OCAK ayında kaybettiğimiz hocamız Prof. Ali Alparslan’ı tanıyanlar, onun son dönem Türk edebiyat ve hat sanatındaki yerini iyi bilirler. Hocamızın Fars Dili ve Edebiyatı açısından önemi de şüphesiz, edebiyat ile ilgilenenler tarafından takdir edilecektir.
Konum gereği hocamın bu tarafını anlatmaya mezun değilim. Ancak hat sanatımızın celî dîvânî ve dîvânî yazı türlerini kendisinden meşk etmiş ve uzunca süre birlikte olma şansına erişmiş biri olarak, onun bu alandaki önemli hususiyetlerini aktarmam faydalı olacaktır.
Hocamız, rik’a, tâlîk, dîvânî ve celî dîvanî yazıları, hakkıyla yazmış bir hattattır. Ayrıca her tür yazı çeşitini tanıyan, okuyan hocamızın, hat tarihi konusundaki kitap ve makaleleriyle derin bir araştırmacı olduğu da bilinmektedir. Hat tarihini yazmak, bizzat hattat olanlarca ele alındığında, tam anlamıyla gerçek ve yaşayan bir araştırma olarak yerini bulur.
Ali Hoca, uzun yıllar Tahran Üniversitesi’nde öğrenim görerek, tâlîk yazının bütün inceliklerine vâkıf oldu. Son devrin usta tâlîk hattatı Necmettin Okyay’dan ders alması da, hocanın tâlîk konusundaki tecrübesini arttırmıştır. Burada çok önemli bir hususu vurgulamak istiyorum. Günümüz hattatları tâlîk yazsa da, şikeste dediğimiz bir kırma tâlîk cinsi vardır ki, bunu ülkemizde hakkıyla yazan yoktur. Hocanın özelliklerinden birisi, belki de en önemlisi, şikeste yazıyı çok rahatlıkla ve acem kıvraklığı ile yazabilmesidir. Hat sanatında her cins yazıyı yazabilmek için yıllarca meşk etmek gerektiği düşünüldüğünde, Ali Hoca’nın bu konudaki yeteneği anlaşılacaktır.
Her iyi hattat, iyi bir hoca olmayabilir. Bildiğini öğretebilmek ancak gerçek hocalar için söz konusudur. Ali Hoca’nın müstesna yönlerinden biri de ‘gerçek bir hoca’ olmasıdır. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde hocalık yapmış olması dolayısıyla geliştirdiği öğretme yeteneği, hat sanatını öğretirken de tebarüz etmiştir. Ali Hoca genellikle sulu mürekkeple harf çıkartmalarını, yani düzeltmelerini yapar ve bu arada gayet detaylı bir şekilde harfin anatomik yapısını tarif ederdi.
Ali Alparslan’ın son devir hat tarihimizdeki müstesna yerini almasını sağlayan bir başka özelliği şudur: Rahmetli Halim Özyazıcı’dan sonra Dîvânî ve Celî Dîvânî yazılarını ne yazan, ne de öğreten bir hat sanatkârı mevcut değildi. Örnek meşkleri bulmak da zor oluyordu. Bu dönemde, bugün yaşayan hattatların yukarıda zikredilen iki yazıyı yazabilmeleri, ancak hocamız sayesinde mümkün olabilmiştir. Çünkü o, Halim Hoca’dan elde ettiği bu iki yazı türü meşklerinin hem yayılmasına ve basılmasına vesile olmuş, hem de genç hattatlara bu yazıları öğretmiştir. Böylelikle bu yazıların kaybolmasına engel olmuştur. Kendisine, hat sanatımıza yaptığı hizmetlerden dolayı şükran borçluyuz. Hocamızı rahmetle anıyor, yazılarını cennette tekrar görmeyi umut ediyoruz.
Paylaş
Tavsiye Et