G-8 Zirvesi İtalya’da toplandı Dünya ekonomisinin yaklaşık %65’ini teşkil eden sanayileşmiş en büyük sekiz ülkenin (ABD, Japonya, Almanya, İngiltere, Fransa, İtalya, Kanada ve Rusya) oluşturduğu G-8’lerin bu yılki zirvesi, İtalya’nın L’aquila şehrinde düzenlendi. 8-12 Temmuz tarihlerinde gerçekleştirilen zirvede küresel ekonomik kriz, iklim değişikliği, gıda güvenliği, Afrika’nın kalkınması, İran’daki seçim ve sonrasında yaşanan gelişmeler, Ortadoğu ve nükleer silahlanma gibi konular masaya yatırıldı. Zirvenin sonuç bildirgesinde göze çarpan iki önemli mesele, doğrudan gıda yardımı yerine kendi tarımsal kalkınmalarını gerçekleştirebilmeleri için Afrika ülkelerine vaad edilen 20 milyar dolarlık yardım paketi ile 2050 yılına kadar sera etkisi yapan gazların salınımının %80 oranında azaltılmasını hedefleyen önlem planı oldu. Liderlerin iklim değişikliği ile ilgili tedbirlerde 2010, 2015 gibi yakın tarihler yerine 2050 gibi iktidarda olmak şöyle dursun hayatta dahi olamayabilecekleri bir tarihi hedeflemeleri çevreci kuruluşların tepkisine yol açtı.
Gıdada fiyatlar artarken yardımlar azalıyor Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO)’nün hazırladığı gıda fiyat endeksine göre, gıda fiyatları son iki yılda %82 oranında artış gösterdi. Et, süt ürünleri, tahıl, şeker ve yağ olmak üzere beş farklı kalemdeki toptan fiyat artışlarına göre hazırlanan endeks, Haziran 2008’de tarihinin en yüksek değerine ulaşmıştı. 2009’da üretimdeki artışlara ve ekonomik krizden kaynaklanan talep daralmalarına rağmen, fiyatlarda belirgin bir düşüşün yaşanmaması, gıda pazarının arz-talep dengesinde birtakım yapısal değişlikler olduğu şeklinde yorumlanıyor.
İngiltere merkezli yardım örgütü Oxfam da aynı konuyla ilgili hazırladığı raporunda, önümüzdeki 20 yılda özellikle yoksul ülkeler için temel gıda maddesi olan mısır, pirinç ve buğday üretimlerinde sel, kuraklık ve iklim değişikliklerine bağlı azalmalar olabileceğini ve Çin, Hindistan gibi gelişmekte olan ülkelerin etkisiyle artan talebin gıda fiyatlarını yükselteceğini belirtiyor. Dünya genelinde gıdaya ayrılan yardım miktarının 1980’den bugüne %17’den %5’e gerilediğini hatırlatan Oxfam, G-8 ülkelerini, gıda ve tarım alanında verdikleri yardım sözlerini tutmadıkları gerekçesiyle eleştiriyor.
Ekonominin patronları değişiyor
1955’ten beri her yıl dünyanın en büyük 500 şirketi listesini hazırlayan Amerikan Fortune dergisi, 2008 yılı “Fortune Global 500” listesini yayınladı. Önceki yıllarda listenin üst sıralarında yer alan Japon ve Amerikan şirketleri, küresel ekonomik krizin ardından bu üstünlüklerini kaybetmeye ve yerlerini yeni gelişen pazarlar olan Çin, Güney Kore, İspanya, Meksika ve Tayvan gibi ülkelerin şirketlerine bırakmaya başladılar. Özellikle ilk 5’teki 3 ve ilk 25’teki 10 şirketin sahibi olan Çin, 2008’in lider ülkesi olarak dikkat çekiyor. Öte yandan bu yıl en büyük gelir kaybını yaşayan 12 şirketten 9’unun ABD menşeli olması ve toplam kaybın %84’ünün yine bu şirketlere ait olması, listenin %30,6’sını kontrol eden ABD ekonomisi adına ciddi bir gerileme anlamına geliyor. Farklı endüstrilerde faaliyet gösteren şirketleri yer, büyüme hızı, kârlılık, çalışan sayısı gibi değişik alanlarda değerlendirme imkanı sağlayan “Fortune Global 500” ülkeler için bir gelişmişlik göstergesi olarak algılanmasa da dünya ekonomisinin gelecekteki güçlü aktörlerini işaret etmesi açısından önem arz ediyor.
Petrol masada kaldı
Irak hükümeti, ülkedeki sekiz büyük petrol ve doğalgaz sahasının geliştirilmesi ve işletilmesi amacıyla tarihî ihaleler düzenliyor. İhalelere katılan uluslararası petrol şirketleri, 115 milyar varille dünyanın en büyük üçüncü petrol rezervine sahip olan ve 2003’teki işgalin ardından üretimi yavaşlayan Irak’a girmek istemelerine rağmen, hükümetin şartlarını reddederek masadan kalktılar. Halen 2,4 milyon varil olan günlük petrol üretimini önümüzdeki beş yıl içinde 4 milyon varile çıkarmayı hedefleyen Irak’ın Petrol Bakanı Hüseyin el-Şehristani, “Irak’ın milli zenginliklerini korumak durumundayız” diyerek şirketlerin şartlarını kabul edemeyeceklerini belirtti. Masadan kalkan şirketlerin önümüzdeki Aralık ayında yapılacak seçimlerinin getireceği kabine değişikliklerini bekledikleri ifade ediliyor.
Doğu Türkistan’da ekonomik kayıp 15,6 milyon TL
Çin idaresi altındaki Doğu Türkistan’da 5 Temmuz’da başlayan ve resmî rakamlarla 194 kişinin ölümü ve 1.000’i aşkın kişinin yaralanmasıyla sonuçlanan olayların bölge ekonomisi için maliyeti de ağır oldu. Başkent Urumçi’de yapılan ilk incelemelere göre bölgenin turizm, yatırım ve tüketim de dâhil çeşitli alanlarını doğrudan etkileyen olaylar, 68 milyon 950 bin yenlik (15,6 milyon TL) ekonomik kayba yol açtı. Doğu Türkistan, doğal zenginliklerinin, geniş tarım arazilerinin ve zengin su kaynaklarının beslediği 61 milyar dolarlık ekonomisiyle Çin için büyük önem taşıyor. Çin’deki petrol ve doğalgaz rezervinin %25’i ile kömür rezervinin %40’ına sahip olan bölge, günlük 75.000 ton ham petrol üretimiyle Çin’in iç enerji kaynağı olarak görülüyor. Doğu Türkistan’ın ekonomik potansiyeli Çin yönetiminin bölge üzerindeki otoritesini artırmak istemesinin sebepleri arasında gösteriliyor.
FED: Amerikan ekonomisi toparlanıyor
Amerikan Merkez Bankası (FED) Başkanı Ben Bernanke, 2009 yılının ikinci çeyreğinden itibaren ekonomide toparlanma sürecinin başladığını, gelecek iki yıl boyunca bu sürecin hızlanarak devam edeceğini belirtti. Son yetmiş yılın en büyük ekonomik krizinin atlatılması için uyguladığı politikalarla takdir toplayan Bernanke, FED’in genişlemeci para politikalarının yol açtığı yüksek enflasyon endişeleriyle ilgili açıklamalarda bulundu. “Zamanı geldiğinde elimizdeki araçların fazla likiditeyi çekmeye yeterli olduğuna inanıyoruz“ diyen Bernanke, ekonominin toparlanma sürecini tehlikeye atmamak için şu aşamada herhangi bir politika değişikliğine gitmeyi düşünmediklerini söyledi. Bernanke ayrıca faturası vatandaşın sırtına yüklenen kurtarma paketleriyle ilgili olarak, büyük şirketlerin iflas etmesi halinde dünya ekonomisinin çok daha kötü etkileneceğine dikkat çekti.
Tavsiye Et
İlk 1000’de Türkiye’den 15 banka 39 yıldır “dünyanın en büyük 1.000 bankası”nı belirleyen İngiliz The Banker dergisi, Temmuz 2009 sayısında bu yılın listesini açıkladı. Bankaların Seviye 1 sermayelerine (Tier 1 capital) göre sıralandığı listede, Türkiye’den 15 banka yer aldı. Türkiye’nin en büyük bankası olan İş Bankası 101. sıraya yerleşerek listeye giren diğer Türk bankaları arasında bu yıl da ilk sıradaki yerini korudu. Öte yandan Temmuz 2008 itibarıyla sermayesini üçe katlayan Bank Asya listede 235 sıra birden atlayarak yılın en fazla yükseliş kaydeden bankası oldu. Listedeki bankaların değerlerinin dolar cinsinden karşılaştırılıyor olması, lira cinsinden sermayeleri artsa bile yıl içinde liranın dolar karşısında uğradığı sert değer kayıpları nedeniyle listedeki Türk bankalarının 2008’e nispetle alt sıralarda yer almasına sebep oldu. Geçen yıl 4. sırada yer alan JP Morgan ise bu yıl listenin en üst sırasına yerleşti.
İstanbul bu sene daha ucuz
Tüm dünyada 40’tan fazla ülkede faaliyet gösteren İngiliz insan kaynakları ve danışmanlık şirketi Mercer tarafından her sene düzenli olarak yapılan Yaşam Maliyeti Araştırması’nın 2009 yılı sonuçları açıklandı. 6 kıtada 143 şehri kapsayan araştırma iskan, ulaşım, gıda, giyim, eğlence ve ev eşyası gibi 200 farklı kalemdeki maliyet karşılaştırmaları göz önüne alınarak yapılıyor. 2009’da küresel ekonomik krizin etkisiyle ülkelerin para birimlerinde görülen dalgalanmalar ve doların değer kazanması, listedeki ülke sıralamalarında ciddi farklılıklara sebep oldu. Türk lirasının dolar karşısında diğer para birimlerine nispetle daha fazla değer kaybetmesi, geçen yıl listenin 23. sırasında yer alan İstanbul’un bu yıl 53. sıraya gerilemesine ve yaşam maliyeti açısından geçen yıla göre daha “ucuz” bir şehir olarak nitelendirilmesine sebep oldu. Japon yeninin dolar karşısında değer kazanması, son üç yılın şampiyonu olan Moskova’nın yerini Tokyo ve Osaka gibi Japon şehirlerine bırakmasına yol açarken, ilk 10’da Avrupa’dan 4 şehir yer aldı. Listenin son sırasında ise bu yılın en “ucuz” şehri olan Johannesburg bulunuyor.
Otomotive takviye vergisi Küresel ekonomik krizin etkisiyle sıkıntılı bir dönemden geçen otomotiv sektörü, hükümetin Mart ayı itibarıyla başlattığı vergi indiriminin ardından artan satışlarla rahat bir nefes aldı. ÖTV indiriminin azalarak da olsa devam etmesi, pazarın %50’ye yakın büyümesini sağladı. Binek ve hafif ticari araç satışları yılın ilk yarısında geçen yılın ilk yarısına göre %3,92 oranında artarak 273 binin üzerine çıkarken, otomobil satışlarında ise %15,36’lık bir artış gözlendi. Pazarda yılın ilk 6 ayında en çok müşteri bulan model ise 13 bin 981 adetlik satış rakamıyla Hyundai Accent Era olurken, onu çok az farkla Fiat Fiorino takip etti. Öte yandan sanayi üretiminde önemli göstergeler olarak kabul edilen elektrik, doğalgaz ve su tüketimi miktarları, otomotiv devlerinin faaliyet gösterdiği Bursa Organize Sanayi Bölgesi’nde kriz öncesi değerlerine yaklaştı. 15 Mart’ta 1600 cc ve altındaki otomobillerde %37 olan ÖTV oranı %18’e indirilmiş, 16 Haziran-30 Eylül arasında ise %27 olarak uygulanmasına karar verilmişti.
BRIC’in fikir babası O’Neill, Türkiye’den umutlu
Dünyanın en büyük yatırım bankalarından Goldman Sachs’ın baş ekonomisti Jim O’Neill, Türkiye’nin ikinci çeyrek GSYH (Gayri Safi Yurtiçi Hasıla) rakamında artış beklediğini belirtti. O’Neill özellikle Avrupa’nın büyük ekonomilerinin durgunluk içinde olduğu bir dönemde beklenen bu ekonomik büyümenin krizden çıkış olarak algılanması gerektiğinin altını çizdi. Erken gelen büyüme sinyalleri ile Türkiye’nin Avrupa’da öne çıkacağını belirten O’Neill, AB kapılarının açılması halinde Türkiye’nin bölgenin lokomotif ekonomisi haline gelebileceğini sözlerine ekledi. O’Neill on yıl önce BRIC başlığı altında topladığı Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin’in GSYH toplamının 2010 yılında dünya ekonomisinin %10’unu oluşturacağını öngörmüştü. BRIC ülkelerinin geçen yılki GSYH toplamı dünya ekonomisinin %15’ine tekabül etti.
Sanayinin devleri açıklandı
İstanbul Sanayi Odası (İSO) “Türkiye’nin 500 Büyük Sanayi Kuruluşu 2008 Yılı Raporu”nu açıkladı. Listenin başında Türkiye Petrol Rafinerileri A.Ş. (TÜPRAŞ) yer alırken, ikinci sırada bulunan Elektrik Üretim A.Ş ilk ona girebilen tek kamu kuruluşu olarak dikkat çekiyor. Rapora göre Türkiye’nin ilk 50 büyük sanayi kuruluşunun 2007 yılında üretimden satışlarda %49,8 olan payının 2008’de %52,6’ya çıktığı, aynı şekilde vergi öncesi dönem kârında %43,9 olan oranın 2008’de %58,8’e yükseldiği gözleniyor. Öte yandan 2007’de istihdamdaki payları %33,5 olan ilk 50 kuruluşun, 2008’de istihdamın %31’ine ortak olması, ekonomik krize rağmen cirolarını ve kârlılıklarını artıran şirketlerin katma değer ve istihdam alanlarında aynı başarıyı göstermediklerine işaret ediyor.
Yatırım ve istihdamın yeni adresi: Nabucco
Türkiye üzerinden AB ülkelerine doğalgaz taşıyacak olan Nabucco Projesi için imzalar, 13 Temmuz’da Ankara’da atıldı. Toplam 3.300 kilometrelik uzunluğa sahip olacak boru hattı ile Kafkasya ve Ortadoğu doğalgazının Türkiye, Bulgaristan, Romanya, Macaristan ve Avusturya üzerinden Orta ve Batı Avrupa pazarlarına ulaştırılması hedefleniyor. 2020’de 31 milyar metreküp doğalgaz taşıyacağı varsayılan boru hattının yaklaşık %60’ı Türkiye sınırları içinden geçecek. 7,9 milyar avroluk bir bütçeye sahip olan Nabucco Projesi kapsamında Türkiye’ye 4,74 milyar avroluk bir yatırım yapılması ve 15 bin kişiye istihdam sağlanması bekleniyor. Nabucco Projesi, Avrupa’nın en büyük doğalgaz tedarikçisi konumundaki Rusya’dan yapılan sevkiyata alternatif olması sebebiyle daha çok ABD ve AB tarafından destekleniyor.
Tavsiye Et