Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Dünya Siyaset
Stratejik bir adım olarak Nabucco
Barış Şanlı
UZUN zamandır gündemde olan ama bir türlü sonuçlandırılamayan Nabucco Anlaşması, 13 Temmuz’da Ankara’da düzenlenen gösterişli bir törenle imzalandı. Hazar ile Kafkasya’daki doğalgazı Türkiye üzerinden Avrupa’ya taşıyacak olan Nabucco projesi, çeşitli aktörler için birçok kazanımlar, riskler ve işbirliği fırsatlarını da beraberinde getiriyor. 3.300 km. olacak olan Nabucco hattının 1.998 kilometresi Türkiye’den geçecek. İnşasına 2011’de başlanması öngörülen boru hattından ilk gaz 2014’te pompalanacak. Türkiye, Bulgaristan, Romanya, Macaristan ve Avusturya’nın ortağı olduğu Nabucco hattı ile yıllık 31 milyar metreküp gaz taşınması hedefleniyor. Bütün enerji projelerinde olduğu gibi Nabucco’nun geleceği için de iki temel nokta, tedarik ve ulaştırma. Projenin etkin bir şekilde yürütülebilmesi için öncelikle doğalgazın kesintisiz tedarik edilmesi gerekiyor. Bu noktada Hazar Havzası’nda yerleşik Azerbaycan ve Türkmenistan projeye destek vereceklerini açıklasalar da, durum hâlâ belirsizliğini koruyor.
Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından Hazar Havzası’ndaki enerji kaynaklarının paylaşımı ve uluslararası piyasalara ulaştırılmasına yönelik, literatürde “enerjinin yeni jeopolitiği” diye anılan, büyük bir mücadele yaşanmıştı. Bu mücadele yerel, bölgesel ve küresel düzlemlerde gerçekleşmiş; Hazar Denizi’nin statüsü haricindeki meselelerde somut çözümlere varılmıştı. Bu mücadele zaman içerisinde yerini işbirliğine terk etti. Petrol ve doğalgaz boru hatlarında hangi güzergâhın kullanılacağının tartışıldığı bu dönemde Türkmen doğalgazının Trans-Hazar boru hattıyla Batı’ya ve Trans-Afgan boru hattıyla da Pakistan üzerinden Hindistan’a taşınması gündeme geldi. Söz konusu kaynakların üçüncü bir hatla Kazakistan’a aktarılmasına yönelik projenin 2011’de hayata geçirilmesi planlanıyor. Ayrıca Trans-Afgan boru hattına yönelik Hindistan’ın ilgisizliği, diğer bir potansiyel müşteri olan Çin tarafından ilgiyle izleniyor.
Enerji kaynaklarına güvenli ve sürekli ulaşabilmek, uluslararası politikanın en önemli unsurlarından biri haline geldi. Zira doğalgaz tüketimi gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde ciddi artışlar gösteriyor. BP istatistiklerine göre 2008’de doğalgaz talebi, ekonomik krize rağmen ortalama %2,5 oranında yükseldi. International Energy Outlook 2009 (IEO 2009) verilerinde yıllık %1,6’lık artışla doğalgaz talebinin 2030’da 153 trilyon metreküpe ulaşacağı tahmin ediliyor. Bu durum ihracatçı ülkelerin sınırlı olduğu ve tüketimin arttığı bir ortamda bağımlılığın daha da kuvvetlenmesine yol açıyor. Gittikçe artan bağımlılık da tedarik sorununu beraberinde getiriyor. Bu soruna ilişkin son yıllarda özellikle Rusya ile Ukrayna arasında yaşanan olaylar, doğalgaz üreten ülkelerin fiyatlar üzerinde etkin bir politika üretebilecekleri ve bu enerji kaynağını stratejik bir araç olarak kullanabileceklerini ortaya koydu.
Nihayetinde Mayıs 2001’de “gaz üreten ve ihraç eden ülkeler arasında makul işbirliği”ni hedefleyen Gaz İhraç Eden Ülkeler Forumu (GECF) kuruldu. Böylesi bir kurumsallaşmaya gidilmesi, ithalatçı ülkeler nezdinde, doğalgaz için de Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü (OPEC) benzeri bir kartelin oluşturulacağı endişesini doğurdu. GECF üyelerinden Rusya, İran ve Katar 2008’de bir anlaşma imzaladılar. Rusya devleti enerji şirketi Gazprom’un CEO’su Alexei Miller, söz konusu anlaşmayı “Gaz Troykası” olarak nitelendirdi. Her ne kadar doğalgaz tedarik sisteminin petrolden farklı olduğu belirtilse de bu endişenin pek de yersiz olmadığı düşünülebilir. Yine de kısa vadede, genellikle uzun süreli kontratlar çerçevesinde boru hatlarıyla taşınan doğalgaz için böyle bir gelişmenin mümkün olmadığı; ancak orta ve uzun vadede ciddi gelişmelerin yaşanacağı düşünülebilir.
Karbondioksit emisyon değerlerini düşürme taahhütleri çerçevesinde Avrupa Birliği üyesi ülkelerin elektrik enerjisi üretiminde doğalgaza yönelecekleri varsayımından hareketle, Avrupa’nın doğalgaz talebinin gelecek yıllarda artacağı, buna mukabil bölgedeki mevcut rezervlerin azalacağı beklentisiyle daha fazla doğalgaz ithal edeceği öngörülüyor. Bugün için doğalgazın büyük bir kısmını kendi içerisinde üreten OECD üyesi Avrupa ülkeleri, IEO 2009’a göre 2006’da toplam taleplerinin %44’ünü ithalat yoluyla karşılıyorlardı. Toplam tüketim içerisinde Cezayir ve Rus gazının payı %30’lara ulaşıyor. 2030’lara gelindiğinde Avrupa’nın toplam talebinin %57’sinin ithalat yoluyla karşılanacağı tahmin ediliyor. AB’ye yeni üye olan Doğu Avrupa ve Balkan ülkeleri dikkate alındığında ise Ukrayna üzerinden gelen Rus gazına olan bağımlılığın daha üst seviyelerde olduğu söylenebilir. Buradan yola çıkarak Nabucco’nun kısa vadede Doğu Avrupa ve Balkanlar’ın taleplerini karşılayacağı ve endişelerini gidereceği, orta vadede ise Batı Avrupa’nın artan ihtiyacına kısmen cevap verebileceğini söyleyebiliriz.
Nabucco doğalgaz boru hattı, geçtiği ülkeler arasında bağımlılık çerçevesinde işbirliğine zemin hazırladığı gibi; tedarikçiler arasında da benzer bir işbirliği ortamı oluşturuyor. Orta ve uzun vadede Irak, İran ve Mısır gibi ülkelerinde dâhil edilmesiyle Nabucco, Ortadoğu’nun istikrarına katkıda bulunacaktır. Nabucco projesinin en önemli tedarikçisi Azerbaycan. Azerbaycan’ın ardından 13 Temmuz’daki törene temsilci gönderen Türkmenistan’ın da projeye dâhil olacağının açıklanması, Hazar Denizi’nin statüsü, Rusya-Türkmenistan doğalgaz ilişkisi, Türkmenistan-Kazakistan-Çin boru hattının kısa bir zaman sonra açılacak olması ve Trans-Afgan boru hattı projesi ile birlikte düşünüldüğünde çeşitli soruları da gündeme getiriyor. Hazar’ın statüsü Nabucco projesinin başarıya ulaşması için oldukça önemli. Bu konuda tarafların yıllardır süren anlaşmazlıkları sona erdirip, ortak bir çözüme ulaşmaları proje için hayati bir değer taşıyor. Statünün belirlenmesi yıllardan beridir gündemde olan Trans-Hazar boru hattı projesinin uygulamaya konulmasını da sağlayacaktır.
Türkmenistan ve Azerbaycan’ın Nabucco Anlaşması’ndan sonra Hazar’ın statüsüyle alakalı görüş alışverişinde bulunmak üzere bir araya gelmeleri, çözüm konusunda olumlu adımlar atılacağı beklentisini de beraberinde getirdi. İran ve Rusya’nın Trans-Hazar hattına sıcak bakmadığı bilinmekle beraber; Azerbaycan ve Türkmenistan’ın Nabucco’ya paydaş tedarikçi olarak dâhil olmaları, Hazar için çözüm ve işbirliği sürecini hızlandıracaktır. Sonuç olarak Nabucco doğalgaz boru hattı, Hazar Havzası, Kafkaslar, AB, Ortadoğu ve Türkiye’yi içine katan yüzyılın en stratejik işbirliği projesi ve “Büyük Oyun”da yeni ve esaslı bir hamle olarak tarih sahnesindeki yerini aldı.

Paylaş Tavsiye Et