Elbet değil nasibi mezellet kadınlığın
Elbet sefil olursa kadın alçalır beşer
BÜTÜN İslam dünyasında olduğu gibi, bizde de, kadın meselelerinin sorunsallaştırılması temayülü, modernleşme serüvenimizle paralellik arz eder. Tevfik Fikret’e ait yukarıdaki dizelerde ifadesini bulan, “terakkî edebilmek, muasır medeniyetler seviyesine erişebilmek için kadının özgürleştirilerek toplumsal hayata katılması” söylemi, kadınların toplumsal yaşama katılmaları ile ülkelerin gelişmişlik düzeyleri arasında doğrusal bir ilişki kurar. 19. yy. sonları ve 20. yy. başlarının modern dünyasında medenî olmanın sacayaklarından biri olarak revaç bulan bu söylem, “doğu/batı”, “kadın/erkek”, “modern/geleneksel” karşıtlıklarının yerini “doğu ve batı”, “kadın ve erkek”, “modern ve geleneksel” sentezinin aldığı, “medeniyetler ittifakı”ndan söz edilen bugünün küreselleşen dünyasında da önemini ve hayatiyetini koruyor.
Bu minvalde Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanlığı Başbakanlık Kadın Statüsü Genel Müdürlüğü, kadının medeniyetler ittifakındaki önemli rolü ve katkısına binaen demokratikleşme ve ekonomik kalkınmadaki yerini vurgulamak, katkılarına destek olmak, bu konuda yöntem ve hedefleri tartışmak amacıyla 28-29 Ocak 2006 tarihlerinde Conrad Hotel’de “Medeniyetler İttifakında Kadın” konulu uluslararası bir kadın kongresi düzenledi. BM’nin “Medeniyetler İttifakı Projesi”nin bir parçası olarak koordine edilen kongrede Türkiye, dünyanın birçok yerinden gelen akademisyen, siyasetçi, AP üyesi, BM örgütü ve yurtiçi ve yurtdışı STK temsilcilerine ev sahipliği yaptı. Bir yıllığına Türkiye ve İspanya’nın eş başkanlığında gerçekleştirilen proje kapsamında ilk kez geçtiğimiz Kasım ayında toplanan Âkil Adamlar Grubu, BM’ye tüm dünyada okutulacak karşılaştırmalı uygarlık tarihinin yazılmasını içeren bir eylem planı sunmayı planlıyor.
Suriye, İran, İngiltere, İsrail, Irak ve Japonya da dâhil olmak üzere toplam 22 ülkeden 31 kadın konuşmacıyı bir araya getiren kongrede “kadına karşı şiddet”, “töre cinayetleri”, “kadının siyasal ve sosyal katılımı” gibi konuların yanı sıra küreselleşen dünyanın ortak problemleri ve dolayısıyla gündemi haline gelen “terör”, “barış”, “güvenlik”, “kalkınma” gibi temalar da ele alındı. Kadınların bilim-teknolojiye ve karar alma mekanizmalarına katkıları ve yasal boyutta kadının statüsü de yine bu kongrede gündeme gelen mevzular arasındaydı.
Kongrenin açılış konuşmasında, “Medeniyetler Çatışması” tezine karşılık “Medeniyetler İttifakı”nın önemine ve bu ittifakta kadının oynayabileceği role değinen Erdoğan, ittifakın, medeniyetler ve kültürler arasındaki diyalog eksikliğini gidermek üzere yapılanan bir oluşum olduğunun altını çizdi.
“Medeniyetler ittifakı” konusunda eş başkan olarak çalışmaları yürüten Devlet Bakanı Prof. Dr. Mehmet Aydın da medeniyetlerin çatışmasının değil, birbirinden etkilenmesinin söz konusu olduğunu ifade ederek; çatışma ideologlarının dünyayı güç ilişkileri üzerinden izah ettiğini, oysa medeniyetlerin insanlığın bir birikimi olduğunu vurguladı. İnsanlığın probleminin, değişimi yönetememe problemi olduğunu söyleyen Aydın, ahlakî değerler çerçevesinde oluşturulan değerlerin muhafaza edilmesi için gerekli koşulların hazırlanması ve bu noktada aileye gereken önemin verilmesi gerektiğini sözlerine ekledi.
Bir ülkenin medeniyet düzeyinin kadınlarına karşı tavrından anlaşılacağını ileri süren AP üyesi Emine Bozkurt’un ardından Pakistanlı Nilüfer Bahtiyar da nerede olursa olsun kadının kadın olduğunu, çocuklarını büyütmek ve ailelerini geçindirmek gibi ortak amaçları olduğuna dikkat çekti. Irak, İsveç ve Azerbaycan’dan katılan temsilciler de konuyla ilgili kendi ülke tecrübelerini ve ülkelerindeki kadın politikalarını dile getirdiler.
Günümüzde kadınların kendi kimlikleri ile modernizm arasında bölündüğünü ve bir kimlik krizi ile karşı karşıya kaldıklarını belirten İran Eski Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Massoeume Ektekar, kadınların hem kendi kimliklerini hem de geleneksel değerlerini koruyarak var olmak istediklerini, kültürler arası diyalogda da etkin bir rol üstlenebileceklerini ifade etti. Batı’nın medeniyetler arası diyaloğu, diğer milletlerin Batı kültürüne eklemlenmesi şeklinde anladığına değinen Ektekar, diyaloğun ancak eşitler arasında gerçekleşebileceğinin altını çizdi.
Kongrenin en dikkat çekici konuşmalarından birini Alev Alatlı yaptı. “medeniyetlerarası ittifak mı, ‘onurlu detant’ (devletlerarası siyasî ilişkilerde yumuşama) mı?” sorusunu soran Alatlı’ya göre, ittifak kelimesinin detant kelimesi ile değiştirilmesi daha gerçekçi bir yaklaşımdır. İttifak çalışmaları milletlerin, birbirlerine standart dayatmadan diğerini kabul ediyor olması mıdır, yoksa Avro-Amerikan bir modele evrilmesini sağlayan bir şey midir? Doğrusal tarih anlayışı içinde bu, hâkim medeniyetin belirlediği bir şeydir. Bugün, egemen medeniyetin diğerlerine dayatmada geldiği noktanın “adam yerine konabilmek için kendini iptal etmek” olduğunu belirten Alatlı’ya göre; medeniyetler ittifakı, hâkim medeniyetin dayattığı “Sharon Stone” gibi bir modele evrilmekle değil, ancak kadınların kendi geleceklerini, inançlarını belirlemesi ve tanımlaması ile mümkün olacaktır. Dolayısıyla “medeniyetler arası ittifak” medeniyetlerin birbirlerine standart dayatmak yerine birbirlerini dinlemesi ile gerçekleşebilecektir.
İsrailli avukat Lea Tsemel, kongrede dikkatleri üzerine çeken diğer bir konuşmacı oldu. Kadınların politikaya girmesinin tek başına yeterli bir unsur olmadığını belirten Tsemel, “önemli olan kadınların politikasının ne olduğudur” diyerek Lübnan ile savaşı başlatan eski İsrail başbakanı Golda Mayer’in de bir kadın olduğunu hatırlattı.
İki gün süren kongrenin kapanış konuşmasını ise Devlet Bakanı Nimet Çubukçu yaptı. Çubukçu, “Medeniyetler İttifakı Projesi”nin bugüne kadar gerçekleştirilen benzer girişimlerden farkını, “ittifakın eyleme dönük yol haritasını takip etme kararı” olarak ortaya koydu.
Sonuç olarak, dünya kadınlarının, kadının sosyal hayata katılımı için bir dayanışma platformu oluşturması, uluslararası kadın örgütleri ile ulusal kadın STK’ları ve Türk Hükümeti arasında iletişim ve bilgi ağının kurulmasını hedefleyen kongrede, tüm dünya kadınlarının katılımıyla, dünya siyasetinde etkili olacak bir “e-mail network”ü oluşturulması fikri gündeme geldi.
Dünyanın dört bir yanından gelen kadınları buluşturan bu platform, hızla küreselleşen dünyada modern aklın kurguladığı kadın prototipine seküler akılla biçilmiş rolleri kritik ederek, kadının biyolojik varlığını (fıtrat boyutunu) göz ardı etmeyen ve kendine ve toplumuna yabancılaştırmayan çözümler önerebildiği, karar mekanizmalarında edilgen değil etken olabildiği, bir şekilde evrensel nitelik kazanmış dayatılan standartları yönlendirebildiği, kadın hakları vb. konularda kendi doğruları ve değer yargılarını ortaya koyabildiği takdirde başarılı olacaktır.
Paylaş
Tavsiye Et