Panorama
Kerkük’te Türkmen-Peşmerge gerginliği
Savaşın sona ermesiyle birlikte Irak’ta meydana gelen otorite boşluğu ülkenin kuzey bölgesini ciddi anlamda tehdit ediyor. Bu bölgede yaşayan Peşmergelerle Türkmenler arasında çıkan olaylar, Irak’ın etnik bölünmenin eşiğinde olduğunun göstergesi. Geçtiğimiz ay içerisinde İmam Musa Ali’ye ait türbenin tahrip edilmesini protesto etmek isteyen Türkmenlere, Celal Talabani önderliğindeki Irak Kürdistan Yurtseverler Birliği Peşmergeleri tarafından açılan ateş sonucu 7 Türkmen hayatını kaybetti. Türkmenlerin bir önceki gün meydana gelen olayları protesto etmek üzere düzenlediği gösterilerde de olaylar çıktı. ABD askerleri tarafından açılan ateş sonucu 2 kişi daha hayatını kaybetti. Olaylar, hem Peşmerge hem de Türkmenler tarafından kınansa da bölgeye gergin bir hava hakim.
Peşmergelerin yoğunlukta olduğu Kuzey Irak bölgesinde Peşmergelerden başka etnik unsurun varlığını kabul etmek istemeyenlerce gerçekleştirilen bu olay, bölgenin geleceği hakkında tehlike sinyalleri veriyor.
Tavsiye Et
El-Hakim suikastıyla gelen kaos
Irak’ın işgaline direnen Sünni bölgelerinden sonra Şii bölgeler de karışmaya başladı. Irak’ın Necef kentinde aracına yerleştirilen bombanın infilak etmesi sonucu Irak İslam Devrimi Yüksek Konseyi’nin ruhani lideri Muhammed Bakır el-Hakim hayatını kaybetti. Hz. Ali Camii’nde Cuma namazı çıkışı meydana gelen patlamada 400 kişi öldü, 229 kişi yaralandı. Muhammed Bakır el-Hakim’in naaşı, Irak ve İran’dan gelen yaklaşık bir milyon Şii’nin dua ve tekbir sesleriyle Necef’te defnedildi. Suikasttan kısa süre önce Amerikan ordusunun Irak’tan en kısa zamanda çekilmesini isteyen el-Hakim’in cenaze töreninde Şiiler, ABD’lilerin Irak’ı terk etmeleri için sloganlar attılar. Hz. Ali Camii’nin bombalanmasında kullanılan malzemeyle 19 Ağustos’ta Bağdat’taki BM Merkezi’ne ve 7 Ağustos’ta Ürdün Büyükelçiliği’ne düzenlenen saldırılarda kullanılan malzemenin aynı olduğu açıklandı. Daha önce Büyük Ayetullah Seyyid Muhammed Said el-Hekim’e de suikast girişiminde bulunulmuş ve olayda Ayetullah’ın korumaları ile şoförü ölmüştü.
Şii-Sünni çatışmasından medet umanlar tarafından yapıldığı düşünülen olayın faili veya failleri tam olarak bilinmiyor. Saddam rejimi yıkıldıktan sonra, tüm bölgeyi saran kaosun süresi uzadıkça Irak’ın bütünlüğüne yönelik saldırılar devam edeceğe benziyor.
Tavsiye Et
Güzel insanlar güzel atlara binip gittiler...
Türkiye’nin en renkli simalarından Denizli Valisi Recep Yazıcıoğlu Eskişehir yakınlarında geçirdiği trafik kazası sonucu hayatını kaybetti. Olay sırasında kafasından yaralanan Yazıcıoğlu, kaldırıldığı Trafik Hastanesi’nde ameliyat edildi. Ancak bir gün sonra beyin ölümü gerçekleşen Yazıcıoğlu, akabinde hayatını kaybetti.
1968 yılında Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun olan Yazıcıoğlu, 16 yıl kaymakamlık yaptıktan sonra 5 yıl Tokat, 2 yıl Aydın, 8,5 yıl Erzincan, 3,5 yıl merkez ve 7 ay Denizli Valiliği görevlerinde bulunmuştu. Recep Yazıcıoğlu, Türkiye’nin neresinde olursa olsun “kendisini nasıl bilirdiniz?” sorusuna “iyi bilirdik” cevabının verileceği, görev yapmadığı bölge halkları tarafından bile takdir gören bir şahsiyetti.
Tavsiye Et
Artık ‘hırsız’larımızı AB denetleyecek
Türkiye son aylarda gündemi oldukça fazla meşgul eden yolsuzluk olayları konusunda tarihî bir adım attı ve Yolsuzluğa Karşı Devletler Grubu GRECO’ya üye oldu.
1994 yılında Malta’da yapılan, Türkiye’nin de katıldığı Avrupa Adalet Bakanları toplantısında yolsuzluklarla mücadelede işbirliği sağlanması kararı alındı. Bu karar doğrultusunda 1 Mayıs 1999’da Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi tarafından GRECO kuruldu. Avrupa Konseyi üyeleri ile ABD’nin üyesi olduğu bu grup yolsuzlukla mücadelede en etkin mekanizma olarak biliniyor.
GRECO, gruba üye olan ülkeleri denetleme ve bilgi isteme yetkisine sahip. Grubun amacı ise, özellikle uluslararası alanda gerçekleştirilen işlerde rüşvetin engellenmesi.
Türkiye’de 2001 Haziranında GRECO Yolsuzluklara Karşı Özel Hukuk Sözleşmesi’ne uygun olarak hazırlanan yasa Meclis’ten geçti. Bu Eylül’de de GRECO tarafından hazırlanan sözleşmeleri imzalayarak resmen üye statüsü kazanan Türkiye, yolsuzluktan zarar gören kişilerin bu zararlarını tazminat yoluyla gidermelerinin önünü açan sözleşmeye imza atmış oldu. Türkiye’de yaşanan yolsuzluk olaylarının önü kesilebilecek mi bilinmez; lakin bu sözleşmeyle Türkiye, yolsuzluklarla mücadelede somut bir adım daha atmış oldu.
Tavsiye Et
Uluslararası Para Fonu (İMF) Başkanı Horst Köhler, Malezya’da yaptığı açıklamalarla tüm dünyayı şaşırttı. Köhler, Malezya iş dünyasının temsilcilerine yaptığı konuşmada, 1997-1998 Asya Krizi sırasında İMF’nin reçetelerine kulak asmayan Malezya’nın haklı olduğunu itiraf ederek; “Malezya ekonomisinin iyi performansını gözardı edemeyiz. Demek ki kararları yanlış değilmiş” dedi. Malezya İMF’nin sunduğu para politikasını serbestleştirmek yerine, para ve sermaye piyasalarına getirdiği sıkı denetim ve düzenlemelerle uluslararası finans merkezlerinin şimşeklerini üzerine çekmişti. İMF’nin verdiği yardım paketini de kabul etmeyen Malezya, Asya Krizi’nin yıkıcı etkilerini en az zararla ve en kolay atlatan ülke olmuştu.
Küreselleşmenin ağır bedelini ödeyen Malezya, uluslararası güçlere parasal anlamda bağımlı kalmadan nasıl ayakta kalınabileceğini tüm dünyaya gösterdi. Darısı Türkiye’nin başına.
Tavsiye Et
Amerika’nın ‘öteki’ askerleri
Irak Savaşı için bölgeye gönderilen ABD askerlerinin büyük çoğunluğunun para kazanmak ya da ABD vatandaşı olmak için orduya katılan İspanya, Afrika ve Meksika kökenli insanlar olduğu tüm dünya tarafından biliniyor. 11 Eylül Olayları sonrasında ABD Başkanı Bush, Amerika Silahlı Kuvvetleri’nde görev yapacak olan yabancıların Amerikan vatandaşlığına kabul edileceğini açıklamıştı. Bugün ABD ordusunda 37 bin yabancı yer alıyor ve bu askerler çatışmaların en yoğun olduğu bölgelerde görev yapıyor.
Amerika, savaşın bittiğini ilan ettiği 1 Mayıs’tan bu yana Irak’ta 168 askerini kaybetti. Siyasi amaçlarla Irak’ta bulunduğu artık kesinleşen Bush Hükümeti, bölgeye savunma amaçlı değil, saldırı amaçlı gönderdiği askerleri ‘ötekilerden’ seçerek vatandaşlarının muhalefetini en aza indirmiş oluyor.
Tavsiye Et
İsrail, Filistin Başbakanı Mahmut Abbas’ın istifasıyla değişen dengeler karşısında yeni stratejiler üretme yoluna gidiyor. Terörü devlet politikası olarak gören Şaron Hükümeti, barış yolunda engel oluşturduğu gerekçesiyle Filistin Devlet Başkanı Yasir Arafat’ı sürgüne gönderme kararı aldı. Arafat ise sürgün kararının verilmesinin ardından yaptığı açıklamada, ‘Yol Haritası’na bağlı olduğunu ve İsrail ile tam barış istediğini bildirdi.
Yasir Arafat’ın İsrail tarafından sürgüne gönderilme kararı başta Filistin halkı olmak üzere Arap Ülkeleri, Rusya, Avrupa Birliği ve Birleşmiş Milletler’den büyük tepki gördü. Arap ülkeleri ve Bağımsızlar Hareketi’nin isteği üzerine BM Güvenlik Konseyi’nde İsrail’in Arafat’ı sürgüne gönderme tehdidine son vermesini öngören karar tasarısı oylamaya sunuldu. İngiltere, Almanya ve Bulgaristan’ın çekimser kaldığı, 11 ülkenin ise evet oyu kullandığı oylama ABD’nin veto etmesi sebebiyle kabul edilmedi. Oylama sonrasında yaptığı açıklamada Arafat, ABD’nin içişlerine karışmasını istemediğini, İsrail’in saldırıları durdurması durumunda Filistinli gruplara karşı önlem almaya hazır olduğunu söyledi.
Tavsiye Et
Srebrenica katliamı yeniden hatırlandı
1995’te Bosna Savaşı sırasında Srebrenica’da Sırplar 8 bin Müslümanı dünyanın gözleri önünde katletti. II. Dünya Savaşı’ndan sonra yaşanan en büyük katliam olan Srebrenica’da ölenlerin anısına yaptırılan anıt mezarın açılışına 20 binden fazla kişi katıldı. Şu anda Sırp kontrolü altındaki bölgede bulunan anıtın açılışını Bill Clinton yaptı.
Katliam sırasında Srebrenica’nın BM tarafından güvenli bölge olarak ilan edilmiş olması tüm dünyanın BM’ye tepki göstermesine neden olmuştu. Bugünlerde Lahey’deki uluslararası mahkemede yargılanan eski Sırp subayların verdiği ifadelerde katliamın çok daha önceden planlandığı da gün yüzüne çıktı. Katledilenlerin hemen hepsinin erkek olması, Sırpların bölgede bulunan bütün Müslüman erkeklerin öldürülmesi kararıyla ilgiliydi.
Tavsiye Et
Savaş öncesinde ve sonrasında tavrını sürekli olarak Irak halkının güvenliği ve refahından yana koyan Türkiye, yeniden inşa sürecinde Irak’ta etkin bir rol oynamayı planlıyor. Irak’ın en yakın komşularından olan ve ülkeyle uzun yıllara dayalı diplomatik ve ticari ilişkileri bulunan Türkiye, bu avantajlarını kullanarak, savaş sonrası dönemde Irak’la olan ticaretini de güçlendirdi. Türkiye’den Irak’a bir yandan insani yardım amaçlı malzemeler gönderilirken diğer yandan, gıdadan kozmetiğe geniş bir yelpazede ihracat malları taşınıyor. Hükümet yetkilileri ve iş adamları, savaş sona erdikten sonra Irak’a yönelik ihracatın geçen yılın aynı dönemine göre %100’ün üzerinde arttığını bildiriyor.
Türkiye, savaş sonrasında enerji sıkıntısı yaşayan Irak’a bu alanda da tam destek veriyor. Eylül ayında Irak’a elektrik satışına başlanırken, içme suyu ve tarımsal sulama için görüşmeler devam ediyor. Irak’ta enerji altyapısının yenilenmesi için de çalışmalara başlandı. Ayrıca, Türk şirketleri bankacılıktan telekomünikasyona kadar birçok sektörde yeniden inşa sürecinde rol almak için görüşmelerini yürütüyorlar.
Bölgeye ihracat yapan işadamlarının en büyük sorunu ise güvenlik. Bölgede düzensizliğin sona ermesi ve can güvenliğinin sağlanmasının ardından ticaretin daha da güçleneceğini dile getiren işadamları, Türkiye’nin Irak’a ABD’nin isteği doğrultusunda asker göndermesi durumunda, bölgeyle olan ticari ilişkilerin etkileneceğinden endişe duyuyorlar.
Tavsiye Et
Başbakan Göran Persson liderliğinde yürütülen ikna kampanyasına rağmen, İsveç halkı 14 Eylül tarihinde yapılan referandumda %56 oyla euroya “hayır” dedi. Referandumdan üç gün önce ülkenin çok sevilen Dışişleri Bakanı Anna Lindh’in öldürülmesinin yarattığı duygusal ortam, İsveçlilerin kararını değiştirmedi. Anna Lindh, ülkede euroya geçişi savunan kanadın önde gelen isimlerindendi.
İktidardaki Sosyal Demokratların öncülük ettiği kampanyalarda daha çok euronun ekonomik kazanımları üzerinde duruluyordu. Fakat ekonomik göstergeler İsveç’in buna pek fazla ihtiyacı olmadığını ortaya koyuyor. İsveç ekonomisinin bu yıl %1,5 büyümesi bekleniyor, euro bölgesi için ise büyüme tahmini %0,5. Aynı şekilde İsveç’te işsizlik oranı %5,4 iken, euro bölgesinde bu oran %8,9. Yine de İsveç’in euroyu reddetmesi tam olarak ekonomik nedenlere bağlanamıyor. İsveç halkı, euroya geçmesi halinde ülkelerinin Avrupa Birliği’ne daha fazla bağımlı hale geleceğinden çekiniyor. 9 milyon nüfuslu İsveç, yakında 450 milyon nüfusa sahip olacak AB içinde hak ettiği konumu elde edemeyeceğinden endişe ediyor. Ayrıca, Başbakan hariç bütün siyasilerin korumasız dolaştıkları bir ülke olarak bilinen İsveç’te halk açık toplum, demokrasi ve bağımsızlıktan taviz vermek istemiyor.
Tavsiye Et