Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Skip Navigation LinksArşiv (March 2010) > Dünya Ekonomi > Kuzey-güney dengesizliği ve DTÖ
Dünya Ekonomi
Kuzey-güney dengesizliği ve DTÖ
Barış Şanlı
KÜRESELLEŞMENİN etkisi arttıkça, kuzey-güney veya gelişmiş-gelişmekte olan-azgelişmiş ülkeler arasındaki uçurum da gittikçe büyüyor. Bu durumun en belirgin görüldüğü noktalardan birisi de, küresel ticaretin yapısı. Kuzey daha çok sanayi ve hizmet sektörlerinde açık ara ağırlığını hissettirirken, güneyin temel gelir kaynağı tarım sektörü ve diğer emtia.
Zaman içerisinde petrol dışındaki diğer emtia, sanayi ürünleri karşısında gittikçe artan bir oranda değer kaybetti. Yapılan bir araştırmada sadece 1980-1992 arasında bu değer kaybının %52’ye ulaştığı ifade ediliyor. Günümüzde bu uçurum, 1992 ile kıyas edilemeyecek kadar artmış durumda. 1986-89 arasında Sahra Altı Afrika’da bu sebeple meydana gelen yıkım, sadece iktisadî açıdan 56 milyar dolarlık bir gelir kaybına sebep oldu. Bu kaybın sosyal ve siyasî sonuçlarının ise daha ağır olduğu, bu bölgelerde yaşanan iç savaşlar, fakirlik, açlık vs. gibi sonuçlara bakılarak ifade edilebilir. Bu durum aynı zamanda güneyin ekonomik kaynaklarının kuzeye aktarılmasındaki en büyük mekanizma olarak da ele alınabilir.
Raporlar açık bir şekilde dengesiz gelişimi gösterse de, bazı kesimlerce açık bir ticarî sistemin dünya ekonomisinin canlanmasına güçlü bir etki yapacağı ve böylelikle de geri kalmış ülkelerin fakirlikten kurtulmaları için gereken büyümeye yardım edeceği temel tez olarak sunuluyor. Bu teze karşın, dünya ticarî sistemi, emtia ihracatına bağımlı olan ülkeleri köşeye sıkıştırmış durumda. İktisadî küreselleşmenin en önemli unsurlarından biri ve ticarî sistemi yapılandırıp düzenleyen birincil mekanizma olaraksa, Dünya Ticaret Örgütü karşımıza çıkıyor. Bretton Woods kurumları ve DTÖ, kuzeyin ihtiyaçlarına göre küreselleşmenin yönünü ve gelişmekte olan ülkelerin izlemesi gereken politikaları belirliyor.
 
DTÖ’nün Açmazı
Bilindiği gibi, GATT’ın Uruguay görüşmeleriyle DTÖ’ye dönüşerek kurumsal bir yapıya bürünmesinin ardından, Bakanlar Konferansları düzenlenmeye başlamıştı. Dünya ekonomisinin, özellikle de ticaretinin gidişatı ve geleceği bu görüşmeler çerçevesinde belirlenecekti. Ancak DTÖ’nün Bakanlar Konferanslarının ilki olan 1996 tarihli Singapur müzakerelerinden bu yana bu konuda kayda değer bir gelişme yaşanmadı. Aslında, Singapur’da da, müzakere edilen konular kayda değer bir şekilde ele alınamamış ve gelecekte dünya ticarî hayatının şekillenmesini sağlayacak olan teşvikler, yatırımlar, ticaretin kolaylaştırılması ve pazara girişteki engellerin kaldırılması, kamu alanında yapılan ihalelerin şeffaflaştırılması vb. konular daha sonraya bırakılmıştı. Uluslararası ticarî bir birliktelik veya düzen oluşturmanın ne denli zor bir iş olduğu ortada; sonuca ulaşmak uzun zaman alabileceği gibi, bir sonuca ulaşılamayabilir de.
Bu çerçevede, 1999 Seattle görüşmelerinin başarısızlıkla sonuçlanması, bütün kesimlerin değerlendirmesi gereken bir fırsat oluşturdu. Bugün gelinen noktada ise DTÖ, özellikle karar alma sürecinde belirli bir kilitlenmenin eşiğinde. Gerek Doha, gerekse Cancun toplantıları sonrasında ortaya çıkan tablo, kuzey-güney arasındaki farkın ve anlaşmazlığın oldukça derin olduğunu gösteriyor.
 
Cancun’da Neler Oldu?
DTÖ’nün Bakanlar Konferansı’nın beşincisi, 2003 yılı Eylül ayında Meksika’nın Cancun kentinde gerçekleştirildi. Bu toplantı, Doha görüşmeleri sırasında alınan kararların gelişimi ile yapılan işler ve görüşmelerde alınan yolu takip etmek amaçlı bir ajandaya sahipti. Ayrıca toplantının, DTÖ tarafından dünya ticaretinin serbestleştirilmesine; gelişmiş, gelişmekte olan ve azgelişmiş ülkeler arasındaki uçurumun kapanmasına yönelik bir adım olacağı düşünülüyordu. Üzerinde durulan iki temel konu, toplantı sırasında tartışmalara sebep oldu: Tarım sübvansiyonları ve büyük ülkelerin lehine işleyen dış ticaret rejimi. Görüşmelerin sonunda global bir serbest ticaret anlaşması imzalanması düşünülüyordu; ancak konferans sonrasında yapılan açıklamada kayda değer bir sonuca ulaşılamadığının belirtilmesi hayal kırıklığına neden oldu.
Seattle görüşmelerinden bu yana DTÖ’nün karar alma sürecinde bir kilitlenmenin olduğu açık bir şekilde görülüyor. Kilitlenmenin yaşandığı nokta ise tarım müzakereleri. Sanayi ve emtia arasındaki dengesizlik ile tarım sübvansiyonları gibi sebeplerle az gelişmiş ülkeler, gelişmiş ülkeler karşısında çok daha kötü duruma düşebilecekler.
 
Müzakere Platformlarında Güney Niye Etkin Olamıyor?
Uluslararası ekonomik sistemin baskısı altında ezilen az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler, DTÖ’nün oluşturduğu platformda, sistemin belirlenmesinde eşit bir statüde temsil edilme imkanına sahip gibi görünüyorlar. Ancak bu platformda kendilerini ne kadar ifade edebildikleri ya da etkin olabildikleri, tartışmaya yer vermeyecek şekilde açık.
Bu ülkelerin müzakere sürecinde ve uluslararası alanda yeterli etkinliği sağlayamamasının en önemli sebebi, ortak bir müzakere zemini oluşturarak kolektif bir şekilde hareket etme yetisinden uzak olmaları. Bundan başka, yetkin personelin, yetişmiş akademisyenlerin, sivil toplum kuruluşları gibi arka planı dolduracak unsurların ve bu ülkeler arasında politika belirleyecek hazırlık zeminlerinin olmaması da diğer nedenler arasında zikredilebilir. Böylelikle bireysel kazanımlar toplu kayıplara ve kilitlenmelere neden oluyor.
 
Hong Kong Toplantısına Doğru
Hong Kong’da Aralık ayında gerçekleştirilmesi planlanan Bakanlar Konferansı, bir süredir alınan başarısız sonuçlar ve kilitlenmelerin gölgesinde ayrı bir önem ifade ediyor. Müzakere sürecinde yaşanan başarısızlıklar DTÖ’nün kurumsal işlevselliğini de sorgulanır duruma getiriyor. Bu sebeple Hong Kong toplantılarından bir sonuç çıkması amaçlanıyor. Ancak kuzey-güney arasındaki öncelik farklılıkları ve dengesizlik, bu toplantıda bir karar alınmasının önündeki en büyük engeli teşkil ediyor.
Hong Kong’da, daha önceki kilitlenmişliğin gölgesi altında, belki de DTÖ’nün geleceği masaya yatırılıyor.

Paylaş Tavsiye Et
Dünya Ekonomi
DİĞER YAZILAR