BAZI kesimlerce Samuel Beckett’in ünlü eseri Godot’yu Beklerken’deki kadar beklenen ve bir türlü gelmeyen sınır ötesi operasyon sonunda gerçekleşti. Her gün “gerçekleşecek mi gerçekleşmeyecek mi, gerçekleşirse nasıl olacak?” tartışmalarının yapıldığı operasyon, bayram öncesinde başladı ve bayramda da devam etti. Hava operasyonu şeklindeki ilk harekatın ardından küçük çaplı kara operasyonlarının da yapıldığı basına yansıdı. Resmî kaynaklar operasyonlarda etkisiz hale getirilen terörist sayısını yüzlerle ifade ediyor. Operasyonun ülke içindeki ve dışındaki yansımaları ise genel olarak başarılı bir strateji uygulandığı düşüncesini destekliyor.
Ülke içerisinde terör örgütünün son aylardaki saldırıları ve Kuzey Irak kaynaklı açıklamalar sonrasında hükümet üzerinde, büyük çaplı bir sınır ötesi operasyon yapılması için çok ciddi bir kamuoyu baskısı oluşmuştu. Muhalefet ve bir kısım bürokrasi de daha hızlı bir tavır takınılması konusunda hükümeti sıkıştırıyordu. Ancak hemen operasyon yapılmasının olumsuz yönlerini vurgulayan sesler de yok değildi. AK Parti son genel seçimlerde bölgede ciddi bir başarı sağlamıştı ve uyguladığı politikalarla DTP’ye ciddi bir alternatif olabileceği mesajını vermişti. Kamuoyunu ikna etmeksizin gerçekleşecek bir operasyonun, bölgedeki konumu için olumsuz sonuçlar doğurabileceğinin farkında olan hükümet, ülke içerisindeki talepleri de dikkate alarak Meclis’ten sınır ötesi operasyon için gerekli izni aldı.
Ülke içindeki hazırlıklar devam ederken, bölge ve dünya kamuoyunun Türkiye’nin pozisyonunu anlar duruma getirilmesi oldukça önemliydi. Kendi sınırlarımız içerisinde bile kayıplar verdiğimiz bir ortamda Irak’ı kontrol eden ABD ve kuzeydeki Kürt otoritesini dikkate almaksızın gerçekleştirilecek bir operasyon daha fazla insani ve diplomatik kayıpla sonlanabilirdi. Bu noktada Başbakan’ın ABD gezisi oldukça önemli bir işlev gördü. Hükümet diplomasiyi kullanarak, kendisine karşı olan cepheyi genişletmeksizin, tam tersine bölgedeki ve dünyadaki diğer güçleri yanına çekerek operasyonun altyapısını hazırladı. Ordu da gerekli askerî hazırlıkları tamamladıktan sonra hava saldırısını başlattı.
Operasyon öncesi şartlar kadar operasyon sonrası gelişmelerin değerlendirilmesi de önem arz ediyor. Hükümetin operasyon öncesinde diplomasiyi sonuna kadar kullanmakta ısrar etmesi, ülke içerisindeki zor ve sıkıntılı duruma rağmen, ülke dışında konumunu anlatmasına imkan tanıdı. ABD Türkiye’nin mücadelesinde haklı olduğunu vurgularken, AB’den gelen açıklamalar Türkiye’yi rahatsız etmeyecek düzeydeydi. Bölge ülkelerinin açıklamaları da Türkiye’nin yürüttüğü diplomasinin sonuç verdiğinin bir göstergesiydi. Silahlı müdahale öncesi diplomatik, ekonomik her türlü imkanı kullanmış olmanın verdiği haklılık, Türkiye’nin bu konuda kendine olan güvenini artırdı.
Diplomaside, ne kadar haklı olursanız olun, karşı tarafı sizin pozisyonunuz konusunda ikna edemiyorsanız eleştirilere maruz kalmanız kaçınılmazdır. Bu nedenle Türkiye’nin dünya kamuoyunu hazırlamak için harcadığı zaman ve çabanın operasyonu geciktirdiği şeklindeki bir değerlendirme hatalı olur. ABD gibi bir süper gücün dahi herhangi bir yere müdahalede bulunmadan önce diplomasiyi kullanarak içeride ve dışarıda kamuoyu oluşturmak için harcadığı çaba dikkatlerden kaçmamalı. Amaçlar ve bunların meşruiyeti farklı olmakla beraber, Irak’a gerçekleştirdiği saldırı öncesinde ABD’nin dünya ülkelerini ve asker geçirmek amacıyla da Türkiye’yi ikna etmek için harcadığı zaman ve çaba göz ardı edilmemeli. Türkiye’nin sınır ötesi operasyon için Meclis’ten geçirdiği tezkere dünya ajanslarına birinci haber olarak yansırken, yapılan operasyonun o ölçüde yankı bulmaması kamuoyu oluşturma konusunda harcanan çabanın gereksiz olmadığının bir göstergesi. Bu noktada geçmiş yıllarda teröre karşı yürütülen mücadelede kendi pozisyonunu ifade etmekte yetersiz kalması nedeniyle Türkiye’nin ağır eleştiriler aldığını da unutmamak gerekir. Türkiye’nin operasyon öncesi diplomatik başarısında, zannedilenin aksine hedeflerinin Kürt yönetimi değil, terör örgütü olduğunu açık ve net bir şekilde belirtmesinin de etkisi büyük.
Hava saldırısının askerî başarısını değerlendirmek için biraz zamana ihtiyaç olmakla beraber, operasyonun planlanışı ve uygulanışı başarılı bir çalışma örneği sayılabilir. Etkisiz hale getirilen terör örgütü üyesi sayısından ziyade, operasyonun psikolojik boyutu önemliydi. Zira sadece havadan bomba atarak oldukça dağınık bir şekilde yaşadıkları bilinen hedeflerin tamamen etkisiz hale getirilmesi beklenemez. Ama geniş bir bölgeyi içine alan ve tekrarlanan operasyonlar, oradaki teröristlerin hareket alanını kısıtlayacak ve etkinliklerini zayıflatacaktır. Aynı şekilde onlara lojistik destek sağlayan unsurlar da artık bunun zararını anlayacakları için eskisine oranla desteklerini azaltacaklardır.
Operasyon Sonrası Atılması Gereken Adımlar
Kuzey Irak’a yönelik bu müdahalenin terörle mücadele boyutu kadar, iç siyasi boyutu da oldukça önemli. Sınır karakollarına gerçekleştirilen saldırılar sonrasında hemen ve geniş çaplı bir kara operasyonu yapılmasını savunanlar, ülkede yıllardır devam eden soruna ilişkin alternatif çözüm arayışlarının ortaya çıkması ihtimalinden duydukları rahatsızlıkla hareket ediyorlardı.
Saldırılar sonrasında bazı siyasilerin yeniden olağanüstü hal ilan edilmesini savunmalarını ise anlamak mümkün değil. On beş sene devam eden ve ülkede normalleşmenin bir göstergesi olarak sona erdirilen olağanüstü halin yeniden ilanı, Türkiye’nin AB sürecini sona erdirmekten ve ülkeyi bir kez daha farklı mecralara çekmekten başka bir işe yaramayacaktır. Bu noktada hükümet operasyon öncesinde izlediği yaklaşımı devam ettirmeli ve askerî başarının siyasi anlamda da sonuç vermesi için dile getirilen pişmanlık yasası gibi önlemleri değerlendirmelidir. Devlet bir yandan gücünü gösterirken, diğer yandan da şefkat elini uzatmalıdır. Bunun şekli ve kapsamı değerlendirmeler sonrasında ortaya çıkacaktır; ama şunu unutmamak lazım ki, terör örgütünden uzaklaşmak isteyenlere bir imkan sağlamak, hem içeride hem de dışarıda Türkiye’nin konumunu ve kendine güvenini sağlamlaştıracaktır. Tüm bu adımlar atılırken, yıllardır devam eden bu sorunun kısa bir zamanda gerçekleştirilecek birkaç değişiklikle ve bazı yeni açılımlarla tamamen ortadan kalkmayacağını da akıldan çıkarmamak gerekir.
Paylaş
Tavsiye Et