Konuşan: M. Mücahit Küçükyılmaz
Sanırım, Guantanamo’ya gitmeden önce zihninizde oraya ilişkin bir tahayyül vardı. Bu tahayyül, orayı gördükten sonra değişti mi?
Çok değişti. Böyle bir yerin önceden tahayyül edilmesi çok zor. Bir adanın en uç noktasında, okyanusa açık bir alanda, etrafı kat kat tel örgülerle çevrilmiş bir alan; askerlerin bulunduğu kontrol kuleleri, iç içe demirlerden oluşan kapılar, yine tel örgülerle birbirinden ayrışan hücreler ve bu hücrelerde günlerce, yıllarca tek başına yaşayan insanlar… Bunları dışarıdan tahayyül etmek imkansız; gördüğünüzde insanı gerçekten ürkütüyor. Şok edici bir manzara. Kaldı ki, biz pek çok şeyi de görmedik. Oradaki tercümanlardan biri bize, “siz hiçbir şey göremeyeceksiniz” dedi. Gördüklerimiz onlarsa, göremediklerimiz ne kadardır, bilmiyorum. Bunu belki de hiçbir zaman bilemeyeceğiz.
Adaya vardığınızda, sizin gelişinize karşı bir hazırlık yapıldığını hissettiren bir durumla karşılaştınız mı?
Oraya gitme talebi bizden geldi. Yazışmalar üç ay kadar sürdükten sonra bizi kabul ettiler. Bütün masrafları kendimiz karşıladık. Havaalanında bizi Amerikan ordusu Guantanamo basın bürosundan Carter Cabir adlı bir asker karşıladı ve bize adımızla hitap etti. Demek ki o uzun yazışmaların neticesinde bizi artık tanıyordu. Toplam 7 kişiydik; bize uygulanan bir program çerçevesinde hareket ettik. Elbette bir hazırlık vardı; önceden planlanmış, programlanmış bir Guantanamo gördük.
Tutukluların hücrede tek başlarına kaldığını söylediniz. Aralarında herhangi bir sosyal ilişki kurulabiliyor mu?
Tutuklular üçe ayrılıyor: Birincisi, soruşturma esnasında Amerikan askerlerine “zorluk çıkarmayan”, “işbirliği” yapanlar. Bunlar beyaz elbise giyiyor. İkincisi, gri elbise giyenler; bunlar kısmen “zorluk çıkaran”, kısmen de işbirliği yapanlar. Üçüncüsü ise, Amerikalılar ile hiçbir şekilde işbirliğine yanaşmayan turuncu elbiseli tutuklular. Bu üç gruba sunulan imkanlar değişiyor. Örneğin, beyazlılara ayakkabı, tuvalet kağıdı veriliyor; açık havada -tabii ki tel örgülerle çevrili alanlarda- top oynamalarına belli bir süre müsaade ediliyor. Bazı vakitler beraber olabiliyorlar. Grilerin durumu bunlardan biraz daha kötü. Fakat Delta kampı 5. kısımda kalan turuncular hücrelerde yaşıyor ve havalandırma süreleri de diğerleriyle kıyaslanmayacak derecede az. Bir de İguana kampı var. Orada 5 tane Uygur Türk’ü kalıyormuş. Suçsuz oldukları -Amerikalıların kendi mantıkları açısından söylüyorum- anlaşılmış; ancak Amerikalılar, Çin’de kötü muameleye maruz kalacakları gerekçesiyle, onları Çin’e göndermiyor. Biz görmedik; ama Uygurlu tutukluların biraz daha rahat oldukları söylendi.
Peki, onlar Çin’e gitmek ya da Guantanamo’da kalmak konusunda ne düşünüyor? Başka seçenekleri yok mu?
Hollanda gibi üçüncü ülkeler başvuruda bulunmuş. Eğer görüşmelerde ilerleme sağlanırsa, 5 Uygur Türk’ü muhtemelen bu ülkelerden birine gönderilecek. İnsanın aklına hemen şu soru geliyor: Mademki size göre bu insanlar suçsuz, neden hâlâ onları orada tutuyorsunuz? Örneğin, götürün New York’a, insanî şartlarda yaşasınlar. Üçüncü bir ülkeyle de anlaşma sağlandığı zaman, oraya yerleşsinler. Ama maalesef Guantanamo’da mantığın işlediğini söylemek zor.
Turuncular, griler ve beyazların birbirleriyle ilişkileri olmadığını ve beyazların durumunu öğrendik. Peki aynı renktekiler, örneğin turuncular, kendi aralarında sosyal ilişki kurabiliyorlar mı?
Turuncular muhtemelen havalandırmaya çıktıkları zaman, ortak bir mekanda görüşme imkanı buluyor. Ancak öbürleriyle hiçbir ilişkileri yok; kampın içerisinde ayrı bir bölümde yaşıyorlar.
Sizin onlarla herhangi bir diyaloğa girme imkanınız oldu mu? Ya da seçilen bir tutuklunun sizinle görüştürülmesi gibi bir durum gerçekleşti mi?
Hayır. Sadece turuncuların bölümünü gezerken bizim dışarıda bulunduğumuzu fark eden bazı tutuklular camlara vurarak -ki aslında cam değil, ona benzer şeffaf bir bölme- bize seslerini duyurmaya çalıştı. Arapça, İngilizce ve Urduca, “Amerikalılara inanmayın, onlar yalancıdır, sizi aldatıyorlar; dün gece buraya baskın düzenlediler…” gibi cümleler duyduk. Onun dışında tutuklularla temasımız mümkün değildi. Zaten, gitmeden önce bunu şart koşmuşlardı.
O sırada, size refakat eden Amerikalı yetkililerde nasıl bir davranış gözlemlediniz?
Onlar bu tür şeylere alışkın olduklarından çok rahat görünüyorlardı. Herhangi bir tepki vermediler, süremiz dolduğu için bizi o bölümden çıkardılar.
Bundan sonrası için sizce Amerikan hükümeti Guantanamo’yu ne yapmayı düşünüyor? Gazetecileri kabul etmeye başladı. Acaba oradaki durumu öncelikle dünya kamuoyunun gözünde makûl bir şekle sokup ardından hapishaneyi lağvetmeyi mi düşünüyor?
Lağvetme asla söz konusu değil. Gazeteci veya değil, bir kişinin Guantanamo’ya gidip de oradan olumlu intibalarla dönmesi mümkün değil. Her ne kadar hazırlık yapılsa da makûl hale getirilemeyecek, çok korkunç, ürkütücü bir yer Guantanamo. BM bir rapor yayınlayarak, tutuklulara kötü muamele yapıldığı gerekçesiyle, Guantanamo’daki askerî üssün kapatılmasını istedi. Amerikalılar, BM’nin çağrısına kulak vermek bir tarafa, bize 6. kampın inşasına başladıklarını açıkladılar. Bu da gösteriyor ki, Guantanamo’ya yeni tutuklular getirilebilir. Dolayısıyla adadaki hapishane bundan sonra da işlevini arttırarak sürdürecek. Bir diğer husus da şu: Guantanamo askerî üssü sadece oradaki tutukluların bulunduğu kamptan ibaret bir yer değil; yaklaşık 117 km2’lik çok geniş bir alan. Amerikalılar adayı Küba’dan 1903’te, yıllık 4 bin dolar karşılığında kiralamışlar. Üstelik anlaşmanın önü açık, ABD istediği sürece uzatılabilecek. Ancak Fidel Castro’nun her yıl ödenen bu 4 bin doları yırtıp attığı söyleniyor. Adada, 2500’ü asker olmak üzere, 7500 kişi yaşıyor. Amerikalılar için sosyal, sportif, eğitim amaçlı her türlü imkanın olduğu büyük bir askerî üs orası. Dolayısıyla Amerikalıların gündeminde Guantanamo’nun kapatılması diye bir konu yok. Bu tür çağrılara zaten kulak asmıyorlar.
Son olarak Guantanamo için, “söylemesem olmaz” dediğiniz bir şey var mı?
Orada beni en çok etkileyen şu oldu: Hücreler arasında duvar yok; hücreler tel örgülerden oluşuyor. Herkes tuvalet ihtiyacını açık alanda gidermek zorunda. Duş için de tel örgülerle kafesler yapılmış. Dolayısıyla hiçbir mahremiyetiniz yok. Bence orası suçluları cezalandırmak amacıyla değil, cezalandırmanın ötesinde bir işlev görmesi için inşa edilmiş. Bir kişi size göre suçluysa, devlet olarak onu bir yerde tutarsınız; ama bu nispeten insanî şartlarda olur. Bir yargı süreci söz konusu olur en azından. Guantanamo ise, cezalandırmanın ötesinde, özellikle insan onurunu aşağılamak üzere oluşturulmuş bir yer!
Paylaş
Tavsiye Et