SON üç ayımız Çankaya özelinde Ankara’ya kilitlendi. Bu süreçte yaşananlar sivil siyasetin Ankara’da hapsolduğunu gösterdi. Sivil siyaseti Çanka(y)ra esaretinden kurtarmak için tek çare seçim. Bu süreçte sivil siyasetin odağında bulunan partilerin tüm Türkiye’ye yayılarak alan genişletme girişiminde bulunmasını bekledik. Ancak maalesef Türkiye’de tüm milleti kapsayıcı bir söylem geliştirebilen partilerin sayısı 2-3’ü geçmiyor. Her parti “Herkesi kucaklıyorum” diye meydana çıkıyor; ama bunların daha söylem aşamasında bile tökezlediklerini görüyoruz. Bu duruma en trajik örnekler Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) ve Saadet Partisi (SP)’dir. Demokratik Toplum Partisi (DTP)’nin ise herkese hitap etmek gibi bir gayesinin olmadığını söyleyebiliriz. DTP, Türkiye genelinde herkese hitap etmektense belli bir grubun siyasi alanda sözcülüğünü yapma hedefinde.
MHP ve SP: İçselleştiricilikten dışlayıcılığa
Söz konusu her iki partinin felsefi arka planına baktığımızda ilk ortaya çıkış süreçlerinde dışlayıcılıktan ziyade içselleştirici özelliklerinin öne çıktığını görmekteyiz. Türkiye’de İslamcılık ile milliyetçilik büyük ölçüde örtüşen kavramlar olmuşlardır. Evet, ayrıldıkları ve hatta bazı konularda zıt kutuplarda yer aldıkları doğrudur. Ancak her iki partinin de hitap ettiği sosyal kesim az-çok birbirine benzer. Milliyetçi, muhafazakâr ve belirli konularda hassasiyetleri olan bu sosyal kesim üzerine siyaset söylemi geliştiren MHP ve SP, söz konusu hassasiyetlerin konjonktürel dalgalanma marjlarına göre oy alırlar. Ancak şu da bir gerçek ki, AKP’nin her ikisini de kuşatan ve içine alan kulvardan seçim yarışına katılması MHP ve SP’nin etkinliğini kırıyor. İddia edilebilir ki, MHP ve SP, felsefi olarak son dönem Osmanlı aydınlarından Ziya Gökalp’ten beslenmiştir. Etnik olarak Kürt olan Diyarbakırlı Gökalp’in ‘Esasları’nı yazdığı ‘Türkçülük’, bugün gelinen noktada, MHP ve SP özelinde, içselleştirici olmaktan çok dışsallaştırıcı ve ötekileştirici bir karaktere büründü. Hiç kuşkusuz bu durumun çeşitli tarihî, sosyal, ekonomik ve siyasi nedenleri var. Kabaca şöyle muğlak bir ayrım yapabiliriz. MHP modernleşen ve gitgide sekülerleşen kesimler ile klasik milliyetçi kesimlerin oylarını toplarken; SP, dinî duyarlılıklarını ön planda tutan toplum kesimlerine yöneliyor. Gerek MHP gerekse SP’nin ortak noktası militarist anlamda ‘devletçi’ olmaları. MHP, söylemini ‘Ankara’ dışına taşımadıkça ve milleti mermer olarak görmekten vazgeçmedikçe tek başına iktidara gelmesi çok zor. SP’nin Meclis’e girmesi barajın %3’lere düşmesine, tek başına iktidar olma şansı ise mucizelere bağlı. Genç Türkiye’nin yaşlılar partisi SP, 1930’lu, 40’lı yılların nesline hitap eden ekonomi ve siyaset söylemlerini acilen gözden geçirmeli. Milli Görüş’ün yegane temsilcisi olduğunu iddia eden SP’nin seçim beyannamesi, her ne kadar serbest piyasa ekonomisinden yana olduklarını söyleseler de, dışa kapalı bir ekonomi siyaseti izleyecekleri intibaı veriyor.
1999 seçimlerinden sonra büyük ümitlerle kurulan DSP-ANAP-MHP koalisyon hükümeti üç yıl içinde iflas bayrağını çekmek zorunda kaldı. Bu süreçte yaşanan ekonomik krizler ve diğer sosyal olaylar, Meclis’te yer alan tüm partileri 3 Kasım 2002 seçimlerinde sandığa gömdü. İktidar ortağı partilerden sadece MHP hatırı sayılır bir oy alabildi (%8,36). Çok değil altı ay öncesine kadar çoğu kişinin “Nerede bu parti, kapandı mı acaba?” diye düşündükleri MHP, son üç ay içinde adeta küllerinden yeniden doğdu. Hiç şüphesiz bunda en önemli faktör, Kuzey Irak’ta oluşan yeni durumla bağlantılı olarak PKK terörünün yeniden gündeme gelmesi. Açık bir ifadeyle seçim yaklaştıkça yoğunlaşan PKK terör saldırıları ve şehit olan asker sayısının artması, Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi Başkanı, Kürdistan Demokrat Partisi lideri Mesud Barzani’nin Türkiye aleyhine açıklamaları ile DTP’li bazı kişilerin gerek bu açıklamalara destek vermesi gerekse Abdullah Öcalan lehinde söylem geliştirme çabaları MHP’nin oy oranını artırdı. MHP özellikle 20’li-30’lu yaşlardaki bıçkın delikanlıların partisi olmaktan bıktığını 121 sayfalık seçim beyannamesiyle adeta haykırıyor. MHP’yi Başbuğ’un son dönemlerindeki zafiyetten yararlanan ve partiyi istila eden mafya tipi örgütlenmeden kurtaran Devlet Bahçeli, önümüzdeki seçimlere ciddi değişikliklerle giriyor. Öncelikle seçim beyannamesinde MHP, klasik siyasi söyleminin kendisini de ayağından vurduğunu fark ettiği izlenimi veriyor. Kabuğunu kırma girişimleri gerek seçilen adaylarda gerekse beyannamede yer alan “Doğu illerine merkezî hükümetten destek ve teşvik gidecek” gibi vaatlerde göze çarpıyor. Ayrıca seçim beyannamesinde yer alan ekonomi hedefleri ile ilgili ifadeler gerek büyük sermayenin gerekse dış yatırımcının kaygılarını gidermeye yönelik. MHP, dışa kapalı, muhafazakâr bir ekonomik program yerine, yabancı sermayeyle barışık, istihdama ve üretime yönelik politika izleyeceğini vaat ediyor. MHP seçim beyannamesinde terörle mücadele ve Kuzey Irak konularında uluslararası hukuktan kaynaklanan tüm hakların kullanılacağını, gerekli tüm askerî ve siyasi önlemlerin alınacağını, terör suçları konusunda ise genel ya da özel af çıkarılmayacağını belirtiyor. İktidar olması durumunda bakanlık sayısını 21 ile sınırlayacağını açıklayan MHP, ekonomi bakanlığı kurarak işsiz aile reislerine her ay yaklaşık 200 YTL işsizlik yardımı ödeneceğini vaat ediyor. Seçim beyannamesinde 1982 Anayasası’nı “Toplum Sözleşmesi Belgesi” olacak şekilde yenileyeceğini ve dokunulmazlıkların sınırlandırılacağını belirten MHP’nin diğer önemli vaadi ise ÖSS yerine “Olgunlaşma Sınavı”nı getirmesi. Bürokrasiden devşirdiği adaylara öncelik vererek vitrin düzenlemesi de yapan MHP hâlâ baraj sorunu yaşayan bir parti. MHP’nin en az %8, en fazla %13-14 oy alacağı ve barajı geçmesi durumunda ise en az 48, en fazla 65-70 milletvekili çıkarabileceği tahmin ediliyor. Ayrıca eğer seçim sonuçları koalisyonu işaret ederse ve MHP Meclis’e girerse, oy aldıkları toplum kesimleri benzer özelliklere sahip olan AKP ile değil, CHP ile hükümet kuracağı tahmin ediliyor.
Bağımsız Bağımlılar: DTP
Önemli ideologlarından biri Kürt olan MHP’nin tersine DTP’nin başkanının soyadı Türk. Başkanının soyadı Türk olan ama Kürt etnik milliyetçiliği yapan DTP, %10 seçim barajını geçmesinin zor olduğunu gördüğünden 37 ilden toplam 65 bağımsız aday ile seçime giriyor. Bağımsız adaylarla seçimlere giren DTP’nin sloganı “Türkiye’ye sözümüz var.” DTP’nin seçim vaatleri arasında şunlar yer alıyor: Genel af, YÖK’ün ilgası, zorunlu askerliğin kaldırılması, %10 seçim barajını kaldırmak, Kuzey Irak yönetimi ile diyaloğu geliştirmek. Beyannamesinde “Kuzey Irak’a yönelik bir operasyon arka bahçemizdeki Kürtlere karşı gerçekleşecektir” ifadesi ile yapılacak herhangi bir operasyona karşı duruşlarını netleştiren DTP, söz konusu operasyona Türkiye’deki Kürtlerin tepki göstereceğini belirtiyor. Şu anki çizgisiyle DTP, terörden vazgeçmedikçe ve teröre verilen sözlü veya maddi desteğini kesmedikçe etnik parti olarak kalmaya mahkum. DTP’nin Meclis’e girmesine kesin gözüyle bakılıyor. En az 15, en çok 30-35 bağımsız milletvekili kazanma şansı bulunan DTP’nin PKK ile bağlarını kopartarak Türkiye’ye olan sözünü yerine getirmesi umuluyor.
Paylaş
Tavsiye Et