Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Skip Navigation LinksArşiv (April 2006) > Film
Film
Syriana
Yönetmen-Senaryo: Stephen Gaghan
Oyuncular: George Clooney, Matt Damon
Yapım: ABD, 2005, 126 dk.
11 Ey­lül son­ra­sın­da Holl­ywo­od’un ade­ta “sis­tem kar­şı­tı bir film ya­pı­la­cak­sa, onu da biz ya­pa­rız” dü­şün­ce­siy­le üret­ti­ği po­li­tik du­yar­lık­lı film­le­rin ar­dı ar­ka­sı ke­sil­mi­yor. Wa­ter­ga­te skan­da­lı ve Vi­et­nam ba­şa­rı­sız­lı­ğı­nın da et­ki­siy­le mu­ha­lif film­le­rin yük­se­li­şe geç­ti­ği 1970’li yıl­la­rın Ame­ri­kan si­ne­ma or­ta­mı­nı ha­tır­la­tan bu gi­di­şin son ve en güç­lü hal­ka­la­rın­dan bi­ri­si Syria­na. Uyuş­tu­ru­cu ti­ca­re­tin­de bü­yük dev­let­le­rin ro­lü­nü res­me­den ‘Tra­fik’ fil­miy­le 2001 En İyi Se­nar­yo Os­car’ına la­yık gö­rü­len Gag­han, Ame­ri­kan hal­kı­nın uyuş­tu­ru­cu dı­şın­da­ki bir di­ğer ba­ğım­lı­lı­ğı­nı ele alı­yor son fil­min­de: Pet­rol.
Syria­na’nın baş­lı­ca ka­rak­ter­le­ri; ül­ke­si­nin do­ğal gaz çı­kar­ma hak­kı­nı ABD’den da­ha yük­sek fi­yat tek­lif eden Çin’e ve­ren re­form yan­lı­sı Kör­fez ve­li­aht pren­si, ka­ri­ye­ri­nin so­nu­na yak­la­şan ve son gö­re­vi pren­si öl­dür­mek olan CI­A aja­nı, pren­sin ai­le­si­nin ver­di­ği bir par­ti­de oğ­lu­nun ka­za so­nu­cu öl­me­si­nin ar­dın­dan te­la­fi ama­cıy­la (!) iş tek­lif edi­len ener­ji ana­lis­ti, iki Ame­ri­kan pet­rol şir­ke­ti­nin bir­leş­me­sin­de­ki usul­süz­lük­le­ri in­ce­le­mek için gö­rev­len­di­ri­len bir avu­kat ve ener­ji üre­ti­mi işi­ni Çin­li­le­rin al­ma­sıy­la iş­siz ka­lan iki Pa­kis­tan­lı genç…
Kü­re­sel pet­rol en­düs­tri­si­nin Or­ta Do­ğu üze­rin­de­ki en­tri­ka­la­rı­nı çok sa­yı­da ka­rak­ter üze­rin­den an­la­tan Syria­na, as­lın­da Or­ta Do­ğu üze­rin­de te­pi­şen fil­le­rin ve on­lar te­pi­şir­ken ezi­len çi­men­le­rin hi­kâ­ye­si. “Yol­suz­lu­ğu en bü­yük de­ğe­ri ola­rak gö­ren” bir sis­te­min ve bu sis­te­min çark­la­rı ara­sın­da ezi­len­le­rin ger­çek­çi bir fo­toğ­ra­fı­nı çe­ki­yor Syria­na. Pet­rol kav­ga­sı­nın sı­ra­dan in­san­la­rın ha­yat­la­rı­nı na­sıl et­ki­le­di­ği­ni çok ka­rak­ter­li ya­pı­sı ve baş­lan­gıç­ta bir­bi­rin­den ba­ğım­sız gi­bi gö­rü­nen pa­ra­lel öy­kü­ler­le an­la­tan film, so­nun­da tüm hi­kâ­ye­le­ri an­lam­lı bir şe­kil­de to­par­la­ma­yı be­ce­ri­yor.
Syria­na, sis­te­mi de­ğil de ki­şi­le­ri eleş­ti­ren Fah­ren­he­it 9/11 gi­bi Ame­ri­kan ya­pı­mı mu­ha­lif film­ler ara­sın­da ka­pi­ta­list sis­te­mi sor­gu­la­yan ya­pı­sıy­la fark­lı bir ye­re otur­mak­ta. Ay­rı­ca Or­ta Do­ğu’da ya­şa­nan­la­ra sa­de­ce Ame­ri­ka’dan ba­kan ben­zer­le­rin­den fark­lı ola­rak ‘öte­ki’ne de yer ve­ren film, Pa­kis­tan­lı genç­le­rin in­ti­har ey­lem­ci­si ha­li­ne gel­me sü­re­ci­ne ken­din­ce ışık tu­tu­yor.
ABD’nin Bas­ra Kör­fe­zi pet­ro­lü­nü kon­trol ede­bil­mek için ge­re­kir­se si­lah­lı kuv­vet­le­ri­ni kul­la­na­bi­le­ce­ği­ni ifa­de eden 1980’de­ki Car­ter Dok­tri­ni ve 2003’te Irak’ın iş­ga­li, böl­ge­nin ABD dış po­li­ti­ka­sı açı­sın­dan öne­mi­ni an­la­mak için ye­ter­li. An­cak özel­lik­le Irak iş­ga­lin­den son­ra Ame­ri­ka’da ya­pı­lan mu­ha­lif film­ler Or­ta Do­ğu’yu şe­kil­len­dir­me ça­ba­la­rı­nın per­de ar­ka­sın­da sa­de­ce ço­ku­lus­lu şir­ket­le­ri gös­te­rir­ken, oluş­tu­rul­ma­ya ça­lı­şı­lan ye­ni dün­ya dü­ze­ni­ni ve böl­ge üze­rin­de­ki stra­te­jik he­sap­la­rı ıs­ka­lı­yor. Mu­se­vî ser­ma­ye­si ile yü­rü­tü­len Holl­ywo­od ya­pı­mı bu film­le­rin en önem­li or­tak özel­li­ği ise, oluş­tu­rul­ma­ya ça­lı­şan dü­zen­de İs­ra­il’in ro­lü­nü gör­mez­den gel­me­si. Or­ta Do­ğu ile il­gi­li bir­çok ger­çe­ği bi­le is­te­ye göz­den ka­çı­ran bu film­ler bi­ze, kör­le­rin fi­li ta­nım­la­ma me­se­li­ni ha­tır­la­tı­yor. An­cak Ame­ri­ka’ya mu­ha­le­fet art­tık­ça bu­nu pa­ra­ya tah­vil et­mek is­te­yen ‘kon­trol­lü’ Holl­ywo­od ya­pım­la­rı­nın sa­yı­sı da ar­ta­cak gi­bi gö­rü­nü­yor. / Hilal Turan

Tavsiye Et
Çarpışma / Crash DVD
Yönetmen-Senaryo: Paul Haggis
Oyuncular: Sandra Bullock, Don Cheadle
Yapım: ABD/Almanya, 2004, 107 dk.
Pa­ul Hag­gis’in ilk si­ne­ma yö­net­men­li­ği de­ne­me­si olan ve 2005 En İyi Film Os­car’ını alan Çar­pış­ma, Los An­ge­les’ta ya­şa­yan in­san­la­rın 11 Ey­lül’ün gü­ven­siz­lik or­ta­mın­da ayak­ta dur­ma ça­ba­la­rı­nı an­la­tır. 11 Ey­lül’ün ar­dın­dan, sta­tü­le­ri ne olur­sa ol­sun her do­ku­nu­şun di­ğe­rin­den bir şey ek­silt­ti­ği inan­cı ile sar­ma­lan­mış, ben­cil­lik ve za­val­lı­lık ara­sın­da sı­kış­tı­rıl­mış in­san­la­rın na­sıl bir top­lum mey­da­na ge­tir­di­ği ise sos­yal du­ru­mun acı bir gös­ter­ge­si­dir. Ya­şa­dık­la­rı ya­ban­cı­laş­ma­yı bir­bir­le­rin­den uzak du­ra­rak bes­le­yen Los An­ge­les­lı­lar, za­man­la her tür­lü su­çu mu­bah gös­te­re­cek ka­dar top­lu­mun dı­şın­da ka­lır­lar. Bu pa­no­ra­ma­nın ümit va­at eden ta­ra­fı ise, bir­bi­ri­ne bu­laş­ma­mak için sarf edi­len gay­re­te rağ­men, ha­yat­la­rı­nın ken­di­le­ri­nin bi­le önü­ne ge­çe­me­ye­ce­ği bir şe­kil­de on­la­rı çar­pış­ma­ya mec­bur bı­rak­ma­sı­dır. / Es­ra Bu­lut

Tavsiye Et
Korkuyorum Anne
Yönetmen: Reha Erdem
Senaryo: Reha Erdem, Nilüfer Güngörmüş
Oyuncular: Ali Düşenkalkar, Işıl Yücesoy
Yapım: Türkiye, 2005, 128 dk.
Ali, ge­çir­di­ği bir ka­za ne­de­niy­le ha­fı­za­sı­nı kay­be­der. Ço­ğun­lu­ğu ay­nı apart­man­da ya­şa­yan di­ğer ka­rak­ter­ler ise Ali’nin ka­yıp ha­fı­za­sı­nın izi­ni sü­re­rek bir yan­lış an­la­ma zin­ci­ri oluş­tu­rur­lar. Apart­man sa­kin­le­ri bu­gün­ler­de öz­le­mi­ni duy­du­ğu­muz bir ak­ra­ba ya­kın­lı­ğı ile ku­şa­tıl­mış­tır. Ali, ba­ba­sı Ra­sih’le ay­nı ev­de ya­şar. Ra­sih Bey, oğ­lu Ali’den; Ali ise ba­ba­sın­dan, sün­net­ten ve yük­sek­ten kork­mak­ta­dır. Ali’nin ha­fı­za kay­bıy­la ya­kın­dan il­gi­le­nen kom­şu­la­rı Ter­zi Ne­ri­man, kö­pe­ği­ne bir şey ol­ma­sın­dan; oğ­lu Ke­ten ise Ne­ri­man’dan kor­kar. Ha­mi­le olan İpek yü­zü­ğü­nü kay­bet­mek­ten; İpek’in ki­ra­cı­sı Ümit, jim­nas­tik ho­ca­lı­ğı sı­na­vı­nı ka­za­na­ma­mak­tan; Ka­pı­cı Rı­za’nın oğ­lu Çe­tin, Ra­sih Bey’den, ölü­ler ki­ta­bın­dan ve sün­net ol­mak­tan; Ali’nin ar­ka­da­şı Ay­te­kin ise as­ker­lik­ten kor­kar. Ka­la­ba­lık bir ai­le­yi an­dı­ran kom­şu­la­rı bir­bi­ri­ne bağ­la­yan asıl un­sur, ha­ya­tın sı­ra­dan­lı­ğı için­de sa­hip ol­duk­la­rı kor­ku­la­rı­dır. Sı­ra­dan ha­yat­la­rı­nı bir­bi­ri­ne bağ­la­yan şey ise ger­çek­te İpek’e ait olan bir yü­zük­tür.
Do­ğum­dan iti­ba­ren ge­li­şen dav­ra­nış bi­çim­le­ri in­san be­de­ni­ne otu­rur­ken za­man­la fark edi­le­me­yen bir alış­kan­lı­ğa dö­nü­şür. İn­sa­nın otu­ru­şu, kal­kı­şı, du­ru­şu, el­le­ri­ni koy­du­ğu yer, ke­mik­le­ri­nin ça­tır­da­ma se­si, diş­le­rin ya­pı­sı, hap­şı­rık, ök­sü­rük, es­ne­me, yü­rü­me, koş­ma, tır­man­ma vs. hep­si fil­min rit­mi­ni bir adım yu­ka­rı çı­kar­tır. İn­san ol­ma­la­rın­dan ötü­rü sa­hip ol­duk­la­rı za­fi­yet­le­ri ve kor­ku­la­rı ile bir­bi­ri­ne tut­tu­ru­lan ka­rak­ter­ler, za­ma­nın iler­le­me­siy­le ters bir oran­tı ku­ra­rak, ha­ya­tı rönt­gen film­le­ri eş­li­ğin­de ge­ri­ye doğ­ru yol ala­rak an­la­tır­lar. Za­ma­nın ile­ri-ge­ri iş­le­yi­şi, ha­fı­za kay­bıy­la sı­fır­la­nan bir bel­le­ği ve ait ol­du­ğu be­de­ni, ye­ni doğ­muş be­bek ile denk­leş­ti­rir. Ki­lo­lar­ca ba­ğır­sa­ğı, bir ton da­ma­rı, ka­sı ve ke­mi­ğiy­le iri cüs­se­si­ne sı­kı­şan Ali, kork­tu­ğun­da an­ne­si­ne ses­le­nir­ken bir be­be­ğin­kiy­le ay­nı muh­taç­lı­ğa hap­so­lur. Za­ma­nın ken­di­si­ne ar­ma­ğan et­ti­ği ve ya­şar­ken be­yin kıv­rım­la­rın­da ge­zin­dir­di­ği an­ne öz­le­mi, bir tür­lü sı­ğa­ma­dı­ğı be­de­ni­nin en üs­tü­ne otur­muş gi­bi­dir. Ali’nin, an­ne­si­ne ait ol­du­ğu­na inan­dı­ğı yü­zü­ğün be­bek bek­le­yen İpek’e ait ol­ma­sı, in­ce bel­li­le­ri, ka­lın bel­li­le­ri, düz ba­san­la­rı, eğ­ri ba­san­la­rı, sev­di­ği­ne ver­di­ği he­di­ye­yi ge­ri is­te­yen­le­ri, is­te­me­yen­le­ri, sün­net ol­mak­tan kor­kan­la­rı ve kork­ma­yan­la­rı ka­yıp bir ha­fı­za­nın iz­lek­le­riy­le bir­bi­ri­ne bağ­lar.
İs­tan­bul’un her da­im ta­ze ya­şam bi­çim­le­ri­ni or­yan­ta­list bir mü­zik­le su­nan film, asıl der­di olan yü­zü­ğün sır­rı­nı çö­ze­ne ka­dar, ken­di için­de bir­kaç kez son sa­yı­la­bi­le­cek nok­ta­ya va­rır. Yü­zük, kor­ku­lar­dan, za­af­lar­dan, et­ten ve ke­mik­ten olu­şan vü­cut­la­rı ha­ya­tın akış­kan­lı­ğı için­de bir­bi­ri­ne bağ­lar­ken, her­ke­si ken­di in­san­lık sı­na­vı­nı ver­me­ye zor­lar. An­cak an­la­tı­mı ile bel­li bir do­ğal­lı­ğı he­def­le­yen Kor­ku­yo­rum An­ne, bu­nun çok uza­ğın­da bir kur­gu an­la­yı­şı ve son­ra­dan bir­leş­ti­ril­miş hi­kâ­ye­cik­le­riy­le sı­ra­dan­lık­tan öte bir zor­la­ma­ya da ka­ça­bil­mek­te­dir. / Es­ra Bu­lut

Tavsiye Et