Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Skip Navigation LinksArşiv (December 2008) > Ankara Havası
Ankara Havası
Ankara Havası
AK-rediteden KARA-krediteye
Do­ğan Gru­bu ile Baş­ba­kan Er­do­ğan ara­sın­da iki ay­dan faz­la za­man­dır sü­ren yük­sek ge­ri­lim, ge­çen ay beşi Do­ğan Gru­bu’ndan yedi Baş­ba­kan­lık mu­ha­bi­ri­nin ak­re­di­tas­yon­la­rı­nın ip­tal edil­me­siy­le med­ya­nın ge­ne­li­ni il­gi­len­di­ren bir hal al­dı. Da­ha ön­ce de Ta­raf ga­ze­te­si ile Baş­ba­kan Er­do­ğan ara­sın­da alev­le­nen Ak­tü­tün tar­tış­ma­sı sı­ra­sın­da, hü­kü­me­tin kar­şı­sın­da­ki med­ya cep­he­si li­be­ral ke­si­min des­te­ğiy­le ge­niş­le­miş­ti.
Ben­zer bir cep­he ge­niş­le­me­si, Baş­ba­kan Er­do­ğan’ın ga­ze­te­le­ri boy­kot çağ­rı­sın­dan son­ra, ak­re­di­tas­yon­la­rın ip­ta­li ko­nu­sun­da da gö­rül­dü. Oy­sa ak­re­di­tas­yon ip­ta­li, üst per­de­den ya­pıl­ma­dan da hal­le­di­le­bi­le­cek bir ko­nu. Si­ya­sal gü­cün asıl yap­ma­sı ge­re­ken­se, bas­kı ve san­sür iz­le­ni­mi ve­ren ko­nu­la­ra de­ğil, med­ya­nın so­run­lu ser­ma­ye bağ­lan­tı­la­rı­na yö­nel­mek. Me­se­la akar­ya­kıt fi­yat­la­rı­nın düş­me hı­zı ve do­la­yı­sıy­la PO­AŞ’ın sı­kı de­ne­ti­mi gi­bi da­ha hukuki ve acil alan­la­ra el atı­la­bi­lir.
Fa­kat ak­re­di­tas­yon tar­tış­ma­sı­nın ka­mu­oyu­na bir ke­re da­ha gös­ter­di­ği bir ger­çek var: Ge­nel­kur­may, mu­ha­le­fet par­ti­le­ri ya da yar­gı or­gan­la­rı­nın fii­lî ve­ya ya­zı­lı ola­rak uy­gu­la­dık­la­rı ak­re­di­tas­yo­na ses et­me­yen ba­sın, işin ucu ken­di­ne do­ku­nun­ca yi­ne prag­ma­tiz­mi­ni ele ver­di. Üs­te­lik Ge­nel­kur­may’ın uy­gu­la­dı­ğı ak­re­di­tas­yon, tek tek isim­le­re de­ğil, bir bü­tün ola­rak ku­ru­ma yö­ne­lik ol­ma­sı ne­de­niy­le tam bir san­sür an­la­mı ta­şı­yor. Ör­ne­ğin, Baş­ba­kan­lı­ğın, ak­re­di­tas­yo­nu­nu ip­tal et­ti­ği Ak­şam mu­ha­bi­ri Ali Ek­ber Er­türk ye­ri­ne, baş­ka bir Ak­şam mu­ha­bi­ri Baş­ba­kan­lı­ğa ak­re­di­te ola­bi­lir. Fa­kat mesela Zaman ga­ze­te­si­nin Ge­nel­kur­may’dan bi­rin­cil ağız­dan ha­ber al­ma­sı­na im­kan yok; zi­ra ku­rum­sal san­sür söz ko­nu­su.
El­bet­te sû-i mi­sal em­sal ol­ma­ma­lı; he­le Baş­ba­kan­lık gi­bi, Tür­ki­ye’nin en si­vil bü­rok­ra­si ku­ru­mu­nun, öz­gür­lük­le­rin kı­sıt­lan­ma­sı ko­nu­sun­da as­ke­rî ku­rum­lar ile ken­di­si­ni kı­yas­la­ma­sı ola­cak şey de­ğil.
Ara­ba dev­ril­dik­ten son­ra gö­rü­nen köy kı­la­vuz is­te­mez!
Di­ye­lim ki, ak­re­di­tas­yon ip­ta­li zo­run­lu bir hal al­mış­tı; o tak­dir­de bu iş, meş­ru bir ze­mi­ne da­ya­lı ola­rak da­ha gü­rül­tü­süz bir bi­çim­de ger­çek­leş­ti­ril­me­li ve ka­mu­oyu­nun da des­te­ği alın­ma­lıy­dı.
Baş­ba­kan­lık, ak­re­di­tas­yon­la­rın hukuki çer­çe­ve­de ve gü­rül­tü­süz ip­ta­li için na­sıl bir yol iz­le­ye­bi­lir­di? Bi­zim­ki bi­raz “ara­ba dev­ril­dik­ten son­ra yol gös­ter­me”ye gi­ri­yor, ama ara­ba gi­der­ken de kim­se akıl sor­mu­yor!
Ön­ce­lik­le Baş­ba­kan­lı­ğa ak­re­di­te ola­cak mu­ha­bir­le­rin uy­ma­sı ge­re­ken bir etik çer­çe­ve ha­zır­la­na­bi­lir­di.
Bu etik çer­çe­ve­ye uy­gun ni­te­lik­ler ta­şı­ma­yan ga­ze­te­ci­le­rin baş­tan ak­re­di­te edil­me­ye­ce­ği, gö­rev sı­ra­sın­da çer­çe­ve dı­şı dav­ra­nış ser­gi­le­yen­le­rin ise ak­re­di­tas­yon­la­rı­nın ip­tal edi­le­bi­le­ce­ği be­lir­ti­le­bi­lir­di.
Mü­ey­yi­de­le­rin bi­rey­sel­li­ği il­ke­si esas alı­na­rak ak­re­di­tas­yon ip­ta­li­nin ba­sın ku­rum­la­rı de­ğil, sa­de­ce ba­sın men­sup­la­rı için söz ko­nu­su ola­ca­ğı hük­me bağ­la­na­bi­lir­di. (Ör­ne­ğin, Ge­nel­kur­may’ın uy­gu­la­dı­ğı ak­re­di­tas­yon sis­te­mi doğ­ru­dan med­ya ku­rum­la­rı­na yö­ne­lik ol­du­ğu için aşı­la­maz ve an­ti­de­mok­ra­tik bir du­rum or­ta­ya çı­kar­mak­ta­dır.)
Ak­re­di­tas­yo­nun sü­rek­li bir hak ola­rak gö­rü­le­me­ye­ce­ği vur­gu­lan­ma­lıy­dı.
Bu etik çer­çe­ve­ye da­ya­na­rak ger­çek­leş­ti­ri­len ak­re­di­tas­yon ip­tal­le­ri­nin ge­rek­çe­le­ri ka­mu­oyu­na du­yu­ru­lur ve ba­sın ku­rum­la­rın­dan ak­re­di­te ola­cak ye­ni mu­ha­bir­ler yol­la­ma­la­rı is­te­ne­bi­lir­di.
Bir de ip­tal­ler, med­ya­nın bir kıs­mı ile sü­ren “kan da­va­sı” gün­dem­dey­ken de­ğil, da­ha uy­gun bir za­man­la­ma ile ya­pı­la­bi­lir­di.
 
 
Gül-Erdoğan: Hiçbir şey olmuyor
Tür­ki­ye’de bir ke­si­min 22 Tem­muz 2007 se­çim­le­ri son­ra­sı or­ta­ya çı­kan tab­lo­ya ha­len alı­şa­ma­dı­ğı bi­li­ni­yor. Bun­la­rın ba­şın­da da AK Par­ti’nin ku­ru­lu­şun­dan iti­ba­ren ka­mu­oyun­da “ikin­ci adam” ola­rak al­gı­la­nan Ab­dul­lah Gül’ün cum­hur­baş­ka­nı se­çil­me­si ge­li­yor.
AK Par­ti’yi ge­niş kit­le­le­re ya­yı­lan bir si­ya­sal ha­re­ket ha­li­ne ge­ti­ren te­mel et­ken­ler­den bi­ri, li­der kad­ro­su­nun in­si­cam­lı ve di­na­mik gö­rün­tü­süy­dü. Za­man za­man Türk ta­ri­hin­de­ki Bil­ge Ka­ğan-Kül Ti­gin, Or­han Ga­zi-Ala­ad­din Bey ör­nek­le­riy­le kı­yas­la­nan ve ba­şa­rı­sı tes­lim edi­len bu gö­rün­tü, ikin­ci ada­mın cum­hur­baş­ka­nı ol­ma­sın­dan son­ra, tab­lo­ya alı­şa­ma­yan ke­sim açı­sın­dan is­tis­mar edi­le­bi­lir bir or­ta­m do­ğur­du. Ön­ce­le­ri “först ley­di”ler üze­rin­den ma­ga­zi­nel bo­yu­tuy­la ateş­len­mek is­te­nen bir ça­tış­ma, git­tik­çe ye­ri­ni iki li­der ara­sın­da­ki üs­lup ve usûl fark­lı­lık­la­rı­nı gün­de­me ta­şı­ya­rak bir ay­rış­ma oluş­tur­ma gay­re­ti­ne bı­rak­tı. Özel­lik­le Do­ğan Gru­bu’nun cum­hur­baş­kan­lı­ğı se­çim­le­rin­den son­ra düğ­me­ye bas­tı­ğı Ab­dul­lah Gül-Tay­yip Er­do­ğan ay­rış­ma­sı, üs­lup ve usûl fark­lı­lık­la­rı­nın cid­di bi­rer gös­ter­ge ni­te­li­ği ta­şı­dı­ğı iz­le­ni­mi ve­ri­le­rek sür­dü­rül­mek is­te­ni­yor.
“Bü­tün göz­ler Gül-Er­do­ğan iliş­ki­sin­de: Ara­la­rı­na ka­ra ke­di mi gir­di?” man­şet so­ru­suy­la çı­kan Do­ğan Gru­bu’nun en­te­lek­tü­el gö­rü­nüm­lü ya­yı­nı Ra­di­kal ga­ze­te­si, bu man­şe­tin al­tı­nı An­ka­ra Tem­sil­ci­si Mu­rat Yet­kin’in kö­şe ya­zı­sıy­la dol­dur­ma­ya ça­lış­tı. “Gül-Er­do­ğan: Ne­ler olu­yor?” di­ye so­ran Yet­kin, “ha­be­ri kay­nak­tan al­ma” ye­ri­ne “kay­na­ğı ha­be­re ta­şı­ma” de­ne­bi­le­cek bir yön­tem­le, ku­lis söy­len­ti­le­ri üze­ri­ne bir ana­liz in­şa et­ti. As­lın­da ya­zı­nın so­nu­na ge­lin­di­ğin­de “Gül-Er­do­ğan: Hiç­bir şey ol­mu­yor” ce­va­bın­dan baş­ka bir so­nuç­la kar­şı­laş­mak zor; an­cak kur­gu öy­le­si­ne zor­la­na­rak ve çift yön­lü oy­na­na­rak oluş­tu­rul­muş ki, “aca­ba” so­ru­su da zih­nin bir kö­şe­sin­de yer edi­yor.
İler­le­yen gün­ler­de, Yet­kin’in ya­zı­sın­da so­mut­la­şan “Baş­ba­kan-Cum­hur­baş­ka­nı” ay­rış­ma­sı­nı bir ger­çek­lik ola­rak de­ğil­se bi­le, “kö­pür­tü­le­cek ha­ber de­ğe­ri” ta­şı­yan bir ko­nu ola­rak cid­di­ye al­mak­ta fay­da var.
 
 Ankara’da sağım solum Gökçek
AK Par­ti’nin An­ka­ra Bü­yük­şe­hir Be­le­di­ye Baş­kan ada­yı­nın kim ola­ca­ğı tar­tış­ma­la­rı­nı çok­tan ge­ri­de bı­rak­tık.
Her dö­nem tek­rar­la­nan film ye­ni­den sah­ne­ye kon­du: Ön­ce Ke­çiö­ren Be­le­di­ye Baş­ka­nı Tur­gut Al­tı­nok or­ta­ya atıl­dı. Ar­dın­dan Me­lih Gök­çek, kam­yon ar­ka­sı ya­zı­la­rı­nı çağ­rış­tı­ran “Tek ra­ki­bim Ka­ra­yal­çın” çı­kı­şı­nı yap­tı ve Al­tı­nok için hü­zün­lü fi­nal!
Se­nar­yo­da kü­çük bir de­ği­şik­lik de var­dı; fil­me mi­sa­fir sa­nat­çı/kü­çük oyun­cu ro­lüy­le ka­tıl­mak is­te­yen Gök­çek ju­ni­or da üzül­dü, ama muh­te­me­len da­ha da bi­len­di. O da ka­tıl­say­dı bir baş­ka kam­yon ar­ka­sı ya­zı­sı da­ha An­ka­ra’nın bah­tı­na iş­le­ne­cek­ti: Ba­bam sağ ol­sun!
“Sağ” ve “kam­yon” de­yin­ce, bah­set­me­den geç­me­ye­lim: Sos­yal de­mok­rat çiz­gi­ye sa­hip TV8’in Sağ­du­yu prog­ra­mı bir sü­re­dir Gök­çek’in PR ajan­sı gi­bi ça­lı­şı­yor. Bu ya­zı­yı ka­le­me alır­ken, ek­ran­da­ki Sağ­du­yu lo­go­su ve be­le­di­ye­nin yar­dım kam­yon­la­rı eş­li­ğin­de Gök­çek, yi­ne “tüm sağ­cı­la­rı ve sağ­du­yu­lu sol­cu­la­rı” ken­di­si­ne oy ver­me­ye ça­ğı­rı­yor­du.
Son söz: An­ka­ra’da sa­ğım so­lum Gök­çek!
  
Al Osama’yı, ver Obama’yı!
Ba­zı İran­lı­lar, Ba­rack Oba­ma’nın Haz­re­ti Ali ta­ra­fın­dan işa­ret edi­len Meh­di’nin ön­cü­sü Ba­tı­lı ko­mu­tan ol­du­ğu­na ina­nı­yor­muş. Üs­te­lik Fars­ça­nın bir ye­rel leh­çe­sin­de O-ba-ma, “O biz­den bi­ri” de­mek­miş; bu da ma­lum inan­cı kuv­vet­len­di­ri­yor­muş.
Araş­tı­rıl­sa, mu­hak­kak bir yer­ler­den tut­tu­ru­lur; aca­ba ye­rel leh­çe­ler­den bi­rin­de O-sa-ma da “O siz­den bi­ri” an­la­mı­na ge­li­yor mu?
Oba­ma’yı bi­ze ve­rip Osa­ma’yı al­sa­lar, ne gü­zel olur­du!

Tavsiye Et