Ankara Havası
Seçimin diğer galibi: "Erdemli Tarhana"
Seçimin pek çok mağlubu var ve galibi de elbette AK Parti; bunu kabul etmekte zorlanan -Onur Öymen dışında- kimse kalmadı herhalde. Seçim öncesi il il yazar timleriyle uzun yıllardan sonra “halkının arasına karışan” köşe yazarı milleti bile, onca karavanadan sonra, sonucu kabullenmiş görünüyor. Mesela Kayseri’de AK Parti’ye 3, MHP’ye 3, CHP’ye 2 vekil veren halk gözlemcileri, yıldırım hızıyla toparlanmışa benziyor.
Ancak bu seçimin AK Parti dışında bir galibi daha var: Tarhan Erdem. Erdem ve AK Parti’nin ortak özelliği seçim öncesi mağdur duruma düşürülmeleri. Ama bazılarının iddia ettiği gibi ne AK Parti’nin, ne de Erdem’in galibiyetinde bu mağduriyet etkisi başrolü oynuyor. Her ikisi de kendi alanlarındaki rakiplerine göre memleketin sosyolojisini daha iyi tanıyor ve bilimsel yöntemleri bu sosyolojik ünsiyete dayandırarak kullanıyor.
Erdem’in AK Parti’yi %48’lerde gösteren anketi yayımlandığında, “Erdemli Tarhana” sataşmasında bulunan mağluplardan Bekir Coşkun gibi bazı köşe yazarları ise virajı alabilmiş değil; savrulmaya devam… AK Parti’ye oy verenlerin seçimden önce bunu gizlediğini ve sonuçların bu yüzden sürpriz olduğunu söyleyen Coşkun’a göre Türk seçmeni ‘utangaç.’
“Bu yüksek orandaki oy; AKP’nin kafasındaki Türkiye’yi gerçekleştirmesine destek anlamındadır… Türkiye’nin değişen yüzünün daha da değişmesine onaydır. İşte burada, dünyanın en güzel ülkesini ‘çağı yakalayın’ diye ulusuna emanet etmiş Mustafa Kemal’e karşı bir mahcubiyet söz konusu olmalı. Bu nedenledir utangaçlık.” Acaba bu satırları yazan köşeci, anketlerinden beğenmediği bir sonuç çıkınca “Erdemli Tarhana” diye hakaret ettiği insandan hiç utanmıyor mu?
Seçim sonuçları Tarhan Erdem’i haklı çıkardı; bugünlerde özürleri kabul etmekle meşgul.
Keşke biraz utanç duygusu ve ‘Erdem’, Coşkun’a da nasip olsaydı!
Tavsiye Et
Tarhan Erdem'e karşı (k)ayıp edenler
“...Farkında bile olmadım, ağzımdan tek sözcük çıkmış: Oha! ‘Çüş’ de diyebilirdim. Ama beynim, sahtekârlığın bu kadar kalını, yalanın böyle hamı, soytarılığın bunca kabası, densiz ve yontulmamış kurnazlık karşısında, ancak insanoğlunun homurtularla konuştuğu bellek katmanında bulmuştu gerekli tepkiyi. Odun gibi, ağız dolusu, gırtlağımın tüm baslarını gerektiren bir ‘oha’.” (Mine G. Kırıkkanat, Vatan)
“Tarhan Erdem, AKP oylarının %48’e dayandığını, CHP’nin ise %20’nin altında kaldığını söylüyordu. Bu iddia ‘Ya sayı saymayı bilmiyor ya dayak yememiş’ sözünü hatırlattı. (...) Sokaktaki her iki kişiden biri AKP’li mi?” (Güngör Mengi, Vatan Başyazarı)
“AKP ve yandaşı çevreler günlerdir bir ‘%40’ tutturdular. İçinde saygın isimlerin bulunduğu bazı araştırma kuruluşları da yaptıkları anketlerle bu oranı onayladıkları için kamuoyunda ciddi bir beklenti oluştu. ... Göreceksiniz AKP 230 milletvekilliğinin de altında kalarak iktidardan iyice uzaklaşacaktır.” (Can Ataklı, Vatan)
“Tarhan Erdem yönetimindeki KONDA’nın anketinde AKP’nin %48 gösterilmesi ‘istikrarlı isabetsizlik’ olmalı! Çünkü KONDA’nın, 2004 yerel seçimlerinde de yaklaşık 14 puanlık sapma ile ‘büyük fiyasko’ diye nitelenen araştırması da var. Yaygın kabul şu: ‘Tarhan Erdem, Baykal’la husumete dayalı araştırma yaptıkça şişiyor ve itibarını gölgeleyip komik duruma düşüyor. AKP’ye de yaranamıyor çünkü orada da itibarsız. Bu arada, çıtanın 48’e çıkartılmış olmasından ciddi rahatsızlık duyan AKP yönetiminin bizzat yaptırdığı son araştırmanın özeti: AKP: 38-39, CHP: 22-24, MHP: 12-15 (Şakir Süter, Akşam)
“...‘Ben %43’lük bir hava göremiyorum’ başlıklı yazımda da bu inanılmazlık duygusunu dile getirmiştim. Şimdi Tarhan Bey ona beş puan daha eklemiş, olmuş mu %48! Oysa ben de dere tepe dolaşıyorum, herkesle konuşuyorum, eski izlenimlerimi gözden geçiriyorum. Hatta uyanmak için kendimi çimdikliyorum, ama bir şey değişmiyor. Hayır efendim, ben bırakın %48’i %43’lük bile bir hava görmüyorum! Bu konudaki yöntemlerime güvenirim. Ben kendi temaslarımdan elde ettiğim izlenimi özetleyeyim: %40’ı aşan bir siyasal blokun bulunduğunu sanmıyorum...” (Haluk Şahin, Radikal)
“...AKP’nin %47,9’u bulduğunu, %50 sınırına dayandığını ilan ediyorlar. Hitler’in propaganda bakanı Goebbels ‘Propagandada beyinlere her gün 1 cm çivi çakacaksın, 40 günde 40 cm girecek, girdiğini kimse hissetmeyecek, böylece yalan gerçek olacak’ demişti. Hormonlu anketler! … %13’lük bir sapma yapacak kadar hormonlu bir anketi seçime 48 saat kala yayınlayarak seçmenin ‘beynini Goebbels’in çivili tahtasına dönüştürmek isteyenlerin’ bir sorumluluğu olması gerekir. Hapis demiyorum. Kınanmaları.” (Necati Doğru, Vatan)
Velhasıl, yerimiz daralırken liste uzayıp gidiyor…
Tavsiye Et
“Mitingler sandığa yansır sandık!"
23 Temmuz’da hâlâ seçim sonuçlarına uyanamamış “ekran ulusalcıları” yaman bir paradoksu mırıldanmakla meşguldüler: Cumhuriyet mitinglerindeki kalabalıklar ile AK Parti oylarındaki yükseliş. Muhtemelen ömürlerinde hiç o kadar kalabalık topluluklara konuşmadıkları için, Çağlayan, Tandoğan ve Gündoğan meydanlarını gördüklerinde “Bu iş tamam” diye düşündüler.
Oysa mitingler, 80 yıllık yönetme imtiyazının ellerinden alınmak üzere olduğuna inanan azınlığın savunma refleksiydi ve tabiri caizse “birkaç atımlık barut” o meydanlarda harcandı. Şimdi ise “Mitingler sandığa niye yansımadı?” sorusu, ekran ulusalcılarının tepki vermesini geciktiriyor. AK Parti’nin oyu, Mülkiyeliler Birliği’nin ultra bilimsel anketindeki gibi %26 filan olsaydı, bu arkadaşlar yeri göğü inletecekler, belki de yeniden meydanlara fırlayacaklardı.
Ama büyük cevapları çoğu kez sakin bir şekilde veren Türk halkının ikide biri, AK Parti’ye oyunu attıktan sonra güle oynaya pikniğe gitti, eğlendi ve akşam verdiği cevabın anlaşılıp anlaşılmadığını görmek için ekrana şöyle bir göz attı.
Ortalık, yüksek uçuş sonrası paraşütlerini açmaya fırsat bulamadan çakılanlarla doluydu.
Çalgıcı köşe yazarının cümleleriyle, “Demek ki karşıdan gelen her iki kişiden birisi AKP’li. Oysa ben bugüne kadar ‘AKP’ye oy verdim’ ya da ‘vereceğim’ diyen bir tek kişiye olsun rastlamış değildim” deyip duruyorlardı.
Ne kadar ben-merkezci ve şizofrenik bir ruh hali; halk adına gazetecilik yapan ama temsil ettiğini sandığı halktan öylesine uzak…
Oysa meydan-sandık paradoksunda, elma-armut ayrımını yapmak bu denli zor olmasa gerek; zor olan, Türkiye’yi, çevresindeki tek renk kişilerden ibaret bir ülke olarak görmekten kurtulmak. Çünkü böylece kendilerini tatlı bir rüyada gören bu insanlar, gerçeğin Türkiye’sine ya da Türkiye’nin gerçeğine uyanmaktan kaçıyorlar.
Bu konuda biraz daha uyanık olan Çölaşan paraşütü açık tutarak yumuşak iniş yaptı:
“Demek ki biz uzayda, başka bir gezegende yaşıyormuşuz. Türkiye’nin ve toplumun hiçbir şeyini bilmiyormuşuz! Demek ki insanlar durumdan, gidişten memnunmuş. Seçim günü uzay gemisinden paraşütle, hiç bilmediğimiz bir ülkeye indik. Burasının Türkiye olduğunu öğrendik. Ülkenin gerçeklerini, nasıl böyle yanıldığımızı da yakında inşallah öğrenmeye başlayacağız!”
Ne diyelim; inşallah!
Tavsiye Et
Mercedes'in önüne saman koyan köylü
Hikaye meşhurdur: Köyünden beş parasız çıkıp Almanya’da işçi olarak çalışan gurbetçi, Mercedes’iyle pek cakalı bir halde köyüne tatile gelir. Lüks otomobile hayranlık ve şaşkınlıkla bakan köylüler, bir kucak saman alır ve yesin diye otomobilin önüne koyarlar. Mercedes’in sahibi Alamancı da hemşerilerinin davranışına kahkahalarla gülerken, “Eşek değil lan bu, hiç mi otomobil görmediniz!” diye kibarca(!) izahatta bulunur.
İsmet Özel bu hikayede asıl kafa bulanın köylüler, makaraya sarılanın ise sonradan görme, şımarık ve “köyünün gerçekleri”nden kopmuş Alamancı olduğu mealinde bir tespit yapar.
Siz alın bu tespiti, kendilerine iltifat ettiği halde AK Parti’ye oy veren seçmeni ‘mantıksızlık’la suçlayan Onur Öymen ile Türk halkı arasındaki patolojik ilişkiye uyarlayın; üç aşağı beş yukarı aynı sonuç ortaya çıkacaktır.
Tavsiye Et
Bindirilmiş gelincik kıtaları
“Mitingler sandığa yansımadı” tepkisi, bu toplumu hiç tanımayan ve tanı(ş)mak konusunda zerrece ümit vaat etmeyen kronik Tuncay Özkan tepkisidir. TV stüdyosundan üçüncü dünya tarzı propaganda yapmakla “milyonlarca gelincikten tarla” yaptığını sananlar, gelinciğin ne olduğunu ve nasıl özenle yaşatılması gerektiğini biliyorlar mı acaba? Gelincik yetiştirmek için eline kazma-küreği alıp toprağı bellemek, arazinin niteliklerini, orada daha önce neler yetiştiğini, suyunu, iklimini bilmek ve her an emek vermek gerekiyor.
Stüdyoda Mine G. Kırıkkanat ve Hulki Cevizoğlu ile sataşma ve hakaret seansları düzenlemekle gelincik tarlası yapılmıyor.
Yapılsa bile ‘bindirilmiş’ oluyor; yani saksıda ve çabucak soluyor.
Tavsiye Et