Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Skip Navigation LinksArşiv (September 2008) > Kapak > Tarihin dönüşü ve yeni dönemin jeopolitiği
Kapak
Tarihin dönüşü ve yeni dönemin jeopolitiği
Talha Köse - Nuh Yılmaz
DÜN­YA ye­ni bir dü­ze­nin ku­rul­ma san­cı­la­rı­nı çe­ki­yor. Bi­rin­ci Dün­ya Sa­va­şı’nın ar­dın­dan tas­fi­ye edi­len kla­sik im­pa­ra­tor­luk­la­rın yol aç­tı­ğı ik­ti­dar boş­lu­ğu ken­di­ni İkin­ci Dün­ya Sa­va­şı’nda gös­ter­di. Bu sa­va­şın ar­dın­dan or­ta­ya çı­kan güç boş­luk­la­rı ise So­ğuk Sa­vaş şek­lin­de ta­rif edi­len nis­pi den­ge ile dol­du­rul­du. An­cak So­ğuk Sa­vaş’ı müm­kün kı­lan blok­lar ara­sı den­ge­nin SSCB’nin tas­fi­ye­siy­le so­na er­me­si, ye­ni ve dol­du­rul­ma­sı da­ha zor bir boş­lu­ğun oluş­ma­sı­na yol aç­tı. 1989 son­ra­sı et­nik ça­tış­ma­lar ve ye­ni mil­li­yet­çi­lik­ler ile or­ta­ya çı­kan bu çal­kan­tı­lı sü­reç, tek ku­tup­lu bir dün­ya­nın, ya­ni tek ege­men ABD’nin dü­zen koy­ma ça­ba­sıy­la bu­gü­ne ka­dar gel­di. Bill Clin­ton dö­ne­miy­le bir­lik­te tek ku­tup­lu an­cak Bos­na, Ko­so­va ve So­ma­li mü­da­ha­le­le­rin­de gö­rül­dü­ğü üze­re in­sa­ni mü­da­ha­le ve ulus­la­ra­ra­sı meş­ru­iye­ti öne çı­ka­ran ABD kü­re­sel si­ya­se­ti, 2000 yı­lın­da Ge­or­ge W. Bush’un ik­ti­da­ra gel­me­siy­le di­ğer kü­re­sel ak­tör­ler­le mü­za­ke­re yol­la­rı­nı ka­pa­ta­rak, tam an­la­mıy­la tek ku­tup­lu­lu­ğun hü­küm­fer­ma ol­du­ğu bir sü­re­ce yol aç­tı. İlk sü­re­ci baş­la­tan olay Ber­lin Du­va­rı’nın yı­kıl­ma­sı iken Bush dö­ne­mi­ni be­lir­le­yen olay ise 11 Ey­lül ol­du. Clin­ton dö­ne­mi­ne dam­ga vu­ran si­ya­si stra­te­ji­ler in­sa­ni mü­da­ha­le ve yar­dım, de­mok­ra­tik­leş­me, in­san hak­la­rı söy­le­mi, hü­kü­met dı­şı or­ga­ni­zas­yon­lar, yu­mu­şak güç ens­trü­man­la­rı ve pi­ya­sa re­form­la­rı şek­lin­de te­ba­rüz eder­ken; Bush dö­ne­mi doğ­ru­dan güç kul­la­nı­mı­nı müm­kün kı­lan as­ke­rî ve si­ya­si ens­trü­man­la­ra ön­ce­lik ver­di. Bu stra­te­ji ise ge­re­kir­se güç kul­la­na­rak ik­ti­dar de­ği­şi­mi­ni de içe­ren “öz­gür­lük gün­de­mi” söy­le­miy­le ken­di­ni meş­ru­laş­tır­dı.
 
Neo­con­la­rın İf­la­sı ve Ye­ni Ame­ri­kan Rea­liz­mi
Bush yö­ne­ti­mi­nin ilk al­tı yı­lı­na dam­ga­sı­nı vu­ran neo­con stra­te­ji, ken­di çı­kar­la­rıy­la çe­liş­ti­ği an­da ulus­la­ra­ra­sı ör­güt­le­ri ve böl­ge­sel güç­le­ri göz ar­dı et­ti. Stra­te­jik ön­ce­li­ği­ni “te­rö­re kar­şı kü­re­sel sa­vaş” ola­rak be­lir­le­ye­rek İs­lam coğ­raf­ya­sı­nı bu sa­va­şın mü­ca­de­le ala­nı ha­li­ne ge­tir­di. Bu çer­çe­ve­de stra­te­jik ön­ce­lik Or­ta­do­ğu ener­ji kay­nak­la­rı­nın kon­tro­lü ha­li­ne ge­lir­ken, bu he­ge­mon­ya­yı ka­bul et­me­yen Müs­lü­man öz­ne­ler ise stra­te­jik teh­di­de dö­nüş­tü. Bu stra­te­ji­nin eko­no­mik yö­nü ise ener­ji kay­nak­la­rı­na ih­ti­yaç du­yan ge­liş­mek­te olan ye­ni bü­yük güç­ler Çin ve Hin­dis­tan’ı kon­trol al­tın­da tut­mak­tı. Bu se­bep­le ener­ji fi­yat­la­rı­nın art­ma­sı­na ses­siz ka­lan, hat­ta bu ar­tı­şı zım­nen des­tek­le­yen ABD’nin iz­le­di­ği po­li­ti­ka, 1991’den be­ri ne­re­dey­se da­ğıl­ma nok­ta­sı­na gel­miş olan Rus­ya’nın, ar­tan ener­ji fi­yat­la­rı­nın ye­ni bir otok­ra­tik söy­lem­e ek­lem­len­me­siy­le bir­lik­te to­par­lan­ma­sı ve hat­ta yük­se­li­şi so­nu­cu­nu do­ğur­du. Özet­le, dik­ka­ti­ni Or­ta­do­ğu’ya ve sa­ir güçle­rin sı­nır­lan­dı­rıl­ma­sı­na harca­yan neo­con po­li­ti­ka­sı, Rus­ya’ya to­par­lan­ma­sı için ge­re­ken za­ma­nı ve­re­rek, müs­tak­bel düş­ma­nı­nı ken­di el­le­riy­le ya­rat­tı. Neo­con si­ya­se­tin bir baş­ka so­nu­cu ise kla­sik Tran­sat­lan­tik it­ti­fa­kı­nın Av­ru­pa aya­ğı­nın za­yıf­la­ma­sı­ oldu. ABD’nin özel­lik­le Or­ta­do­ğu ve Af­ri­ka’da­ki tek ta­raf­lı po­li­ti­ka­la­rı­na me­sa­fe­li yak­la­şan Av­ru­pa ül­ke­le­rin­den bir kıs­mı bu dö­nem­de küs­tü­rül­dü. So­ğuk Sa­vaş’ın bi­ti­min­de va­rı­lan cen­til­men­lik an­laş­ma­sı uya­rın­ca ABD’nin es­ki Sov­yet müt­te­fi­ki ül­ke­le­ri NA­TO’ya dâ­hil et­me­ye­ce­ği­ne da­ir ver­di­ği söz bo­zul­du. NA­TO ve AB ge­niş­le­me­siy­le Rus­ya’nın ulu­sal onu­ru ze­de­len­di. Or­ta­do­ğu ener­ji kay­nak­la­rın­da­ki is­tik­rar yok­sun­lu­ğu ne­ti­ce­sin­de de ener­ji ko­nu­sun­da Rus­ya ile an­laş­mak zo­run­da ka­lan AB ül­ke­le­ri ara­sın­da zo­run­lu bir ya­kın­laş­ma­nın önü açıl­dı.
Bush yö­ne­ti­mi açı­sın­dan en önem­li dö­nüm nok­ta­sı, Irak’ta ya­şa­nan kon­trol edi­le­mez şid­det dal­ga­sı ve is­tik­rar sağ­la­na­ma­yan Af­ga­nis­tan ol­du. İran nük­le­er kri­zi ve Pa­kis­tan’da­ki si­ya­si is­tik­rar­sız­lık ise ABD’nin Or­ta As­ya ener­ji kay­nak­la­rı­na yö­nel­me­si­nin önü­nü tı­ka­dı. Bu sü­reç­te or­du­su yıp­ra­nan ve iç si­ya­si bas­kı al­tın­da ka­lan ABD yö­ne­ti­mi­nin ye­ga­ne ba­şa­rı­sı ise renk­li dev­rim­ler ola­rak ta­bir edi­len Gür­cis­tan, Uk­ray­na, Kır­gı­zis­tan ve Lüb­nan gi­bi ül­ke­ler­de­ki dö­nü­şüm­ler ol­du. Üst üs­te ge­len kriz­ler neo­con si­ya­se­tin tek ta­raf­lı­lık stra­te­ji­si­nin tı­kan­dı­ğı­nı net bir şe­kil­de gös­ter­di. Tam da bu nok­ta­da Ka­sım 2006’da Kon­gre se­çim­le­ri­ni kay­be­den Bush yö­ne­ti­mi, stra­te­jik teh­dit al­gı­sı­nı ve stra­te­jik ön­ce­lik­le­ri­ni ye­ni­den be­lir­le­mek zo­run­da kal­dı.
Neo­con si­ya­set­ten rea­list si­ya­se­te geç­mek zo­run­da ka­lan Bush yö­ne­ti­mi, baş­ta Sa­vun­ma Ba­ka­nı Do­nald Rums­feld ol­mak üze­re son al­tı yı­la dam­ga­sı­nı vu­ran neo­con­la­rı tas­fi­ye et­me­ye baş­la­dı. Ön­ce­lik­li stra­te­jik teh­di­din Rus­ya ha­li­ne gel­me­siy­le So­ğuk Sa­vaş son­ra­sın­da Rus sı­nır­la­rın­da don­du­ru­lan et­nik ça­tış­ma ve ik­ti­dar mü­ca­de­le­le­ri ye­ni­den ısı­tıl­dı, Or­ta­do­ğu’da­ki bit­mek bil­mez ça­tış­ma­lar don­du­rul­ma­ya ça­lı­şıl­dı, Af­ri­ka ise ye­ni re­ka­bet sa­ha­sı ol­du. Özet­le ye­ni mü­ca­de­le ala­nı Or­ta­do­ğu’dan ku­zey­de Rus sı­nı­rı­na, gü­ney­de Af­ri­ka kı­ta­sı­na ka­yı­yor; Or­ta­do­ğu ise bu dö­nem­de nis­pe­ten ne­fes ala­cak bir böl­ge ha­li­ne ge­li­yor. 
 
Af­ri­ka Ye­ni Or­ta­do­ğu mu?
Bu sü­reç­te Af­ri­ka, ye­ni Or­ta­do­ğu ha­li­ne ge­le­cek. Or­ta­do­ğu’da­ki ener­ji kay­nak­la­rı­na ula­şa­ma­yan Çin’in ye­ni nü­fuz ala­nı ola­rak seç­ti­ği Af­ri­ka, ABD ta­ra­fın­dan da ön­ce­le­ni­yor ve bu kı­ta­da­ki Çin nü­fu­zu den­ge­len­me­ye ça­lı­şı­lı­yor. Bu çer­çe­ve­de So­ma­li’nin Eti­yop­ya ta­ra­fın­dan iş­ga­li ile baş­la­yan sü­reç, ça­tış­ma­nın baş­ta Çin’in en bü­yük or­ta­ğı Su­dan ol­mak üze­re di­ğer ül­ke­le­re de ya­yıl­ma­sıy­la de­vam ede­cek. Zim­bab­ve, Ken­ya, Mo­ri­tan­ya gi­bi ül­ke­ler­de ar­dı ar­dı­na ge­li­şen si­ya­si kriz­ler ABD-Çin nü­fuz ça­tış­ma­sı­nın en gö­rü­nür ol­du­ğu yer­ler. Bu kap­sam­da Çin, Af­ri­ka ül­ke­le­ri ile iki­li an­laş­ma­lar­la uzun va­de­li kay­nak kul­la­nı­mı ve borç­la­rın ip­ta­li yo­lu­na gi­der­ken, ABD ise in­sa­ni yar­dım, AIDS ve sıt­ma mü­ca­de­le­si, mis­yo­ner­lik gi­bi fa­ali­yet­ler­le mü­ca­de­le­ye gi­ri­yor. Ku­zey Af­ri­ka, ABD’nin ye­ni müt­te­fi­ki Ni­co­las Sar­kozy ara­cı­lı­ğı ile Ak­de­niz Bir­li­ği üze­rin­den ek­lem­len­me­ye ça­lı­şı­lır­ken, kı­ta­nın tü­mü ABD ta­ra­fın­dan tek bir as­ke­rî ko­mu­tan­lık al­tın­da bir­leş­ti­ril­me­ye ça­lı­şı­lı­yor. İran Dev­ri­mi’nden son­ra ku­ru­lan Mer­kez Ko­mu­tan­lı­ğı’ndan be­ri ABD or­du­sun­da en bü­yük ya­pı­sal dö­nü­şüm olan Af­ri­ka Ko­mu­tan­lı­ğı’nın ku­rul­ma­sı, Was­hing­ton’ın bu ko­nu­ya ne de­re­ce önem ver­di­ği­nin ka­nı­tı.
Bu dö­nü­şü­mün Or­ta­do­ğu’ya yan­sı­ma­sı ise ilk ola­rak Irak’ta uy­gu­la­nan ye­ni tak­vi­ye as­ker stra­te­ji­siy­le ken­di­ni gös­ter­di. Ar­dın­dan İran’la baş­la­yan giz­li gö­rüş­me­ler Or­ta­do­ğu’da­ki ge­ri­li­mi azalt­ma ama­cı­nı ta­şı­yor­du. Bu sü­re­cin de­va­mın­da Irak ko­nu­sun­da İran ve Tür­ki­ye ile an­la­şan ABD, an­laş­ma­nın ala­nı­nı ön­ce Lüb­nan’a ta­şı­dı. Aka­bin­de Su­ri­ye’nin An­na­po­lis sü­re­ci­ne dâ­hil edil­me­si, İs­ra­il-Su­ri­ye do­lay­lı gö­rüş­me­le­ri­nin Tür­ki­ye ara­cı­lı­ğıy­la baş­la­ma­sı Or­ta­do­ğu’da­ki ge­ri­li­min dü­şe­ce­ği­nin sin­yal­le­ri­ni ver­di. Tür­ki­ye’nin PKK ope­ras­yo­nu son­ra­sın­da Ku­zey Irak’la ve Irak yö­ne­ti­miy­le iliş­ki­le­ri­ni nor­mal­leş­tir­me yö­ne­li­mi­ne gir­me­si de bu sü­re­cin de­va­mın­da­ki ge­liş­me­ler­den. Or­ta­do­ğu’da ge­ri­li­min azal­ma­sı Ha­mas-İs­ra­il gö­rüş­me­le­ri­nin baş­la­ma­sıy­la de­vam ede­cek gi­bi gö­rü­nü­yor. Tür­ki­ye’de mey­da­na ge­len bir­ta­kım iç ge­liş­me­le­rin de bu sü­reç­le il­gi­li ol­du­ğu söy­le­ne­bi­lir.
 
Ye­ni Dö­ne­min Fay Hat­la­rı
Asıl mü­ca­de­le ala­nı ola­rak öne çı­kan ve sı­cak ça­tış­ma­la­ra sah­ne ol­ma­sı bek­le­nen böl­ge ise Rus sı­nır­la­rı ola­cak. Bir ön­ce­ki dö­nem­de es­ki Sov­yet nü­fuz böl­ge­le­rin­de yu­mu­şak güç kul­la­nı­mı, de­mok­ra­tik­leş­me, renk­li dev­rim­ler gi­bi araç­lar­la iler­le­yen ABD, son iki yıl­da nis­pe­ten da­ha sert ted­bir­ler al­ma yo­lu­na gir­di. Doğ­ru­dan güç kul­la­nı­mı­na ön­ce­lik ve­ren ABD, NA­TO’nun bu ül­ke­le­re doğ­ru ge­niş­le­me­si, Ko­so­va’nın ba­ğım­sız­lı­ğı, Po­lon­ya ve Çe­k Cumhuriyeti’nde ku­ru­la­cak fü­ze kal­kan­la­rı, AB ge­niş­le­me­si, Rus­ya’yı dev­re dı­şı bı­ra­ka­cak ye­ni ener­ji na­kil hat­la­rı­nın ku­rul­ma ça­ba­la­rıy­la iler­le­di. Rus­ya’nın bu­na ce­va­bı ise ener­ji kay­nak­la­rı­nın Uk­ray­na ör­ne­ğin­de ol­du­ğu gi­bi si­ya­si güç ens­trü­ma­nı ola­rak kul­la­nıl­ma­sı, Gür­cis­tan’da doğ­ru­dan iş­gal, NA­TO ye­ri­ne al­ter­na­tif gü­ven­lik ör­gü­tü EA­TO (Av­ru­pa At­lan­tik Ant­laş­ma­sı Ör­gü­tü)’nun ku­rul­ma­sı şek­lin­de or­ta­ya çık­tı. Da­ha ge­niş alan­da nü­fuz mü­ca­de­le­si­ne de gi­ren Rus­ya ise Ku­zey Akım ener­ji hat­tı üze­rin­den Al­man­ya ile iliş­ki­le­ri­ni ge­liş­tir­me­ye, Uk­ray­na üze­rin­de Rus Or­to­doks Ki­li­se­si’nin ha­re­ke­te ge­çi­ril­me­siy­le et­kin ol­ma­ya ça­lış­tı. Ay­rı­ca İn­gil­te­re ile ca­sus sa­vaş­la­rı­na baş­la­yan Rus­ya, İs­lam Dün­ya­sı’nda ge­rek il­le­gal ge­rek­se de le­gal ör­güt­ler üze­rin­den et­ki­li ol­ma gay­ret­le­ri­ne, Rus azın­lık­lar üze­rin­den Kaf­kas­ya, Or­ta As­ya, Do­ğu Av­ru­pa ve Bal­tık Cum­hu­ri­yet­le­ri’nde et­kin ol­ma ça­ba­la­rı­nı ek­le­di. Bir sü­re­dir Av­ras­ya­cı­lık üze­rin­den al­ter­na­tif kü­re­sel he­ge­mo­nik bir pers­pek­tif oluş­tur­ma­ya ça­lı­şan Rus­ya, Vla­di­mir Pu­tin’in 2007 Mü­nih Gü­ven­lik Kon­fe­ran­sı’nda tek ku­tup­lu ABD po­zis­yo­nu­na kar­şı ide­olo­jik ola­rak da mey­dan oku­ma­sıy­la, ça­tış­ma­yı bu dü­zey­de de de­vam et­ti­re­ce­ği­ni gös­ter­di. Bu çer­çe­ve­de önü­müz­de­ki yıl­lar, ABD ön­cü­lü­ğün­de­ki li­be­ral de­mok­ra­si ve pi­ya­sa ka­pi­ta­liz­mi ile Rus­ya ön­cü­lü­ğün­de­ki kon­trol­lü dev­let­çi­lik ve oto­ri­ter yö­ne­tim ara­sın­da­ki mü­ca­de­le­ye de sah­ne ola­cak.
So­ğuk Sa­vaş’ın bir an­laş­ma ile bit­me­me­si bu­gün ye­ni ça­tış­ma­lar ola­rak ge­ri dö­nü­yor. ABD’nin tek ku­tup­lu kü­re­sel he­ge­mon­ya­sı­nın ye­ri­ni, da­ha es­nek ve di­na­mik bir güç­ler den­ge­si ala­cak. Bu den­ge­nin na­sıl şe­kil­le­ne­ce­ği ise şu an­da baş­ta Tür­ki­ye, İran ve Pa­kis­tan ol­mak üze­re or­ta öl­çek­li ül­ke­le­rin ne ta­raf­ta yer ala­ca­ğı­na bağ­lı. Mev­cut ge­ri­lim­le­rin ana kay­na­ğı­nı da bu ye­ni dü­ze­ne ge­çiş sü­re­ci­nin san­cı­la­rı oluş­tu­ru­yor. Ge­rek ABD ge­rek­se Rus­ya iki ku­tup­lu ye­ni bir so­ğuk sa­va­şa ra­zı gi­bi gö­rü­nü­yor ve bu dü­ze­nin yer­leş­me­si için mev­zi oluş­tur­ma­ya ça­lı­şı­yor. So­ğuk Sa­vaş dö­ne­min­de ka­nat ül­ke po­zis­yo­nun­da olan Tür­ki­ye ve Al­man­ya ise, an­cak 1989 son­ra­sın­da böl­ge­sel güç ol­ma ih­ti­ma­li­ni ya­ka­la­dık­la­rı için bu sü­re­ce di­re­nen ak­tör­le­rin ba­şın­da ge­li­yor. Al­man­ya’nın Rus­ya ile özel iliş­ki­le­re gir­me­si ve Kaf­kas­lar­da­ki ça­tış­ma­lar­da ya­pı­cı rol oy­na­mak is­te­me­si, Tür­ki­ye’nin Kaf­kas İt­ti­fa­kı pro­je­siy­le kamp­laş­ma sü­re­ci­ni en­gel­le­me­ye dö­nük açı­lım­lar­da bu­lun­ma ça­ba­sı ye­ni so­ğuk sa­va­şın o ka­dar da ko­lay yer­le­şe­me­ye­ce­ği­nin işa­ret­le­ri. Bu dö­nem­de et­nik ve di­nî ça­tış­ma­lar ide­olo­jik ça­tış­ma­la­rın ye­ri­ni ala­rak ye­ni it­ti­fak­la­rın he­sap­laş­ma­sın­da do­lay­lı rol oy­na­ya­cak. Böl­ge­sel güç­ler bu sü­reç­te So­ğuk Sa­vaş dö­ne­min­de ol­ma­dı­ğı ka­dar ak­tif ola­cak, on­la­rın mü­da­ha­le­le­ri ye­ni oyu­nun ka­de­ri­ni be­lir­le­ye­cek. He­nüz şe­kil­len­mek­te olan it­ti­fak sü­reç­le­ri ise iş­gal, iç sa­vaş, te­rör gi­bi pro­vo­kas­yon­lar­la hız­lan­dı­rıl­ma­ya ça­lı­şı­la­cak.

Paylaş Tavsiye Et