Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Skip Navigation LinksArşiv (September 2006) > Çeviriyorum
Çeviriyorum
BM’nin gönüllüler bulamaması hiç de garip değil! / Robert Fisk, The Independent, 19 Ağustos 2006
İngiliz Ba­sı­nı
Çeviri: Cihat Arınç
İs­ra­il, 1559 ve 1701 sa­yı­lı BM Gü­ven­lik Kon­se­yi Ka­rar­la­rı’nın ha­ya­ta geç­ti­ği­ni gör­me­ye pek is­tek­li, zi­ra söz ko­nu­su ka­rar­lar Hiz­bul­lah’ın si­lâh­la­rı bı­rak­ma­sı­nı ta­lep edi­yor -ki Hiz­bul­lah İs­ra­il’in, Lüb­nan’ı en­kaz hâ­li­ne ge­tir­me­si­nin ve bin­den faz­la si­vil in­sa­nı kat­let­me­si­nin üze­rin­den ge­çen al­tı haf­ta­nın son­ra­sın­da da­hi, si­lâh bı­rak­tır­mak­ta ba­şa­rı­sız ol­du­ğu bir ör­güt­tür. Şu­nu da söy­le­mem ge­re­kir ki, İs­ra­il­li dip­lo­mat­la­rın, ge­le­cek­te ken­di­le­ri­ni ko­ru­ya­cak olan BM gü­cü­nü yıl­lar­ca hi­çe say­dık­tan son­ra, şim­di kal­kıp bu ka­rar­la­rı ifa­de et­me­ye aza­mî öl­çü­de dik­kat et­me­le­ri ha­ki­ka­ten de sey­re­den­ler için ev­le­re şen­lik bir du­rum!
BMLGG (Bir­leş­miş Mil­let­ler’in Lüb­nan’da­ki Ge­çi­ci Gü­cü), İs­ra­il’in sü­rek­li alay ko­nu­su et­ti­ği, if­ti­ra at­tı­ğı bir mas­ka­ra ola­rak 28 se­ne­dir ül­ke­nin gü­ne­yin­de otu­ru­yor. Fa­kat şim­di ye­ni ve güç­len­di­ril­miş bir BMLGG’den, ar­dın­da İs­ra­il’in gü­ven içe­ri­sin­de ya­şa­ya­bi­le­ce­ği bir tam­pon böl­ge oluş­tur­ma­sı bek­le­ni­yor -o İs­ra­il ki, son sa­va­şın­da or­du­su hal­kı­nı ko­ru­mak­ta pek ha­zin bir şe­kil­de ba­şa­rı­sız ol­du.
İs­ra­il­li­le­rin BM ka­rar­la­rı­na bu de­re­ce ih­ti­mam gös­ter­me­le­ri pek gö­rül­me­yen bir şey ol­sa da, ar­zu­la­nan bir du­rum. Keş­ke on­lar, Hiz­bul­lah’ın ve Lüb­nan or­du­su­nun 1559 ve 1701 sa­yı­lı ka­rar­la­ra ra­zı ol­ma­sı­nı sağ­la­mak­ta kay­gı­lan­dık­la­rı ka­dar, me­se­lâ BM Gü­ven­lik Kon­se­yi’nin 242 sa­yı­lı ka­ra­rı­na da iş­ti­yak­la bağ­lı ol­sa­lar! Doğ­ru­su pek az okur, 242 sa­yı­lı ka­ra­rın, İs­ra­il ta­bur­la­rı­nın böl­ge­de­ki bü­tün dev­let­le­rin (ki İs­ra­il de bun­la­ra dâ­hil­dir) gü­ven­li­ği için 1967’de iş­gal et­ti­ği top­rak­lar­dan ge­ri çe­kil­me­si yö­nün­de­ki çağ­rı­sı ol­du­ğu­nu ha­tır­la­ya­cak­tır.
Şim­di ga­yet ta­bii ki, Hiz­bul­lah da hız­lı ve lâç­ka bir şe­kil­de BM ile oy­nu­yor. Hiz­bul­lah, ka­nun dı­şı bir şe­kil­de Gü­ney Lüb­nan’da­ki BM Ma­vi Çiz­gi­si’ni 12 Tem­muz’da üç İs­ra­il as­ke­ri­ni öl­dür­mek ve iki­si­ni de ka­çır­mak için geç­ti. On­lar si­lâh­sız­lan­ma­ya ni­yet­le­ri­nin ol­ma­dı­ğı­nı ve men­sup­la­rı­nın -“okul öğ­ret­men­le­ri, mü­te­ah­hit­ler, üni­ver­si­te öğ­ren­ci­le­ri” (bil­has­sa ikin­ci gru­bu tak­dir edi­yo­rum)- Li­ta­ni neh­ri­nin gü­ne­yin­de göz­den ırak ama akıl­dan uzak ol­ma­yan bir sa­vaş gü­cü ola­rak ka­la­ca­ğı­nı açık­ça ifa­de edi­yor­lar. Şa­yet 1701 Hiz­bul­lah için çöp te­ne­ke­si an­la­mı­nı ta­şı­yor­sa, o hâl­de 242’nin Fi­lis­tin­li­ler için de­ğe­ri ne­dir?
Fa­kat Gü­ney Lüb­nan’da­ki lâç­ka­lı­ğın çok da­ha teh­li­ke­li bir ta­ra­fı var; öy­le ki ce­hen­ne­mî bir fe­lâ­ket­le sı­kı sı­kı­ya bağ­lan­tı­lı olan bu ta­raf bi­zi Irak’a çe­vi­re­bi­lir. Lüb­nan or­du­su­nu des­tek­le­mek üze­re Lüb­nan’a var­ma­sı bek­le­nen 3000 ki­şi­lik meş­hur Fran­sız ta­bur­la­rı, ani­den 400 Fran­sız mü­hen­di­se in­di­ril­di.
Açı­ğa çık­tı ki, Fran­sız ve İtal­yan­lar, genç in­san­la­rı­nın ha­yat­la­rı­nı Lüb­nan’da fe­da et­me­den ön­ce ta­bur­la­rı­nın al­tın­da ça­lı­şa­ca­ğı ef­sa­ne­vî BM man­da­sı hak­kın­da bi­raz da­ha faz­la şey bil­mek is­ti­yor­lar. İs­pan­yol­lar, Irak’ta –çok son­ra­la­rı “gö­nül­süz­ler koa­lis­yo­nu”na dö­nü­şen– “gö­nül­lü­ler koa­lis­yo­nu”nu des­tek­le­dik­le­ri için öde­dik­le­ri ağır be­de­li unut­muş de­ğil­ler. On­lar Mad­rid ray­lı sis­te­mi­ne da­ha faz­la bom­ba isa­bet et­me­si­ni is­te­mi­yor­lar. İtal­yan­lar da Irak’ta­ki ka­yıp­la­rı için yap­tık­la­rı res­mî ce­na­ze tö­ren­le­rin­den yor­gun düş­müş va­zi­yet­te­ler.
Doğ­ru­su, Fran­sız­lar da 23 Ekim 1983’te Bey­rut’ta­ki Drak­kar bi­na­sın­da öl­dü­rü­len 58 as­ke­rin acı­sı­nı unut­muş de­ğil­ler -ki Hiz­bul­lah’a men­sup in­ti­har bom­ba­cı­la­rı Lüb­nan’da­ki “Ço­ku­lus­lu Kuv­vet”in bir par­ça­sı ola­rak Fran­sız as­ker­le­ri­ni vur­du­ğun­da bu da yi­ne bir baş­ka Ame­ri­kan ese­riy­di. Fa­kat Fran­sa, Irak’ta­ki Ame­ri­kan pro­je­si­nin çö­kü­şü­nü sey­ret­ti ve -1920’ler ve 1930’la­rın Lüb­nan’ın­da­ki Fran­sız man­da­sı­nın ha­ya­let gö­rü­nü­mü için­de ye­ni­len­me­si bek­len­ti­si­ne rağ­men– Ge­or­ge W. Bush’u ta­kip et­me ka­ra­rı alan as­ker­le­ri­nin Irak’ın kan­lı ba­tak­lı­ğı­na sap­la­nan ta­bur­lar­la ay­nı kö­tü akı­be­ti pay­laş­ma­sın­dan kuş­ku du­yu­yor.
Sa­hi, Hiz­bul­lah’ı kim si­lâh­sız­lan­dı­ra­cak? Ger­çek­ten de on­lar si­lâh­la­rı bı­ra­ka­cak­lar mı? Şa­yet bı­rak­maz­lar­sa ne ya­pa­ca­ğız? İs­ra­il’den Dan Gil­ler­man’ın BBC’de­ki dün­kü ko­nuş­ma­sı­nı din­le­di­ğim­de yü­züm­de­ki gü­lüm­se­me bir an­da si­li­ni­ver­di: “Eğer BM Hiz­bul­lah’ı si­lâh­sız­lan­dır­ma­da ba­şa­rı­sız olur­sa, İs­ra­il ge­re­ke­ni ya­par!” Oy­sa ayan be­yan or­ta­da ki, İs­ra­il böy­le bir şe­yi ger­çek­leş­ti­re­bi­le­cek as­ke­rî gü­ce sa­hip de­ğil. İs­ra­il’in son ola­rak di­le ge­tir­di­ği sı­ra dı­şı ta­le­bi ise, İs­ra­il dev­le­ti­ni ta­nı­ma­yan Müs­lü­man ulus­la­rın, Gü­ney Lüb­nan’da ko­nuş­lan­dı­rı­lan ge­niş çap­lı BMLGG’ye ka­tıl­ma­sı­na izin ve­ril­me­me­si şek­lin­de­dir.
Al­lah aş­kı­na ne­ler olu­yor böy­le? Ha­di ber­bat bir tah­min­de bu­lu­na­yım: Irak’ta­ki fi­yas­ko ve Af­ga­nis­tan’da gün geç­tik­çe bü­yü­yen boz­gun, bes­bel­li Müs­lü­man­lar­la kar­şı kar­şı­ya gel­mek ve şid­det çem­be­ri içe­ri­si­ne düş­mek gi­bi du­rum­la­rı da içe­ren mis­yon­lar se­be­biy­le NA­TO’nun, üye ül­ke­ler­den, ba­rı­şı te­sis et­mek üze­re as­ker gön­der­me­le­ri­ni is­te­me­ye yü­zü yok. Bu tür­lü bir mis­yo­na iş­ti­rak et­me­ye ra­zı edi­le­bi­le­cek Müs­lü­man ulus­lar ise –Tür­ki­ye ha­riç şüp­he­siz– in­saf­sız­ca dev­re dı­şı bı­ra­kı­la­cak. Bu da şu an­la­ma ge­li­yor ki, Gü­ney Lüb­nan’a ko­nuş­lan­dı­rı­lan Lüb­nan as­ker­le­ri­ne rağ­men, ül­ke­nin gü­ne­yin­de­ki meş­hur ateş­kes ma­kus ta­li­hi­ne terk edi­le­cek (ve son bu­la­cak).
Ve bir ber­bat tah­min da­ha: Av­ru­pa­lı­la­rın, İs­ra­il­li­ler ile Arap­lar ara­sın­da ba­rı­şı te­sis et­mek için mad­dî des­tek sağ­la­mak­tan ve ha­yat­la­rı­nı fe­da et­mek­ten if­lâ­hı ke­sil­di, me­ca­li kal­ma­dı. Av­ru­pa’nın baş­kent­le­rin­de sık­lık­la tek­rar­lan­dı­ğı üze­re, Ame­ri­ka hiç­bir akıl iz’an gö­zet­mek­si­zin İs­ra­il’i des­tek­le­me­siy­le bü­tün ba­rış şan­sı­nı or­ta­dan kal­dı­rır­ken, Av­ru­pa­lı ver­gi mü­kel­lef­le­ri­ne İs­ra­il’in van­dal­ca yer­le bir et­ti­ği Gaz­ze ve Lüb­nan şe­hir­le­ri­ni ye­ni­den ya­pı­lan­dır­mak üze­re mil­yar­lar­ca av­ro öde­me­le­ri için “pa­muk el­ler ce­be” de­ni­li­yor ve gör­dü­ğüm ka­da­rıy­la bu du­rum Av­ru­pa­lı­lar­da gi­de­rek bü­yü­yen bir öf­ke do­ğu­ru­yor.
Bey­rut’ta­ki bir Av­ru­pa­lı dip­lo­mat şöy­le bir fi­kir or­ta­ya at­tı: BM bel­li şart­lar kar­şı­la­nın­ca­ya ka­dar ulus­la­ra­ra­sı kon­trol al­tın­da tu­tu­la­cak ve Arap­la­rın ve İs­ra­il­li­le­rin tek­rar­la­dık­la­rı kir­li sa­vaş­la­rı­nın mad­dî ka­yıp­la­rı­nı öde­mek üze­re kat­kı­da bu­lu­na­cak­la­rı bir blo­ke he­sap aç­ma­lı. Arap­lar Hay­fa’nın yı­kı­mı­nın be­de­li­ni, İs­ra­il­li­ler de (ki ben­ce bu ABD an­la­mı­na ge­li­yor) Lüb­nan’ın alt­ya­pı­sı­nı felç eden İs­ra­il Ha­va Kuv­vet­le­ri’nin ça­pul­cu ta­kı­mı ta­ra­fın­dan is­raf edi­len mil­yar­lar­ca do­la­rı öde­sin­ler. Ni­çin biz­ler bu çir­kin ça­tış­ma­la­rın be­de­li­ni öde­me­ye de­vam et­mek zo­run­da ola­lım ki?
Bel­ki de bu bi­zim vic­dan aza­bı­mız­dır. Tan­rı şa­hit ki, vic­da­nı­mız var­dır. O da Bush’un Lüb­nan’da bir ateş­ke­si ge­cik­tir­me ka­ra­rı­nı des­tek­le­yen, Ku­tü’l-Amer Lor­du Tony Bla­ir idi ve bu des­tek, bu­gün bel­ki de hâ­lâ ya­şa­ya­cak olan yüz­ler­ce Lüb­nan­lı si­vi­lin ha­ya­tı­na mal ol­du. On­lar Ka­na’da, İs­ra­il’in sem­te dü­zen­le­di­ği ca­ni­ce sal­dı­rı­da öl­dü­rü­len si­vil­ler­den 29’unu he­nüz def­net­ti­ler. Sev­gi­li baş­ba­ka­nı­mı­zın dün on­la­rı dü­şün­dü­ğün­den kim­se­nin şüp­he­si ola­maz.

Tavsiye Et
Hizbullah’ın rasyonalitesi / Ferzane Rustayi, Şark Gazetesi, 29 Ağustos 2006
İran Ba­sı­nı
Çeviri: Hakkı Uygur
Hiz­bul­lah li­de­ri Sey­yid Ha­san Nas­ral­lah’ın “İki İs­ra­il­li as­ke­rin ka­çı­rıl­ma­sı­nın sa­va­şa yol aça­ca­ğı­na yüz­de bir bi­le ih­ti­mal ver­mi­yor­duk” şek­lin­de­ki açık­la­ma­la­rı, Hiz­bul­lah’ın ba­kış açı­sı­na man­tı­ğın hâ­kim ol­du­ğu­nu or­ta­ya koy­mak­ta­dır. Nas­ral­lah, ka­mu­oyu­nu he­ye­can­lan­dır­ma ama­cı ta­şı­ma­yan açık­la­ma­sıy­la, as­lın­da iki düş­man as­ke­ri­ni ka­çır­ma­nın 35 gün­lük bir sa­va­şa, yak­la­şık bin ka­yıp ver­me­ye ve Lüb­nan’ın alt­ya­pı­sı­nın üç mil­yar do­lar­lık bir za­rar gör­me­si­ne değ­me­ye­ce­ği­ni ifa­de et­miş ol­du. Eğer bu olay 15 yıl ön­ce ol­say­dı, bel­ki de Nas­ral­lah, ana­li­zin­de bir­kaç gün ön­ce so­na eren bu kri­ze ben­zer bir kriz ya­rat­mış ol­ma­yı ide­al bir gö­rev ola­rak ni­te­ler­di. An­cak iti­da­lin hâ­kim hâ­le gel­me­si ve Hiz­bul­lah gi­bi ide­olo­jik eği­lim­le­re sa­hip as­ke­rî-si­ya­sî teş­ki­lat­la­rın si­ya­sî fa­ali­yet­le­re de eğil­me­le­ri tam ola­rak duy­gu­sal­lık­tan uzak man­tı­kî söy­lem­le­rin or­ta­ya çık­ma­sı­nı sağ­la­mış­tır. Böy­le­ce üç dört böl­ge­sel güç ara­sın­da ken­di oyu­nu­nu ser­gi­le­me fır­sa­tı bu­lan Hiz­bul­lah, si­ya­sî ro­lü­nü es­ki­sin­den da­ha faz­la göz­ler önü­ne ser­miş­tir.
Bir­çok ha­ber kay­na­ğı ve ana­liz­ci Hiz­bul­lah’ı per­de ar­ka­sın­dan ma­li ve as­ke­rî ola­rak des­tek­le­nen bir oyun­cu ola­rak ka­bul et­mek­te­dir. Böy­le­si bir id­dia­yı is­pat­la­mak için ye­te­rin­ce de­lil­le­ri­nin ol­du­ğu ka­bul edil­se bi­le, gö­rü­nü­şe gö­re Lüb­nan’ın ve böl­ge­nin top­lum­sal ve si­ya­sal at­mos­fe­ri Hiz­bul­lah’a si­ya­sî ola­rak ken­di ba­şı­na yük­sel­me im­kâ­nı bah­şet­miş­tir. Si­ya­sî-as­ke­rî ör­güt­ler açı­sın­dan önem­li olan, yal­nız­ca ken­di­le­ri için be­lir­le­nen rol­le­ri oy­na­ma­la­rı de­ğil, bu fa­ali­yet­le­ri sı­ra­sın­da na­sıl ba­ğım­sız dav­ra­na­bi­le­cek­le­ri­ni de öğ­ren­me­le­ri­dir. Ör­ne­ğin iki yıl ön­ce­si­ne ka­dar Lüb­nan’ın si­ya­sal olu­şu­mu öy­le­si­ne yan­sı­tı­lı­yor­du ki, san­ki ül­ke­de­ki tek güç Su­ri­ye ve göl­ge dev­let ko­nu­mun­da­ki Hiz­bul­lah’ın stra­te­jik or­tak­lı­ğı idi. Re­fik Ha­ri­ri’nin sui­kas­ta uğ­ra­ma­sın­dan, Su­ri­ye güç­le­ri­nin Lüb­nan’dan çık­ma­sın­dan ve Lüb­nan’ın Su­ri­ye kar­şı­tı “Ka­di­fe Dev­rim” ola­rak ad­lan­dı­rı­lan at­mos­fe­re gir­me­sin­den yak­la­şık iki yıl son­ra bu­gün ar­tık Hiz­bul­lah ve Su­ri­ye Lüb­nan’ın si­ya­sî ikiz­le­ri ola­rak ad­lan­dı­rıl­mı­yor. Hiz­bul­lah’ın Lüb­nan üze­rin­de et­ki­li di­ğer ül­ke­ler­le iş­bir­li­ği­ni sür­dür­me­si müm­kün­dür. An­cak bu­gün için ke­sin olan şey şu ki, ar­tık hiç kim­se Hiz­bul­lah’ın si­ya­sî fa­ali­yet­le­ri­ni Su­ri­ye’nin ha­ne­si­ne kay­det­mi­yor. Bu­nun­la bir­lik­te Hiz­bul­lah si­ya­sî ola­rak o ka­dar bü­yük ba­şa­rı­la­ra im­za at­tı ki, Arap ül­ke­le­ri li­der­le­ri ar­tık Hiz­bul­lah’ı eleş­ti­re­cek ce­sa­re­ti ken­di­le­rin­de bu­la­mı­yor­lar. Bu­na rağ­men, ba­zı di­ğer et­ken­le­rin de dev­re­ye gir­me­siy­le Hiz­bul­lah hâ­lâ böl­ge­sel güç­ler ara­sın­da­ki re­ka­be­tin bir par­ça­sı­dır.
Eğer bir ana­liz ola­rak Lüb­nan’da otuz kü­sur gün sü­ren sa­va­şın ne­de­ni­nin İs­ra­il’in sa­vun­ma pa­ra­met­re­le­ri­ni güç­len­dir­me ve ka­dim düş­ma­nı Hiz­bul­lah’ı za­yıf­lat­ma ar­zu­su ol­du­ğu­nu söy­ler­sek, di­ğer bir ana­liz ola­rak Hiz­bul­lah’ın bu sa­vaş­ta ve­kâ­le­ten yer al­dı­ğı gö­rü­şü­nü di­le ge­ti­re­bi­li­riz. Bu ana­li­ze gö­re, İs­ra­il or­du­su Ame­ri­kan or­du­su­na ve­kâ­le­ten ve Ame­ri­ka­lı­lar­la iş­bir­li­ği için­de Or­ta­do­ğu’da­ki as­lî böl­ge­sel güç­ler­le olan ba­zı he­sap­la­rın tas­fi­ye­si ya da bu­nun baş­lan­gıç aşa­ma­sı ola­rak Hiz­bul­lah’ı böl­ge­de­ki et­kin bir akı­mın tem­sil­ci­si seç­miş, ya­ni Hiz­bul­lah bu güç­le­rin ye­ri­ne sal­dı­rı­ya uğ­ra­mış­tır. Bu te­ori­nin ka­bul edil­me­si du­ru­mun­da bu ve­kâ­let sa­va­şı­nın kı­sa va­de­li so­nuç­la­rı­nı in­kâr ede­me­yiz. Bu sa­va­şın ilk so­nuç­la­rı ana­liz­ci­le­rin bü­yük bir ço­ğun­lu­ğu­na gö­re, Hiz­bul­lah’ın za­fe­ri­ni ve İs­ra­il’in Hiz­bul­lah’ın yok edil­me­si ya da za­yıf­la­tıl­ma­sı­na yö­ne­lik ba­şa­rı­sız­lı­ğı­nı or­ta­ya koy­muş­tur. Ve­kâ­let sa­va­şı te­ori­si­ne gö­re, Hiz­bul­lah’ın yok edil­me­si pro­je­si yal­nız­ca böl­ge­sel güç­le­re kar­şı göv­de gös­te­ri­si ola­rak ba­şa­rı­sız­lı­ğa uğ­ra­mak­la kal­ma­dı; ak­si­ne bir öl­çü­de ken­di he­def­le­ri­nin zıd­dı­na hiz­met et­ti. Zi­ra sa­vaş son­ra­sın­da Hiz­bul­lah’ın Arap ka­mu­oyun­da­ki ko­nu­mu ve iti­ba­rı za­yıf­la­ma­dı, ter­si­ne ol­duk­ça yük­sel­di. Ay­nı şe­kil­de İs­ra­il or­du­su­nun ba­şa­rı­sız­lı­ğı İs­ra­il­li as­ke­rî ve si­ya­sî yet­ki­li­ler ara­sın­da kriz­le­rin or­ta­ya çık­ma­sı­na se­bep ol­du.
As­lın­da bu sa­va­şın ni­te­li­ği Nas­ral­lah’ın sa­va­şın asıl ne­de­ni­nin iki as­ke­rin ka­çı­rıl­ma­sı ol­ma­dı­ğı, İs­ra­il’in çok ön­ce­den böy­le bir ope­ras­yon pla­nı­nı ha­zır­la­mış ol­du­ğu yö­nün­de­ki söz­le­rin­de hak­lı­lık pa­yı­nın yük­sek ol­du­ğu­nu gös­te­ri­yor. Bu şe­kil­de böl­ge­de baş­ka sa­vaş se­nar­yo­la­rı­na da ha­zır ol­mak ge­re­ki­yor. Bu­nun en müm­kün şek­li biz­zat İs­ra­il­li­le­rin “İkin­ci Lüb­nan Ba­şa­rı­sız­lı­ğı” ola­rak ni­te­len­dir­dik­le­ri ope­ras­yo­nu te­la­fi ede­bil­mek için ye­ni­den Lüb­nan’a sal­dır­ma­sı­dır. Ola­sı sal­dı­rı­nın da­ha kar­ma­şık bir şek­li ise, bu ve­kâ­let sa­va­şı­nın da­ha kap­sam­lı bo­yut­lar­da ve İs­ra­il sı­nır­la­rın­dan uzak­ta or­ta­ya çık­ma­sı­dır. Bu ve­kâ­let sa­va­şı­nın sü­re­ce­ği­ne da­ir işa­ret­ler si­ya­set sah­ne­sin­de mü­şa­he­de edil­me­ye baş­lan­dı. İs­ra­il­li­ler Lüb­nan’da­ki ba­şa­rı­sız­lık­la­rı­nın ne­den­le­ri­ni or­ta­ya çı­ka­ra­bil­mek için ça­lış­ma grup­la­rı kur­du­lar ve bu­ra­dan el­de et­tik­le­ri so­nuç­la­rı ile­ri­de­ki muh­te­mel ha­re­ket­le­rin­de mu­hak­kak göz önün­de bu­lun­du­ra­cak­lar­dır. Ay­nı şe­kil­de İs­ra­il’in Su­ri­ye ile mü­za­ke­re im­kân­la­rı­nı araş­tır­mak için de ça­lış­ma grup­la­rı ku­rul­du. İs­ra­il, kı­sa ve­ya or­ta va­de­de Su­ri­ye ile an­laş­ma im­kâ­nı sağ­la­ma­sı ha­lin­de, Lüb­nan’da­ki ve da­ha uzak böl­ge­de­ki sa­va­şı sür­dür­mek için ol­duk­ça uy­gun bir fır­sat el­de ede­cek ve fark­lı bir Or­ta­do­ğu için uy­gun şart­la­rı oluş­tu­ra­cak­tır. Böy­le­ce Or­ta­do­ğu’da et­kin ta­raf­la­rın bi­ri ve­ya hep­si ya su­sa­cak ya da sa­va­şın baş­la­ma­sıy­la bir­lik­te her­kes sus­ma­ya ya da tes­lim ol­ma­ya mec­bur ka­la­cak­tır.
Or­ta­do­ğu dai­ma kar­ma­şık olay­la­ra ve kar­ma­şık rol­le­rin iniş çı­kı­şı­na şa­hit ol­muş­tur. Son yir­mi yıl bo­yun­ca böl­ge­nin ye­ni­den dü­zen­len­me­si için bir­çok pro­je gün­de­me ge­ti­ril­miş, de­nen­miş ve da­ha son­ra ar­şi­ve kal­dı­rıl­mış­tır. Bu sah­ne­den za­fer­le çı­kan­lar her za­man için dip­lo­ma­si­yi ve si­ya­sî gö­rüş alış­ve­ri­şi­ni dış po­li­ti­ka­la­rı­nın ba­şı­na ko­yan­lar ol­muş­tur. Bu ge­ri­lim­li sah­ne­nin ga­lip­le­ri, ge­ri­lim ya­rat­mak­tan ka­çı­nan ve müm­kün ol­du­ğun­ca ça­tış­ma­la­rı er­te­le­me­yi ba­şa­ran­lar­dır. Yi­ne geç­ti­ği­miz yir­mi yıl­da öğ­ren­di­ği­miz şey, böl­ge­de­ki her as­ke­rî ça­tış­ma­nın bü­yük yı­kım­lar­dan ve böl­ge ül­ke­le­ri­nin ulu­sal ser­vet­le­ri­nin bu­har­laş­ma­sın­dan baş­ka bir fay­da sağ­la­ma­dı­ğı­dır. Bu doğ­rul­tu­da za­ten sü­rek­li ge­ri­lim için­de olan Or­ta­do­ğu’da hiç­bir şey ge­ri­lim­le­ri azalt­mak, si­ya­se­te ve gü­ven­li­ğe da­ir olum­lu me­saj­lar ver­mek ka­dar et­ki­li de­ğil­dir. Üç gün ön­ce Cum­hur­baş­ka­nı’nın bir nük­le­er te­sis açı­lı­şın­da sarf et­ti­ği “İran’ın nük­le­er ça­lış­ma­la­rı­nın hiç­bir ül­ke­yi hat­ta İs­ra­il’i bi­le teh­dit et­me­di­ği” yö­nün­de­ki söz­le­ri de bu son de­re­ce in­ce he­sap­lan­mış bir dip­lo­ma­si­nin yan­sı­ma­sı­dır. Yet­ki­li­le­rin yap­tık­la­rı açık­la­ma­lar­la dün­ya­ya şef­faf ve olum­lu me­saj­lar yol­la­ma­la­rı­nı ümit edi­yo­ruz. Or­ta­do­ğu’da ya­şa­nan kar­ma­şık ve ön­ce­den tah­min edi­le­me­yen olay­la­rın ver­di­ği tec­rü­be şu­nu gös­ter­mek­te­dir: Bu tür me­saj­lar ve­ril­me­si dai­ma ka­lı­cı et­ki yap­mak­ta ve ül­ke­le­re kar­şı böl­ge­sel ve böl­ge dı­şı it­ti­fak­la­rın oluş­ma­sı­nı en­gel­le­mek­te­dir ki, bu da böl­ge­de­ki gü­ven­li­ğe önem­li bir kat­kı­da bu­lun­mak­ta­dır.

Tavsiye Et