­ni do­ğan bü­tün er­kek ço­cuk­la­rı­nın öl­dü­rül­me­si de dâ­hil her yo­la baş­vu­rur­ken; Mer­yem ve onun if­fe­tin­den so­nu­na dek emin olan Yu­suf ise Na­sı­ra’dan Bey­tül­la­him’e uza­nan çi­le­li bir yol­cu­lu­ğa çı­kar­lar.
Mel Gib­son’ın yö­net­ti­ği İsa’nın Çi­le­si fil­mi­nin kan ban­yo­su et­ki­sin­den ye­ni kur­tul­muş­ken, viz­yo­na bu de­fa Mer­yem’in Çi­le­si for­ma­tın­da Mer­yem Ana: Hz. İsa`nın Do­ğu­şu fil­mi gir­di. İsa’nın Çi­le­si’nin baş­lan­gı­cı ni­te­li­ğin­de­ki film, İsa’nın do­ğu­mu­nu Ki­ta­b-ı Mu­kad­des’i te­mel ala­rak an­la­tı­yor.
Vah­ye mu­ha­tap olan ilk ka­dın Hz. Mer­yem, Kur’ân’da üs­tün ah­la­kı, ima­nı ve ta­vır­la­rıy­la tüm ka­dın­la­ra ör­nek ola­rak gös­te­ri­len bir pey­gam­ber an­ne­si­dir. Aziz Pav­lus’tan son­ra ku­rum­laş­tı­rıl­mış bir din ola­rak Hı­ris­ti­yan­lık­ta ise Hz. Mer­yem’in be­şe­ri ta­bia­tı ila­hi­leş­ti­ril­miş, Ro­ma’nın po­li­te­is­tik kül­tü­rü­nün et­ki­siy­le olu­şan Ba­ba-Oğul-Kut­sal Ruh şek­lin­de­ki tes­lis inan­cı­na ade­ta bir tan­rı­ça ana ola­rak ek­len­miş­tir.
Her iki di­nin an­la­tı­sın­da da Mer­yem’in or­tak yö­nü ola­rak öne çı­kan if­fe­ti­nin ve güç­lü ima­nı­nın al­tı­nın çi­zil­di­ği Mer­yem Ana, gör­sel­li­ği ve me­kan kul­la­nı­mı ile ele al­dı­ğı dö­ne­mi çok gü­zel tas­vir et­me­si­ne kar­şın, ay­nı ba­şa­rı­yı ma­ale­sef an­la­tım di­li bağ­la­mın­da gös­te­re­mi­yor. Si­ne­ma fil­min­den zi­ya­de bir TV do­küd­ra­ma­sı ni­te­li­ğin­de­ki film, Hı­ris­ti­yan­lar için bir ne­vi “Di­ni­mi­zi Öğ­re­ne­lim” ta­dın­da bir bel­ge­sel ni­ye­tiy­le ko­ta­rıl­mış. Mer­yem ro­lün­de­ki ak­tris­tin her da­im ta­kın­dı­ğı Kü­çük Em­rah ifa­de­si onun ‘te­miz­li­ği’ni ifa­de et­mek­te ye­ter­li ol­maz­ken; Ze­ke­ri­ya pey­gam­be­rin eşi olan ve ken­di­si gi­bi be­bek bek­le­yen ku­ze­niy­le bir­bir­le­ri­nin kar­nı­na do­ku­nup “Bak iş­te be­nim­ki de tek­me at­tı, bak şim­di se­nin­ki de at­tı” şek­lin­de­ki ‘tek­me­leş­me­ler’, inan­dı­rı­cı­lık­tan uzak oyun­cu­luk­lar ne­de­niy­le za­ten da­hil ola­ma­dı­ğı­nız film­den iyi­ce uzak­laş­tı­rı­yor. Bü­tün ka­rak­ter­le­rin ne­re­dey­se her iki sa­ni­ye­de bir bir­bir­le­ri­ne “Şa­lom” de­di­ği ve kö­tü adam­la­rın bu se­fer Ya­hu­di­ler de­ğil de Ro­ma­lı­lar ola­rak gös­te­ril­di­ği fil­min, bu an­lam­da İsa’nın Çi­le­si’nin ür­küt­tü­ğü kur­ba­ğa­la­rı tes­kin et­me­ye yö­ne­lik ol­du­ğu da aşi­kar. Ki­ta­b-ı Mu­kad­des’te­ki si­ne­ma­tog­ra­fik an­la­tım ve Hı­ris­ti­yan ge­le­ne­ğin­de­ki iko­nog­ra­fik mal­ze­me va­r ol­duk­ça, Kut­sal Or­man Holl­ywo­od da çek­ti­ği ko­nu sı­kın­tı­sı içe­ri­sin­den can hav­liy­le me­ta­fi­zik-di­nî ko­nu­la­ra sa­rıl­ma­ya de­vam et­tik­çe, İsa ve Mer­yem’le il­gi­li bir se­ri fil­min da­ha bi­zi bek­le­di­ği­ni an­la­mak için kâ­hin ol­mak ge­rek­mi­yor. /Hilal Turan

Tavsiye Et
Beşinci Güç / Fifth Element DVD
Yönetmen-Senaryo: Luc Besson
Oyuncular: Bruce Willis, Mila Jovovich
Yapım: Fransa, 1997, 126 dk.
 
23. yüz­yıl­da dün­ya yok ol­ma­nın eşi­ğin­de­dir. Her 5 bin yıl­da bir ge­ri dö­ne­rek ya­şa­mı yok et­me­ye ça­lı­şan şey­ta­ni güç, bir ge­ze­gen bi­çi­min­de hız­la dün­ya­ya yak­laş­mak­ta­dır. Tek kur­tu­luş be­şin­ci güç ola­rak ad­lan­dı­rı­lan, kim­se­nin ne ol­du­ğu­nu bil­me­di­ği ele­men­tin dün­ya­ya ulaş­ma­sı­dır. Holl­ywo­od tar­zı bü­yük büt­çe­li film­le­riy­le Fran­sız si­ne­ma­sı­nın Spi­el­berg’i ola­rak anı­lan ve si­ne­ma­yı sa­de­ce bir as­prin ola­rak gör­dü­ğü­nü ifa­de et­mek­ten go­cun­ma­yan Luc Bes­son’un Be­şin­ci Güç fil­mi, ak­si­yo­nun mü­zik­le mez­ce­dil­di­ği Wag­ner­va­ri bir uzay ope­ra­sı ta­dın­da fan­tas­tik bir se­yir­lik. Em­pe­dok­les’in her şe­yin te­me­li ola­rak gör­dü­ğü “ana­sı­r-ı er­ba”dan il­ham al­dı­ğı is­miy­le film, ya­şa­mın de­va­mı­nı be­şin­ci ele­men­tin keş­fi­ne bağ­lı­yor. Dört te­mel un­su­ru bir ara­ya ge­ti­rip uzak­laş­tı­ran ha­re­ket et­ti­ri­ci­le­rin de aşk ve nef­ret ol­du­ğu yö­nün­de­ki dü­şün­ce­siy­le uyum gös­te­ren film, be­şin­ci ele­ment öz­le­mi al­tın­da Me­sih­yen bir bek­le­yi­şi de bün­ye­sin­de ba­rın­dı­rı­yor. /Hilal Turan

 

 


Tavsiye Et
Goya'nın Hayaletleri / Goya's Ghosts
Yö­netmen: Mi­los For­man
Se­nar­yo: Mi­los For­man, Je­an Clau­de Car­rière
Oyun­cu­lar: Ja­vi­er Bar­dem, Na­ta­li­e Port­man
Ya­pım: İs­pan­ya, 2006, 114 dk.
 
Fran­cis­co Go­ya kra­li­yet res­sa­mı ola­rak ça­lış­tı­ğı için stra­te­jik bir ko­num­da­dır. Hem zen­gin tüc­car­lar­la hem Ki­li­se ile ara­sı iyi olan Go­ya’nın müş­te­ri­le­rin­den bi­ri­si ra­hip Lo­ren­zo di­ğe­ri ise tüc­car Bil­ba­tu­a’nın kı­zı olan Ines’tir. Ines git­ti­ği bir ta­ver­na­da do­muz eti ye­me­di­ği için Ki­li­se muh­bir­le­ri ta­ra­fın­dan Ya­hu­di ol­ma id­dia­sı ile suç­la­nır. En­gi­zis­yon Mah­ke­me­si‘nde yar­gı­la­nan genç kı­za zor­la Ya­hu­di ol­du­ğu iti­raf et­ti­ri­lir. Go­ya, Ines’in suç­suz ye­re hap­se atıl­ma­sı ve En­gi­zis­yon’da iş­ken­ce gör­me­si üze­ri­ne, ra­hip Lo­ren­zo’ya gi­dip Ines’in ha­ya­tı­nı ba­ğış­la­ma­sı için yal­va­rır. Kı­zın ai­le­si­ne ve Go­ya’ya rağ­men Lo­ren­zo, za­val­lı Ines’e ha­pis­te za­rar ver­mek­ten baş­ka bir şey yap­maz. Ve ni­ha­yet Fran­sız İh­ti­la­li’nin et­ki­siy­le çal­ka­la­nan İs­pan­ya, Ka­to­lik Ki­li­se­si’ni gü­cün ve ik­ti­da­rın zir­ve­sin­den aşa­ğı in­di­rir. Ki­li­se ta­ra­fın­dan afo­roz edil­dik­ten son­ra Fran­sa’ya ka­çan Lo­ren­zo, ül­ke­si­ne Na­pol­yon re­ji­mi­nin baş­sav­cı­sı ola­rak ge­ri dö­ner­ken, Ines 15 yıl son­ra ye­ni­den öz­gür­lü­ğü­ne ka­vu­şur. An­cak ka­dın ha­pis­ten çı­kar çık­maz Go­ya’nın ya­nı­na gi­der ve ha­pis­tey­ken Lo­ren­zo’dan bir be­be­ği ol­du­ğu­nu söy­ler. Ar­tık işit­me ye­ti­si­ni kay­bet­miş olan ün­lü res­sam ka­fa­sın­da­ki şüp­he­ler­le Ines’in be­be­ği­ni bul­ma­sı­na yar­dım et­me­ye ça­lı­şır.
Fil­min adı Go­ya’nın Ha­ya­let­le­ri ol­sa da film Fran­cis­co Go­ya’nın ha­ya­tı­nı an­lat­mı­yor. Ka­to­lik pa­paz­lı­ğın­dan Fran­sız ih­ti­lal­ci­li­ği­ne uza­nan ra­hip Lo­ren­zo ile suç­suz ye­re yar­gı­la­nan Ines’in ha­yat­la­rı­nın ke­siş­me nok­ta­sı top­lum­sal bir ha­re­ket­li­lik eş­li­ğin­de iler­li­yor. Mi­los For­man, 18. yüz­yıl İs­pan­ya’sın­da En­gi­zis­yon mah­ke­me­le­ri­nin hâ­lâ in­san­la­ra za­rar ve­ri­yor ol­ma­sın­dan et­ki­le­ne­rek as­lın­da za­ma­nın­da Ay­dın­lan­ma’dan na­si­bi­ni ala­ma­mış, Ba­tı Av­ru­pa’nın en ge­ri kal­mış ül­ke­si olan İs­pan­ya’yı Go­ya’nın re­sim­le­ri eş­li­ğin­de bel­ge­li­yor. Ki­li­se İs­pan­ya’ya ka­tı bir Ka­to­lik ba­kış fır­la­tır­ken, halk bun­dan na­si­bi­ni faz­la­sıy­la alı­yor. Sa­nat­la ik­ti­da­rın kav­ga­sın­dan da Go­ya’nın re­sim ve gra­vür­le­ri do­ğu­yor. Fil­min sa­de­ce Go­ya mer­kez­li ol­ma­ma­sı ki­mi za­man Go­ya’yı sa­de­ce Ines ve ken­di dra­mı­nın bir par­ça­sı kı­lar­ken, ki­mi za­man da bes­len­di­ği ta­ri­hi ger­çek­çi ak­tar­ma­sı nok­ta­sın­da fil­me bir avan­taj sağ­lı­yor. Yi­ne bi­yog­ra­fik bir kök­ten bes­len­di­ği Ama­de­us fil­min­de yö­net­men Go­ya’nın Ha­ya­let­le­ri’ne gö­re da­ha sa­kin ve ger­çek­çi bir at­mos­fer ya­ka­la­mış­tı. Bu yüz­den Go­ya’nın Ha­ya­let­le­ri ti­pik ol­mak­tan zi­ya­de va­sat bir For­man fil­mi ola­rak gö­rü­le­bi­lir. Fil­mi et­ki­li kı­lan en önem­li şey ise Go­ya’nın müt­hiş bir göz­lem gü­cü­ne sa­hip olu­şu. Es­kiz­le­ri ile ta­nık­lık et­ti­ği olay­lar, ta­ri­he gö­mü­lü ik­ti­dar ve çı­kar iliş­ki­le­ri­nin, za­lim­li­ğin ve ada­let­siz­li­ğin ger­çek yü­zü­nü ta­raf­sız sa­yı­la­bi­le­cek bir göz­le bel­ge­li­yor. /Es­ra Bu­lut

Tavsiye Et