Tommiks ızbandut gibi Kızılderilinin çenesine bir aparkat geçirirdi.
‘Smock’ diye bir ses çıkardı.
İlkel, vahşi, barbar, cahil, kaba, komik, korkunç yerli ‘augh’ diye bağırarak yere serilirdi.
Tüm rangerler ‘hurra, hurra!’ nidalarıyla şapkalarını fırlatırlardı.
Tommiks muhallebi çocuğu denilecek kıvamda bir delikanlı idi.
Ama bir kodu mu kafasında yıldız çakmayan Kızılderili olmazdı.
Amerikan bayrağındaki yıldızlar zannımca yerlilerin kafasında çakan işte bu yıldızlardır.
Çelimsiz kahramanımızın incecik kolundan böyle indirici bir yumruk çıkması karşısında bizler de şapka çıkarırdık.
Amerikalıların her attıkları, atacakları adımın önünde benim şapka çıkarmam o günlerden kalma alışkanlıklarımdandır.
KAHROLASI YERLİLER BEYAZLARI KESTİLER
Şarkı sözü gibi oldu ama gerçek bu değil mi?
Niçin kendimizi kandıralım?
Bütün çocukluğumuz süresince çizgi romanlarda, filmlerde izlediğimiz bu apaçık gerçekliği görmezden mi geleceğiz?
Apaçilerin, Siyuların, Çerokilerin, Çeyenlerin (Dikkat! Çeçenler değil, Çeyenler) konvoylara saldırıp genç yaşlı, çoluk çocuk demeden herkesi öldürmeleri karşısında üç maymunları mı oynayacağız?
Hele öldürdükleri insanların sırf zevk olsun diye kafa derilerini yüzmeleri kaç defa rüyalarıma girmiştir.
Ben bu yüzden yerlileri hiç sevmem.
Yerlilikten de, yerellikten de nefret ederim.
Kızılderililer medeniyetin nimetlerinden istifade etmesini bilmeyen bir topluluktu.
Sosyolojik olarak meseleyi irdeleyecek olursak kabile düzeyini dahi aşamamışlardı.
Totemleri vardı, tabuları vardı.
Ormanın sesini, kuşların cıvıltısını, şelalelerin akışını dinleyerek kendilerinden geçerlerdi.
Kardeşim, ateş suyu denen şey icat olunmuş.
Ondan içip kendinden geçsene.
Bak o icat gelişti, gelişti, Petrus’a kadar dayandı.
Reklamı bile var;
“Aç bir Petrus, ancak o zaman çalışır us.”
Memleketin bütün aydınlarının, başkanlarının mahzenlerinden sebil gibi Petrus fışkırıyor.
Bunlar direniyor.
Bizimkiler matbaaya nasıl direndilerse onlarınki de aynı hesap.
Aydın adam icada direnmez; esasen aydın adam hiçbir şeye direnmez diye diye dilimizde tüy bitti.
Dahası da var.
Sen ateşin etrafında o kadar dans et; bir defa dahi ateşli silah icat edeyim de milleti toptan katledeyim diye düşünme!
Hep keyif, hep keyif!
Oh ne ala!
Keyif de keyif olsa!
Tüttürdükleri barış çubuğunun leş gibi olduğu, içmeye yeltenen rangerlerin tükürmelerinden bellidir.
Adetleri eski, eğlenmeyi bilmez, giyim kuşamları acayip, cahil, cühela onlarca güruh.
Ne anlarlar Petrus’tan, ne anlarlar ıstakozdan.
BARBAR UYGAR OLUR MU?
Rangerler haberleşmek için borazan çalıyor; bunlar ateş yakıp, duman tüttürüyor.
Rangerler konvoylara istedikleri yere yerleşsinler, memleket nasılsa sahipsiz diye refakat ediyor, yol gösteriyor.
Bunlar tutmuş bu topraklar bizim, yerleştirmeyiz diye masum beyazların kanına giriyor.
Rangerler apoletler, şapkalar, çizmelerle çakı gibi giyiniyor.
Bunlar kafalarında bantlar, sırtlarında şallar, ayaklarında şalvarlar döküm döküm dökülüyor.
Rangerler koca garnizon kuruyor, bunlar daha çadırda yaşıyor.
Neymiş, mevsim değişecekmiş de göçecekmiş.
İbn-i Haldun yıllar önce söylemiş, haberleri yok.
Göçebe toplum medeni olmaz, olmaz, olmaz.
BOP
Önce bunları toptan ateş suyuna alıştıracaksın.
Altı kaval üstü şişhane, kendin gibi giyindirip kuşandıracaksın.
Hangi çağda yaşıyoruz, öyle totemdir, tabudur olmaz diye inandıracaksın.
Geçmişlerinden utandıracaksın bir güzel, sonra yeni totemin bu, yeni tabun da bu diye dayatacaksın.
Çeyen’di, Apaçi’ydi, Siyu’ydu etnik olarak uyandıracaksın.
Her birine revolverdi, tüfekti dağıtacaksın.
Sonra birbirine kırdıracaksın.
Uyanık çıkıp birbirlerini kırmazlarsa ‘insanî yardım yapıyorum’ diye enfekte battaniye dağıtacaksın.
Olmadı afyona alıştıracaksın.
Afyon tutmadı, televizyona asılacaksın.
Popstarın, kızılstarın olmazsa olmaz buyuracaksın.
Kan Kan dansı yapan kızları, high society barları magic boxta yayınlayacaksın.
Almadan vermek Tanrı’ya, vermeden almak rangerlere mahsus olmasına rağmen incik, boncuk, ayna, tarak vereceksin, altınını, gümüşünü, petrolünü çalacaksın.
‘Bu yol ayrımında ya uygar olacağız, ya barbar.
Ticaret bu, kazanmak da var, kaybetmek de var’ incilerini döktürecek Ali Cengiz Tuğrul’lar bulacaksın.
Hatta bu Ali’lerden, Cengiz’lerden, Tuğrul’lardan el-Hurra yayınlarında da faydalanacaksın.
‘Hurra!’ nidalarının ‘kazandık, yaşasın!’ demek olmadığını ben bu yaşımda daha yeni öğrendim.
Hurra demek özgürlük demekmiş.
Hürriyet demekmiş.
Demek ki direnen yerlilerin özgürlüğünü ellerinden alıp ‘hurra’ diye bağıracaksın.
Ya da çığıracak medya mensupları bulacaksın.
Bak bakalım o zaman Kızılderilisi, Sarıderilisi, Karaderilisi, Akderilisi Bembeyazlaştırma Operasyonu Procesine direnebiliyor mu?
TOP’LA HOP’U KINIYORUM
Koskoca yazarım.
Procenin proje diye yazılması gerektiğini elbette biliyorum.
Ama projenin memleketimizdeki İslamcı, solcu, kızılderilici, icat karşıtı bir takım insana ZSP olarak göründüğünü biliyorum.
Zihni Sinir Procesi gibi sinir bir proce olarak görüyorlar caanım projeyi.
Kendileri soluk benizli ama kafalarının içi kızıl renkli olanlar da vardı yakın zamanlara kadar.
Onların da bambaşka projeleri vardı.
O proje duvara toslamadı mı?
Koca duvar da yıkılmadı mı?
Onlar rangerlere direnemediler de aşiret ilişkilerini aşamamış, klan kültürlü insanlar mı direnecek?
Bering Boğazı boğaz değilmiş bir zamanlar.
Çeyenler, Siyular belki de doğudan göçerek batıya ulaştılar.
Biliyorsunuz atalarımız sadece terini silmek için mendili keşfedebilen cahil insanlardı.
Ata da binerlerdi.
Kızılderililerin ataları kesin bizimkilerdir.
Yoksa Batı’da o kadar cehaletin bulunmasını insanın havsalası almıyor.
Ben Ali Cengiz Tuğrul olarak atalarımın bu rahatsız edici gölgesinden kurtulmak üzere BOP’sini harfiyen destekliyorum.
Yerlileri ehlileştirme çabalarında kendime de bir misyon biçiyorum.
Yok TOP’tu diyerek Türkiye’nin Organizatörlüğü Projesi’ni dile getirenleri de, yok HOP’tu diyerek Hayırcılar Organizasyonu Projesi’ni ortaya atanları da şiddetle kınıyorum.
KAFAMI KURCALAYAN TEK ŞEY
Tommiks maceralarında Kızılderililer saldırdığında hep ölen Sanchez adında biri olurdu.
Sanchez hafiften göbekli, esmer, kıvırcık saçlı ve bıyıklı bir rangerdi.
Kuvvetle muhtemeldir ki Sanchez Meksikalıydı.
Rangerlere katılmıştı ve operasyonlara yardım ediyordu.
En az on beş Tommiks macerasında hep bu Sanchez ölüyor ve arkadaşları bayrağı göndere dikerek, gözleri yaşlı selam duruyorlardı.
İnce, bıyıksız, göbeksiz, yakışıklı bir rangerin öldüğüne ben şahit olmadım.
Nedendir diye merak edip dururum.
Merak ederken ‘mmmm’ diye düşünüyorum.
Bir sonuca ulaşırsam siz okuyucularıma izah ediyorum.
Mmmmla izah aniden birleşince m-izahmış gibi oluyor.
SON SÖZ
Yeterli izahatın olmadığı yerde mizah mecburi olur.
Paylaş
Tavsiye Et