Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Skip Navigation LinksArşiv (August 2006) > Yüzleşiyorum > İsrail’in derdi ne?
Yüzleşiyorum
İsrail’in derdi ne?
Mustafa Özel
Şİ­MON Pe­res, Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti ile ya­şıt bir Ya­hu­di dev­let ada­mı. İki de­fa baş­ba­kan, iki de­fa dı­şiş­le­ri ba­ka­nı, iki de­fa sa­vun­ma ba­ka­nı, bir de­fa da ma­li­ye ba­ka­nı ol­du. Wi­ki­pe­di­a, Pe­res’i oku­yu­cu­la­rı­na ta­nı­tır­ken şu sö­zü­ne yer ver­me­yi an­lam­lı bul­muş: “Bir sa­vaş ka­zan­dı­ğı­nız­da, hal­kı­nız bir­le­şir ve si­zi al­kış­lar. Ba­rış yap­tı­ğı­nız­da ise, hal­kı­nız gü­ce­nir ve siz­den kuş­ku­la­nır.” Bin­ler­ce yıl­lık Ya­hu­di psi­ko­lo­ji­si­ni çok iyi yan­sı­tan bu cüm­le, İs­ra­il’in ABD des­tek­li “Ye­ni Or­ta Do­ğu” pro­je­si­ni an­la­ma­mız­da işa­ret fe­ne­ri ola­bi­lir. Ba­rı­şır­sa­nız, hal­kı­nız gü­ce­nir ve siz­den kuş­ku­la­nır! Ne­den aca­ba?
İl­ginç­tir, ya­yım­lan­mış do­kuz ki­ta­bı bu­lu­nan Pe­res, Bi­rin­ci Kör­fez Sa­va­şı’nın ar­dın­dan ka­le­me al­dı­ğı ki­ta­ba Ye­ni Or­ta Do­ğu baş­lı­ğı­nı koy­muş­tu. Os­lo Ba­rış Ant­laş­ma­sı’nın im­za­lan­dı­ğı gün, ay­nı za­man­da ken­di do­ğum gü­nüy­müş. Ant­laş­ma­yı bir do­ğum gü­nü he­di­ye­si sa­yan Ya­hu­di dev­let ada­mı­nın göz­le­ri bu­ğu­la­nı­yor ve ha­fı­za­sı bir an­da do­ğum ye­ri olan Viş­ni­va ken­ti­ne (Be­yaz Rus­ya) ka­nat­la­nı­yor: “Viş­ni­va o gün­ler­de Ya­hu­di ma­ne­vi­ya­tı­nın mer­kez­le­rin­den bi­riy­di. İs­ra­il’in mil­lî şa­i­ri Ça­im Nah­man Bia­lik, Viş­ni­va için “Ya­hu­di mil­lî ru­hu­nu bes­le­yen top­rak” di­yor­du. Bu­gün Ya­hu­di Viş­ni­va’dan hiç­bir eser yok. Si­na­gog ve ye­şi­va­lar, iş­ye­ri ve fab­ri­ka­lar hep ya­kı­lıp yı­kıl­dı. Ora­da­ki Ya­hu­di ha­ya­tı, bir za­man­lar ora­da ya­şa­yan Ya­hu­di­ler gi­bi, ço­rak ül­ke­ye dön­dü. Za­ma­nın­da ay­rıl­mış ol­ma­say­dım, be­nim yo­lum da ya kit­le­sel me­zar­la­ra ya da gaz oda­la­rı­na çı­kar­dı.”
Pe­res’in söz­le­ri, bin­ler­ce yıl­lık Ya­hu­di ta­ri­hi­nin öze­ti gi­bi­dir. Va­tan­sız ve em­ni­yet­siz bir sür­gün ha­ya­tı. Bu ha­ya­tın, Ya­hu­di­le­rin bir kıs­mı­nı bir tür in­ti­kam hır­sıy­la dol­dur­muş ol­ma­sı anor­mal de­ğil. “Ma­dem va­tan­sız bı­ra­kıl­dık, o hal­de biz de gü­cü­müz yet­ti­ğin­ce in­san­la­rı va­tan­sız­laş­tı­ra­lım!” Bu yar­gı­yı aşı­rı bu­la­bi­lir­si­niz. Fa­kat Ya­hu­di­le­rin 2000 yıl­dır “dün­ya sis­te­mi­nin hâ­kim güç­le­ri­ne yak­la­şa­rak” te­olo­jik üs­tün­lük­le­ri­ni ka­nıt­la­ma gi­ri­şim­le­ri bu gö­rü­şü des­tek­li­yor.
 
İlk Ra­di­kal Ya­hu­di: Aziz Pa­ul
Tan­rı ta­ra­fın­dan se­çil­miş bir ka­vim, fa­kat bo­yu­na sür­gün ha­ya­tı ya­şı­yor; iti­lip ka­kı­lı­yor. Bu çe­liş­ki, Ya­hu­di psi­ko­lo­ji­si­nin te­mel oluş­tu­ru­cu öğe­si. Üs­tün­sü­nüz ve sü­rü­nü­yor­su­nuz. Bu­nu ken­di­ni­ze ve üs­tün­lük tas­la­dı­ğı­nız di­ğer (ha­ki­kat­te, se­fil) in­san­la­ra na­sıl an­la­ta­cak­sı­nız? Sa­va­şa­rak mı, ba­rı­şa­rak mı? Ken­di­ni­zi ayı­ra­rak mı, on­la­ra ka­rı­şa­rak mı?
Sa­int Pa­ul, bu so­ru­ya mi­la­di ilk asır­da ce­vap ver­me­ye ça­lı­şan ilk ra­di­kal Ya­hu­di. Da­ni­el Bo­ya­rin, Aziz Pa­ul’ün se­rü­ve­ni­ni şöy­le özet­li­yor: “Rum­ca ko­nu­şan coş­ku­lu bir Ya­hu­di olan Tar­sus’lu Sa­ul, ka­fa­sı ka­rı­şık bir hâl­de yol­la­ra düş­müş­tü. Şek­siz şüp­he­siz iman et­ti­ği Tev­rat, ye­ri, gö­ğü ve bü­tün in­san­la­rı ya­ra­tan bir Tek Tan­rı’nın ke­la­mı ol­du­ğu­nu söy­lü­yor; fa­kat içe­ri­ği bir tek Hal­kın (hat­ta bir tek ai­le­nin) ta­ri­hin­den olu­şu­yor­du. Öner­di­ği amel­ler ise bir tek ka­bi­le­nin, ken­di ka­bi­le­si­nin özel­lik­le­ri­ni yan­sı­tı­yor­du. Sa­de­ce o de­ğil, mi­la­dî ilk asır­da­ki bir­çok Ya­hu­di bu duy­gu­yu pay­la­şı­yor, bir şey­le­rin yan­lış ol­du­ğu­nu his­se­di­yor­du. İsa Me­sih’in di­ril­me­si ola­yı, Sa­ul ve ben­zer­le­ri­nin kar­şı­laş­tı­ğı iki­le­me ce­vap ve­ri­yor­du. İsa’nın bir in­san ve Ya­hu­di ola­rak doğ­ma­sı, ölü­mü ve ru­ha­nî ve ev­ren­sel di­ri­li­şi, Ya­hu­di­ler için fi­zik­sel ve par­ti­kü­ler (ken­di­le­ri­ne öz­gü) ola­nın aşıl­ma­sı mo­de­liy­di. O an­da Sa­ul öl­dü ve Pa­ul doğ­du.”
Bu çağ­da Ro­ma İm­pa­ra­tor­lu­ğu mer­ke­zî bir bü­rok­ra­tik ya­pı­ya ka­vuş­muş, çok sa­yı­da­ki şe­hir-dev­le­tin ken­di baş­la­rı­na hü­küm­le­ri kal­ma­mış­tı. Ye­ni ‘üni­ter’ dev­let, ön­ce­ki şe­hir-dev­let­le­rin çok­tan­rı­lı kült­le­ri­ne de­ğil, ev­ren­sel ka­rak­ter­li bir di­ne ih­ti­yaç du­yu­yor­du. Ara­yış için­de­ki ‘ra­di­kal’ Ya­hu­di­le­rin Hı­ris­ti­yan­lık yo­ru­mu, Ro­ma si­ya­sa­sı için de bir kur­tu­luş ide­olo­ji­si ola­cak­tı. He­le­nis­tik Do­ğu’dan İtal­ya ve Ku­zey Af­ri­ka’ya ka­dar, ti­ca­ret yol­la­rı bo­yun­ca do­laş­mak su­re­tiy­le, Grek-Ro­ma dün­ya­sı­nın ge­niş bo­yut­lu kül­tür ha­ya­tı­na aşi­na olan bu Ya­hu­di­ler, kut­sa­lın sı­nır­lı bir ye­rel-Ya­hu­di yo­ru­muy­la tat­min ola­maz­lar­dı.
Pa­ul, Ya­hu­di ye­rel­li­ği­ni terk ede­rek, Hı­ris­ti­yan ev­ren­sel­li­ği­ne doğ­ru yol al­dı. “Tan­rı sa­de­ce Ya­hu­di­le­rin mi tan­rı­sı­dır? Ya­hu­di ol­ma­yan­la­rın (Gen­ti­les) da tan­rı­sı de­ğil mi­dir? Evet, on­la­rın da tan­rı­sı­dır, zi­ra bir tek tan­rı var­dır. İsa’ya inan­ma­nız­la he­pi­niz Tan­rı’nın oğul­la­rı­sı­nız. Ar­tık Ya­hu­di ve­ya Rum, kö­le ve­ya hür, er­kek ve­ya ka­dın yok­tur; he­pi­niz İsa Me­sih’te bir­si­niz.” Ra­di­kal Ya­hu­di için Hı­ris­ti­yan top­lu­lu­ğu ya­hut Ki­li­se, tan­rı­nın evi ola­rak Ku­düs’te­ki kut­sal ma­be­din ye­ri­ne geç­miş­ti. Kut­sal Me­kân an­la­yı­şı­nın ye­ri­ni Kut­sal Top­lum (Ki­li­se) al­mış, Tan­rı’nın bir ta­pı­nak­ta de­ğil her yer­de ol­du­ğu ilan edi­le­rek; bir ba­kı­ma Ya­hu­di­le­rin kut­sal mer­ke­zi Ku­düs’ten Ro­ma’ya kay­dı­rıl­mış­tı. Özet­le, Pa­ul ve ta­kip­çi­si olan Ya­hu­di­ler için, Hı­ris­ti­yan­laş­mak, da­ha ev­ren­sel bir Ya­hu­di­li­ğe ter­fi et­mek­ti. Bu su­ret­le, hem ka­fa ve ruh­la­rın­da­ki (Ya­hu­di ye­rel­li­ği­nin yol aç­tı­ğı) iki­lem­le­ri aşa­cak; hem de için­de ya­şa­dık­la­rı ça­ğın güç mer­ke­zi­ne ya­kın ola­cak; hat­ta ona yön ve­re­bi­le­cek­ler­di.
 
Get­to­lar­dan Ya­hu­di Dev­le­ti­ne
Hal­dun Sam­man, Aziz Pa­ul’ün ev­ren­sel­ci bir res­to­ras­yon­la Ro­ma dün­ya­sı­nın güç mer­ke­zi­ne yak­laş­ma­sı ile, Theo­dor Herzl’in ulus­çu bir yak­la­şım­la ka­pi­ta­list Ba­tı dün­ya­sı­nın güç mer­ke­zi­ne yak­laş­ma ça­ba­sı­nı ay­nı ni­yet­li gi­ri­şim­ler ola­rak gö­rü­yor. Ro­ma dün­ya­sı­nın ev­ren­sel­li­ği­ne kar­şıt ola­rak, bi­zim mo­dern dün­ya-sis­te­mi­miz­de kim­lik­ler ulus­çu (ya­ni ye­rel) bir çer­çe­ve­de ta­nım­la­nı­yor. Ka­pi­ta­lizm, ekü­me­nik dün­ya-im­pa­ra­tor­luk­la­rı­nı par­ça­la­ya­rak, on­la­rın ye­ri­ne çok sa­yı­da ulus-dev­le­ti ika­me et­ti. Kut­sal Ro­ma İm­pa­ra­tor­lu­ğu ve­ya Os­man­lı gi­bi ge­niş si­ya­sa­la­rın ye­ri­ni, Fran­sız, Al­man, Arap ve­ya Türk dev­let­le­ri al­dı.
Herzl’in ya­şa­dı­ğı dün­ya­da ev­ren­sel­ci de­ğil, ulus­çu kim­lik­ler re­vaç­tay­dı. O da Ya­hu­di dev­le­ti hül­ya­sı­na ka­pıl­ma­dan ön­ce, elin­den ge­le­ni ya­pa­rak Avus­tur­ya­lı ol­ma­ya ça­lış­tı. Fa­kat bu ar­zu­su kur­sa­ğın­da kal­dı; çün­kü için­de ya­şa­dı­ğı dün­ya­da ken­di­ni Avus­tur­ya­lı, Al­man ve­ya Fran­sız sa­yan­lar için Ya­hu­di, ya­ban­cı de­mek­ti: İn­cil’in Fi­lis­tin’ine sü­rül­me­si ge­re­ken ya­ban­cı­lar. Ya­hu­di­ler, Av­ru­pa­lı be­yaz­lar için, “Do­ğu­lu Öte­ki”nin par­ça­sıy­dı ve ken­di do­ğal ha­bi­tat­la­rı­na ge­ri gön­de­ril­me­liy­di­ler. On­la­ra gö­re, vaf­tiz edil­miş bir Ya­hu­di bi­le Do­ğu­luy­du. Ün­lü “Ya­hu­di-kö­ken­li” İn­gi­liz baş­ba­kan Ben­ja­min Dis­rae­li’nin Os­man­lı­la­ra yö­ne­lik po­li­ti­ka­la­rı “Ya­hu­di­ce” di­ye eleş­ti­ri­li­yor­du.
Ya­hu­di Dev­le­ti ütop­ya­sı­nın ku­ru­cu ba­ba­sı Theo­dor Herzl, Av­ru­pa­lı­la­rın bu ırk­çı söy­le­mi­ni red­det­mek ye­ri­ne, har­fi­yen be­nim­se­ye­rek Si­yo­nizm ide­olo­ji­si­nin ha­mu­ru­na kat­tı. Fi­lis­tin’de bir Ya­hu­di dev­le­ti kur­mak su­re­tiy­le, Av­ru­pa me­de­ni­ye­ti­ne ka­tı­la­bi­le­cek­le­ri­ni; bu­nu hak­kıy­la ger­çek­leş­ti­re­bil­mek için de, on­lar gi­bi As­ya­lı­la­rı ‘öte­ki­leş­tir­me­le­ri’ ge­rek­ti­ği­ni vaz et­ti. Si­yo­nizm, mo­dern ırk­çı­lı­ğın, ka­dîm bir dün­ya gö­rü­şüy­le har­man­lan­ma­sı­dır. Te­mel he­sap, mev­cut dün­ya sis­te­mi­nin mer­ke­zî güç­le­ri­ne ‘ya­ma­na­rak’ ayak­ta dur­mak­tır. Bu, her tür­lü ka­lı­cı ba­rı­şı ka­te­go­rik ola­rak dış­la­yan bir he­sap­tır. Mo­dern Ya­hu­di­nin zih­ni­ne ve kal­bi­ne öy­le bir bi­linç aşı­la­nı­yor ki, ba­rış ile iha­net öz­deş­le­şi­yor.
 
İs­ra­il’in Der­di Ne?
Tür­ki­ye baş­ba­ka­nı­nın İs­ra­il’in son sal­dı­rı­la­rı­na ver­di­ği tep­ki, dip­lo­ma­tik tea­mül­le­ri bir ya­na bı­ra­kan nor­mal bir in­sa­nın, anor­mal bir dev­le­te tep­ki­si­dir. Mo­dern ulus­la­ra­ra­sı sis­tem, her ulu­sal dev­le­tin ken­di ulu­suy­la iliş­ki­le­ri­ni dü­zen­le­yen bir te­mel ya­sa­sı­nın (ana­ya­sa) ve ken­di­ni di­ğer dev­let­ler­den ayı­ran net sı­nır­la­rı­nın ol­ma­sı­nı ge­rek­ti­ri­yor. İs­ra­il adı ve­ri­len ulus-dev­le­tin ise ne ana­ya­sa­sı var­dır, ne de ulus­la­ra­ra­sı ka­de­me­de ilan edil­miş sı­nır­la­rı. Yer­yü­zün­de­ki her­han­gi bir Ya­hu­di, İs­ra­il’e göç et­me hak­kı­na sa­hip­tir. Ya­hu­di ol­ma­yan İs­ra­il­li­ler (Fi­lis­tin­li­ler) ise bir­çok te­mel hak­ka sa­hip de­ğil­dir. İs­ra­il ‘nor­mal’ bir ulus-dev­let de­ğil­dir ve onun bu is­tis­nai sta­tü­sü­nün ko­run­ma­sı ve meş­ru­laş­tı­rıl­ma­sı, mo­dern/ka­pi­ta­list sis­te­min önem­li çe­liş­ki­le­rin­den bi­ri­dir.
İs­ra­il dev­le­ti­nin ya­rım yüz­yıl ön­ce­ki ku­ru­lu­şu, ay­nı za­man­da “Ya­hu­di Me­se­le­si”nin Av­ru­pa’dan As­ya’ya, Hı­ris­ti­yan dün­ya­dan Müs­lü­man dün­ya­ya ih­raç edil­me­siy­di. Müs­lü­man­la­rın hiç­bir za­man bü­yük öl­çek­li bir Ya­hu­di me­se­le­si ol­ma­mış­ken, An­ti-Se­mi­tizm Av­ru­pa ta­ri­hi­nin ka­lın hat­la­rın­dan bi­ri­ni oluş­tu­ra gel­di. Yir­min­ci yüz­yı­lın iki bü­yük sa­va­şı ara­sın­da Na­zi Al­man­ya’sın­da ya­şa­nan­lar, bü­tün olum­suz gö­rün­tü­le­ri­ne rağ­men, Theo­dor Herzl’in rü­ya­sı­nı ger­çek­leş­tir­mek ba­kı­mın­dan ka­ta­li­zör ro­lü oy­na­dı. Na­zi­ler­le Si­yo­nist­ler ara­sın­da giz­li iliş­ki­ler ol­du­ğu­nu ile­ri sü­ren­ler, büs­bü­tün te­mel­siz ko­nu­şu­yor de­ğil­ler. İs­ra­il mo­dern dev­let­le­ra­ra­sı sis­tem ba­kı­mın­dan anor­mal bir ko­num­da­dır. Çün­kü, yer­yü­zün­de­ki bü­tün ulu­sal dev­let­ler­den fark­lı ola­rak, bir Ya­hu­di dev­le­ti sı­fa­tıy­la ku­rul­du. Bu­ra­da­ki “Ya­hu­di” kav­ra­mı hem Hı­ris­ti­yan ve Müs­lü­man­dan, hem de Fran­sız, Arap ve­ya Çin­li­den fark­lı­dır. Ya­hu­di dev­le­ti; mil­lî, di­nî, kül­tü­rel, ida­rî ve si­ya­sî ba­kım­lar­dan dün­ya­da­ki bü­tün dev­let­ler­den fark­lı­dır. İs­ra­il, “ken­di yurt­taş­la­rı­nın, ken­di hal­kı­nın ege­men ve ba­ğım­sız dev­le­ti” de­ğil­dir. Ak­si­ne, Ya­hu­di hal­kı­nın dev­le­ti­dir, yer­yü­zün­de­ki bü­tün Ya­hu­di­le­rin.
Fi­lis­tin ve Lüb­nan’da sü­rüp gi­den kat­lia­ma Av­ru­pa dev­let­le­ri­nin (ha­fif­çe kı­pır­dan­mak­la be­ra­ber) ni­çin cid­di bir tep­ki gös­ter­me­dik­le­ri­ni sa­de­ce bu­gün­kü güç den­ge­siz­li­ğiy­le açık­la­ya­ma­yız. Ana­ya­sal hak­la­rı ağız­la­rın­dan dü­şür­me­yen Av­ru­pa dev­let­le­ri, el­li yıl­dır İs­ra­il’in anor­mal ko­nu­mu­na hiç ses çı­kar­ma­dı­lar. Böy­le­ce, la­ik ve de­mok­rat Av­ru­pa hem Ya­hu­di­le­rin te­olo­jik “se­çil­miş mil­let” ol­ma id­di­ası­nı onay­la­dı, hem ABD’yi kar­şı­sı­na al­ma ris­ki­ni ber­ta­raf et­ti, hem de Ya­hu­di­le­re kar­şı iş­le­dik­le­ri suç­la­rı (on­la­rın gö­zün­de) bir öl­çü­de ha­fif­let­ti. İs­ra­il’de va­tan­daş­lı­ğın esa­sı o top­rak­lar­da doğ­muş ol­mak de­ğil, ne­re­de doğ­muş olur­sa ol­sun Ya­hu­di ol­mak­tır. İs­ra­il dev­le­ti­nin gö­zün­de Fi­lis­tin­li­ler bir halk de­ğil­dir. Ne­dir­ler pe­ki? Sa­de­ce ‘Arap’ olan bi­rey­ler. Cid­di bir an­tro­po­log, İs­ra­il et­nog­ra­fi araş­tır­ma­la­rı­nın Fi­lis­tin­li­le­ri ide­olo­jik te­rim­ler­le bir ha­mu­la (köy­lü ka­bi­le) say­dı­ğı­nı, böy­le­ce bun­la­rın top­ye­kün bir halk de­ğil, ol­sa ol­sa bir aşi­ret­ler yı­ğı­nı ol­du­ğu­nu gös­ter­me­ye ça­lış­tık­la­rı­nı be­lir­li­yor. İs­ra­il’de ya­şa­ma­yan Ya­hu­di­ler bi­le Ya­hu­di hal­kı­nın par­ça­sı sa­yı­lır­ken, İs­ra­il’de­ki mil­yon­lar­ca Ara­bın kol­lek­tif kim­li­ği in­kâr edi­li­yor.
Hü­la­sa, Ya­hu­di gü­cü­nün ve az­gın­lı­ğı­nın bi­ri­cik kay­na­ğı Ya­hu­di­ler de­ğil, top­ye­kün ka­pi­ta­list sis­tem­dir. Yüz­yıl­lar­ca Ya­hu­di­le­ri ezen Hı­ris­ti­yan Av­ru­pa, ka­pi­ta­list ev­re­de (Marx’ın ta­bi­ri­ni kul­la­nır­sak) “Ya­hu­di­leş­miş”tir. Ya­hu­di­le­re kar­şı, Ya­hu­di­leş­miş Hı­ris­ti­yan­lar­dan bir me­det gel­me­ye­ce­ği­ne gö­re, Müs­lü­man­la­rın kı­sa, or­ta ve uzun va­de­de ne­ler yap­ma­la­rı ge­rek­ti­ği­ni eni­ne bo­yu­na dü­şün­me­le­ri ge­re­ki­yor. Lüb­nan kat­lia­mı, bir kez da­ha gös­ter­miş­tir ki bir ‘mil­le­tin’ gü­ven­li­ği baş­ka mil­let­le­re ha­va­le edi­le­mez.
 
Ön­ce Türkiye’nin Be­li Kı­rıl­dı
Or­ta Do­ğu’yu sa­ran kan kar­şı­sın­da Tür­ki­ye’nin na­sıl bir ta­vır al­ma­sı ge­rek­ti­ği­ne da­ir üç te­mel yak­la­şım var: İs­ra­il­ci yak­la­şım, Ame­ri­kan­cı yak­la­şım ve Tür­ki­ye­ci yak­la­şım. Med­ya­nın önem­li bir kıs­mı­na ha­kim olan İs­ra­il­ci yak­la­şı­ma gö­re, asıl prob­lem HA­MAS ve Hiz­bul­lah’tır. Bun­lar te­rö­rist grup­lar­dır ve Or­ta Do­ğu’nun se­la­me­ti için aci­len yok edil­me­li­dir­ler. Ger­çek şu ki, eğer halk­la­rı­nın tem­sil­ci­si olan ha­ki­ki bir Fi­lis­tin ve­ya Lüb­nan dev­le­ti mev­cut ol­say­dı, ne HA­MAS’a ih­ti­yaç olur­du, ne Hiz­bul­lah’a. Bu iki ör­güt, ya­pay sı­nır­lar­la bö­lün­müş iki Arap hal­kı­nın bağ­rın­dan fış­kı­ran “mü­da­fa­a-i hu­kuk ve ku­va-i mil­li­ye” ha­re­ket­le­ri­dir. Sa­de­ce mil­lî hak­la­rı­nı ko­ru­mak­ta ve­ya ta­lep et­mek­te­dir­ler.
Ame­ri­kan­cı yak­la­şım, Tür­ki­ye’nin Or­ta Do­ğu’ya ABD’nin ye­de­ğin­de mü­da­ha­le et­me­si­nin “ulu­sal çı­kar­la­rı­mı­za” uy­gun­lu­ğu­nu sa­vun­mak­ta­dır. 1 Mart tez­ke­re­si­nin TBMM’den geç­me­miş ol­ma­sı­nı “ta­ri­hî bir ha­ta” sa­yan bu yak­la­şım, PKK ve­ya Ker­kük gi­bi so­run­la­rı­mı­zın da an­cak Ame­ri­kan hi­ma­ye­sin­de çö­zü­le­bi­le­ce­ği­ne inan­mak­ta­dır. Bu­na ye­ni-man­da­cı yak­la­şım da di­ye­bi­li­riz.
İlk iki yak­la­şı­ma men­sup olan­la­rın Ye­ni-Os­man­lı­cı di­ye ha­fi­fe al­dık­la­rı Tür­ki­ye­ci yak­la­şım ise, Tür­ki­ye’nin, gü­cüy­le mü­te­na­sip bir şe­kil­de ve ta­ma­men ken­di ini­si­ya­ti­fiy­le ge­liş­me­le­re mü­da­hil ol­ma­sı ge­rek­ti­ği­ni sa­vun­mak­ta­dır. Tür­ki­ye­ci­lik, kar­şıt­la­rı­nın da ade­ta iç­gü­düy­le işa­ret et­tik­le­ri üze­re, bir ne­vi Os­man­lı­cı­lık de­mek­tir. Je­opo­li­tik ve jeo­kül­tü­rel bağ­lam­da Os­man­lı­cı ol­ma­dan Tür­ki­ye­ci ol­mak ar­tık müm­kün de­ğil­dir.
Je­opo­li­tik ve jeo­kül­tü­rü ta­mam­la­yan un­sur ise je­oe­ko­no­mi­dir. Baş­ta pet­rol ol­mak üze­re, böl­ge kay­nak­la­rı üze­rin­de­ki böl­ge-dı­şı nü­fu­zun kı­rıl­ma­sı ge­rek­mek­te­dir. Bu­nun sağ­lan­ma­sın­da, as­ke­rî güç­ten bi­le da­ha et­ki­li ola­cak fak­tör, fi­nans­tır. İs­lam ül­ke­le­ri­nin ser­ma­ye faz­la­sı, böl­ge dı­şı ül­ke­le­rin pa­ra ve ser­ma­ye pi­ya­sa­la­rı­na ak­tık­ça, hiç­bir et­ki­li sa­vun­ma me­ka­niz­ma­sı ge­liş­ti­ri­le­mez. Tür­ki­ye’ye 1990’lar­da De­mi­rel ve ba­ki­ye­si hü­kü­met­le­rin vur­du­ğu dar­be sa­ye­sin­de, böl­ge ser­ma­ye­si­ni ül­ke­mi­ze çe­ke­bi­le­cek ya­pı ve me­ka­niz­ma­lar oluş­tu­ru­la­ma­dı.
Çok iyi ha­tır­lı­yo­rum: Mer­kez Ban­ka­sı es­ki baş­kan­la­rın­dan Ya­vuz Ca­ne­vi, 1995 ba­ha­rın­da zi­ya­ret et­ti­ği İs­ra­il’den dö­ner­ken Türk ka­mu­oyu­na şu açık­la­ma­yı yap­mış­tı: “Tel Aviv Bor­sa­sı’nın bir kon­fe­ran­sı­na ka­tıl­dım. İn­gi­liz­ler, Ame­ri­ka­lı­lar var­dı. İs­ra­il­li­ler Tel Aviv Bor­sa­sı’nı pa­zar­la­ma­ya ça­lı­şı­yor­lar. (Os­lo) Ba­rış ha­re­kâ­tın­dan son­ra çok he­ye­can­lı­lar. Böl­ge­de iti­ci güç ola­ca­ğız, İs­ra­il çok ge­li­şe­cek di­yor­lar. Hat­ta bir İn­gi­liz ya­tı­rım­cı­ya, ‘Tel Aviv Bor­sa­sı böl­ge­de bir mer­kez ol­ma id­di­asın­da­dır. Siz ne der­si­niz?’ di­ye so­rul­du. Bi­zim ora­da ol­du­ğu­mu­zu bil­me­yen İn­gi­liz, ‘Bu böl­ge­de bir ma­lî mer­kez ola­cak­sa, İs­tan­bul’dan baş­ka­sı ola­maz,’ de­di.” (Fo­rum, Ma­yıs 1995, s. 14.)
Evet, ön­ce Tür­ki­ye’nin be­li kı­rıl­dı, son­ra sı­ra Fi­lis­tin’e gel­di. Fi­lis­tin’e ve tüm Or­ta Do­ğu’ya. Kal­kış nok­ta­sı yi­ne Tür­ki­ye ola­cak­tır. Man­da­cı­lar is­te­me­se de!

Paylaş Tavsiye Et