Kullanıcı Adı: Şifre    
   
  veya Üye olun | Şifremi unuttum
  Arama / Gelişmiş Arama  
   
Skip Navigation LinksArşiv (June 2008) > Kapak > Hükümet yol ayrımında
Kapak
Hükümet yol ayrımında
Bekir Berat Özipek
BU ül­ke­de has yurt­taş­la­ra de­ğil, çev­re­ye ve ora­da­ki “söz­de va­tan­daş­lar”a da­ya­na­rak ik­ti­da­ra ge­len bir hü­kü­me­tin işi zor­dur. Ay­rı­ca­lık­lı ko­nu­mu­nu kay­bet­mek is­te­me­yen “es­ki sı­nıf”, on­la­ra hiç­bir za­man “evin oğ­lu/kı­zı” mu­ame­le­si yap­maz. On­la­rı dü­şür­me­ye, ol­ma­dı sı­kış­tır­ma­ya, “ku­rum­lar”ıy­la, bü­rok­rat­la­rıy­la de­rin güç­le­riy­le ve med­ya­sıy­la dar alan­da si­ya­set ic­ra et­me­ye zor­lar. Sü­rek­li iz­le­mek zo­run­da ol­du­ğu­muz bir ge­ri­lim fil­mi gi­bi­dir bu.
Çev­re­den ge­len hü­kü­met­ler, ken­di­le­ri­ne yet­ki ve­ren de­za­van­taj­lı ço­ğun­lu­ğun eko­no­mik ve si­ya­si ta­lep­le­riy­le, sa­hip ol­duk­la­rı ay­rı­ca­lı­ğı ne pa­ha­sı­na olur­sa ol­sun ko­ru­mak is­te­yen bir züm­re­nin tep­ki­si ara­sın­da ka­lır­lar. Ön­le­rin­de ka­ba­ca iki yol var­dır: De­ği­şi­me ön­cü­lük et­mek ve­ya sta­tü­koy­la bü­tün­leş­me­ye ça­lış­mak. İkin­ci­si bo­şu­na­dır, çün­kü si­ya­se­tin do­ğa­sı bu­na izin ver­mez; ku­sur­lu ha­liy­le bi­le de­mok­ra­si, ta­ba­nın ta­lep­le­ri­ni si­ya­si sü­re­ce ta­şı­ma­sı için on­la­rı zor­lar. Bu an­lam­da en uz­laş­ma­cı hü­kü­met­ler açı­sın­dan bi­le ça­tış­ma ka­çı­nıl­maz­dır. De­mok­rat Par­ti (DP)’den bu­gü­ne böy­le ol­muş­tur. Ta­ba­nın ta­lep­le­ri­ne ra­hat­lık­la sır­tı­nı dön­me­yi be­ce­ren De­mi­rel gi­bi li­der­ler bi­le bu ge­ri­li­min dı­şın­da ka­la­ma­mış ve hu­kuk dı­şı yol­lar­la dev­ril­miş­ler­dir.
İl­ginç­tir, asıl zor gö­rü­nen bi­rin­ci yol, ya­ni de­ği­şi­me ön­cü­lük et­mek, hem top­lum hem de bu hü­kü­met­le­rin ken­di çı­kar­la­rı açı­sın­dan sağ­lık­lı olan­dır. DP ik­ti­da­rı­nın ilk yıl­la­rı, ANAP’ın ve AK Par­ti’nin de­ği­şim­ci ol­duk­la­rı bi­rin­ci ik­ti­dar­la­rı, ken­di­le­ri açı­sın­dan hem ka­zanç­lı hem de da­ha gü­ven­ce­li ol­muş­tu. Çün­kü de­mok­ra­tik­leş­me­ye ön­cü­lük et­mek ve re­form yap­mak, on­la­ra ege­men züm­re­de bu­lun­ma­yan bir mo­ral üs­tün­lük ver­di­ği gi­bi, sta­tü­ko­ya to­par­lan­ma ve di­ren­me fır­sa­tı da bı­rak­mı­yor­du. Asıl so­run, bu hü­kü­met­le­rin bir yer­den son­ra, aşa­ğı­dan ge­len ve ken­di­le­ri­ni ik­ti­da­ra ta­şı­yan di­na­mik­le bağ­la­rı­nı za­yıf­lat­ma­la­rıy­la or­ta­ya çı­kı­yor, ik­ti­da­rın ken­di­le­ri­ne ki­şi­sel ola­rak sağ­la­dı­ğı mad­di im­kan ve sta­tü­le­ri ko­ru­mak için ger­gin­lik çı­kar­mak­tan ka­çın­mak is­te­yen dar gö­rüş­lü hü­kü­met üye­le­ri­nin ve par­ti­li­le­rin tel­kin­le­riy­le yan­lış yo­la gi­ri­li­yor­du.
 
İçin­de­ki İt­ti­hat­çı­lı­ğa Ku­lak Ver­me
Şim­di yi­ne “çev­re”den ge­len bir hü­kü­met var ve bir sü­re­dir yö­nü­nü ay­nı yan­lış yo­la çe­vir­miş du­rum­da. 27 Ni­san Muh­tı­ra­sı’nı ya­şa­mış ol­du­ğu hal­de, re­form­la­rı dur­dur­muş, de­mok­ra­tik­leş­me­yi rö­lan­ti­ye al­mış bir hü­kü­met ola­rak şim­di za­ma­nın­da re­form ya­pıp üye­le­ri­nin se­çi­mi ba­kı­mın­dan de­mok­ra­tik meş­ru­lu­ğa ka­vuş­tur­ma­yı be­ce­re­me­di­ği Ana­ya­sa Mah­ke­me­si ta­ra­fın­dan yar­gı­la­nı­yor. Bu­gün ar­tık o de­rin çe­te­le­rin ku­şat­ma­sı­nı yar­ma­ya ça­lı­şı­yor, ka­pat­ma da­va­sı sü­re­cin­de onu büs­bü­tün felç et­me­ye ça­lı­şan güç­ler­le bo­ğu­şu­yor. Ka­rar­sız bir gö­rü­nü­mü var. Bir ya­nı “ma­ni­fes­to gi­bi sa­vun­ma” yap­mak is­ti­yor, di­ğer ya­nı sta­tü­ko­yu kız­dır­ma­mak.
Çe­liş­ki­li si­ya­si tu­tum, ça­tı­şan si­ya­si de­ğer­le­re ay­nı an­da sa­hip ol­mak­tan kay­nak­la­nan so­run­lu bir zih­ni­ye­te işa­ret eder. AK Par­ti’de de baş­tan be­ri bu so­run var. Bir ta­ra­fı sta­tü­ko­yu aş­ma­ya, top­lu­mu öz­gür­leş­tir­me­ye ça­lı­şı­yor, di­ğer ya­nı sta­tü­ko­ya ita­at et­tir­me­ye. Bir ya­nı it­ti­hat­çı ge­le­nek­ten nef­ret edi­yor, di­ğer ya­nı sa­vaş­tı­ğı zih­ni­ye­ti iç­sel­leş­tir­miş du­rum­da.
Bu­gün asıl teh­li­ke, şim­di­ye ka­dar hep ge­ri plan­da ka­lan ve de­mok­ra­tik­leş­me­ye an­cak sı­nır­lı öl­çü­de en­gel ola­bi­len un­sur­la­rın, için­de bu­lun­du­ğu­muz sü­reç­te­ki et­ki­si­nin art­ma­sı­dır. Bun­da, hü­kü­met içi so­run­lar ka­dar, AB’nin yan­lış­la­rı ve ba­şör­tü­sü dü­zen­le­me­sin­de pek çok de­mok­ra­tın hü­kü­me­ti yal­nız bı­rak­ma­sı­nın da et­ki­si ol­du. Bu ya­rı yol­da bı­ra­kış, hü­kü­me­tin ira­de­si­ni kır­dı, onun için­de­ki sta­tü­ko­cu gü­dü­yü uyan­dır­dı.
Bu­gün Kürt so­ru­nun­da si­ya­si ve kül­tü­rel hak­lar bo­yu­tu­nun ko­nu­şul­ma­dı­ğı, çö­zü­mün sa­de­ce eko­no­mik ted­bir­ler bo­yu­tuy­la gün­dem­de ol­du­ğu; si­vil ana­ya­sa­nın ra­fa kal­dı­rıl­dı­ğı; 301. mad­de­nin yü­zey­sel bir bi­çim­de “ıs­lah” edil­di­ği; gay­ri­müs­lim­le­re yö­ne­lik va­kıf so­ru­nun­da sa­de­ce kıs­mi bir dü­zen­le­me­nin ger­çek­leş­ti­ril­di­ği bir or­tam­da­yız. De­mok­ra­tik­leş­me için ge­rek­li ira­de za­yıf­la­mış gö­rü­nü­yor ve üs­te­lik hü­kü­met yan­lış yo­la sap­ma­nın gös­ter­ge­si olan oto­ri­ter­leş­me eği­lim­le­ri de ser­gi­li­yor. Baş­ba­kan’ın Di­yar­ba­kır’dan ge­len STK’la­rın tem­sil­ci­le­ri­nin ana­dil­de eği­tim ta­lep­le­ri kar­şı­sın­da ta­kın­dı­ğı yan­lış ta­vır, 1 Ma­yıs’ta Tak­sim’in gös­te­ri­ye ka­pa­tıl­ma­sı gi­bi yan­lış uy­gu­la­ma­lar bu­nun ör­nek­le­ri.
 
1 Ma­yıs’ta Ne Ya­pıl­ma­lıy­dı?
Hü­kü­me­tin 1 Ma­yıs’ın Tak­sim Mey­da­nı’nda kut­lan­ma­sıy­la il­gi­li at­tı­ğı yan­lış adım­lar ve Baş­ba­kan’ın bu ko­nu­da gös­ter­di­ği ka­tı ve kes­kin ta­vır, hü­kü­me­tin için­de­ki dev­let­çi-sta­tü­ko­cu da­ma­rın öz­gür­lük­çü da­ma­rı ye­nil­gi­ye uğ­rat­tı­ğı­nı gös­te­ri­yor.
Oy­sa de­mok­rat bir hü­kü­me­tin yap­ma­sı ge­re­ken, Tak­sim’de gös­te­ri ta­le­bi­ni ne ka­dar an­lam­sız bu­lur­sa bul­sun, o me­ka­nın bir grup va­tan­daş için önem­li ol­du­ğu­nu an­la­ma­sı, So­ğuk Sa­vaş yıl­la­rı­nın zi­hin­le­ri­miz­de­ki en­ka­zı­nın te­miz­len­me­si­ne kat­kı­da bu­lun­ma­sı, bu ta­le­be say­gı gös­te­re­rek ve ge­rek­li ön­lem­le­ri ala­rak mey­da­nı aç­ma­sıy­dı. Ama öy­le ol­ma­dı. Hü­kü­met, 12 Ey­lül cun­ta­sı­nın “Tak­sim gös­te­ri ala­nı de­ğil­dir” şek­lin­de­ki “yü­ce buy­ru­ğu­na” sor­gu­la­ma­dan iman et­ti; ba­şör­tü­sü­nü ya­sak­la­yan “yü­ce buy­ru­ğun” da ay­nı cun­ta­nın ese­ri ol­du­ğu­nu unut­tu. Oy­sa mey­da­nı aç­mak, ifa­de öz­gür­lü­ğü­nün bir ge­re­ği ol­ma­sı­nın ya­nın­da, Ke­ma­lizm’le ma­lul Tür­ki­ye so­lu­nun re­ha­bi­li­tas­yo­nu­na da kat­kı sağ­la­ya­bi­lir­di.
Bu ko­nu­da di­re­ten sen­di­ka­lar ger­çek­ten de ken­di­si­ne de­rin güç­ler­ce bi­çi­len ro­lü oy­na­mak is­te­miş ola­bi­lir­ler­di. 28 Şu­bat sü­re­cin­de dev­let­çi ser­ma­ye ile bir­lik­te mi­li­ta­riz­min si­vil aya­ğı­nı oluş­tu­ran beş si­vil-top­lum(!) ör­gü­tün­den (beş­li çe­te) bi­ri­nin DİSK ol­du­ğu­nu el­bet­te bi­li­yo­ruz. Çağ­la­yan’da Cum­hu­ri­yet mi­tin­gi­ne ka­tı­lıp hal­ka kar­şı Türk bay­ra­ğı sal­la­yan sen­di­ka­nın bu ro­le so­yun­ma­sı şa­şır­tı­cı ol­maz­dı. Ama böy­le da­hi ol­sa, bu du­rum­da ya­pıl­ma­sı ge­re­ken, ön­lem alıp mey­da­nı aç­mak­tan iba­ret­ti. Bu ay­nı za­man­da si­ya­set sa­na­tı­nın da bir ge­re­ğiy­di (si­ya­se­tin sat­ranç oyu­nun­da ola­ğa­nüs­tü önem­li ve ba­şa­rı­lı bir ham­le olur­du).
Eğer AK Par­ti, bu yan­lış yol­da de­vam ede­cek olur­sa, va­ra­ca­ğı yer ön­ce De­mi­rel­va­ri si­ya­set, son­ra da çö­küş­tür. Şu­nu hiç­bir za­man unut­ma­ma­lı­dır ki, hü­kü­me­tin te­mel var­lık ve meş­ru­luk kay­na­ğı, de­mok­ra­si, de­ği­şim ve top­lu­mun oli­gar­şi­den de­mok­ra­si­ye ge­çiş ta­le­bi­ne da­ya­lı re­form ih­ti­ya­cı­dır. Bu­nu kay­bet­ti­ğin­de, sa­de­ce 1970’li yıl­la­rın CHP’sin­den hal­li­ce bir si­ya­se­tin tem­sil­ci­si olan De­mi­rel­va­ri si­ya­se­te sav­rul­mak­la, Ada­let­par­ti­si­leş­mek­le kal­ma­ya­cak, ik­ti­da­rı da kay­be­de­cek­tir.
Bu­gün oto­ri­ter­leş­me eği­li­mi­ne rağ­men bi­le hü­kü­me­tin en bü­yük avan­ta­jı, al­ter­na­tif­le­ri­nin çok da­ha kö­tü ol­ma­sı. Böy­le ol­duk­ça, eğer bi­ri­le­ri ta­ra­fın­dan fa­ul­le oyun dı­şı bı­ra­kıl­maz­sa yi­ne se­çi­le­bi­lir; ama ne fay­da. Yi­ne de he­nüz yan­lış yo­lun ba­şın­da ve yol ya­kın­ken “ge­ri ge­ri çı­ka­bil­me” ih­ti­ma­li var. Ama doğ­ru­su be­nim faz­la umu­dum yok. Yi­ne de “Çık­ma­mış can­dan ümit ke­sil­mez” di­ye­rek bi­ti­re­lim.

Paylaş Tavsiye Et